Buse'nin Göz Yaşları 16

Son güncelleme: 14.09.2009 17:46
  • Buse'nin Göz Yaşları 16 Öyküsü - Derin Duygular - Ayhan Sarıkaya - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    Buse'nin bir haftalık izni,bir saat bile gelmemişti.Tam saati saatine gelip almışlardı,Buse'yi.Biraz daha kalmasına izin verilmemiş,kararlaştırıldığı gibi süre dolunca Ahmet efendinin gönderdiği adamı tarafından Işıklı köyüne geri götürülmüştü.Halbuki bu sayılı günlerini,hiç bitmesin istiyor,güzel anılarının kök saldığı,yoksulların yoğun olduğu gariban mahallesinden ayrılmayı bir türlü düşünmüyordu.Mahalleli ile hasret gidermiş,kah eski günlerini yad etmiş,kah yeni dedikoduların içerisinde bulmuştu kendisini.Kardeşleri Emine,Gül,Şengül ve Songül'üne daha doyamamış,onlarla kaynaşamamıştı istediği gibi...Daha ayrılığının birinci günü olmasına rağmen yine burnunda tütmeye başlamışlardı hasretleri...

    Unutamayacağı güzel,güzel olduğu kadar da dramatik bir yaşam sayfası daha kapatmış olduğuna, çaresiz bir şekilde inanmaktan başka bir şey gelmiyordu elinden...

    İlk ve son aşkı Tugay'la da tekrar süpriz bir şekilde karşılaşmaları her şeye değerdi doğrusu.Heyecanı hala üzerindeydi...Evin içerisini temizlik yapmaya çalışırken papatya pastanesinde karşılaştıkları anı,film şeridi gibi gözlerinin önünden kare kare kaymaya başladı.Belini doğrultup biraz dinlenmeyi yeğledi.Duvara asılı olan aynanın karşında biraz kendini süzdükten sonra yatağın üzerine hafice uzanıp sırtını duvara dayadı ve Tugayla olan beraberliğindeki her anı,saniye saniye belleğinde şimşekler gibi çakıyordu şimdi...

    Papatya pastanesinin kapısında aylardır birbirlerini görmeyen,birbirlerinin hasretini çeken iki sevgilinin buluşmaları çok hazin olmuştu.Tugay'a sarıldığı zaman duygularına yenik düşmüş,nasıl da çocuk gibi göz yaşları dökmüştü.Ağlamasa beyni çatlayacak gibiydi.Ağlamakla gergin olan sinirleri boşalmış,doğrusu rahatlamıştı...

    Tugay,ilk anda Buse'nin ağlamasını,sevinç göz yaşları olarak düşünmüş pek umursamamıştı.Hatta Tugay,latifeyle karışık,

    "Buse,maşallah ayrılık sana yaramış be.Bak kilo almış,tombişleşmişsin " diye karnını işaret edince sessiz kalmış,nasıl yanıtlayacağını kestirememişti...

    Yine aynı masada karşılıklı oturmuşlar,garsona iki sade kahve siparişi söylemişler;kahveleri içip Tugay,fallarına bakmak için her iki fincanı ters çevirinceye kadar havadan sudan konuşmuşlar.

    Tugay,

    "Biliyor musun Buse,sensizlik ne kadar zor geldi bana...Bazen düşündüğüm oluyor da neden ben de Buse'yle birlikte aynı şehirde okumuyorum diye?Keşke ben de seninle birlikte Samsun'da bir okul kazansaydım da hiç ayrılmasaydık diye aklımdan çoğu zaman geçiriyorum,iyi mi..."

    Buse,ise Tugay'ın konuşmalarına kısa yanıtlar vermekle geçiştiriyor,neşesiz tavırlar sergiliyordu.İstese de şen şatrak olamıyordu...Nasıl olsundu ki?..İçi kan ağlıyordu zaten...

    "Haklısın Tugay,zaman aman be de senin gibi düşünmeden edemiyorum.Niye Tugay'ımdan ayrıyım diye amaçsızca sorular sorduğum da oluyor..."O sırada Buse'nin gözleri yine dolu dolu olmuş,yufka yüreği umutsuz aşkla kabarmış,en hassa duyguları taştı taşacaktı yine...O anda güçlü bir ilham gelmişti benliğine.Sanki umutsuzluğun,çaresizliğin dışa yansımasıydı,bu ilhamı...Dudakları arasında belli belirsiz bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı.Tugay da şaşırmıştı doğrusu,Buse'nin fısıltıyla karışık seslenişine...Nağmeler vurgulu fakat insanın yüreğini sızlatıyordu.Garsondan boş bir kağıt rica edip Buse'nin mırıldandığı şiirini yazmak istemişti.

    "Hadi bir tanem,bir daha aynı şiirini söyler misin*.Bu şiiri okudukça seni hatırlayacam."

    Buse,
    "Hadi söylüyorum,yaz bakalım"

    ACININ ADI AYRILIK

    Yağmur damlaları düşüyor saçlarıma
    Ayrılık acısı gibi işliyor beynime
    İnceden inceye bir sızı var ciğerlerimde
    Sanki her saniye yanaştırıyor beni,ölüme...

    Rüzgarlar alıp götürsünler uzaklara
    Kasırgalar,tayfunlar fırlatsınlar bilinmeyen yerlere
    Ne bir haber gelsin, ne de gitsin
    Herkes kendi dertleriyle mutlu olmasını bilsin...

    Bu şiirin ilhamı birden bire gelmiş o da şaşırmış,ilhamın önünde duramamış,mısralar kendiliğinden dökülmüştü peş peşine...

    Bu şiiri okuduktan sonra Buse'nin sinirleri biraz yatışmış,sakinleşmişti.Yalnız asıl olan gerçek vardı ortada.Tugay'a nasıl söylese doğrusu bilemiyordu.Babası tarafından para karşılığı, karısı ölmüş yaşlı bir adama satıldığını söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmıştı.Güneş balcıkla sıvanmıyordu işte.Gerçek,acı da olsa açıklanmalıydı...

    Tugay,ters çevirmiş olduğu kahve fincanlarını düzeltmiş," benim falım mı önce yoksa senin kini mi önce okuyayım" demesine rağmen,Buse'nin kinden başlamıştı.

    "Bak, fincanın içerisini görüyor musun?Şurası aynen açmakta olan iki tomurcuğa benziyor.Bu tomurcuklar,mutluluğa delalettir.Güzel ve aşklı günler seni bekliyor sevgilim..Bak bak,fincanın bu tarafına doğru da ince bir çizgi uzanmış.Bu da gösteriyor ki mutluluk yolun çok uzun olacak..."

    Tugay, kelimeleri sıralamaya çalışırken,Buse'nin ağzından çıkan sözler,etrafa öyle bir yayılmıştı ki adeta dokuz şiddetinde sallamıştı etrafı...

    "Bu tomurcuklar,hiç açmayacaklar.Şu göstermiş olduğun mutluluk çizgisinin önü de beş ay öncesinden doksan derecelik açıyla kesilmiş durumda.Çizgi falan kalmadı artık..."
    Tugay,Buse'nin bu hesapta olmayan,insanın içerisine kuşku düşüren sözleri karşısında şoke olmuş,doğrusu bir anlam verememişti.

    "Ne demek oluyor,anlayamadım Buse?"

    "Ben senin olmaktan çıktım artık Tugay.Çünkü ben,beş ay öncesi karısı ölmüş bir adama para karşılığı babam tarafından satılmıştım.Tamam mı?"

    "Ne diyorsun sen Buse?İnanmıyorum.İnşallah şaka yapıyorsundur...Bu söylediklerin gerçek olamaz...Hadi şakaydı...Hadi sana yalan söyledim de...Ne olursun hadi...hadi..."

    Yıkılma sırası,göz yaşları dökme sırası Tugay' a gelmişti.Ama hala inanmamakta direnmişti.

    Buse ise gerçeği söylemekte kararlıydı.

    "Maalesef gerçek sevgilim.İşte bak kanıtı.Karnımı görüyorsun değil mi?Beş aylık hamileyim.Dört ay sonra anne olacağım..."

    Tugay,gerçeği gözleri ile görünce fazla dayanamadı.Göz yaşları pınar olmuş çağlıyordu adeta...Her şey acı ama gerçekti.Aşkları yeni yeni filizlenmeye başlamışken,filizler birden bire kurumuştu...

    Koridordan görümcesinin yüksek sesle bağırmasıyla dalmış olduğu anılarından sıyrıldı.Kendisini toparlayıp kapıya yöneldi..Görümcesi,kocaya gitmemiş evde kalmış kız kurusuydu.Gelenleri o beğenmemiş,gözleri hep yukardaydı.Konağın içerisinde olur olmaz şeylere burnunu sokar,her çorbaya maydanoz olurdu.Zaten Buse,geldi geleli onunla göz olmuştu.

    "Bu zilliye haddini bildirecem,kendini konağın bir numaralı kadını sanmaya başladı,Allah'ın sürtüğü" diye mırıldanıyordu.

    Şimdi ise neye öfkelenmiş belli değildi.Belli ki Buse'ye çatmaya geliyordu...



    Ayhan Sarıkaya
#14.09.2009 17:46 0 0 0