Zahid Kimdir

Son güncelleme: 24.09.2009 07:42
  • Abdülvahid bin Ziyad, büyük âlim, evliya.
    Basra'da tahsil görüp, ilim yaydı dünyaya.

    Kararmış olan kalbler, onunla buldu hayat.
    Sekizyüz beş yılında, Basra'da etti vefat.

    Bariz hususiyeti şu idi ki bu zatın,
    İlmini, insanlara yayıyordu bihakkın.

    Herhangi bir mesele öğrense idi dinden,
    Onu, çevresine de öğretirdi acilen.

    İnsanlar, her taraftan demeyip uzak yakın,
    Ondan istifadeye gelirdi akın akın.

    Yorulmadan, yılmadan vaaz ederdi o halka.
    Boş yere geçirmezdi vaktini bir dakika.

    Tebe-i tabiinden idi ki bu büyük zat,
    İslam'ı yaymak için, uğraşırdı her saat.

    Anlatır ki: Genç iken, rastladım bir veliye,
    Seslendim iki defa, ona (Ey zahid!) diye.

    Lakin cevap vermedi, bir daha nida ettim.
    Cevap verip dedi ki: (Zahidlik kim, ben kimim.

    Asıl zahid odur ki, korkar Hak teâlâdan.
    Kaçınır titizlikle her günah ve haramdan.

    Belalara sabredip, şükreder her nimete.
    Kimse ile uğraşmaz, sarılır ibadete.

    Hep ölümü düşünür, hep ona hazırlanır.
    Bilir ki, ahirette sonsuz bir azap vardır.

    Cehennemi düşünse, hemen kaçar uykusu.
    Ağlatır devam üzre onu Allah korkusu.

    Böyle olan kimsedir zahidliğe müstehak.
    Ben, nefsimin esiri bir Müslümanım ancak.)

    Onun bu sözlerinden, ettim çok istifade.
    Dedim ki: (Söyleyiniz bana daha ziyade.

    Mesela insanları, Hak'tan uzaklaştıran,
    Hususların başında, ne gelir acep şu an?)

    Dedi: (Dünya sevgisi, başıdır her günahın.
    Onun muhabbetini, kalbine sokma sakın.

    Bu dünya, vefasızdır, aldatıcı, hilekâr.
    Aklı olan bir kimse, etmez ona itibar.

    İkincisi, insanın nefs-i emmaresidir.
    O, Rab'la arasında, en büyük perdesidir.

    Nefsi, ayak altına almadıkça bir insan,
    Erişmez o kimseye ilahi feyz ve ihsan.)

    Dedim ki: (Ey efendim, söyleyin biraz daha.)
    Dedi: (Bırak kulları, halisen dön Allah'a.

    Biri sana yapınca bir ihsan ve iyilik,
    Bir teşekkür etmeyi, düşünürsün ona ilk.

    Halbuki insanlara, görünen, görünmeyen,
    Her türlü nimetleri, Allah'tır ihsan eden.

    Her ne nimet ve ihsan olmuşsa bize vasıl,
    Onu, Hak teâlâdır gönderen bize asıl.

    Emanetçi gibidir kullar haddi zatında.
    Kullardan gelenler de, Ondandır esasında.

    Allahü teâlâya şükretmek için ise,
    Harfiyen uymalıdır ne emrettiyse bize.

    Bilin ki her bir şeyin, kestirme yolu vardır.
    Cennetin kısa yolu, İslam'a tam uymaktır.)
#24.09.2009 07:42 0 0 0