Zonguldak İli Antik Kentler listesi
Tieion, Tieium, Tios (Filyos/Hisarönü)

Tios, Billaios/Filyos ırmağının batı yakınındaki, Zonguldak İline baÄŸlı Hisarönü’nün bulunduÄŸu yerde idi. Tios’un tarihçesi, İÖ.4 yüzyıl sonuna, 3.yüzyıl başına kadar uzanmaktadır.

Byzantion’lu Stephanos’a göre, kenti Miletos’lu bir rahip olan Tios kurmuÅŸ ve kente de Tion adı verilmiÅŸtir. Ancak, Prof. Bilge Umar’a göre ise, bu yöredeki Miletos kentleri İÖ.7.yüzyılda kurulduÄŸunda ve İÖ.7.yüzyılda Miletos bir Helen kenti olduÄŸundan, o dönemde bir rahibin, Hellen dilinde anlamı olmayan tios diye bir ad taşıması mümkün deÄŸildir.

Tios antik kentinden günümüze oldukça saÄŸlam bir durumda ulaÅŸan kale ortaçaÄŸda yapılmıştır. Kalenin kitabesi günümüze gelemediÄŸinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kale moloz taÅŸ ve tuÄŸladan yapılmış olup, günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiÅŸtir. OrtaçaÄŸ’da yapılan bu kale çevresinde Roma dönemine tarihlenen mabet, tiyatro ve büyük bir yapıya ait olduÄŸu sanılan üç kemerli bir duvar günümüze gelebilmiÅŸtir. Ayrıca yakınındaki Çayır MaÄŸarası’ndan kaleye ve kente su taşıyan su kemerleri kalıntıları da günümüze gelebilmiÅŸtir.

Kale ve yanındaki tiyatro 2001 yılından itibaren başlayan çalışmalar sonucunda kısmen restore edilmiş olup, çalışmalar halen sürdürülmektedir.

Mezarlık bitiÅŸiÄŸindeki İlkçaÄŸ amphitheatron’u alanında, vomitorium’un tonozlu üst bölümüne açılan bir parça ve izleyici sıralarından birkaç taÅŸ parçası görünmektedir. Ayrıca büyük bir yapının, üç kemerli duvarı da bugün hala ayaktadır. Bunun güneybatı yakınında bir tapınak bulunmaktadır. Bu kalıntıların çevresinde çok sayıda İlkçaÄŸa ait çanak-çömlek kırıntılarına rastlanmaktadır ki, bu da İlkçaÄŸ kenti çok geniÅŸ bir alana yayılmıştır.



Ek Bilgi: (Kaynak; Kenthaber 15 Åžubat 2008 tarihli “Antik Tios Ortaya Çıkarılıyor” baÅŸlıklı haber)

Karadeniz’in bozulmamış tek antik kenti özelliÄŸini taşıyan Filyos Antik Tios’da 2 yıldır süren kazı çalışmalarına bu yılda Temmuz ayında baÅŸlanılması planlanıyor.

Trakya Üniversitesi ve Ereğli Müzesi tarafından yürütülen kazı çalışmalarının bu yıl Temmuz ay ortalarında yine start alması hedefleniyor.

Kazı BaÅŸkanı Prof Dr. Sümer Atasoy BaÅŸkanlığı’nda yürütülen kazı çalışmalarında, kentin mimari yapısı ve tarihi kalıntıları yönünde önemli buluntulara ulaşıldı.

Büyük bir yerleşim yeri tespit edilmesi üzerine bölgenin tüm ilgileri üzerine topladığını kaydeden Filyos Belediye Başkanı Hilmi Uzun, kazı çalışmalarının Temmuz ayı ortasından Ağustos ayı sonuna kadar olan 1.5 aylık süreçte yapıldığı söyledi.

Zamanın yetersizliÄŸinden yakınarak yıl boyunca çalışmaların yapılmasını isteyen Uzun, “Çok önemli buluntular ortaya çıktı. Kamuoyuna zaman zaman anlatıldı. Ortaya çıkarılan eser ve buluntular bizi heyecanlandırıyor. Ama bir sıkıntımız var. Üniversiteler kapandığında kazı çalışmalar baÅŸlıyor. Okullar açıldığında bitiyor. Yani Temmuz ortasında baÅŸlayıp, AÄŸustos ayı sonunda bitiriyor. Yaklaşık 1.5 aylık süreçte yapılıyor. Bizim için zaman çok kısa oluyor. Zaman, çalışmalarında ileri boyutlara ulaÅŸmasına yeterli olmuyor” dedi. Çalışmaların tüm yıla yayılması için Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen ve milletvekilleri, ZKÜ Rektörü Prof. Dr. BektaÅŸ Açıkgöz’ün yoÄŸun giriÅŸim ve çabalarının bulunduÄŸunu anlatan Uzun, “Kazı çalışmalarının tüm yıla yayılabilmesi için öncelikle ZKÜ’ de arkeoloji bölümü açılabilmesi için çaba sarf ediyoruz. Rektör BektaÅŸ Açıkgöz’de konuya çok hassas davranıyor. YÖK’ten bölüm açılabilmesi için onay çıktı. Açılabilmesi için öğretim görevlisi gerekli. Kadroyu tamamlama uÄŸraşını sürdürüyoruz. Bu konuda da aÅŸama kaydedildi. Öğretim görevlisi sorunu çözüldüğünde arkeoloji bölümü, resmen açılacak. Bu bölüm açıldığında buradaki çalışmalar tüm yıla yayılır. Uygulamalı olarak eÄŸitim verilir. Çok güzel neticeler ve geliÅŸmeler olur” diye konuÅŸtu.

ÖNEMLİ BULGULAR

İstanbul Üniversitesi Mühndislik Fakültesi Jeofizik MühendisliÄŸi Bölümü Öğretim görevlisi Yar Doç. Dr. Fethi Ahmet Yüksel ve Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü BaÅŸkanı Prof. Dr. Sümer Atasoy’un Zonguldak-Çaycuma-Filyos Arkeolojik çalışmalarla ilgili hazırladığı raporda da, yerleÅŸim alanının tarihi ve mimari yapısı hakkında önemli bulgulara rastlanıldığı belirtiliyor.

M.Ö 7. yüzyılda Miletos ÅŸehrinden gelenler tarafından kentin kurulduÄŸu belirtilen raporda özetle, “Persler, Romalılar, Cenovalılar ve Osmanlılara kadar çok sayıda dönemde bölge yerleÅŸim merkezi olmuÅŸtur. Burada modern yerleÅŸim alanları antik kentlerin üstüne kurulmuÅŸtur. Roma dönemine ait toprak üstü kalıntılardan, liman surları, su kemeri, tiyatro, savunma kulesi ile antik liman ve mendireÄŸiyle Filyos’daki antik kent bu açıdan bozulmamış tek yer konumundadır. Filyos’ta görülebilen ve kısmen de olsa korunabilmiÅŸ. Arkeolojik yapı kalıntıları, beldenin arkeolojik önemini ortaya koyan bir baÅŸka unsurdur. Burada bir sur duvarı yer almaktadır. Bu surun devamlılığı ve yapı temellerinin belirlenmesi durumunda surun özgün mimarisi ortaya çıkarılacaktır. Tiyatronun önemli bir kısmı tahrip olmuÅŸ ve taÅŸları yapı taşı olarak sonradan kullanılmıştır. Oturma sıralarının bir bölümü ile skenesi, paradosları ve batıdaki Analemna duvarının bir bölümü korunmuÅŸ olan diazomalı tiyatro yapısıdır. Tiyatro binasının kuzeyindeki aguadak’ın(su kemeri) birkaç kemeri korunabilmiÅŸtir. Bu yapı, kentin suyunun uzak mesafelerden getirildiÄŸini göstermektedir. Tiyatro çevresindeki taÅŸ yapının etrafından GPR ölçümleri yapılarak mimarisine ait bulguların saptanması hedeflenmiÅŸtir. MaÄŸara olarak isimlendirilen yapı aslında dehlizli bir mimari yapı kalıntısıdır. MaÄŸaranın iç duvarları harçlı ve derhizlidir. İçinde bir çok bölümler ve odalar bulunun bu yapının üzerinde jeoelektirik ölçümler yapılarak giriÅŸin uzanımı araÅŸtırılıyor. Denizin içine doÄŸru uzanan ve sular altında kalan antik limana ait kalıntılar mevcuttur. Aynı zamanda, limanın varlığı antik çaÄŸlarda Filyos’un önemli bir yerleÅŸim alanı olduÄŸunun kanıtıdır” ifadeleri yer aldı

ZKÜ Rektörü Prof Dr. BektaÅŸ Açıkgöz’de, üniversite bünyesinde arkeoloji bölümünün kurulduÄŸunu fakat öğretim görevlisi bulunmaması nedeniyle açılamadığını kaydetti. Rektör Açıkgöz, bölümün açılabilmesi için tüm hızıyla çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti.


Herakleia Pontike (Karadeniz EreÄŸlisi)


Herakleia, MÖ.VI.yüzyılda Megaralılar tarafından kurulmuş bir koloni kenti idi. Büyük olasılıkla isminin Metropolis olduğu sanılmaktadır.

M.Ö. VI. Yüzyılda Frigler tarafından buraya Mariandyn ismi verilmiÅŸtir. Karadeniz kıyılarındaki ay sayıda doÄŸal limanlardan biri de burada olduÄŸundan tarihin her döneminde önemli bir yerleÅŸim merkezi olduÄŸu kadar gemicilerin sığındığı doÄŸal bir limandır. Bu yerleÅŸime sonraki yıllarda Yunan Mitolojisindeki Herakles’den esinlenerek Herakleia ismi verilmiÅŸtir. Anadolu’daki diÄŸer Herakleia kentlerinden ayrılabilmesi için bu sözcüğe Pontika eklenmiÅŸ ve kentin ismi Herakleia Pontike olmuÅŸtur. Bununla beraber Megara yerleÅŸiminden önce MÖ.2500 yıllarında Hititlerin, ardından Friglerin buraya yerleÅŸtiÄŸi, Troia Savaşı’ndan sonra da Trak kökenli Mariandylerin burada yaÅŸadığı kaynaklardan öğrenilmektedir.

Herakleia İlkçaÄŸda önemli kentlerden biri olup, MÖ.546’da Büyük İskender’in eline geçti ve uzun dönem Tiranlarca yönetilmiÅŸtir. MÖ. 4.yüzyılda kent, en parlak dönemini yaÅŸamıştır. Anadolu BirliÄŸi’nin bozulmasıyla Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yerlerden biri olup, bu dönemde Hz.İsa’nın havarilerinden Andreas bugün de görülebilen Kutsal İbadet MaÄŸaraları’nda ilk Hıristiyan ayinlerini düzenlemiÅŸtir.

Pontus Herakleiası’ndan antik çaÄŸlara ait eserler günümüze gelememiÅŸtir. Yalnızca CehennemaÄŸzı MaÄŸaraları ve Kutsal İbadet MaÄŸaraları günümüze ulaÅŸabilmiÅŸtir. Yöre halkının Kocayusuf MaÄŸarası dediÄŸi CehennemaÄŸzı’nda dağın içlerine doÄŸru sürünerek girildiÄŸinde yüksek ve geniÅŸ maÄŸara boÅŸluÄŸuna ulaşılır. İki kaya, maÄŸarayı bölümlere ayırır ve aynı zamanda da tavanı destekler. MaÄŸaranın büyük bir bölümü göldür. Mitolojide Hades MaÄŸarası olarak da geçmektedir. Hades yeraltı dünyasının ve ölüler ülkesinin tanrısıdır. MaÄŸara mitolojide Tanrı Apollon’un kehanetgahı olarak da anılmaktadır.

Kentin İlkçaÄŸ yapılarına ait 1452’de Osmanlılar tarafından yerinden sökülerek Rumelihisarı’nın yapımında kullanılmak üzere götürülmüştür. Mermerden yapılmış İlkçaÄŸ liman taÅŸları ise kumların altında kalmıştır. Yalnızca, kente ait bazı dayanak duvarları, eski surlardan parçalar dikkati çekmektedir. Kentte OrtaçaÄŸa ait bir kalenin kalıntıları görülmektedir.


Herakleia Pontike (EreÄŸli) Kalesi

Kaletepe Mahallesi’nde bulunan tepenin üzerinde deniz seviyesinden 150–160 m. yükseklikte EreÄŸli Kalesi bulunmaktadır. Bu kale W.Hoebfner tarafından incelenmiÅŸ ve bir de planı çıkarılmıştır. Denize dik yamaçlar üzerindeki bu tepede antik çaÄŸlarda MÖ. IV. yüzyılda Klearchos tarafından kurulan Herakleia Pontike ÅŸehrinin akropolü vardı.

Kale XIII. yüzyılın baÅŸlarında Bizans döneminde yapılmıştır. W.Hoepfner’e göre bu kalenin Cenevizliler tarafından yapıldığı ileri sürülmüşse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır.

Kale plan olarak düzensiz bir plan göstermekte olup, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Yapımında tuğla ve harç dolgu ile birlikte gri tüf taşlarına da yer verilmiştir. Bunların arasında açık kırmızı tuğlalar, avlu kapısında da koyu kırmızı renkli tuğlalar kullanılmıştır.

Kale iç avluyu çevreleyen duvarlar ve onu takviye eden kulelerden meydana gelmiştir. Ön avlunun solunda bir kulenin kalıntıları görülmektedir. Sağ tarafta ise yine başka bir kule kalıntısı dikkati çekmektedir. Kalenin dış avlusunda mühimmat depolarına yer verilmiştir. Dış avludan iç avluya kemerli bir kapı ile geçilmektedir. İç avlunun büyük bir bölümünde de su sarnıcı bulunmaktadır. Buradaki sarnıç 8.00x40.00x6.10 m. ölçüsünde bir plan göstermekte olup, köşeleri yuvarlatılmıştır. Sarnıcın derinliği ise 5.00 m. dir.

Kalenin üst katında iki oda kalıntısı dikkati çekmektedir. Tuğladan yapılan bu odaların üst örtüsü ile duvarların büyük bir bölümü yıkılmıştır. Ancak bunların üzerinin tonozlarla örtülü olduğu günümüze gelebilen izlerinden anlaşılmaktadır. Bu odalara avlu yönündeki bir merdivenle çıkılmaktadır.


Şehir Surları:

Herakleia Pontike arazi konumuna uygun olarak surlarla çevrilmiştir. Şehrin ilk defa 1550 yıllarında kurulduğu dikkate alınacak olunursa ilk surların da bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır. Bu surlar güneybatıya doğru, denize yönelik olarak tepenin dik yamaçlarını çevirmektedir. Buradan da kademeler halinde kıyı şeridine kadar inmekte ve sonra yeniden akropol tepesine yükselmektedir.

Helenistik dönemden kalan sur duvarları oldukça sert gri renkli kireç taşından bloklar halinde yapılmıştır. Büyük olasılıkla da bu teknik MÖ. III. Yüzyıla aittir. Sonraki dönemlerde, bu surların üzerine Roma ve Bizans döneminde surlar yapılmıştır. Helenistik dönem surlarına ait çok az kalıntı günümüze gelebilmiştir. Buna karşılık Roma devrine ait sur kalıntıları daha fazladır. Ne var ki bu surların bütünü yeterince korunamamıştır.

Günümüze gelen Roma suruna ait bir kulenin 10 m. genişliğinde olduğu sanılmaktadır. Bu kulenin 8.00 m.lik bir kısmı günümüze gelebilmiştir.

BeÄŸeniler: 0
Favoriler: 0
İzlenmeler: 579
favori
like
share
Asi Çaykaralı61 Tarih: 03.10.2009 21:46
paylaşim içn tesekkürler