PIRIL ANNE: (Salıncağa sıkışır. Birlikte yavaş yavaş sallanırlar.)
Canım canım Yıllarca zehirli bir yılan gibi içine oturan annesizliğin acısını dindiriyorsun. Bilmiyor muyum
MURAT:
Beni doğuran kadın yaşıyor olsaydı Burada olsaydı
PIRIL ANNE:
Eee?
MURAT:
O da beni bu kadar çok sever miydi acaba anne?
PIRIL ANNE:
Canım Annenin sadece doğuran değil, sevgiyle büyütenin anne olduğunu biliyorsun sen. Bunu öğrenmişsin bu küçücük yaşında.
MURAT:
Annem benim Annesizliğin acısını unutturdun bana sen Pırıl Annem.
PIRIL ANNE:
Sen de bana evlatsızlığın acısını unutturdun Murat'ım
MURAT:
Canım anneciğim
PIRIL ANNE:
Murat'ım?..
MURAT:
Efendim annem..
PIRIL ANNE:
Seninle tanıştığımız günü hatılıyor musun?
MURAT:
Hatıylamaz oluy muyum anneciyim. Hatıyladıkça da mahcup oluyoyum.
PIRIL ANNE:
Yok mahcup olma oğlum. Aksine bununla öğünmelisin.
MURAT:
Nasıl övünüyüm? Seni soymak istemiştik. Biy sokak çocuğuydum o zaman.
Doğyuyu yanlışı bilmiyoydum.
PIRIL ANNE:
Sokak çocuğu değil, sokak çiçeğiydin.
MURAT:
Hııı Sokak çiçeyi Ama sana kötülük etmek istiyorduk.
PIRIL ANNE:
Bunu öbürleri yapmak istiyordu. Sen durdurmaya çalıştın onları.
Alışverişten döndüğüm bir akşam üstüydü. Evimizin bahçesine girmek üzereyken görmüştüm sizi. Üç minik yavruydunuz. En büyüğünüz on üç on dört yaşlarındaydı. Seslenmişti bana
ZAMAN GEÇİŞİNİ ANLATMAK İÇİN SAHNEARARI, AYDINLANIR
PIRIL ANNE SOKAK KIYAFETİYLE BAHÇEDEDİR. ÜÇ SOÇOK ONU ÇEVRELEMİŞTİR.
TİMUR (1. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Dur!
PIRIL ANNE: (Sert)
Ne var!
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Para ver!
PIRIL ANNE:
Ne parası verecekmişim!
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bilirsin sen
PIRIL ANNE:
Bilmem Neyi bilirmişim?..
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bilirsin.
PIRIL ANNE:
Bali parası değil mi? (Sinirli sinirli güler) Para-mara yok!
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Var, para senin gibi süslü bir hanımda olmayacak da kimde olacak?
PIRIL ANNE:
Şu anda üstümde hiç para yok. Ama olsa da vermezdim zaten.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Verir misin vermez misin, görürüz.
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Hep böyle söylersiniz. Paran var işte.
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Yok diyoy be. Koskoca teyze yalan mı yöylüyoy?
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Sen kes sesini?
PIRIL ANNE:
Bakın çocuklar, şimdi benim taş kalpli biri olduğumu düşünüyorsunuz, değil mi?
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Değil misin yani?
PIRIL ANNE:
Elbette değilim. Muhtaç insanlar canımı isteseler veririm. Ama siz benden zorla almak istiyorsunuz. İşte bunu yapamam. Yapmam!
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bize nutuk atma teyze Para ver para
PIRIL ANNE:
Yiyecek içecek isteseydiniz
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Yiyecek içecek senin olsun. Bize ilaç parası gerek.
PIRIL ANNE:
İlaç dediğiniz bali değil mi? Hayır. Küçücük çocuklara zehirlensinler diye bali almaları için para veremem. Defolun!
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bunu sen istedin hanım abla.
Her biri cebinden birer ucuz bıçak çıkartır. Kadına doğru birer adım ilerleler.
PIRIL ANNE: (Elini çantasına atar.)
ÇOCUKLAR BİRER ADIM GERİLER.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Silah çıkartıyor!
PIRIL ANNE: (Gülerek çantasından cep telefonunu çıkartır.)
Silah değil ama silah kadar etkili bir şey. Bakın bir cep telefonu bu. Şimdi de, numaraları çeviriyorum. Yüüüz Elliii Beeeş
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Polis çağırıyor.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Çağırsın, ne yapabilir ki polis bize.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Gelme, vururum seni kadın!
PIRIL ANNE: (Uzlaşmacı)
Durun durun, korkmayın Size bir şey yapacak değilim. Kıyar mıyım ben hiç sokak çiçeklerine. Şimdi siz para istiyorsunuz benden değil mi?
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Evet, Para istiyoruz, başka ne isteyeceğiz?
PIRIL ANNE:
Hoş bir şey değil ama bu yaptığınız
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Hoş ya da değil Sen parayı veriyor musun vermiyor musun?
PIRIL ANNE: (Güler)
Şuna bakın Bıçağı da kendisi gibi mini minnacık. Böyle bir bıçağın açtığı
yara ne olacak ki?..
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Eee, ne diyorsun?. Veriyor musun parayı?
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Yahu istediğimizin hepsi, üç beş kuruş, be
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Ne kaday kıymetliymiş payan? Biy tüp bali payası istiyoyuz. Çok şey deyil. Sadece biy liya
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bir lira canından kıymetli mi?
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Kıymetli olmalı ki, vermiyor!
PIRIL ANNE:
Önemli olan bir lira değil çocuklar! Önemli olan Size bali almanız için para veriyor
olmam. Yiyecek içecek için isteseniz, para değil canımı bile veririm. Gelin anlaşalım.
Vazgeçin bali parası istemekten. Birlikte, evime, içeriye girelim. En güzel yemekleri ısmarlayayım
size.
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Yemek falan istemiyoruz biz.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Yemek istemiyoruz
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Yemek istemiyoyuz, bali istiyoyuz
PIRIL ANNE:
Bali neymiş! Patlıcan kebap yeriz, lahmacun yeriz
PIRIL ANNE:
Yemeyi unuttuğunuz her şeyi yedirirm size çocuklar.
,
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Uyutma şimdi bizi Bali için bir lira vermeyen, bütün bunları yedirir mi?
PIRIL ANNE:
Yemin ederim yediririm. Sadece o kadar da değil. Size sıcak birer yuva bulurum.
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Yuva mı?..
PIRIL ANNE:
Birer anne, baba bulurum size. Anneniz, babanız olsun istemez misiniz?
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
İtemeyiz.
PIRIL ANNE:
Her türlü nazınızı çekebilecek güzel bir anne, güzel bir baba
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
İstemeyiz, dedik ya
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Anne mi?.. (Arkadaşlarına döner.) Anne, dedi. Anne diyoy be!..
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Kes sesini dedik sana!
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Güzel anne, güzel baba dedi ama Atila Abi
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Ana, babanın güzeli olur mu be!
PIRIL ANNE:
Elbette olur. Bakın, ben ne güzel bir anne olurum. Çocuğum yok zaten Biriniz benim çocuğum
olmaz mısınız?
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
(Alaycı) Bali alırsan oluruz.
PIRIL ANNE:
Sizi tedavi ettiririm çocuklar. Baliye ihtiyaç duymazsınız bundan sonra.
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Hayır tedavi olmak istemiyoruz biz.
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Biz bali istiyoruz.
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ): (Dudakları titremektedir, bağırır.)
Ben anne istiyoyum!
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Sus lan!
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Ne istediğini bilmiyorsun. Demin de baklava istiyordun!
MURAT: (3. SOKAK ÇİÇEĞİ):
Hayıy, biliyoyum. Ben kebap da istemiyoyum, baklava da istemiyoyum.
Ben anne istiyoyum
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ:
Bu iş başka türlü olmayacak (Bıçağının ucunu Pırıl hanıma doğrultur. Kadının üzerine hamle
yapmaya hazırlanır.)
LEVENT BEY:
Peki bu havuç dilimi fıstıklı baklavalar nereden çıkıyor ikide bir ortaya?..
MURAT:
İşte ona aklım eymiyoy. Bakıyoyum bazen iki paket biyden gelmiş.
Sizi yayamazlay sizi. Biybiyimizden habeysiz ikiniz de alıyoysunuz.
Baklava alma yayışı mı yapıyoysunuz biybiyinizle?
PIRIL ANNE:
Şuna bak Levet! Ne iyi çocuk, değil mi?
LEVENT BEY:
Öyle
PIRIL ANNE: (Murat'a)
Ne iyi olmuş da o gün karşılaşmışım sizinle.
MURAT:
(Bu konunun sık sık açılmasından memnun değildir. Keyifsizce)
Yaaa, ne demezsin
PIRIL ANNE:
Ne iyi olmuştu da arkadaşlarınla yolumu kesmiştiniz.
MURAT:
Haydutlay gibi
PIRIL ANNE:
Ama ne güzel haydutlardınız Özellikle de sen! Ne iyi olmuştu da anneciğini korumak için o gün
canını siper etmiştin bana.
MURAT:
Hııı, öyle
MURAT:
İyi ki karşıma çıktınız o gün. Böylece tanıştık. Böylece benim de bir çocuğum oldu.
"Oğlum!" diye bağrıma bastığım, kollarımın arasına alıp canını acıtacak kadar çok sıktığım,
öptüğüm, öptüğüm (Sarılır, öper.)
MURAT:
Yetey anne Canımı çıkaydın
PIRIL ANNE: (Bırakır.)
Yavrum
MURAT:
Yaa, o günü biy daha hatıylatma bana be anne. Çok utanıyoyum.
PIRIL ANNE:
Utanacak bir şey yapmadın ki sen Murat'ım.
MURAT:
Oysun. O günü silelim hayatımızdan. Yütfen
PIRIL ANNE:
Tamam, sildik.
LEVET BEY: Ben çıkıyorum. Haydi, siz de kavganıza bensiz devam edin.