Ah Mine’l-Aşk

Son güncelleme: 10.11.2009 12:50
  • noimage

    ………..…../ selâm aşka. aşka vedâ.
    su yanacak toprak havaya karışacak.



    -A-

    âh!
    elif... elif... elif'im!
    ateş aldım isminden
    toprağım kırmızı'ya u/yandı
    harâretim aşk ilinden
    toprağım kırmızı'ya bo/yandı
    soğuktu hava
    serin gözyaşlarım yüreğine da/yandı

    bir seldi
    dudaklarımı ummâna hasret bırakan
    sen bir dağbaşında
    el değmemiş gül goncası
    bense gözlerine vurgun
    sana ulaşmak için dağları aşan
    bir garibim işte bir deli âşık
    sen umarsız/lık göğünde bembeyaz bulutsun
    hadi, ıslat beni aşkınla
    silkele üstümden şu aşksızlık kirini
    şu tozu toprağı ellerinle temizle

    sen; gönül sarayıma sultan
    sen; he'ye(canım/a) heye/can katan


    -H-

    -âh mine'l aşk
    işte inleyişim;
    ve mine'l garaib-
    gariplikten. sana çok âşığım
    işte bundandır
    gözyaşlarımı tutamayışım

    o siyah gözlerin sâhibi sendin
    derdime dermânım derdim
    bir şimşek gibi çarptın ufuklarıma
    çehrene esir düştüğü an gözlerim
    pervâsız; yığıldım karanlıklara

    âh! sen yürü ateşe ahsenin oradadır
    âh benimdir âh senin, âh bizimdir. ahsenim
    halvet sokaklarına adım düştü. derdim sen
    -söyleyemedim-


    -M-

    senin hat'tındı tezhibe can veren -ruh-
    şimdi hangi harf ellerinde hangi desen
    hangi minyatür ellerin/de sen
    mim ve kaf, hatt-ı imâd; muhakkak
    çâre-yi ebrû eder. meşknâmede yine sen

    kalemin muhtevâsı dergâhında selam mı
    şemsine hayran rûmî âhında inlesin / yokluğunda
    gayrı ney'e üflesin
    bir yalana bir hırka hakîkata can versin
    …………./ vuslat arzusuyla
    elemine azap düşmüş gördün mü Mevlânâ'yı
    ………..…......./ huzûra üftâde kıldı Mevlâ nây-ı

    icâzım huruf-u mukattâ
    bir muammâ mezara kadar yoldaştır bana
    bir âyet sirâyet edince sûre'tten sîrete
    arşın nefesine değince kuruyan kabza
    esrârında kaybolsun / irâde-i cüz'iyye
    eûzu billah.


    -İ-

    seni ilk gördüğüm andı. yaş/anmış adını
    şehrâzat. titriyorum karşında. âzad et beni
    esre idi. yıkılacak kent. şehr-i yâr dedim
    cezbede idim. gül/yüzünü göremedim /
    Bâbil kuyusunda eremedim sabâhına
    sevdâ kumaşı keder gam acı atlasında

    Ağrı'm/da efsâ/nendir gölgen haber getirir
    ben göre-Mem dâveti kalbindeki hikmeti
    ceylan mağarada misâfir. su'dan yaraya i-Zin
    sen sert toprağın çocuğu
    bu ko(r) kuyla yoğruldum
    misk ve anber

    yargılanan Arzu mu Kamber niçin yerilir
    Hızır gelir. batar gemi. ölü balık dirilir

    ölü yıkayan kadın mı. cariye'nin saçında
    muskası/nda mercan duâsı iştiyâkına.
    Azrâ mı gül-i rânâ hissinin kıvâm-ına
    Hümâ uyansın uykusundan
    yansın mektuplara

    Hürmüz, bir yazı yazılmış adına. Gül bağında
    zâlim şah. taşbayır döşek. Isfahan yolunda
    Hüsnâ değil/mi
    bereket yok isminde vebal yüklü kelime
    bu ihtiyar memleket kaç hikâyeye mestâne
    ziyâde olsun.


    -N-

    nun. kaleme ve yazdıklarına andolsun. ki
    kamer menzilinde süreyyâ idin
    hayâl deminde bir perî gördüm
    şakağıma kurşun düştü şandır dedim
    bir deprem ülkesinde şânım perî
    perî şânım. san/sın nas. perîşânım!

    nun. kaleme ve yazdıklarına andolsun. ki
    kamer menzilinde mücellâ idin
    zühre seni anar sadece seni kıskanırdı
    semâda sendin manzur sırf sanaydı nazar
    döküldü sedef sendin inci. dilenci ben.
    bendim zemin. sendin benden dökülen.

    saltanat burcunda ah/ter'im
    âhûdur efkârıma vesile. bahânemsin/ dilberim
    hânem ecram oldu esbabı sen.
    -söyleyemedim-


    -E-

    ilk kimdi mülke hâkim
    bu ihtişam nereden bu çalım kimin
    hisse mi karınca rütbesinde sürüsünün
    Âsaf getirsin tahtı
    Sebe'ye sâhiptir Melike Melik Melike'ye

    âna zam durdu
    zaman'ın namaz'ında durduruldu. an
    vakt-ikindi. kıyamdadır Süleyman

    ahsenü'l kasas
    kement yok hevâsına nefse mağlup Züleyhâ
    tende haram hevesler Yûsuf'tan murâd ister
    avluda, başı yerde, kanat çırpar Züleyhâ
    Yûsuf, yüzünde hayâ leke sürme masala!
    gönülde esir dert sînede sığmayan sır
    gayrı kır/ılsın güvercinlerin kanatları

    bıçak sırtı imtihan
    adı kandır kan/adı sıcacıktı aktı kan
    Züleyhâ
    sırrı yut tutkun yasak şehvete vurgun dilin
    Yûsuf
    hazır tut meftûn bırak izzete vurgun dilin

    Züleyhâ -çek yüzünü- ateş almış yüreğin
    Züleyhâ -çek yüzünü-
    ………......./ göz'ün kanlı yaralıdır yüreğin

    unut sırrı Mısır'da âşık mısın Züleyhâ!


    -L-

    hecelerin sırtından lâ'l düşmüş dudağına
    gül seyrinde bahçede boyun bükmüş. bülbül'ün
    bîçâre. kurum karası kaşların nezdinde
    kadeh kadeh şarap mıydı içtiğim
    şerbet sanıp. düşkündüm zehrine mey/hânede
    öyle harâbe öyle neşe içinde
    müptelâ makâmında. demhânelerde
    letâfet.

    hançer-i gamzendendir nehirlerin zehirli
    takvimlerin rengi yok sihirlidir mâtemi
    mahkumlara sorsan siy-âhın gizemini
    havâî'dir. her şey mübah. şehirlidir bedevî

    bir deliydi Ferhat sütûnlar delindi
    …….....…./ deliyken Ferhat ne Şîrîn'di
    bağrı yanmış yiğit misin. kays çölünde
    niçin içine akıyor yaşların. Leyl-ü nehar
    naz'a dâir zan'nî felâketlere gebesin
    büyülenmişsin. âvâresin.


    -A-

    kurudu sarm/aşık
    yakıldı keten yaprağı şiir ve mektup
    dumanı kime hangi kuytuda
    ................./ hangi uykuya nasıl sinecek
    bir garibim yüzümde yas elimde asâ
    arzı çatlatan hicran. sus/ar'ım.
    ağrım sus(kunluğum) kıyâmet sabâhına
    nakış nakış esâret.
    yedi dağın tepesinde ayn lâle ve dere


    -Ş-

    yorgun sûretimde bitmeyen farazî hayâl
    zehirli sarmaşıklar
    muktedir fırtınaların son yedeği
    göç eden kuşlar
    koskoca bir hayâli götürdüler. uykusuz
    yargıç'lar kalem kırdı soğuk bulvar âhında!

    her hayra âbâd'ım var ama kınama
    gayrı sınama kahrımı
    şem yandı gecelerce hiç durdu mu pervâne
    ki rakîb/imdi mağlub'um ağyar'a.
    ........................................../ ki gâlibim aslında
    ki “biz tekkeye hiç eğri odun getirmedik”
    rahlemizde Hüsn-ü Aşk

    kirpiklerinde kıyâmet âcizdir mendil
    “biz aşk ehliyiz akıl ehli değil”


    -K-

    kırıntılarımla beslenir zamâne âşıkları
    metânet kaybetti celbini
    ............................/ kırıldı derviş kaşıkları
    karanlığı ilhâmın sondur bu mukâbele
    son celsede son karar el/vedâ'ya galebe

    yerlerin ve göklerin
    ikisi arasında kalanların ardına
    bir ağıt bır/akalım (ölümsüz) zam/âna

    elif'im
    seni muttasıl sancılarla sonsuzluğa çekerim
    emânetim
    sevgilim
    sen-sin ben-im



    ..//.

    Âh benimdir âh senin, âh bizimdir. ahsenim
    Halvet sokaklarına adım düştü. derdim sen
    -söyleyemedim-

    Müptelâ makâmında acı âşığa yârdı
    İhtimâl durağında; sustur bakışlarını
    Neylesin âşıkın âh! sensizliğin nârıyla
    Eylül'ün siyâhıydı. kandı. gözyaşı vardı
    Lisânım çıkmazlarda! ânı imtihan sardı!

    Âşıkınım belâlım. hüznüm belâ-yı aşktan
    Şem yandı gecelerce hiç durdu mu pervâne
    Kağıt bitti kelâmım; yalnız benim divâne.

    Semih Yücel Yücetürk
#10.11.2009 12:50 0 0 0