Ankara Seymen Oyunu

Son güncelleme: 11.12.2009 20:15
  • Ankara Seymen Oyunları - Ankara Seymen Oyunları Hakkında - seymenlerin tarihi - seymenlerin kıyafetleri - ankara oyun havaları
    SEYMENLERİN TARİHİ

    Seymenliğin ne zaman ve nasıl çıktığı konusunda tam bir görüş birliği olmamakla, özel günlerde geleneksel kıyafetlerle gösterilerde bulunan topluluk olduğu , bir başka görüşe göre ise Ankara köylerinde düğünlerde kız evine giden yöresel giyimli kişilerin oluşturduğu gruptur. Ankara ve Türkiye için önemli işler yapmış olan Seymenlerimizin kendilerine özgü giyimleri, gelenekleri vardır. Ancak maalesef Ankaralılar Ankara için büyük öneme sahip Seymenler hakkında yeterli bilgi sahibi değildirler.

    Seymenlik geleneğinin kökeni oğuz Türklerine dayanır.Oğuzlarda sivil inisiyatifle oluşmuş , insanların hiçbir lider veya askeri otorite olmaksızın düşmana karşı bir araya gelmeleri ve kıyafetleri,kılıcı,atıyla Seymen Alayı (Seymen düzülmesi) oluşturmaları ile başlamıştır. ikinci Mahmud'un kurduğu "Sekban" teşkilâtı "Seymen" kelimesinden alındığını iddia edilmektedir. Seymen düzülmeyi yalnız Ankara Efeleri anane olarak saklamıştır. Çünkü bütün Ankara civar köyleri ; Çubuk'la Kınık, Elmadağ eteğinde Bayındır. Ayaş'la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Çubuk'ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara'yı çevrelemiştir. Bütün bu köy adları Oğuzların yirmi dört boyunun adlarıdır. Köylerin pek çoğu Oğuzların Beydili aşiretine mensuptur. Seymen alayı, daima kızılca günlerde kurulurdu. Yani millî felâket günlerinde, bir beyliğin ve devletin yıkılış sıralarında, halk yeni bir devlet kurmak ve baslarına yeni bir reis seçmek için Seymen Alayı kurardı. Bu alay yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi. Kuvvetle muhtemeldir ki Selçuk İmparatorluğu yıkılırken (Anadolu Selçukluları) yine böyle bir galeyan olmuş, Osman Bey aynı şekilde Kayı Aşiretinin başına bey seçmiştir.Seymenlik Anadolu'ya özgü bir gelenek olup Ege yöresinde Efelik , İçanadolu'da ise Seymenlik olarak adlandırılmıştır. Önemli günlerde sinsin ateşi yakılması ve bu ateş etrafında sohbet edilmesi Seymenlik geleneğindendir. Maşatama denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içine yağlı çıra koyarlar bu ateşin etrafında davul ve zuma çalarak Zeybek oynarlar sohbet eder,bağlama çalarlardı. Bu ateşin üstünden atlayarak bir nevi tura oyunu oynayarak sabahı ederlerdi. Tarihte gündüz savaşan Seymenler akşam ateş etrafında sohbet eder bağlama çalarlardı.Seymenlik geleneği muhabbeti bilmedir, töredir, adaptır. Bu gelenek Oğuzlardan, Selçuklulardan,Osmanlıdan günümüze kadar gelmiştir.

    SEYMENLERİN KIYAFET VE TERTİBATI

    Seymen alayının kenarları sırmalı bir bayrağı vardır. Bu camiin avlusuna dikilir, dua okunduktan ve kurban kesildikten sonra alay şu suretle harekete geçerdi. Alayın ününde davulcular ve zurnacılar geçerdi. Bu davulcular birer Şamana benzemektedir. Bunlar beyaz şalvar giyerler. Üzerlerinde de sırmalı camadan ları vardır. Bellerinde geniş bir meşin silâhlık ve bunun içinde tel sırmalı bir mendil sarkar. Göğüslerinde bir takım paralar ve boynuzlar ve yada taşı gibi ufak ufak taşlar asılıdır. Bunlar Seymen alayının önünde bulunurlar. Zurna çaldığı zaman, bunlar davullarını havaya kaldırırlar, davul havada iken tokmak vurarak, helezonlar çizerek, yere yatarlar, kalkarlar, bir ayaklan üzerinde dönerler, davullarını havaya kaldırırlar, sonra omuzlarını kımıldatırlar, ayaklarıyla Zeybek oynar gibi rakslar yaparlar, davulu yere doğru çalarlar, tekrar havaya kaldırırlar, sıçrarlar, yere diz çökerlerdi. Çok kere de iki davulcu karşılıklı oynarlar. İki davulcu değnek*lerini davulların kasnağına vurarak dokuz adım yürürler. Tekrar geri dönerler. Üçüncü defa davulu hızlı çalarak ilerler, sonra rakslara başlarlardı.Davulcuların arkasında iri yapılı bir efe, Seymen alayı nın bayrağını taşır. Bayrağın iki tarafında meşhur kabadayılardan iki efe de ellerinde Tekepala dedikleri, iri palaların uçlarını yukarı tutmuş bir vaziyetle ilerlerdi. Bunlara bölükbaşı denilirdi. Bunların önünde on veya ondört yaşlarında bulunan millî kıyafetli çocuklar da ellerinde som saplı bıçaklar yürümekte idi. Davulcularla Efe sancağının arasında iki tane gür sakallı ve gayet iri adamlar omuzlarında balta önlerinde birer meşin önlük ağır ağır yürümekle olup âdeta seyredene dehşet verirlerdi. Bunlara Seymen baltacıları derlerdi. Alaya iştirak eden Seymenler sağlı ve sollu iki dizi teşkil ederlerdi.

    Seymenler birer adım ara ile birinci ve ikinci diziyi meydana getirirlerdi, bütün Seymenlerin elinde Tekepalalar bulunmakta idi. Seymen başı bu dizinin bıraktığı boşluk arasında yürür. Yanında ikinci efe vardır. Bunların elinde birer Osmanlı kılıcı bulunmakladır. Altın kakmalı ve üzerinde bir takım âyetler yazılıdır. Bu kılıç yalnız efelerin evinde asılı durur. Seymen başı arasıra bu kılıcı havaya kaldırıp :

    - Doh, doh...

    Diye bağırır. Bu defa bütün Seymenler gür ve kalın bir sesle Doh Doh... derler, bir ağızdan çıkan bu sesler, duyulmaya değer, heyecanlı bir sahnedir. Bu alay pek ağır yürür. Doh Doh dan sonra davul ve zurna Zeybek çalar. Bu zaman efeler kılıçlarıyla Zeybek oynayarak ilerler. Bunlar pek heybetli bir manzara iİnsanlara dehşet ve korku saçardı.

    FOLKLOR AÇISINDAN SEYMENLİK

    Şehirleşme toplum yaşantısının her kesiminde olduğu gibi yaşayan gelenekleri de etkilemiştir. İlçe ve köylerde geleneklerin yaşatılmasında az da olsa bir çaba görülmekle birlikte, şehirler de bu alışkanlık iyice azalmıştır. Ankara folklorunda en eski Türk boylarından Oğuzların etkisi büyüktür.

    Ankara bölgesinin köylü geleneğinde ve merkezin cumhuriyetten önceki delikanlılarına miras kalmış görenekte (ki bunlar arasında hayatta kalanlar pek azalmıştır.) Yaşamış olan hatıralara göre mahalli ezgilerin kısa hava sayılanları hemen kamilen oyunda yer alabilirler. Yandım şeker, Mor koyun,Misket gibi oyuna da adlarını vermişlerdir.

    Ankara folkloru oyun ve türkü olarak iki yönde incelenir. Birincisi: kendi içinde zeybek ve düz oyunu ayrılır. Zeybeğin beş türü vardır. Bunlar: Ankara zeybeği,Seymen zeybeği, Yağcıoğlu zeybeği,Mendil zeybeği ve Karaşar zeybeğidir.

    ZEYBEK OYUNLARI

    Araştırmalar sonucunda Ankara halk oyunlarını önemli bir bölümünü Zeybek türlerinin oluşturduğu gözlemlenmiştir.Bu oyunlar değişik figürleri ile yiğitliği mertliği simgeler.

    Zeybek olgusunu her ne kadar bazıları Ege'ye özgüymüş gibi gösterirse de Eskişehir'in, Konya'nın kaşıklı zeybeği ve Ankara zeybeği, zeybekliğin daha yaygın olduğunu gösterir.

    Gerek zeybek adı gerekse oyunu Altaylarda da hala vardır. Bizde esas anlamı cesur ve saldırgandır. Daha önce öne sürülen halk etimolojileri karışık olup şöyledir:

    1-Zeybek, zorba veya zubo kelimelerinden bozulmadır.

    2-Zeybek, Seymenin bir söyleyiş çeşididir.

    3-Zeybek, civanın eş anlamlısı zibak kelimesinden ele avuca sığmayan kişi mecazıyla Türkçeleşmiştir.

    4-Zeybek, semağ kelimesinin ze'leşmesiyle meydana gelmiştir.

    5-Zeybek kelimesinin aslı Özbek veya Uz Bek'tir.

    Çağatay Uluçay (XVII. asırda Saruhan'da eşkıyalık ve halk hareketleri ) eserinde "Sekban ve Sarıcalar daha evvelleri başka başka vazifeler gören askere verilen isimdi. Bu asırda ise paşaların maiyetindeki başı bozuk askere verilen ad olarak kullanıldı. Eskiden Anadolu'da düğünlerde hususi kıyafet ve silahlarla gelini getirenlerede Seymen adı verilir."

    Sekban ile seymen'i bir sananlar yalnız bu kitabım yazarı değildir. Sekban Farsça'dır. Seymen ise Türkçe'dir ve Seymenlik başka bir gelenektir. Kökü Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lügat'it Türk'ünde bulunur.

    A- ANKARA ZEYBEĞİ

    Tüm zeybek oyunlarında olduğu gibi her figürü ile yiğitlik ve mertliği anlatan Ankara zeybeği ağır bir zeybek olup bağlama ile oynanır. Kendisine özgü ağır ve tatlı bir melodisi vardır. Üçlü saç ayağı biçiminde oynanılanı daha gösterişlidir.Duruş,kasılış ve poz bu zeybek oyunun görkemini ortaya koyar. Ayaklar açık sağ ayak kırık ve biraz önde başlanan oyunda sağ el silahlıkta durur, ve başparmak bıçak kabzasının yanına sokulur.Oyunun giriş türküsü Hakkı Güner Efe'den derlenmiştir.

    B- SEYMEN ZEYBEĞİ

    Davul ve zurna ile oynanması nedeniyle yörede oynanan diğer zeybeklerden farklı olan seymen zeybeği iki yada üç kişi ile düğünlerde düzenlenen Seymen alayının önündeki efelerce oynanır. Kılıç ya da teke palası kuşanan efeler oyun boyunca bunları havada savururken naralarda atarlar. Seymen alayından en az üç davul zurna bulunur. En başta bulunan davul zurnanın önünde yaşlı zeybekler onların arkasında daha genç zeybekler yer alır.

    C- YAĞCIOĞLU ZEYBEĞİ

    Bu zeybek Yağcıoğlu Fehmi Efe'nin babası Yağcıoğlu Ahmet Ağa'ya adanmıştır. Zeybeğin ritim ve ayak oyunları tam bir mertlik ifade eder. Diz vuruşları ve dönüşleri tam bir uyum içinde olur. Bu oyunun özelliği sazın ayakta ve göğüs üzerinde tutularak çalınmasıdır.

    D- MENDİL ZEYBEĞİ

    Bu zeybek oyunu ağır ve akıcı figürleriyle Ankara zeybeğine benzemektedir.İki kişi tarafından ve bağlamayla oynanan bu zeybeğin en güzel görünüşü çöküşte her iki dizin yere vurulduktan sonra doğrulmasındadır.

    E- KARAŞAR ZEYBEĞİ

    Zeybek, adını Ankara'nın Beypazarı ilçesine bağlı Karaşar bucağından almıştır. Tütün kaçakçılığının yapıldığı yıllarda bu kaçakçılık işini yörede tanınmış ağalar yaparlardı. Karaşar'da kaçakçılık ile ilgilenen ve halk tarafından sevilip sayılan beş kardeşin bir baskın sonucunda öldürülmesi Karaşar'ı yasa boğmuş, 1885 yılında silahlı çatışmada öldürülen bu beş kardeşe söylenen türküden hareketli, canlı, kıvrak bir zeybek oyunu doğmuştur. Gerek melodisindeki akıcılık gerek oyundaki ayak figürleri ile gösterişli bir oyundur.

    DÜZ OYUNLAR

    Figürleri bakımından birbirine çok benzeyen oyunlardır. En önemli özellikleri yere eğinilmeyişi ve çökelmeyişidir. Hepsinde geçerli olan kol hareketleri ile ayak oyunları arasında uyum sağlanmasıdır. Bunların dışında her zaman dirsekler omuz hizasında, baş dik,göğüs ilerde tutulur. Bu oyunlar grup olarak ve sazda denilen bağlama eşliğinde oynanır.

    Ankara düz oyunlarında bir tatlılık, bir akıcılık vardır. Sazın tatlı, yanık ve kıvrak sesi bazan durulur, bazen de coşar. Figürleri ayak oyunları ile süslenmiştir.Sazdan başka çalgı kullanılmaz.Ankara yöresinin en meşhur oyunu miskettir.

    A-MİSKET

    Misket,Ankara'nın en çok tanınan türkü ve oyunlarından biri olması yanı sıra ülkemizin de milli oyunu haline gelmiştir. Oyunun kuralları ve kendine has ritimleri herkes tarafından tam bilinmemesine rağmen düğünlerde gruplar halinde oynanmaktadır. Ankara'nın düz oyunlarından biri olan ve mutlaka saz ile çalınarak oynanan misket oyunu esasta üç kişi ile oynanır. Oyunun tertip, stil, ahenk müzik ve güfteleri yönünden aslına uygun ve bozulmadan yeni kuşaklara tanıtılarak öğretilmesine gayret gösterilmektedir.Miskette üç hareket esastır:

    1-Duruş: vücut dik,baş ufka bakmakta,göğüs ileride.

    2-Yürüyüş: vücut sallanmadan kostak yürünür.

    3-Sekiş: yere eğilmeden ayak oyunları yapılarak kol hareketleriyle oyuna ahenk verilir.Oyuna ayak figürleri hakimdir.

    Misket Ankara'da yıllarca önce yaşanmış bir aşkı anlatmaktadır. Efe yavuklusunun oyalı beyaz yazması arasında kızaran yanaklarını misket elmasına benzettiğinden ona bu ismi vermiştir. Misketinden ayrı kalan delikanlı hasretini yüreğini kavuran yakan sevgisini bağlamsıyla dile getirir.

    B-HÜDAYDA (FİDAYDA)

    Hüdayda,ismini eski çağlarda Ankara'da yaşamış Fatma (Hüda) adında güzel bir dilber olan rakkaseden almıştır.Ankara'nın en eski tarihi oyunlarından biri olup miskette olduğu gibi düz oyun türünden biridir.Diğer oyunların aksine yalnızca iki kişiyle oynanır. Oyun için yan yana gelen iki Seymen belinden silahını çekerek önce sağa, sonra sola tekrar sağa sallanarak silahını ateşler ve akabinde ileri hareket edilir. Karşılıklı gidiş geliş ve yan yana sekişlerde oyuna ahenk,estetik ve güzellik verilir.

    C- MOR KOYUN
    Yine eski Ankara oyunlarından biri olup iki ya da dört kişinin eşleşmesi ile açılıp kapanmaları biçiminde oynanır.

    D-SABAHİ

    Bağlama eşliğinde oynana bu oyun bu tür oyunların en ağırıdır. Divan türündeki türkü okunurken oyuncular ortada kostak kostak gezinirler. Sağ el silahlıkta sol el ise belde tutulur. Türkü bitince oyuncular oyuna başlar.

    E- ÇARŞAMBA

    Ankara'nın eski oyunlarından biri olup karşılıklı iki kişi tarafından oynanan çok hareketli bir oyundur. Özelliği karşılıklı geliş gidişlerde kolların sarkıtılarak sallanışlarıdır24.

    F-KAŞIKLI OYUN

    İki eldeki kaşıkların birbirine vurulması ile oynanır.Havasının hafif yerlerinde kaşık durur. Ayak hareketleri olur. Saz hafif çalarken kaşıkların birdenbire duruşu oyunun karakteristik hususiyetini gösterir.

    G- SİN SİN

    Açıkta gece ateş yakılır. Oyuna katılan herkes ateşin etrafında halka olur. Bir kişi ortaya çıkar. Çalımla ateşin etrafında dolaşmaya başlar.Bu sırada başka biri ileri atılarak onu kovalar ve herhangi bir şekilde meydandan uzaklaşmaya mecbur eder.Bundan sonra başka biri daha ortaya çıkar o da ikinciyi sahadan uzaklaştırmaya çalışır.Oyun böylece devam eder ve biter.
    H- SÜRDÜM OYUNU

    Düğünlerde kızlar ve erkekler karşı karşıya yer alırlar. Biri kız biri erkek iki kişilik bir oyundur. Göz işareti ile erkek kızı oyuna davet eder.

    I- ÇEÇEN OYUNU

    Erkek ortaya çıkarak,elleri sarkık bir halde düz ve usullü yürüyüşü ile halka çizmeye başlar.Arkasından kız aynı yürüyüş ile oyuna girer.Erkek çevik hareketle geri döner,oyuncular yüz yüze bir kaç adım uzaklaşıp yakınlaşarak oynarlar.


    alıntıdır

#11.12.2009 20:15 0 0 0