Kurtuluş savaşı Tek kişiye mâledilebilirmi?

Son güncelleme: 02.12.2009 14:11
  • Yine bu dönemde; Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış olan ve İstanbul'dan gelen telgrafla 3. Ordu müfettişliğinden azledildiğini öğrenen ve artık sivil olmasının Kurtuluş Savaşı'nı tehlikeye düşürmesinden endişe eden Mustafa Kemal Atatürk'e, İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve "Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklaması"nı emreden telgrafa rağmen Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam! diyerek, moral vermiştir. Kurtuluş savaşında önemli başarılar kazanan Kazım Karabekir Paşa Atatürk tarafından takdir edilmiş ve büyük önem kazanmıştır. Mustafa Kemal Paşa"Kazım Karabekir Paşa ve adamları kurtuluş savaşında canları pahasına savaşarak galip geldiler.bu galibiyet sade onların değil bütün Türk milletinin galibiyetidir"/COLOR] demiştir
#29.11.2009 19:49 0 0 0
  • Zaten Gamli kardeş o parmak kaldiranlar bu milleti şimdiye kadar her seferinde çeşitli oyunlarla susturdu şimdide bu millet konuşunca gerçekler ortaya çıkacak diye hoşlarına gitmiyor
#29.11.2009 20:48 0 0 0
  • Hz Ömer ;"Cahiliyye devrinde bir şey vardı ki aklıma geldikçe ağlarım..ve yine o zamanlar yaptığımız bir şey varki..ne zaman hatırma gelse kendimi tutamaz güler dururum...beni ağlatan şey kız çocuğumu gömerken parmağıma sarılmıştı aklıma geldıkçe ağlarım..

    beni güldüren de şuydu: ticaret için yola çıkmadan önce kendimize putlar yapardık HELVADAN... sonra yolun bir kısmını katettiğimizde karnımız acıkırdı..Ve oturup O PUTLARI YERDİK..bu nezaman aklıma gelse güler dururum....
    ______________


    ben kimseden bir cevap beklemiyorum zaten ..
    herkes karnını doyurmakla meşgul şu sıralar
#29.11.2009 21:17 0 0 0
  • MİLLİ MÜCADELE'NİN BAŞLAMASI: 19 MAYIS 1919



    DOÇ DR. MUSTAFA TURAN (*)

    19 Mayıs 1919 tarihi, Türk İstiklâl Harbi'nin hukuken, siyâseten ve bir anlamda fiilen başladığı tarihtir. Milletin kendi istiklâlini kurtarmak yönünde kendi azim ve kararını ortaya koyduğu bir tarihtir. Bu tarihten sonra Anadolu'da Kuvâ-yı Milliye derlenip toparlanacak ve Hâkimiyet-i Milliye'nin idâmesi için mücâdeleye başlanacaktır. Mücâdele neticesi Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmadan önce tasarladığı vechile yıkılan bir imparatorluktan yepyeni ve millî bir Türk devleti hayat bulacaktır. Bu itibarla 19 Mayıs tarihi, Türk tarihinde mümtaz bir mevkie sahiptir.

    Atatürk Nutuk'a, "1919yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun'a çıktım. Umumî durum ve manzara:Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde..." diye başlar ve kısaca bir durum tespitinde bulunur. Sonra düşünülen kurtuluş çarelerini sıralar ve şunları söyler:

    "Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da millî hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız, bağımsız yeni birTürk Devleti kurmak...İşte İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da, Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur...Türk'ün haysiyeti ve gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir. Öyleyse ya istiklâl ya ölüm!" (1)

    1905 yılında Harp Akademisi'nden kurmay yüzbaşı olarak mezun olan Mustafa Kemal, aynı yıl merkezi Şam'da bulunan V. Ordu'ya tâyin oldu. Şam'a giderken Beyrut'taki arkadaşlarına,"Asıl mesele yıkılmak üzere bulunan imparatorluktan bir Türk devleti çıkarmaktır." Diyen Mustafa Kemal, 1907'de özetle şu görüşleri ifade ediyordu:"Meşrutiyet, köhneleşmiş ve insicâmını kaybetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun gövdesi üzerinde değil, aksine Türk çoğunluğunun yaşadığı kısım üzerinde, düşmanların yani büyük devletlerin yapacağı bir tasfiye yerine, kendi başına bir Türk devleti kurmalıdır. Nüfusun yarısı Türk olmayan ve halbuki geniş bir saha işgal eden devletin bütün varlığı ve müdâfası "Türk'ün omuzlarına yüklenmiş, Hıristiyan azınlıklar ise, yalnız kendi çıkarlarını sağlamakla kalmıyor, komşu ve aynı ırktaki devletlerle birleşmek için fırsat kaçırmak istemiyorlar. Geriye kalan Türkler ve Araplar, ayrı ayrı devletlerin sömürgeleri haline getirilecek,Türk'ten başka unsurlar, düşman devletlerin tarafını tutacaklar.

    Şu halde devlet gövdesinin çökmesiyle hâsıl olacak enkazın altında ezilip perişan olmak mı, yoksa çoğunluğu Türk olan millî sınırlara çekilerek burasını mı savunmak daha doğru ve hayırlı olacak?Ben selâmeti ikinci fikrin tatbikinde görüyorum."(2)

    Mustafa Kemal'in Birinci Dünya Harbi'nden kısa bir süre önce ileri sürdüğü isâbetli fikirler,Osmanlı Devleti'nin son on yılında iktidara sahip İttihat ve Terakki hükümeti tarafından başarılı bir şekilde tatbik edilebilseydi, devlet daha o zaman kurtarılabilirdi. Tarihin akışını anlamayan İttihat ve Terakki liderleri bu cesareti gösteremediler (3).

    I.Dünya Harbi'ne girilmesi, büyük kayıplar bir yana, devletin sonu olmuş, bu devlet içinden yeni bir Türk devleti çıkarılmasını da iyice zorlaştırmıştır. Dört yıl süren savaştan yenilmiş olarak çıkan devlet, 30Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Mütârekenâme'nin meşhur 7. maddesi ile "Müttefikler güvenliklerini tehdit edecek bir durum olduğunda herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkını" elde etmişlerdi. Osmanlı ordusu terhis edilir; silâh ve cephânelere el konulur. Müttefiklerin,Mütâreke maddelerini isteklerine uygun bir tarzda uygulamaya başlamaları, hatta Mütâreke maddeleri hükümlerine aykırı olmasına rağmen, bir çok yerde işgale başlamaları, Mondros Mütârekesi'nin ihtiva ettiği şartlar ile yetinmeyeceklerini ve aralarında yaptıkları gizli anlaşmaların hükümlerini açıkça uygulayacaklarını gösteriyordu. Başka bir ifade ile Müttefiklerin Osmanlı topraklarını parçalamak emelinde oldukları açıktır.

    Müttefiklerin Anadolu'yu parçalayacaklarını çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa (4), Mondros Mütârekesi yapıldıktan sonra Kasım ayı ortalarında İstanbul'dadır. Millî Mücadele'ye hazırlanan Mustafa Kemal,İstanbul'da bulunduğu sıralarda, devletin içinde bulunduğu durumun muhâsebesini yapıyordu.

    Mondros Mütârekesi yapıldıktan hemen sonra İngilizlerin,"Samsun'da Hıristiyanları toptan öldürmek için Müslüman ahâlinin silâhlandırıldığı" yönünde şikâyetleri vardır. Mustafa Kemal Paşa, Nisan ayı sonlarında âsâyişin herhangi bir sûrette bozulmasını önlemek için,Samsun bölgesinde huzur ve sükûnun yeniden sağlanması, silâhların toplanması ve şâyet varsa mevcut şûraların kapatılması yetkilisiyle 9.Ordu Genel Müfettişi olarak Anadolu'ya gönderiliyordu. Mustafa Kemal Paşa, Nezâretten çıkarken,"Heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önünde geniş bir âlem, kanatlarını çırparak uçmağa hazırlanan bir kuş gibi idim." diyordu (5).

    Samsun'a ayak basmasından hemen sonra Mustafa Kemal Paşa'nın görevlendirilme gerekçesine mugayir hareketlerini gören İngiliz yetkililer endişelidirler. 6 Haziran 1919'da Karadeniz'deki İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı General Milne, Üçüncü Ordu Müfettişi'nin faaliyetleri hakkında Osmanlı Harbiye Nezâreti'ne şikâyette bulunmakta ve karışıklıklara sebebiyet veren bu kişinin geri çağrılmasını talep etmektedir. Amiral Calthorpe da bir kaç gün sonra aynı anlamda teşebbüste bulunur. Harbiye Nezareti'nce bu talebe boyun eğilir ve Mustafa Kemal'e en kısa zamanda İstanbul'a dönmesi emredilir. İstanbul'dan azledildiğine dâir telgraf yola çıktığı anda, O da Harbiye Nezareti'ne ve Sultana sadece müfettişlik görevinden değil, aynı zamanda ordudan da istifa ettiğini bildirir(6). Artık sâde bir vatandaştır ve elinde hiç bir güç yoktur. Ancak O, mücâdele edeceği milletleri bildiği kadar, birlikte yürüyeceği milletini de çok iyi tanımaktadır. Bunu,"Ben 1919 senesi Mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde hiç bir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asâletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek yola çıktım." sözleriyle (7) ifade edecektir. Nitekim, kısa bir süre sonra her taraftan sevgi ve bağlılık mesajları gelir. Kazım Karabekir Paşa bizzat gelerek, "Size askerlerimin ve subaylarımın saygılarını iletirim. Geçmişteki gibi her zaman bizim saygı değer komutanımızsınız. Size resmî otomobilinizi ve süvari muhafız takımını getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz Paşam." der(8).

    Temmuz 1919'da Erzurum'a gelen Mustafa Kemal Paşa, görevinden ve askerlikten 8 Temmuz 1919'da istifa etmiştir(9). Samsun'a çıkışından henüz bir buçuk ay gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen bu süre içerisinde yaptığı faaliyetler ve verdiği mesajlar, başta İngilizler olmak üzere müstevlilerin bütün hesaplarını bozacak mâhiyettedir. Bir hafta kadar Samsun'da kaldıktan sonra Havza'ya geçen, oradan Amasya'ya giden Mustafa Kemal Paşa, gerçekten de müfettişlik görevi dışında memleketin muhtelif yerlerinde cereyan eden olaylar ve özellikle Anadolu'da başlayan işgallerle ilgilenmeye, bildiriler yayınlamaya, yazışmalar yapmaya başlamıştır (10). Gönderdiği genelgelerinde, İzmir ve bunu takiben Manisa ve Aydın'ın işgalinin ilerideki tehlikeyi daha açık olarak hissettirdiğini, kabulü mümkün olmayan bu durum karşısında büyük ve heyecanlı mitingler yapılarak gösterilerde bulunulması ve tepkilerin dile getirilmesini ister (11).

    Bu yazılarındaki ifadelerden Mustafa Kemal Paşa'nın doğrudan millet adına hareket eden ciddi bir devlet adamı ve lider olarak hareket ettiğini anlamaktayız. Samsun'dan Amasya'ya geçen Mustafa Kemal 21/22 Haziran 1919 gecesi meşhur Amasya Tamimini yayınlar (12).

    Amasya Tamimi'nin maddeleri incelendiği zaman millî devlet kavramının ihtiva ettiği mânayı bulmak mümkündür. Zaten Amasya Tamimi'nden, Erzurum Kongresi-Sivas Kongresi-Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı ve Cumhuriyet'in ilânına kadar giden hareket çizgisi tamamen bu fikir ile kâim olmuştur. En önemlisi tamimde belirtilen "istiklâlin yine milletin azim ve kararıyla kurtarılacağı" ifadesidir. Böylece "İrâde-i Milliye" ve "Hâkimiyet-i Milliye" esası artık Millî Mücâdele ve Türk Devleti için temel ve sarsılmaz bir âmil olmuştur. Ayrıca, hukukî zemini hazırlayacak olan millî bir heyetin toplanması kararı da tarihî bir karar olmuştur.

    İstiklâl Harbi başladıktan sonra millî bir devletin kurulması görüşü resmen ilk defa Misak-ı Millî'de yer almış, bu görüş önce Erzurum Kongresi'nde kabul edilip, sonradan Sivas Kongresi'nde genişletilerek 28 Ocak 1920'de Meclis-i Mebusan tarafından tasvip edilmiştir. Bu itibarla Misâk-ı Millî, İstiklâl Harbi'nin siyasî ve askerî hedeflerini gösteren bir belge olmuştur (13).

    Burada önemli bir hususun da ilâve edilmesinde fayda vardır. Tam bağımsız bir millî devlet kurmak fikri, işin başından beri Mustafa Kemal Paşa'nın amaçları arasındadır."Hürriyet ve İstiklâl benim karakterimdir... bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve bekâ bulabilmesi, mutlak o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olması ile kâimdir...Ben yaşayabilmek için müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple Millî İstiklâl bence bir hayat meselesidir. Milletin ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde, milletlerden her biri ile dostluk ve siyasî münâsebetleri takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de, bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım." Diyen Atatürk(14), Haziran 1919'da Franklin Bouillon ile yaptığı görüşme sırasında "İstiklâl-i Tam" hakkında şunları söylemişti:"İstiklâl-i tam, bizim bugün deruhte ettiğimiz vazifelerin ruh-ı aslîsidir. Bu vazife bütün millet ve tarihe karşı deruhte edilmiştir.... Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya tebaiyet yüzünden bu evsaftan mahrum kalmağa tahammül edemeyiz. ... İstiklâl-ı tam denildiği zaman, bittabi, siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilâ... her hususta istiklâl-i tanı ve serbesti-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mânâ-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir."(15)

    Bütün bu bilgilerden anlaşılacağı gibi, 19Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkması Türk tarihinin bir dönüm noktasıdır. Bu olay ile Türk Millî Mücadelesi fiilen başlamış oluyordu. Zira Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışından itibaren yürüttüğü faaliyetler tamamen millî bir Türk devleti kurmaya matuf faaliyetlerdir. Bu olay ile Türk Millî Mücadelesi de liderini bulmuş oluyordu. Bu itibarla Büyük Zafer'e giden yolun başlangıcı "19Mayıs"tır ve bu eşsiz mücadeleyi başlatan da "Atatürk" olmuştur. Zaferden sonra da tam istiklâlini ilân eden yeni bir Türk Devleti kurulmuştur.



    (*)Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

    (1)Kemal Atatürk, Nutuk, 1919-1927, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 1989, s.1 vd.

    (2)Ali Fuat Cebesoy,Sınıf Arkadaşım Atatürk, İstanbul, 1967, s.108 vd.

    (3)Salim Koca,"Mustafa Kemal'e Göre XX. Yüzyılın Başlarında Osmanlı İmparatorluğu Nasıl Kurtarılabilirdi?", Millî Kültür, Kültür Bakanlığı Yay., S.52, (Mart, 1986), s.74.

    (4)Mustafa Kemal Paşa Perapalas'ta Daily Mail muhâbiri G.Ward Price ile yaptığı mülâkatta "...Anadolu'nun Müttefik Devletler tarafından taksime uğrayacağını tamamen biliyorum.", demiştir. Bkz. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, TTK Yay., Ankara, 1991, s.98.

    (5)Aynı eser, s.114.

    (6)Paul Dumont, Mustafa Kemal Atatürk, (Çev.Zeki Çelikkol), Kültür Bakanlığı Yay., 1993, s.31-32.

    (7)Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri,Ankara, 1984, s.1.

    (8)Lord Kinross, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, (Çev. Necdet Sander),İstanbul, 1984, s.178.

    (9)Fahrettin Kırzıoğlu, "Mustafa Kemal Paşa-Erzurum İlişkileri Üzerine Belgeler(1919-1920)",Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.VII, S.20, (Mart, 1991), s.223.

    (10)Nutuk, s.12 vd.

    (11)Nutuk, s.15-16.

    (12)Nutuk, s.21.

    (13)Mehmet Gönlübol, "Atatürk'ün Dış Politikası; Amaçlar ve İlkeler", Atatürk Yolu, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 1987, s.239.

    (14)Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (1918-1927),C.III, (Toplayan. Nimet Arslan), TİTE Yay., Ankara, 1981, s.24.

    (15)Nutuk, s.415-416.

    gerçekten anlamakta zorlanıyorum sizi kardeşim.daha önceki ifadelerinizde cumhuriyeti kuran Atatürk değil dediniz,Atatürk mücadelenin hiçbir yerinde değildi dediniz burdaki ifadenizde daha farklı. ben kısaca ifade etmek istiyorum yorumumu;
    Türk milleti kurtuluş mücadelesini Atatürk ün liderliğinde yapmıştır.İsmet İnönü,Kazım Karabekir ve diğer paşalar kensdi bölgelerinde savaşmıştır erkeğiyle kadınıyla çocuğuyla ölümüne bir savaştır bu.KİMSENİN HAKKI İNKAR EDİLEMEZ.Kazım Karabekir çok saygın paşalarımızdan biridir.herkesin saygınlığı ayrıdır Türk milletinde. Ancak değişik yorumlara girer Atatürk ü yok sayarsanız olmaz. bu koca bir tarihe hakaret olur.

    parmağımı kaldırmadım ama susmadımda Atatürk Türk tarihinin zor döneminin lideridir.başka liderlerimiz yokmu tarihimizde pek çok Fatih Sultan,Kanuni....., onlarada saygılıyız UNUTMUYORUZ. Peygamberimize gelince onun yeri farklıdır, bu tür yorumlara dahil edilmemesi gerekir liderlerimiz kalbimizdeyse peygamberimiz beynimizdedir bizim. hayırlı geceler sizlerin olsun.
#29.11.2009 22:11 0 0 0
  • Bu milletin kurtuluş savaşında Atatürk u yok sayan yok zaten Seherjale kardeş her şeyi ona mal edip o olmasa idi şöyle şöyle olurdu demek yanlıştır biz bunu demeye çalışıyoruz bu millet çoğunluğu türk olmakla aynı zamanda Müslümandır Kurtuluş savaşından sonra yapılan inkılaplarla Islama ait herşey kaldırılmadı mi ? Siz asıl bu sorumu kendinize sorun cevabını da kendinize verin belki o zaman gerçeği anlarsınız. Bunları yapana Müslüman nasıl sevgi besler!
#29.11.2009 23:03 0 0 0
  • sizi anlıyorum a-yan kardeş, İslam düzeninde olsun gelişsin her şey diyorsunuz sanırsam, ancak laik düzende bunu uygulayamayız siz laik düzenden hoşnut olmayabilirsiniz ama bende laik düzende yaşamak istiyorum. napıcaz şimdi, bir yerlerde uzlaşmamız lazım öyle değilmi??
#29.11.2009 23:35 0 0 0
  • atatürk istifa ettiğinde kara kara düşünürken kazım karabekir "Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!" demeseydi atatürk olmayacaktı belkide..onu tnımayacaktık.. atatürkte itiraf etmiştir böyle olduğunu zaten.. atatürk olmasaydıda benim halkım savaşacaktı zaten.. kürdü,türkü,lazı,çerkezi.. atatürk sadece yol gösterdi.. ya halk savaşmasaydı? mandacılığı kabul etseydi.. o zaman atatürk ne yapabilirdi? elinden ne gelirdi? burda önemli unsur atatürk değil, HALKTIR..
    herkes kendi namusu için savaştı.. anam bacım kimse köle olmasın diye.. atatürk olmasaydı başkası yol gösterecekti..
#29.11.2009 23:51 0 0 0
  • gerçekten anlamakta zorlanıyorum sizi kardeşim.daha önceki ifadelerinizde cumhuriyeti kuran Atatürk değil dediniz,Atatürk mücadelenin hiçbir yerinde değildi dediniz burdaki ifadenizde daha farklı. ben kısaca ifade etmek istiyorum yorumumu

    cumhuriyeti kuranın Türkiye halkı olduğu Atatürk ü kendi ifadesidir..( O tarihlerde bazı olaylar varki onlarda doğru değil aslında..ama ayrı bir tartışmaya şuan girecek değilim)

    Milli mücadelenin "hiçbir yerinde yoktur " demedim..


    Kazım Karabekir için yazmışsınız birşeyler..
    peki arkadaşların bazılarının Kazım Karabekir ve arkadaşlarını(Atatürk ün siyasi rakiplerini) vatan hainliği ile suçladığı sıralar neredeydiniz arkadaşım..

    yani siz bu insanlara bu tanımı nasıl yapabilirsiniz...



    Atatürk ün şuradada şöyle bir yanlışı olmuştur demek ona hakaret olarakmı algılanıyor da ; hemen neyzenin bu milleti aşağılayıcı sözlerine sarılma ihtiyacı hissediyor bazı arkadaşlar..(.hatta bazıları dahada ileri gitti farkındaysanız)..


    siz o sıralar neredeydınız arkadaşım!!!
#30.11.2009 04:09 0 0 0
  • Kazım Karabekir için yazmışsınız birşeyler..
    peki arkadaşların bazılarının Kazım Karabekir ve arkadaşlarını(Atatürk ün siyasi rakiplerini) vatan hainliği ile suçladığı sıralar neredeydiniz arkadaşım..
    ,
    o yorumları okumadım işlerimden dolayı sürekli takip edemiyorum ,şunu söylüyeyim mücadele bittikten sonra gelişen siyasi görüş farklılıkları oluşmuş karşılıklı suçlamalar var bu işin siyasi çekişmeleri bence günümüzdede yokmu ? İsmet İnönü yüde taşladılar yuhaladılar bir dönem bize yakıştımı? Kazım Karabekir ve diğerlerinide saygıyla anmamız gerekir hizmetlerinden dolayı, suçlamak bize yakışmaz suçlamak ve yargılamak yargının işidir.

    Atatürk ün şuradada şöyle bir yanlışı olmuştur demek ona hakaret olarakmı algılanıyor da;

    yanlız yazılanlar bu yönde değil arkadaşım saldırı şeklindeydi yazılanlar. herkesin hataları vardır bırakalım tarih ve siyaset bilimcileri yargı değerlensdirsin bunları, birde Kazım Karabekirin yargılanmadığını hapsedilmediği ifede edilmişti diğer konularda, bende okuduğum yazılarda 3-4 gün hapis yattığını ve yargılandığını okudum. tekrar gözden geçirmenizi dilerim.
#30.11.2009 09:55 0 0 0
  • kurtuluş savaşının zaferi Kazımkarabekir indir, Atatürk ündür, nene hatunundur... peki bu insanlar başka kıtanın başka milleti mi. elbetteki her savaşın bir lideri olur.
    yaklaşık 1 asırdan geçmesinin ardından üzerinde düşüneceğimiz nokta zafer kimindi sorusu olmamalı. bunun cevabı aşikardır. imkansızlıklar içinde mucizeyi başarabilmek nedir?* bunu düşünmeli insan öncelikle
#30.11.2009 11:27 0 0 0
  • Hayırdır beyler koro halinde bayanlı erkekli neredeyse hep bir ağızdan Atatürk diye birisi yoktu tarihciler uydurdu diyeceksiniz.ne demiştik on milyondan fazla gönül vermiş vatan evladı +bilge komutan=Mustafa Kemal ATATÜRK

    Bu denklem olmasaydı adınız yorgo olacaktı demek istemiştim.Kullandığım cümlenin doğru olmasına rağmen yeri olmadığını anladım ve editledim.Bazı arkadaşların hoşuna gitmiş olacakki sürekli reklamını yapıyor ve halen cümle aralarında kullanıyor.Kolay gelsin.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
#30.11.2009 12:17 0 0 0
  • Iyi bildin İlbeyi kardeş aslında Atatürk diye bir kişi yok iki kişi var 1'si kurtuluş savaşından önceki 2.side kurtuluş savaşından sonraki Atatürk 1'yi kabul ederim takdir ederim ama 2'yi takdir etmem mümkün değil 1. Atatürk kişiliği ile 2. Atatürk kişiliği arasında 180 derecelik bir dönüş var birinde Islama sahip çıkan bir Atatürk kurtuluş savaşından sonra ise Islami olan herşeyi yaptığı inkılaplarla kökünden sokup atan bir Atatürk bundan dolayı Atatürk un 2. Kişiliğini Müslümanların sevmesi mümkün değil
#01.12.2009 13:27 0 0 0
  • a-yan
    Iyi bildin İlbeyi kardeş aslında Atatürk diye bir kişi yok iki kişi var 1'si kurtuluş savaşından önceki 2.side kurtuluş savaşından sonraki Atatürk 1'yi kabul ederim takdir ederim ama 2'yi takdir etmem mümkün değil 1. Atatürk kişiliği ile 2. Atatürk kişiliği arasında 180 derecelik bir dönüş var birinde Islama sahip çıkan bir Atatürk kurtuluş savaşından sonra ise Islami olan herşeyi yaptığı inkılaplarla kökünden sokup atan bir Atatürk bundan dolayı Atatürk un 2. Kişiliğini Müslümanların sevmesi mümkün değil

    İşte bu fikir irdelenmeli.Yabana atılacak cinsten değil.Fikirlerinize katılıyorum..
#01.12.2009 17:02 0 0 0
  • Nedense tarih kitapları hep 1. Atatürk ten bahseder 2'yi es geçerler yeter ki millet uyanmasın
#02.12.2009 14:11 0 0 0