Ruhun Esareti 9

Son güncelleme: 13.10.2009 01:12
  • Ruhun Esareti 9 Öyküsü - Derin Duygular - Mustafa Uslu - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    Gül, tüm bu olanlara inanmak istemiyordu. Banu'nun sözü bittikten sonra derin bir off çekip sesini yükselterek:
    " Bu aşağılıkların derisini vereceksin. Bunlar insan olamazlar, hayvan herif yaa! " diyerek derin derin nefes almaya başladı.

    Banu' nun gözleri dolmuş hıçkırıklarla ağlıyordu. Banu'ya sımsıkı sarılarak onu teselli etti. "Sakın benden habersiz bir şey yapmaya kalkışma!" diyerek oradan içinde dizginlenemeyen nefret fırtınası koparak ayrıldı.
    Öğle sonu dersi vardı ama içinden gitmek gelmiyordu. Yapacağı önemli bir şeyde yoktu. Aklı hala Banu'da kalmıştı.

    Bu düşünceler içinde yürürken telefonu çaldı, arayan annesiydi. Banu'nun durumunu merak ediyordu. Annesine her şeyin normal olduğunu söyledikten sonra "Yarın İzmir'e kesin gidiyor musunuz?" diye sordu.
    " Evet kızım, sende gelirsen iyi olur kardeşin sevinir."

    " Anne, ben gelemem şu sıralar derslerim çok yoğun" dedi.

    Kafasında bazı senaryolar tasarlıyor birilerine haddini bildirmenin zamanın geldiğini düşünüyordu. Bu düşüncelerle kaldırımları adımlamaya başladı. Nereye gideceğine karar veremiyordu. Dersleri çok astığını düşünerek fakülteye giden caddeye yöneldi. Birileri güçlerini, konumlarını kullanıp hayatının baharındaki kızların geleceklerini mahvetmeye , haklarının olmadığını düşündü. İçinde şiddetli bir öfke vardı. Karşısına çıkan her erkeğe aynı gözle bakıyor onları potansiyel düşman olarak görüyor, bir bahane çıksa da kavga etsem diye düşünüyordu. Bu karmaşık gel-gitler içinde fakültenin önüne geldi.

    ...

    Sulhi Bey, bir elinde telefon dernekteki odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Ne yapacağına karar veremiyor tedirginliği her halinden belli oluyordu.

    Yusuf'a: " Oğlum bana bir kahve yap" diye seslendi. Hastaneden birlikte ayrıldıkları arkadaşı Bülent'e :

    "Bu iş böyle olmayacak, kızın konuşması bizim sonumuz olacak, yukarıdakiler duyarsa hepten biteriz. Mutlaka susturmalıyız. "

    Bülent, kendinden emin bir ses tonuyla, elleri cebinde cam kenarına doğru yürüyerek: " Abi, sen hiç merak etme ben kızı susturmasını bilirim, takma kafana bunlar basit işler, olmadı temizleriz geçer gider"

    "Bilmiyorum Bülent, kafama çok takılmaya başladı içimde kötü şeyler olacak gibi bir his var, Sakın! Kızı yok etmeyi düşünme o zaman hepten bizim üzerimize kalır. Bunun başka bir yolu olmalı" deyip bir sigara yakıp koltuğuna oturdu.

    Bülent: " Abi kızı devamlı kontrol altında tutacağım. Her gün birilerini ziyaretine gönderip imalı telkinlerde bulunduracağım. Çıktıktan sonrası kolay, ona bizim yakışıklı çocuklardan birisini sevgili olarak ayarlar gönül işine sokarız, böylece olanları hepten unutur. Takma sen Bülent'te çareler bitmez, sen Bülent'ine güven ne işlerin üstesinden gelmedi mi? " dedikten sonra zorlama bir kahkaha attı.

    Sulhi Bey, hala rahat değil sigaradan peş peşe çekiyor bir yandan da ertesi gün yapılacak olan haftalık toplantıyı düşünüyordu. Elinde de cep telefonu can sıkıntısından öylesine rehbere basarken Tunç'u aramak istedi.

    " Alo Tunç, nerdesin?"
    " Fakültedeyim abi, buyur"
    "Yarınki toplantıya, yeni tanıştığınız gençleri mutlaka getir. Gül' ü de almayı ihmal etme tamam mı?"
    " Abi sen hiç merak etme, için rahat olsun geniş katılımlı bir toplantı olacak. Hatta yemekli yapsak nasıl olur?"
    "Bak bunu İyi düşünmüşsün, aman bir aksilik çıkmasın Roma'dan misafirimizde gelecek her şey pürüzsüz olsun"

    " Geleceklerinden haberim yoktu, bu ani ziyaret neyin nesi?"
    " Merak etme önemli bir şey yok. İstanbul'a başka bir iş için gelmişler, bize de uğramak istemişler buyurun dedim. Her şey dört dörtlük olsun yapmamız gerek bir şey olursa ararsın iyi günler "

    " Tamam abi sen merak etme iyi günler"

    Bülent, bazı işlerinin olduğunu söyleyip müsaade isteyip ayrıldı. Sulhi Bey, bilgisayardan haberlere bakarken bir haber dikkatini çekti. Bunu'nun intihar girişiminin arkasındaki sır perdesi diyordu. Merakla haberin ayrıntı betonuna tıkladı. Haberde intihar girişiminin perde arkası diye bazı esrarengiz güçlerden, inanışlardan bahsediyordu. Sonuna doğruda "Özgürlük Derneğiyle de" ilişkilendirmişlerdi. Okuduklarına inanası gelmedi. Kimler nasıl böyle bir haber yapardı. Hemen haber yapan gazeteyi arayıp yayın yönetmeni ile görüşmek istedi. Gazeteyi aradığında toplantıda olduğunu söylediler. Canı daha fazla sıkılmıştı.

    "Buna nasıl cesaret ederler bizim kim olduğumuzu bilmiyorlar mı?" diye kendi kendine kızmaya küfürler savurmaya başladı.

    Çetrefilli düşünceler içindeyken telefonun sesiyle irkildi. Arayan Tunç'tu "Yine ne oldu?" diye söylenerek telefonu açtı.



    Mustafa Uslu
#13.10.2009 01:12 0 0 0