Irmakların kapısından kovulmuş sözlerle düştüm melalimin en derin kovuğuna. Yağmur ülkesinin kuşlarına sunduğum kelimelerin tılsımıyla sardım gökkuşağını.Tüm özlemlerim okyanusların saçlarında gezinip durdu aylar boyu.
Bir kez olsun unutmadım seni...unutamadım..
Uygun adım yürüyenlerin sırtına çaktım güneşin ışıltısını. Islak günlerin ardından yürüyüp vardığım şehirlerde hep sırça yanaklı çocukların naraları yankılandı.Ürkekliğimi dört mevsimden aşk kuşanan şiir ustalarına emanet edip, sadık harflerle geçtim bir bir geçilmeyen geçitleri.Yemin ederek izler döşediğim aşktan, üryan bir çığlıkla yalnızlığa karar kıldı düşlerim. Acılarımı zehirle pansumanlayıp, dolunayın en güzel saatlerinde dağıttım sararmış bir defterin göğsüne. Yinede hep seni özledim..
Bir kez olsun unutmadım seni...unutamadım..
Yarıda kalmış şarkılar okudum ıslak kirpiklerime. Yüzü hüznü dile getirenlerin heybesinden dökülenler arşınladı parmaklarımı. Kısa bir an masal tadında yaşadım sandım, aşk tadında dirildim sandım.Oysa hep dağıldım parçalandım...
Bir kez olsun unutmadım seni...unutamadım..
Utangaç edalı suların yurdundan selamlar getirdi düşlerim, karanlık bir geceden rüzgara nazlanan saçlarının her bir teliyle..BEN yüreğime tuz yerine yakamoz bastım. Hüzünlerimi çağ yangınlarına bıraktım.Komedyenlerin tebessümlerini fırlattım gemilerin direklerine.Aşıkların dudaklarında güllerin kanayışını izledim.
Sonunda güvercin kaçısıyla yaklaştım el-veda ya.
Bir deniz kızının gözlerinden gelip geçen ıssız bir geminin, elleri ceplerinde kalmış yüzü olmayan dümencisi rolünü üstlenmek vakti geldi.
Gömdüm seni cansız bir bedenin aldığı son nefese...