Busenin Göz Yaşları 27

Son güncelleme: 19.10.2010 17:43
  • Busenin Göz Yaşları 27 Öyküsü - Derin Duygular - Ayhan Sarıkaya - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    Vatan Yahut Silistre oyunun gösterimi, bir hafta sonra Sivas halkına sunuldu. Öğrenciler, rollerini o denli içten yaptılar ki;oyunun bitiminden sonra sahnede oyuncuların selamına karşılık;seyircilerin yapmış oldukları alkışlar,dakikalarca sürdü.Kopan bu alkış tufanı,hem oyunun içeriği,hem de oyuncuların kaliteli oluşları açısından olumlu bir iltifattı doğrusu...

    Tugay, oyunun gösteriminden bir hafta sonrası için Cumhuriyet meydanındaki Çiçek pastanesinde Emine ile buluşmak üzere teklifte bulundu. Dostluklarının kalıcı olması düşüncesiyle yapılan bu teklife Emine kayıtsız kalamadı ve kabul etti. İlk kez bir erkek teklifte bulunuyordu. Emine, Zekiye rolünü iyiden iyiye benimsemiş,duygularının gerçeğe dönüşüp,aşkının yeşerip gelişmesi için iyi bir fırsat olacağı fikrindeydi,Tugay'ın yapmış olduğu teklif...

    Tugay'ın, o günün gecesinde yatakhanede; yine uyku girmedi gözlerine. Buruk bir sevinç bedenini sarmaya başlamıştı.Emine'nin her davranışı ,her konuşması,her bakışıyla Buse'yi andıran özellikleri;onu,bilinmeyen dehlizlerin karanlıklarına yuvarlıyordu adeta.

    Emine, sanki kafasındaki Buse'nin ikizi gibiydi.

    İlk provada ağzından Buse kelimesi çıktıktan sonra kendi kendisini sorgulayıp durmuştu.

    Bir daha da öyle densizlik yapmamaya karar verdi:

    "Ne işi vardı sanki Buse adının bu aşkın içerisinde. Buse, gerilerde kalmış, sönen bir aşkın külleriyle sağa sola savrulmuştu."Zaman aman böyle düşünse de ondan kopmak mümkün olur muydu hiç.O,ilk göz ağrısıydı.Papatya pastanesindeki son karşılaşmalarında acı gerçeklerle yüz yüze kaldığını anımsadıkça kahrından ölüyordu.

    Emine'yle filizlenen aşk, eski yarasını unutturur düşüncesindeydi.

    Hafta sonu gelip çatmış; iki aşık, çiçek pastanesindeki yerlerinde karşılıklı oturup sohbetlerine başlamışlardı bile...

    Tugay:

    "-Biliyor musun Emine, rollerimizi öyle içten uygulamış olmalıyız ki, seyircinin alkış tufanı bir türlü dinmek bilmemişti,değil mi?Neredeyse yeniden oynayın diyor gibiydiler..."

    "-Ben de öyle sanıyorum..."

    En çok da ikimiz, sahneye çıkıp selam verdiğimiz zaman alkış tufanı yükselmişti..."

    Emine:

    "-Evet,aynen öyle oldu.Oyunun bel kemiğini ikimiz oluşturuyorduk çünkü.."

    Bu, aşklarını itiraf etmeye başlamadan önceki birbirlerine karşı yapmış oldukları ısınma hareketleriydi. Tugay, konuya giriş yapacaktı ama ortamın olgunlaşmasını bekliyor ,içerisindeki heyecanı bastırmaya çalışıyordu...

    Emine'nin gözlerindeki pırıltı, aynen Buse'nin ki gibiydi...Yine Buse geldi gözlerinin önüne:

    " Tam da sırası ha aklıma gelen şeye bak.Karşımdaki sevgilime yanlışlıkla Buse diye hitap edeceğim,sen seyret o zaman patırtıyı...Allah Allah!...Artık kurtul eski saplantından" düşüncesiyle kendisini toparlamaya çalıştı.

    Birden bire:

    "-Emine,seni seviyorum ve sana aşığım!.."

    Genç kızın mutluluktan yüzünde gülücükler açmıştı sanki. Kısa bir süre suskun kaldı. Mahcubiyet duygularıyla gözlerini, Tugay'ın gözleriyle birleştirdi. O anda şimşekler çaktı, ikisinin de yüreğinde...

    "-Teşekkür ederim. Söyleyeceğini bekliyordum. Benim için sürpriz olmadı.Ben de seni..."

    Cümleyi tamamlayamamış, "Ben de seni seviyorum " diyememiş, heyecan dalgası sarmıştı sanki bütün vücudunu.

    Pastanede bir saat boyunca tiyatrodan, edebiyattan sohbet ettiler. Gelecekle ilgili hayallerini, toz pembe duygularla birbirlerine şiir gibi fısıldadılar...

    Ayrılmadan önce Tugay, yaka cebinden resim çıkarıp sevgilisine uzattı:

    "-Az daha unutuyordum Emine. Bu resmi, öğretmenimiz çekmiş, tiyatro oyunumuz sırasında. Bak ben senin kollarında nasıl da baygın şekilde yatıyorum, değil mi?Bu resim sen de kalsın,hatıra olarak saklarsın ha."

    "-Teşekkür ederim, Tugay. Bu gerçekten benim için çok değerli. Hatta altın değerinden de yüksek..."

    İki sevgili, pastaneden tatlı duygularla ve aşklarının kendilerinde yaratmış olduğu mutlulukla birbirleriyle tokalaşıp: "-Bir daha ki görüşmemiz okullar açılmak üzere olacak" diye ayrıldılar...

    Emine, Okulların tatil olmasından sonra Amasya'da ki ana ocağına geldiğinde büyük bir sevinç kapladı, aile fertlerini. Kardeşleri, ablalarına kavuşmaktan dolayı havalara uçuyorlar ,karnelerini gösteriyorlardı:

    "-Bak abla, bizim de zayıfımız yok. Pekiyi ile sınıflarımızı geçtik."

    Emine'nin eve geldiğinin akşamı, annesi farklı bir müjdeyi patlattı.

    "-Çocuklar,ablanız Buse haber göndermiş.Kardeşlerim,karnelerini aldığı zaman yanıma gelsinler.Hem onları çok özledim.Biraz da yanlarımda zaman geçirsinler,değişiklik olur" diyormuş."Yarın sabahtan ablanızın yanına gidiyoruz,tamam mı?...."

    Kardeşler, hep bir ağızdan :

    "-Oleeeyyy!.." diye çığlık attılar...

    Geceyi neredeyse uykusuz geçirdiler. Ablaları Buse'nin hasretiyle yanıp tutuşuyorlardı. O şimdi yanlarında olmalıydı ki.Bak sen gümbürtüye,neşeye...Onun yokluğuyla kendilerini adeta öksüz gibi hissediyorlardı...

    Sabah kahvaltılarını yapar yapmaz, Işıklı köyü istikametine giden minibüslere bindiler. Yarım saatlik yol, onlara bir gün gibi gelmiş, bir türlü geçmek bilmemişti...
    Minibüste Işıklı köyünün içerisinden inip de az ilerdeki konağın içerisine girdiklerinde adeta sevinçten uçuyorlar; bütün kardeşler, sevgi çemberiyle yumak olmuşlar, bir daha asla ayrılmayacağız dercesine sevinç göz yaşları, yanaklarından aşağıya süzülüyordu...



    Ayhan Sarıkaya
#10.10.2009 16:10 0 0 0
  • saol :
#19.10.2010 17:43 0 0 0