Marc Ecko's Getting Up Contents Under Pressure

Son güncelleme: 04.10.2009 21:39
  • Graffiti sanatının oyun dünyasındaki yansıması.


    Eskiden işten eve dönerken kullandığım bir alt geçit vardı, Geçit içindeki duvarlar rengarenkti. Çeşitli yazılar, figürler, stiller o gri soğuk betonu anlamlı bir hale getirirdi. Başka yerlerde de karşıma çıktılar; Beyoğlu, Taksim, Şişli, Moda, Kadıköy derken bir bakmışım resimler her yerde. Aslında onların gerçek ismi Graffiti; 1970'li yıllarda ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen bir sanat. Bunları yapan insanların kendilerine ait stilleri, hayal güçleri var. Asıl önemlisi yetenekleri, çünkü her insan eline bir sprey boya alıp da, o kadar güzel çizimleri ortaya çıkaramaz. Graffiti ile belki gerçek yaşantımızda hiç ilgili olmayabiliriz. Marc Ecko's Getting Up ise bizi dijital ortamda Graffiti ile ilişkilendiriyor. Yalnız yapımın içeriği nedeni ile bazı yerlerde yasaklandığını da belirtelim.

    Duvarlardaki sanat

    New Radius şehrinde yaşayan Trane adındaki karakteri canlandırıyoruz. Kendisi usta ve ünlü bir Graffiti sanatçısı olmak istiyor. Yalnız şehirde oldukça sıkı bir yönetim var ve çoğu kişiye acımıyorlar. Civil Conduct Keepers isimli polis gücü gördümü affetmiyor, direk olarak dalıp sonrada tutukluyorlar. Bizim dışımızda kendi Graffiti'lerini yapan ve bölgelerini ilan eden gruplar da var. Karmaşık bir ortamda biz ise kendi stilimiz ile yükselmeye çalışıyoruz. Aslında yüzeysel bakıldığında son derece basit bir konu gibi gözükse de, oyunu oynadıkça bazı ilginç durumlar ortaya çıkıyor.

    Marc Echo'nun ana menüsü metro istasyonu şeklinde yapılmış. Gayet hoş olmasına rağmen tek sorun mouse desteğinin olmaması, bu da konsoldan PC'ye aktarılması sebebi ile meydana geliyor. Ayarlar ve diğer menü birimleri arasında enter ve ok tuşları aracılığı ile gidip geliyoruz. Yeni oyun açmak istediğimiz veya kayıtlı oyundan devam etmek istediğimiz zaman gişelerden direk olarak istasyona giriyoruz. Göreve başlamadan önce ise yapacağımız Graffiti'lerin ve yapıştırmaların stillerini seçiyoruz. Yalnız bu seçimleri, yapımda yer alan belirli tarz ve renkler arasından yapabiliyoruz, istediğimiz gibi kafamıza göre yazı veya resim yapmamız ne yazık ki yok. Yine de seçenekler var ve ilerledikçe kapalı olanlar da açılıyor. Hepsini tamamladıktan sonra ise Metro hareket ediyor ve oyuna giriyoruz.

    Marc Echo'nun belki de en çok hoşuma giden kısmı giriş sinematiği olmuştu. Oyunu açar açmaz harika bir sinematik beni karşılamıştı. Yapımda göreve başladığınız zamanda, oyun içi grafik motoru ile yapılmış bir sinematik beni karşılıyor. Trane'nin ufak anlatımları ve oyunu yapanların isimleri bu sinematikte geçiyor, sanki oyundan çok bir film açılışı gibiydi. Göreve başlamadan evvel Marc Echo oldukça hoş bir giriş yapıyor. Film gibi böylesine bir girişi daha önce Riddick oyunu da yapmıştı ve oldukça etkileyiciydi.

    Spreyim bitti. Ne yapacağım şimdi?

    Uzun zamandır geliştirme aşamasında olan bir oyunun grafiklerinin daha iyi olmasını beklerdim. Konsolların önceliği ile geliştirilen oyun, PC platformuna aktarılınca ortaya mükemmel bir tablo çıkmamış. Grafik ayarları ne yazık ki çözünürlük ile sınırlanmış durumda, en fazla 1024X768 çözünürlüğü işaretleyebiliyoruz. Bunun haricinde efektler, ince ayarlar vb... seçenekler yer almıyor. Oyuna girdiğimiz zaman ise vasatın üzeri, ama çok da iyi olmayan bir ekran bizi karşılıyor. Yer ve duvarlar bazı zamanlar göz nizamından kayabiliyor. Bir iki titrek yer sanki korkudan öylece davranıyormuş edasında. Yine de grafikler aşağılanıp, büzülecek cinsten de değil. Orta şekerli grafikler zaman zaman insanın aklına GTA'yı getiriyor. Gönül konsoldan çevirme grafiklerin geliştirilmesini, ayarlarının eklenmesini isterdi ama elden ne gelir. Ayrıca kastıran veya mükemmel grafikleri olmamasına rağmen, bölüm arası yüklemeleri de oldukça uzun sürebiliyor.

    Sesler kesinlikle harika, özellikle anlatımlar ve seslendirmeler son derece yerine oturmuş. Talib Kweli, Michael Berrin, Sin City'den tanıdık iki isim Rosario Dawson ile Brittany Murphy, George Hamilton ve Giovanni Ribisi gibi oldukça tanıdık isimler, oyundaki karakterleri seslendirmiş. Bazı rapçilerin ve sinema oyuncularının Marc Echo'da çalıştığını hemen belirtelim. Ses efektleri de son derece güzel ve pürüzsüz. Sprey boyayı kullandığınız anda çıkardığı 'Fısss' sesini dahi, ayırt edebiliyorsunuz. Daha önce incelediğim 25 To Life'ın Soundtrack listesini oldukça beğenmiştim ama Marc Echo'nun ki ondan bile daha güzel. Oyunun atmosferine tam olarak oturmuş durumdalar. Mutlaka bir yerlerden bulun dinleyin, pişman olmazsınız.

    Duvara Mona Lisa Çizmek

    Oyunda etkileşim ne yazık ki çok fazla değil, etkileşime girdiğimiz yerler ise belirli olan yerler. Bunlar arasında tahta bir bank, kırık duvarlar, bir kaç parça eşya gibi çeşitli nesneler var. Zaten böyle bir oyundan Half Life 2 gibi bir etkileşim olması da beklenemez.

    Oyunun belli bir görev sistemi var. Bu genel olarak şu duvara Graffiti yap, buradaki desenleri değiştir, polislerden kaç vb... görevleri yapıyoruz. En başlarda bunlar kolay gibi gözüksede, sonraki aşamalarda gerçekten de zorlaşıyor. Bir otobanın üstündeki levhayı boyamak veya bir köprünün yan tarafına desen çizmek gibi ilginç, ama tehlikeli yerler oluyor. Mesela hızla giden otomobillerin olduğu otobanda karşı tarafa geçip, düşman grup üyelerini dövüp, sonra da onları desenleri üstüne kendi Graffiti'nizi yapmanız gerekebiliyor. Karşıya geçmek bir sorun, çünkü araba çarptığı zaman direk ölüyorsunuz. Geçtiniz diyelim düşman grubun üyeleri kalabalık, onları haklamanız gerekiyor. İlk önceleri kolay görevler, belli bir süre sonra zorlaşıyor, dikkatli olmak gerekiyor.

    Graffiti çizerek popülerliğimizi arttırıyoruz. Yalnız iki türlü Graffiti var, birincisi görev için yaptığınız renkli cafcaflı olanlar, diğerleri ise sizin oyuna girmeden önce belirlediğiniz veya değiştirdiğiniz kendi desenleriniz. Görev için olanları oyunun verdiği belli bir sürede tamamlarsanız size ekstra puan olarak geri dönüyor, ama illaki o süre içinde tamamlamak gibi bir şart yok. Önemli olan Graffiti'yi yapıp görevi başarmak. Görev için olanları genelde karşı taraftaki grubun çizimleri üstüne yapıyorsunuz. Kendi desenleriniz aslında oraya buraya çizdirmek, bazı görevlerde kullanmak ve bonus puan almak için. İstediğiniz yere kendi motifinizi atabilirsiniz. Bunların haricinde ise bazı belli yerlere kendi Graffiti'nizi yaptığınız zaman, size ekstra olarak geri dönüyor. Bunlar kilitli olan bonusların açılması veya popülerlik puanı size geri kazandırılıyor. Bazı görevlerde de bunlardan yararlanmak zorunda oluyoruz, örnek oyunun ilk başlarındaki CCK aracını palyaçoya çevirmek gibi. Graffiti desenlerimiz 'Black Book' adındaki bir defterde bulunuyor. Kara Kitaba yolda gördüğümüz ilginç Graffiti'lerin resimlerini çekerek veya görevlerde rastladığımız çizim ustalarına defterimize desen karalatarak bolca zenginleştiriyoruz. Böylece daha sonra bu çizimleri bizde kullanabiliyoruz. Aslında Graffiti yapmak dışında özel etiketlerimiz ve desenli ilanlarımız da yer alıyor. En başlarda spreyimiz ile resimler çizsekte, sonraki kısımlarda ilan yapıştırmak gibi başka aktivitelere katılıyoruz.

    Prince of Persia gibi mübarek

    Marc Echo aksiyon kısımları Prince of Persia'yı hatırlatıyor. Su borularından yukarı tırmanıyor, direklerden direklere atlıyor, çıkıntılara tutunarak bina kenarlarında yürüyebiliyor (ayrıca Graffiti'de yapıyoruz), sağa sola yuvarlanıp bir kaç ufak kombo yapabiliyoruz. Bazı hareketler gerçekten de POP serisini insana çağrıştırıyor. Otoban üzerindeki trafik levhasını boyamak veya köprünün yan tarafına imza atmak gibi yüksek ve tehlikeli yerlere çıkmak için bu hareketleri bolca kullanacağız. Sadece hoplayıp zıplama değil, çatır çatır adam da dövüyoruz. Adamı tutup dirsek geçirme veya duvara fırlatma, tokat delisi yapma gibi atraksiyonlarımız var. Ancak en önemlisi bazı özel vuruş tekniklerimiz var. Yumruğa veya tekmeye ard arda basarsanız, ekran biraz yavaşlıyor ve rakibinizin yeri öpmesini sağlayan vuruşu yapıyorsunuz. Genel olarak animasyonlar ve hareketler güzel olsada, bazı zamanlar kontroller sorun yaşatabiliyor. Bunun dışında kamera bazı açılardan sorunlu, her zaman olmasada arada tutukluk edebiliyor. Hatta kör noktalarda kalıp, insanı deli ettiği yerler de olmuyor değil. Dövüşürken veya bir yere çıkmaya çalışırken, kameranın azizliğine uğrayabilirsiniz.

    Silahlarımızı, su borusu, kalın bir tahta parçası veya baskettopu gibi çeşitli materyaller arasından seçiyoruz. Mesela basket topunu adamın kafasına fırlatabilir veya tahta parçasını kafasında parçalayabilirsiniz. Her eşyanın belli bir dayanma gücü var, kısa bir süre sonra kırılıyorlar.

    Mother Earth

    Marc Echo'nun oyun içi arabirimi de gayet güzel. Öyle ekranı kapatan manda gözü, tilki burnu gibi enstantaneler yer almıyor. Bir inventory'miz de mevcut, Tab tuşuna basıp ona ulaşabiliyoruz; içinden spreyimizi, etiketimizi vb... seçip istediğimiz yerde desen yapmak veya ilan yapıştırmak için kullanabiliyoruz.

    Oyun, içinde görevleri yaptıkça veya puan topladıkça kilitli olan bonus materyallerde ortaya çıkmaya başlıyor. Bunlar oyunda oynanabilir diğer karakterler, Art Work'ler, bazı görevler vb... materyallerden oluşuyor. Böylece oyun ile ilgili daha fazla bilgiye de ulaşmış oluyoruz. Ayrıca yapım içinde topladığımız ipod'lar var ki, bunlar oyunun müziklerini içeriyor. Bu ipod'ların her biri oyun içindeki bir parçaya ait, böylece topladığımız ipod'un sahip olduğu parçayı istediğimiz zaman açıp dinleyebiliyoruz.

    Marc Echo, Graffiti üstüne kurulmuş, aksiyon öğeleri barındıran bir oyun. Konsol çevirisi olduğundan bazı açılardan kaybediyor. PC platformu için biraz daha geliştirilse aslında çok daha harika bir yapım olabilirmiş. Yiğidi öldür ama hakkını yeme derler, Marc Echo bazı problemlerine rağmen yine de iyi bir yapım. Sonuç olarak emek gösterilmiş ve bunlar ortaya dökülebilmiş. Bazı oyuncuların hoşuna gidebilir, bazılarının gitmeyebilir. Oyunun Mx kartları desteklemediğini de belirtirim.
#04.10.2009 21:39 0 0 0