Sancı 5

Son güncelleme: 24.10.2009 19:25
  • Sancı 5 Öyküsü - Derin Duygular - Mustafa Uslu - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

    Emine' nin odasına girdiler. Annesi, bir köşede tüm umutları elinden uçup gitmiş gibiydi. Yaşlı bedeni dermansızlaşmış, bitap düşmüştü. Konuşmaya mecali kalmamış, gözyaşları akmıyor, durgunlaşmış bir halde canlı cenaze gibi duruyordu. Emine yine masum derin bakışlarıyla bakıyordu. Tarık'ı bu bakışlar çok etkiliyor, tüyleri diken diken oluyordu. Bu bir teslimiyetimiydi kaderin acımasız yüzüne yoksa içine mi akıtıyordu gözyaşlarını. Geçmiş olsun dileklerini iletirken gözlerine bakamadı. Selma ile de tanıştırdı. Gözleri o anda doldu Emine'nin. Kurumuş gözpınarları, niçin şimdi akmaya başlamıştı. Tarık bu duruma bir anlam veremedi. Emine ise sadece Selma'ya gözlerini dikmiş bakakalmıştı.

    Tarık; " Nazife Teyze! annemin selamı var size, kendisi malum Ayşe'yi bırakıp gelemedi. Sizin eve gelmenizi istiyor."
    Nazife Teyze; " Çok sağolsun evladım ben burada kalacağım, kızımın bana ihtiyacı oluyor"

    Tarık, bu duruma daha fazla dayanamayarak, annesinin yapmış olduğu pasta ve böreği içeri bırakarak odadan ayrıldı. Peşinden hemen Selma da çıktı. Halil Amcaya bir istekleri olup olmadığını sordular. O da bir ihtiyaçlarının olmadığını göstermiş oldukları bu yakınlık için teşekkür edip birden, evlatlarım diyerek ikisine de sımsıkı sarıldı.
    Selma`yla birlikte hastanenin koridorlarında ilerlerken Tanık'ın kafası çok karışıktı. Bu durumun farkına varan
    Selma; " Niçin böyle tedirginsin canım neyin var senin?"
    Tarık; "bir sıkıntım yok sadece Emine'nin içler acısı durumuna çok üzülüyorum, nedense onun hali beni çok etkiledi."

    Hastanenin bahçesinde biraz oturdular. Selma, poliklinik başlayacağını söyleyerek müsaade isteyip ayrıldı. Ayrıldıkları anda beyninde sorular bir bir sıralanmaya başladı. Emine kendisini görünce niçin ağlamıştı. Hele o bakışlar, dillerde ifadesini bulmamış birçok cümleyi, anlamlı derin bakışlarında söylemişti. Bu kızda bir tuhaflık var, bana ve Tarık'a karşı söyleyemediği bir şeyler var gibi...

    Tarık, yine kendisiyle dertleriyle yüzleşmeye başladı. Tüm bu yaşananlar onu çok yıpratıyordu. "Ateş düştüğü yeri yakar" derlermiş. Ama bu ateş Tarık'ı tüm iliklerine kadar yakıyordu. İçinin çok daraldığını hissediyordu. Birisi dokunsa patlamak üzereydi. Çözemediği o kadar düğümler vardı ki... Bu düşüncelerle cebelleşirken, Aklına koyduğu şeyi yapmaya karar verdi. Mutlaka bu şüphesini sonuçlandırmalıydı. Babasının ortağına gidecek her şeyin hesabını bir bir soracaktı. Hızlı adımlarla babasının eski işyerlerine doğru yürümeye başladı. İçinde intikamın, nefretin fitili ateşlenmişti. Bizi üç beş kuruşla işyerinden ayırtmanın, kandırmanın hesabını soracağım ona diyordu. Tüm bu olanların, sıkıntılarının sebebi babasının can dostum dediği ortağıydı. İçinde dalgalar gibi kabaran öfkesi ancak hesaplaşmayla dinebilirdi. Dizginleyemediği hoyrat duygularla boğuşa boğuşa işyerine gelmişti bile. Bir an duraksadı. Sanki babası kapıda onu karşılayacak sıcak bir tebessümle "hoş geldin aslanım" diyecekti. Babası ona hep aslanım diye hitap eder severdi. Kalp atışlarının biran hızlandığını, tüm vücudunu bir ateş sardığını hissetti. Bu işyerinde ne günleri geçmişti. Okul çıkışlarında ilk koştuğu yer burasıydı. Babası inşaata ölçü almaya gittiği zamanlar işyerinde hep tek başına dururdu. İnşaat malzemeleri satışını da pek beceremezdi. Bazen ucuz fiyata bazen de normalin üstünde fiyata satardı. Fiyatları hep karıştırırdı. Babası geldiğinde ona kızar müşterileri dağıtacağını söyler azarlardı. Keşke şimdi yine burada olsa da her gün kızsa bana diye bir iç çekti. Onun için babası her şeyiydi. Hayattaki en sevdiği varlığın gidişiyle tüm çocukluk hatıraları da ölmüş, gitmişti adeta...

    İşyerinin kapısından içeri başını uzatarak baktı. Bir müşteri içerde. Müşteri çıkınca gireyim diye düşünerek cadde boyunca yürümeye karar verdi. Beş on dakika sonra tekrar geldiğinde, Ali Amca ve o müşterinin işyerinin kapısında hala pazarlığı sürdürdüklerini gördü. Yanlarına doğru yaklaştığında müşteri ayrılmıtı. Ali Amca Tarık'ı karşısında görünce çok şaşırdı. Tarık' ta bir anormallik görmüş meraklanmaya başlamıştı. Tarık İyi günler diyerek söze başladı.

    Ali Amca; " iyi günler evladım hoş geldin" dedi.
    Tarık; " pek hoş gelmedim Ali Amca! Sana hesap sormaya geldim. Bizi mahvettin ortaklıktan az bir para ile ayırdın. Tüm varlığın üzerine kondun, sende hiç vicdan merhamet yok mu? Birde babam senin için can dostum kardeşim derdi. Keşke bu yaptıklarını biliyor olsaydı"
    Yakasına sarılarak; " babamı bile sen öldürtmüş olabilirsin. Senden her şey beklerim" diyerek itti.
    Etrafta ki komşular bu bağrışmayı duyunca koştular ayırtmaya çalıştılar. Ali Amcanın gözleri dolmuş, olanlara bir anlam veremiyordu. Evladı gibi gördüğü, dizinin dibinde büyüttüğü Tarık neler diyordu. Nasıl beklerdi benden böyle bir şeyi. İnanası gelmiyordu.

    Tarık'a; "evladım içeri gel seninle konuşmanın zamanı geldi"

    İçeride ki yazıhaneye geçtiler. Tarık sinirinden hem ağlıyor hem de titriyordu. Ali amca onun yaşadığı bu buhranı çıkmazı hissediyordu.

    Ali Amca; " Bak evladım hiçbirşey senin düşündüğün gibi değil"

    " Neymiş değil olan her şeyi anlat lütfen"





    Mustafa Uslu
#24.10.2009 19:25 0 0 0