En çok da böyle akşamlar dokunuyor insana biliyor musun?
Gözlerinden ırak böyle akşamlar
Sesinden gelmeyen, tenine değmeyen, kokundan geçmeyen akşamlar
Yıkık, paramparça, toz duman Kavuran yaz sıcağını dondurucu soğuğa çeviren yokluğunda, dayanılır gibi değil akşamlar&
Uzak rıhtımlarda, uzak ışıklar yansıyor olmalı yüzünde şimdi. Kimbilir ne
mutludur oradakiler. Ne aydınlıktır yaşam.Ne renkli rüyalar görüyordur insanlar, ne sevinçli haberler yazılıyordur mektuplara.Gerçeklenen masallar anlatıyordur analar yavrularına, ve tümsevgililer kavuşmuştur birbirine. Kimbilir, yazın ortasında tomurcuğa durmuştur kiraz yeniden.
Öyle ya, varlığın ekmek gibi, su gibi& Senin yanında birleşiyor yaşam sevinçle.
Senin yanında çoğalıyor rızkımız. Seninle geliyor her bahar. Ne varsa güzel, aydınlık, mutlu, ne varsa dirlikten, bereketten, nimetten seninle,senden& Ne
varsa doğru olan yaşamaya dair, orda sen, o senden&Senden başka hiçbir şeyi istemiyor insan.Hiçbir ihtiyacımız yok senden gayrı.
İşte böyle akşamlarda sönüyor yeryüzü bu yüzden. Sırf sen yoksun diye ağlamaya başlıyor bebekler. Uzak sirenler duyuluyor acı acı. Belki gelirsin diye yollara düşüyor bütün gözler. Şehir alarm halinde, şehir pür dikkat, anneler, babalar,teyzeler pencerelerde. Sırf gelirsin diye& Belki gelirsin&.beklemek.. Geleceksin. Bu şehir senin çünkü. Her sokağına başka bir adın verilmiş, sevdiğin başka bir renge boyanmış kiremitler. Sevdiğin yemekler pişiriliyor tencerelerde.Sevdiğin şarkılar çalınıyor meyhanelerde. Öyle çok adın, öyle çok varlığın var ki senin bu şehirde. Ve öyle çok sevenin& Bizden ayrı yapamazsın, bu şehirden uzakta dayanamazsın. Kan çeker. Ayağın çeker. Yüreğin çeker. Bu halini hiç görmedin buraların. Fenerler nasıl yarım yanar bilmezsin. Nasıl loş bir uğultu dolanır cadde cadde& Nasıl bir naftalin kokusu çöker üzerimize& Talan edilmiş dükkânları, kırık dökük camları, parçalanmış kaldırımları bilmezsin, bilemezsin.Sen varken böyle değil burası. Yoksul değil,
aç,sefil,kimsesiz değil. Eksik değil sen varken. Ağlamaklı değil.
Seninle her şey ilk gün gibi. Işıl ışıl.
Bu akşamlar& Geçmek bilmeyen, onulmaz yara misali bu akşamlar& Senden, nefesinden uzakta, koca bir şehir yapayalnız, duyuyor musun? Rüzgâr değil bu esen, özlemek buram buram. Özlem savuran saçlarımızı, üşüten damarlarımızı.
Sıcak çorba kokusunu özledi bu şehir. Temiz çarşaf ferahlığını, huzurlu bir
pazar sabahını, koşuşan çocukların cıvıltısını, topraktan fışkıran tomurcuğun
gürültüsünü, hatta doğuşunu kızıl bir güneşin, ve batışını dolunayın..
Yani seni özledi bu şehir.
Gel artık!