dünyaya sokunmuştuk, dünya hamdı
külsüzdü ocak,tellâl çarşısız
ağzımız noksandı.
Rimbaud'nun haberi yoktu Menelik'ten
Nijinski delirmemişti
Mahler'in beş yaşındaki kızı ölmemişti daha
nehre Haşim annesiyle karanlık geceler
bazı çıkardı
zonklardı öpülmek için kavlamış dudaklarımız
bekliyorduk; alnımızın çatında
hepimizin bir çarpı.
Kopmamış birer çığlık diyesilerdi bize
verilmemiş birer söz
daha hiç çıkılmamış
birer iskeleydi bedenlerimiz
alnımız birer sayıltı
azâlarımız yerli yerine sağlam çakılmamıştı
bir çift göz, bir yumruk yürek arasında
darma dumandık
küşümle kapanırdı yüzümüz
çünkü kazınmıştı oraya yekten
başkalarına ait bir çarpı.
Yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı.
Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık?
Yokuşu göze almak mı? Niçin?
Bir geçit
nereye açılmak için gerekli bize?
Susmak bilmiyordu tepemizde ses, saklı ve açık:
Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene!
Sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri
değil mi ki hepimiz
işaretli ve yarım
dünyaya sarkık.
Bir Yusuf masalındayız hikayemiz bizleri sürüklemekte peşinde. Allah Razı olsun kardeşim İsmet Özel klasikleri seninle daha da önemli kılınmakta. Yüreğine sağlık paylaşımların için