Birgün arkadaşla süpermarketlerden birine alışverişe gitmişiz. Gezerken bir hırka gözüme ilişmiş. Aman Allahım tam benlik. "Nisan beni al, beni al" diye bağırıyor. Ne bileyim ben altında bir iş çıkacağını. Bende o hırkanın çağrısına uymuş ve hemen gidip almışım hırkayı. Aman ne mutluyum ne mutlu. Aradan bir kaç gün geçmiş ve ben bir başka süpermarkete gayet safiyane duygularla alışverişe gitmişim. Üstelik yeni aldığım hırkamıda giyerek. Ne var ki, alacağım şeyi bulamamışım ve daha fazla oyalanmadan ordan çıkmaya karar vermişim. Alışverişsiz çıkış kapısı taaa öbür uçta. Kim gidecek oraya kadar. En iyisimi alışveriş kasalarının birinden geçip gitmek. Hay gitmez olaydım. Daha ben kapıdan çıkarken kapı ötmeye başlamasınmı? Feleğim şaştı, neye uğradığımı şaşırdım. Kasiyer bi yere gitmememi söyledi. Zaten bende gidecek halmi kalmış. Güvenliği haber verildi. Ben morun her tonunu sergiliyorum o arada. Bide böyle zamanlarda kendini bilmez densizlerde olaya burnunu sokmazmı? Çıktı ordan sivil giyimli bi hatun,kalabalığın içinde;
- Ben polisim, ben ilgileneyim.
Allahım ben öldüm. Kasiyer :
- Yok hanımefendi, güvenliğe haber verdik. Gelecekler şimdi, onlar ilgilenir.
Güvenlik bir hırsız yakalamış olmanın edasıyla geldi tabiki. Kalabalığın içinde cebimdeçantamda,ne kadar ıvır zıvırım varsa çıkarttırdılar. O küçücük el kremime bile nasıl incelediler Allahım. Sanki büyük bir kazı çalışması sonucu firavunun hazinesine ulaştılar.
Tabi çalıntı olabilecek hiçbirşey bulamadılar. Ama olur mu? Ben kapıyı öttürdüm. Mutlaka zulada bişey yürüttüm. Ben doğru güvenlik odasına. Bayan güvenlikçi :
- Hanımefendi üzerinizdekileri çıkarırmısınız?
Ben aynen hönk vaziyetlerinde... Başladım üzerimdekileri çıkarmaya. Tabi öncelik hırkadan başladı. Erkek güvenlikçi aldı benim hırkayı, başladı tekrar hazine avcılığına.
O da ne? Yakanın içinde şeffaf bir barkot...
Şans yüzüme gülmeye başladı nihayet.
- Hanımefendi siz bunu........ alışveriş merkezindenmi aldınız.
-Evet noldu ki?
-Hımmm! Şimdi anlaşıldı. Bu süpermarket bunu hep yapıyor. Sattığı malların gizli bucağına bu barkotları koyuyor. Maksat hırsızlığı önlemek.
Dellendim o anda. Ne önlemi beee, az daha hırsız damgası yiyordum.
Büyük bir hışımla çalıştığım yere geldim. Bu olayı arkadaşlarıma anlatmaya başladım. Bi öğrendim ki, bi erkek arkadaşta pantolon almış ve onuda pantolonun içine saklamışlar. Eeee nisan durur mu? Anında bir dilekçe; Tehdidin biri bin para. Mahkemeye vereceğimi ve kişilik haklarımla oynadıkları için tazminat davası açacağımı yazdım.
Aradan bir hafta geçmedi ki, şirketin halkla ilişkiler müdürü yanımda; Özrün biri bin para.
Sonuçta ne mi oldu. Dava falan açmadım tabi. Ama bir hırka yüzünden sicili çizdirecektik Allah muhafaza...
Çerçeveletip istemediğim bir misafir geldiğinde görünmesi için salonun en görülecek yerine koyuyorum. Altınada büyük puntolarla hırkanın hikayesi diye yazdırdım. Hadi deh deh demek için çok sağlam bi yöntem. Tabi önce anlatacak güzel bir hırsızlık hikayenizin olması gerek. Senin ve benim gibi marab. Yani tecrübe konuşuyor.
Maalesef hırkanın resmini görüntüleyemiyorum. Üzerinde o kadar çok çalışma yaptılarki, ha hazine bulduk, ha define bulduk diye aldılar elimden. Arkeolojik kazılar müzesinde sergilemeye başladılar.
saol ya, bi de arkadaşım olcan. orda o halime gülcen öylemi? O anda seni gülerken görseydim seni elimden kim kurtarırdı bilmem. Sonradan insan böylesi trajikomik olayları geyiğe çevirebiliyor. Ama o an hissettiklerimi anlatmam gerçekten mümkün değil.
Benimde başıma gelmişti kasadan çıkıp elimde poşetlerle kapıya gidince ..
aldığım vazonun altında barkot unuttular die, tam kapıda çalan o tiz siren varya, bütün ahalinin gözlerini bana dikmesine sebep olmuştu
ama bende anında , çocukken oynadığımız ende tura birkiüç gibi kalakalmıştım. Sonrada yavaşça olduğum yerde dönüp poşetleri bana özür dileyerek gelen kasa görevlisine uzatmıştım..Biraz daha sert gelseler ellerimide kelepçelesinler diye uzatacaktım belkide.