Düşünebiliyor musun baba, Seninle ilgili hatırlarım bile yok denecek kadar az
Bu bile beni çok üzüyor.
Akşam yemeklerimizi hatırlıyorum, beraberce yediğimiz ve en çok zevk aldığım
Sıcacık pideyle gelirdin eve sofra hazırlanırdı
Ekmek poşetini usulca yanına çekerdin bizlere çaktırmadan
Dünden kalan bayat ekmekleri sen yerdin, getirdiğin sıcak pideyi bizlere yedirdin.
Yemeği de yavaş yerdin bizlerden sonra kalkardın önce bizim doymamızı beklerdin daha sonra tabakta ne kalmışsa doyar kalkardın.
O zamanlar pek akıl erdiremediğim bu durumu büyüdükten sonra daha iyi anladım
Babacığım
Uyuyacağım zamanlar aklıma geliyor Hani bazı akşamlar bana minik hikâyeler anlatırdın.
O hikâyeler şimdi ki hikâye kitaplarında yok Sahi babacık nereden buluyordun o güzel masalları Aynı hikâyeleri tekrar tekrar anlatmanı isterdim ve sende anlatırdın. Hiç bıkmaz mıydın babacık?
Aslında uyumamıştım hep görüyor ve sevgini hissediyordum
Beni erkek kardeşimden daha çok sevdiğini de biliyordum
Belli etmezdin ama davranışlarından, mimiklerinden benim için deli olduğunu bilirdim
Kızında sana âşıktı zaten
Sabahları uyandığımızda senin yanında yatmak için kardeşimle yarışlar yapardık
Senin yanında Senin kokunu alarak
Akşam iş dönüşü bizi parka götürürken ellerini tutmak başka bir zevkti baba
İlkokuldayken okul çıkışı sen gelirdin ya beni almaya
Seni gördüğümdeki sevinci tarif edemezdim babacık
Annemle bir olur seni kandırırdık bir şeyler alman için bir yerlere götürmen için
Bayram öncelerini de unutamıyorum hiç yok demezdin hep alırdın
Çocuktuk işte bilemiyorduk;
Paranın varlığını yokluğunu?
Nasırlı avuçların daha çok çalışmasını gerektiğini
Nasıl aldığını, kimlere borçlandığını,
Borçlanırken belki de ezilip sıkıldığını
Gitmeden önceki son bayramdı; Ah o pembe renkli pabuçlar!
İsterim diye tutturdum. Ve sen her zaman ki gibi yok demedin
Akşam elinde pembe renkli pabuçlar geliverdin
Hayatımın en nadide hediyesi oldu o pabuçlar
Halen sandığımda saklı
Siyah taşlı gümüş yüzüğün ve çakmağında bende babacık
Bize yok demezdin ama kendine de hiçbir şey almazdın
Mesela o arife gecesi annem her zamanki takım elbiseni ütülüyordu
Bilmem kaç bayramdır giydiğin aynı takım elbiseyi giyecektin.
Vefatından bir müddet sonra annem anlatı;
Bir dönem işini kaybetmiş ve 8 ay boş gezmişsin baba
Mahallede, bu adam işsiz dedikodusu çıkmasın diye sabah erkenden çıkıp şehrin uzak bir noktasında bir kahvede akşama kadar oturduğunu ve sanki tekrar işten geliyormuş gibi akşam eve döndüğünü
Onurlu babam
Gururlu babam
Kızın seninle gurur duyuyor
Bazen çevreme bakıyorum da bazıları babalarının kıymetini tam olarak bilmiyorlar
Evdeki bu biricik misafiri hor kullanıyorlar
Sadece çalışmak, bir şeyler almak, sürekli evdekileri mutlu etmek için yaratıldığını zannediyorlar.
Sabah evden çıkıp akşam yorgun argın gelen bu insanın duygularını, ruh halini düşünemiyorlar.
Ay pencereden uçunca da kıymetini anlıyorlar, ama iş işten geçmiş oluyor
Öldüğünde bir babanızın olduğunu bilemek ne kötü
Annem bana kızdığı zaman nedense ağlamazdım
Ama senin birazcık sert bakışın bile ağlamama yeterdi. Çünkü seni çok seviyordum
Seni üzmüş olmak beni ağlatıyordu
Aslında sert bakışların altında okyanus genişliğinde merhamet olduğunu biliyordum
İnsan büyüyüp çocuk sahibi olunca daha iyi anlıyor
Hep bizim iyiliğimiz mutluluğumuz içinmiş
Keşke olsaydın bira daha kızsaydın
Senin yağmurlarında şemsiyesiz yürümeyi ne çok isterdim
Ama olmadı
Çok erken aldı seni benden yüce yaratıcı
Büyük yerden yazılmış yazgımız
Böyle emir verilmiş, kaderimiz böyle yazılmış ne gelir elden
Zaten hayat diye yaşadığım şeyin bestesi ve güftesi bana ait olmadı ki hiç
Ne yapacaksın babacık
Senin bana dönemeyeceğin kesin
Kesin olan bir şey daha var ki papatyan sana er ya da geç dönecek
Bunca yıl nasıl geçti ise bundan sonrası da öyle geçecek