AŞKI SIRTINDAN VURDUM

Son güncelleme: 06.10.2005 00:04
  • noimage

    AŞKI SIRTINDAN VURDUM...!!!

    Acısını içtim aşkın,
    Hüznüne dokundum
    Gökkuşağı gibi değildi renkleri
    Siyahında boğuldum
    Yoruldum hep yoruldum
    Kime tutunduysam yaralı kanadımla
    Yalanlarında kayboldum
    Masum bir çocuk bakışıyla geçtim
    Aşkın kör gözlerinden
    Yüreğimi büyüttüm,
    Düşler yetiştirdim minik avuçlarımda
    Ağlamayı öğrendim,
    Gülmeyi unuttum.
    Hırçın denizlerde,
    Boşa kürek çektim hep
    Yalnızlığın kıyısında,
    Unutulan bir liman gibi
    Bekledim, durdum
    Nereye gittiğini bilmeyen bir yolcunun
    Sessizliğinde geçti hayatım
    Aşkı bulayım derken,
    Yolumdan oldum.
    Korkularım büyüdü aşkın kollarında
    Sessizlik parladı içimde,
    Bir yakamoz gibi
    Üç kuruşa yalnızlığa sattı
    Gülen suretimi
    Ne bana gösterdi kendi yüzünü,
    Ne güldürdü benim yüzümü
    Yar olmadı bana hiç
    Seslendim ses vermedi
    Sonunda sustum
    Ve bir akşam üstü
    Aşkı sırtından vurdum!.......
#04.10.2005 20:20 0 0 0
  • noimage
    bakışların


    gözlerin mavser
    bakışların kurşundu
    mevzilenmemiş yüreğim
    işte o an
    sol bağrından vuruldu

    yerlere aktı kanım
    toprakla yoğruldu
    doğan kızıl güneşle birlik
    işte o yerde
    kırmızı bir karanfil doğdu
#04.10.2005 20:35 0 0 0
  • noimage

    HAYAT
    Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
    Kendin için neler hissettiğindir.
    Güven, mutluluk, şefkattir.
    Arkadaşlarına destek olmak
    Ve nefretin yerine
    Sevgiyi koymaktır...!
    Hayat kıskançlığı yenmek,
    Önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
    Ne dediğin ne demek istediğindir.
    İnsanların sahip oldukları değil,
    Kendilerini olduğu gibi görmektir.
    Her şeyden önemlisi, hayatı başkalarının
    Hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.


    Sevmesini bilmiyenlere inat...
    noimage

    Biz seni çok seviyoruz hayat...
#04.10.2005 20:44 0 0 0
  • HARikaSIn


    yÜrEGİne SAGLık
#04.10.2005 20:48 0 0 0
  • noimage

    AŞK İKİ KİŞİLİKTİR

    Değişir yönü rüzgârın
    Solar ansızın yapraklar;
    Şaşırır yolunu denizde gemi
    Boşuna bir liman arar;
    Gülüşü bir yabancının
    Çalmıştır senden sevdiğini;
    İçinde biriken zehir
    Sadece kendini öldürecektir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Bir anı bile kalmamıştır
    Geceler boyu sevişmelerden;
    Binlerce yıl uzaklardadır
    Binlerce kez dokunduğun ten;
    Yazabileceğin şiirler
    Çoktan yazılıp bitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Avutmaz olur artık
    Seni, bildiğin şarkılar;
    Boşanır keder zincirlerinden
    Sular tersin tersin akar;
    Bir hançer gibi çeksen de sevgini
    Onu ancak öldürmeye yarar:
    Uçarı kuşu sevdanın
    Alıp başını gitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk, iki kişiliktir.

    Yitik bir ezgisin sadece,
    Tüketilmiş ve düşmüş gözden;
    Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
    Gece camlara sürtünürken;
    Çünkü hiç bir kelebek
    Tek başına yaşamaz sevdasını,
    Severken hiç bir böcek
    Hiç bir kuş yalnız değildir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Ataol BEHRAMOĞLU
#04.10.2005 20:53 0 0 0
  • @**AVCI**SİS**


    sagol
#04.10.2005 20:54 0 0 0
  • Canim ablammm
    Ellerine o güzel yürecigine saglik
    Hepsi cok güzel
#04.10.2005 21:02 0 0 0
  • noimagePAPATYA VE KELEBEK *noimage

    Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
    hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
    Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
    kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
    Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
    rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
    noimage
    Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
    başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
    Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.
    Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
    görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
    bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
    Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
    üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
    noimage
    "Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
    gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
    "Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."
    Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
    nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
    noimage
    Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
    hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
    Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
    seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
    güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
    sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
    Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
    edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
    incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
    kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
    Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
    kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
    ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.
    noimage
    Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
    artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya
    dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
    Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa
    benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis,
    sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
    sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
    kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
    noimage
    Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
    Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını
    fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
    diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..."
    diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.
    noimage
    İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
    Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
    Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
    acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
    sonra da dökülmeye başlamış.
    Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.
    noimage
    İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
    sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
    "Seviyor mu, sevmiyor mu?"...
    noimage
    noimage
#04.10.2005 21:03 0 0 0
  • @MAIN-ASLI

    sagol canim benim
#04.10.2005 21:04 0 0 0
  • ellerine yüregine saglik hepsi bir birinden harika
#05.10.2005 03:35 0 0 0
  • noimage

    Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre
    ben inanmıyorum, kim ne derse desin

    Sodom ve gomore efsanelerde kaldı
    yaşanan bir başka tarih şimdi
    şöyle bir dokunsak toprağa yalınayak
    duyacağız belki tarihin akışını

    Bahar da gecikebilir unutmayalım
    böyle okuduk hayatın kitaplarından
    Hele vakt erişsin, sevda dal versin
    uzanacağız bir sabah çiçekli bir ağaca

    Unutmayalım aşkın sımsıcaklığını
    suskun bekleyişlerini varoşların
    Kitapları, fabrikaları unutmayalım
    Unutmayalım dağların öyküsünü

    Zincirlerini kırmasını bilir bir kent
    Aurora'yı unutmayalım
    Kışlık saray ne kadar dayanabilir
    hayatı kollamasını bilenlere
    AHMET TELLİ
#05.10.2005 10:45 0 0 0
  • hepsi birbirinden güzeldi ya ellerinize sağlık
#05.10.2005 11:53 0 0 0
  • Ellerine Saglik tesekkürler
#05.10.2005 20:35 0 0 0
  • CoK TeSSeKüRLeR
#06.10.2005 00:04 0 0 0