Atatürk Halk Bilimi ve Folklor

Son güncelleme: 12.11.2012 15:16
  • Atatürk Halk Bilimi ve Folklor - ATATÜRK halk bilimi ve folkor hakkında

    - İnceleme ve araştırmalarımıza zemin olarak çoğu kez kendi yurdumuzu,
    kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız. Bunu başarmak için de ülkemizde; yönetimin hangi kademesinde olursa olsun, her bireyin kendi kültür değerlerini yakından bilmesi ve tanıması gerekir.

    - Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyetinin temel dileği olarak temin edeceğiz.(1932)

    - Musikîsiz hayat mevcut olmaz, müzik hayatın neşesi, ruhu sevinci ve her şeyidir.

    - Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.

    - Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz.

    - Bizim hakiki musikimiz Anadolu halkında işitilebilir.

    - Efendiler! Yetişecek çocuklarınıza ve gençlerinize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en önce ve her şeyden önce Türkiye'nin istiklâline, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.(16 Temmuz 1921)

    - Musikîsiz hayat mevcut olmaz, müzik hayatın neşesi, ruhu sevinci ve her şeyidir.

    - Bizim gerçek müziğimiz Anadolu halkında işitilebilir. (21-24 Mart 1930)

    - Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

    - Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.(1959)

    - Her milletin kendine mahsus an'anesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallididi olmamalıdır. Çünkü böylelikle millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz hüsrandır.

    - Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat genel olarak şu hatamız vardır ki, inceleme ve araştırmalarımıza zemin olarak çoğu kez kendi yurdumuzu, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız. Aydınlarımız belki bütün cihanı, bütün diğer milletleri tanır, fakat kendimizi bilmeyiz! (20 Mart 1920)

    - Zeybek dansı her toplumsal salonda, kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır.(İzmir Kız Öğretmen Okulu'ndaki konuşmasından (14 Ekim 1925)

    - Kültür dediğimiz zaman, bir insan toplumunun, devlet hayatında fikrî hayatında, iktisat hayatında yapabilecekleri şeylerin toplamını kastediyoruz ki, medeniyet de bundan başka bir şey değildir. (1929)

    - Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanmak, düşünmek, zekayı eğitmektir. (1936)

    - Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk milletinin temel direği olarak kabul edeceğiz. (1932)

    - Türk milleti, ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırlarıyla çizdikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve fazileti milletler arasında tanınır. (1935)

    - Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde yüksek faaliyette dünya birinciliğini tutmaktır. (1932)

    - Bir millî terbiye programından bahsederken, millî karakter ve tarihimizde mütenasip bir kültür kastediyoruz. (1924)

    - Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela biz kendi benliğimize ve milletimize bu hürmeti hissen, fikren, fi'len bütün ef'al' ve harekatımızla gösterelim; bilelim ki, millî benliğini bulamayan milletler başka milletlerin şikârıdır.

    - Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî niteliği ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.

    -Atatürk, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi yapılanmalarla birlikte Halkevleri'ni kurarak ülkedeki binlerce halk dansı figürünün derlenmesini de önermişti.
    O dönemin ünlü sporcu ve halk bilimcilerinden Selim Sırrı Tarcan'a uluslararası etkinliklerde dans etmesi için koreografi siparişi bile verilmişti. Atatürk, Tarcan'dan "Milli hususlarımızı gösteren bir dans dizayn ederek" günlük kostümlerle dans etmesini istemiş; Tarcan da, buna karşılık ünlü "Sarı Zeybek" ve "Tarcan Zeybeği" danslarını yaratmıştır.
    Selim Sırrı, Paris'te 1924'te yapılan Olimpiyat Oyunları'nda zeybek oynadı, daha sonra bu dansı geliştirerek Atatürk'ün istediği forma soktu. Ardından, zeybek danslarından esinlenerek yaptığı koreografiyi, İzmir Kız Muallim Mektebi'nin konferans salonunda okulun öğretmenlerinden Mualla Hanım ile birlikte Atatürk'ün huzurunda sergiledi.
    Atatürk, gösteri bittiğinde yaptığı konuşmada şöyle demişti: Hanımefendiler, Beyler! Selim Sırrı Bey raksını ihya ederken ona bir şekl-i medeni vermiştir. Bu sanatkar üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bedii bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara, bizimde mükemmel bir raksımız var, diye biliriz ve bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı bu yeni şekli ile her içtimai salonda kadınlarla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır".
    Mustafa Kemal bu konuşmanın ardından Selim Sırrı'ya dönerek, "Yorulmadınızsa Mualla Hanım'la birlikte bir defa daha şehir elbiseleriyle oynadığınızı görmek isterim" demiş ve dans bu kez modern kostümlerle alkışlar arasında tekrar edilmişti.
    Selim Sırrı, koreografisini Atatürk'e ithaf etmiş, ilk kez kadınlarla birlikte icra edilen bu dansı, "Atatürk'ün içtimai hayatımızda kadına verdiği mevkii düşünerek bu küçük eseri vücuda getirdim" diyerek gerekçelendirmişti. Atatürk, dansı ülkenin kültürel yaşamına sokmayı da hedefleri arasına almıştı. Cumhuriyet balolarında tüm politikacıların dans etmesini teşvik etmişti. Aynı zamanda Cumhuriyet baloları ülkemizin ilk "batı dansı" atölyelerine dönüştü. Dönemin klasik salon dansları bu sayede ülkemizde tanındı.
#11.12.2009 19:22 0 0 0
  • saol işime yaradı
#12.11.2012 15:16 0 0 0