Güzde miyim, kışta mıyım? Yüreğim üşüyor
Ömür kısa yollar uzun, yıllar tükeniyor
Özledim hepsini mor gülleri, al gülleri
Neyleyim şu gönül bahçeme yaz gelmiyor
Dediler: bahar gelmiş yaz olmuş elaleme
Derdim büyüktür benim, dokunmayın yareme
Bu yılda gönül bahçemde bülbüller ötmedi
Böyle giderse inme iner tüm bedenime
Gamlanma gönül her yılın baharı, yazı var
Benim her zamanım fırtınadır, borandır, kar
Ey gönül ağlama buda gider buda geçer
Ah ak düştü saçlarıma dertliyim bu ne hal
Sabreyle gönül bir gün bu güz bu kış da geçer
Bahar gelir yaz olur sinemde güller açar
Herkes memleketine, köyüne, sılasına gitti
Ben de kaldım şu zalim gurbet ellerde naçar
Elem, keder, hüsran dolu yanan yüreğimle
Kağızman'a nice haber saldım efkâr ile
Sıla özlemi yüreğimde bir derin yara
Bu ayrılık öldürüyor beni bile bile
Aras'ın gerdanı, incisi Yeşil Kağızman
Dağ, taş toprağını özlediğim köyüm Şaban
Hayli zamandır beni saran dumandır, kar
Ele bahar geldi yaz oldu; bana kıştır zaman
Hep gelişini bekliyorum ey güzel bahar
Yollarda engel, yüce dağlarda olsa da kar
Her anım her günüm zorda geçse benim
Kağızman sana geleceğim ey diyar ey yar
Hangi şehirin elması
Kağızman'ın elmasına benzer?
Bir muamma.
Kağızman'ın
Elması umut,sevda
Feriktir kızıl ve al
Tadı bir hoş
Tadı buruk
Tadı mayhoş ve kekre
Ve o al elma o kızıl elma
Hastalara şifa
Sevdalılara hediye
Dermandır her derde deva.
Bir ısırışta tadı mayhoş
İkincide tadı bir hoş
Üçüncüde elma bitmiştir.
Al dalda bir kızıl elma daha
Nereye gidersen git
Nerde olursan ol
Hangi şehirde,
Hangi diyarda olursan ol
O tat hâlen dilinde
Ve sorsalar sana
"Nerde hangi şehirde
Çobanoğlu,hangi şehir de
Ölmek istersin?
Güzel şehir İstanbul
Bereket beşiği Adana
Yada tahıl ambarı
Konya'da mı? "
Ey dost
Ey dost sormayın
Derim..
Elbet Kağızman'da.
Dağında,taşında
Mis kokulu havasında
Eğer bana sorarsnız
Kağızman ne zaman
Unutulur..
Yolcuların uğramadığı
Güllerin açmadığı
Sevginin bittiği
Bir çağda yada bir dönemde
Yada öldüğümü anladığım an.
Bahar mısın Yaz mısın, can mısın canan mısın?
Güneş kadar sıcaksın, volkan mı yürek misin?
Şiirlerde, mısralarda ismin çok yazılı,
Gül, gülistan Kağızman ey Türkmen, Kürt diyarı
Ey Kağızman Kağızman bağ, bahçesi çayırlı,
Yüce dağlar yanında etrafın hep bayırlı!
Yamacından pınarlar suları şırıl şırıl
Bir cennetsin bir sevda ey sevilen Kağızman.
Ey Kağızman Kağızman dağlarından çiğdemler;
Bulunmaz tek bir eşin toprağından al güller
Bağın var bahçen var elmaların ferik ferik,
Ruhlarda bir sevdasın, narın güzel hoş şeyler.
Güzel nazlı kızların yüce karlı dağların,
Ham erik has erik Kozlu'da çok lâlelerin
Abrıgoz kaysın var, Paslı da sarı balın,
Tüm köylerin hep güzel çok güzeldir Bayam'ın.
Kağızman Kağızman şu yüreğimin yarısı,
Berfinin, Havinin gözbebeğimin karası,
Çobanoğlu hem yazar hem gezer seni özler!
Gül, gülistan Kağızman ey Türkmen, Kürt diyarı
Eğer bir gün, ben şu dünyadan göçer gidersem
Yüce dağlardaki karlar gibi eriyerek
Acılarıma rağmen tükensem yudum yudum
Dost, ahbapların yüzüne gülümseyeceğim
Bir gün soğuk ölüm çıkagelse bulsa beni
Çökse bu bedenime, göğsüme, kafesime
Yavaş yavaş canımı bende alırsa o gün
Acıma rağmen dostlarıma sarılacağım.
Bir gün soğuk ölümün kucağında gidersem
Dönüşü olmayan uzun bir yola girersem
Vah ile ahla geçen ömrümün son gününde
Dostlarıma uğramadan hiç gider miyim?
Ölümün her anı soğuk olur ezenler gibi
Yaşa, başa bakmaz o alır götürür beni
Acımasızdır o bey, paşa, ağa misali.
Ardıma döner can dostlara bakar giderim.
Ölümümden önce özgürlüğü tatmasam
Benim dostlarıma bir arzuhalim olacak
Mezarıma anadilimden şiir yazsınlar
Yada beni yaksınlar kül etsinler ne olur?
Dostlarımdan, ahbaplarımda bir isteğim var
Öldüğümde bana hiç ağıtlar yakılmasın
Birer birer toplanıp gelsinler başucuma
Usul usulden özgürlük marşı söylesinler
Eğer yalanım varsa benim namert olayım
Ben, her milleten tüm insanları sevmiyorsam
Çobanoğlu'yu tanıyan bilir bilen tanır
Ölüm varsın gelsin kapıma hoş gelsin safa.
Arpa,buğday başaklarına sarıldım
Yar gibi,sevda gibi dost aşkıyla
Buluttan,bulutlara koştum
Bulutlar arasında
Telli turnalara eslendim
Aşk ile,sevda ile
Gurbet kuşlarına mendil salladım
Ağıt ile şîvan ile selâm ile
Selâm,aldım yürek ile
Güneşe koştum güneşi zaptettim
Meme tutan bir çocuk edasıyla
Kavradım el ile tırnak ile
Bereketli yarınlara üçtüm
Tepelere,dağlara
Asi doruklara kenetlendim
Yayla çadırında Kürt kiliminde
Bağdaş kurdum,çay içtim
Çörek,kete,haşıl yedim
Mendil sallayıp govend çektim
Diz kırıp topuk vurmayı öğrendim
İndim Kağızman'a o güzel bağlara
Güllere,dallara sarıldım
Pınarlarda kana,kana su içtim
Soluk aldım duraklandım
Bir çocuk sevecenliğiyle
Aras'a koştum çılgındı Aras yine
Yorgun,öfkeli coşmuştu delicesine
Belki geçmişe,belki de geleceğe
Belki zamana karşı,
Belki düşmana inat
Bir yarışı kazanma direnciyle
Özgürlük meşalesinde
Yanan alev yumağı gibi
Sımsıcak bir yürekti umuda koşan
Köylüleri çalışır gördüm
Karınca,arı misali
Kar erimiş,dereler taşmış
Çayırlar,kırlar sanki cennet
Bahar gelmişti aylar sonra
Hayran kaldım Kağızman'a
Baharına,yazına,kirazına
Yayla yolunda sırma saçlı
Suna boylu Kürt kızlarına
Hepsi gururlu,hepsi soylu
Teline tellerine dokundum
Sarı sazımı can evine
İnlettim dağları ve dereleri
Suna boylu kızlar dönmediler yine
Addet böyleymiş,örf böyleymiş
Naz böyleymiş buralarda
Velhasıl ne gelir elde
Özlediğim o köy karşımdaydı
Sakin,sevecen bekliyordu beni
Yöneldim can köyüme Şaban'a
Bir rüzgar,bir esinti sardı beni
Yavuklusuna koşan
Kınalı,özlemli,kızlar misali
Bir mağrur delikanlı duruşuyla
Hoş geldin dergibicesine bana
Yamaçlarda esen o rüzgarlar
Kirpiklerim arasında
Süzülüp yüzümden öpercesine
Akıyordu yüreğime
Köyüm geçmişiyle hâlen
Kalbimde durduğu gibi
Duruyordu yine o yamacında
Kağızman'da uzanıp gelen
Yay gibi yollarda kıvrım,kıvrım
Dere, tepe,vadilerde
Bülbüller şen şakrak
O gecemin sabahında
Feryat,figan hep bir sesle
Hoş geldin dercesine
Uçuşuyorlardı etrafımda
Ben o ben değilim artık
Bedenim delik deşik
Ha öldüm ha ölecek
Sana çiçek vermeden
Bu beden bu can,bu kalp
Bu dünyadan asla göçmeyecek
Emektar,ırgat kadın!
Belki bu son gelişim,
Belki son gülüşüm olacak.
Ama bu can bu yürek
Sana çiçek vermeden
Senin ellerini tutmadan
Gözlerim gözlerine bakmadan
Bu dünyadan göçmeyeceğim
Irgat kadın,köylü kadın!
Öpülesi o hünerli ellerin
El tarlasında nasırlar tutu
O eller o nazik eller
Yorgun argın,nasır nasır
Kavramış orak,tırmık,tırpan
O eller o nazik bilekler yılgın
Ah çeken bir yürek var sende
Kavruk tenin,benzin kararmış
Param parça o dudakların
O taze beden sende harap,yıkık
Emektar kadın,ırgat kadın
Bakışların hep kalbimde
Öyle kalakaldı duruyor hâlen
Mezar bu fabrika bu urba kefen
Soyulmuş,dövülmüş,itilmişim
Esir düşmüşüm ırgatçı kadın
Boşa işlemiş zaman,boşa geçmiş ömür
Saat o saat değil,dakika o dakika
Ben o ben değilim artık emekçi kadın
Bankalar kurulmuş,sermaye çoğalmış
Patronlar vurguncu,ağalar hırsız
Polis.jandarma.bekçi kırbaçlı
Emir ferman gelmiş Ankara'dan
Kelepçeli şu ellerim
Darmadağın gecelerim
Ve kurulu şimdi o darağacım
Söz anne ben ölmeyeceğim
Şu kavgada yılmayacağim
Dik dünyayi tırmanarak
Sana geleceğim koşarak
Toplayacağım kır çiçekleriyle
Irgat kadın,emekçi kadın
Benim annem
Eğer gelmesem,ölürsem bir gün
O soğuk ölüm
Bana haram olsun anne
Hep özlemle ağlayarak boynumu bükerim
Uzun yollara bakar çağıl çağıl çağlarım
Sel olan bu tüm gözyaşlarım içime akar
Sılam seni kuşa, kurtta, böceğe sorarım
Seni ararım akan sudan esen yellerden
Yakan, kavuran güneşten pişiren ateşten
Ya şu bulutlarla gel yada yağan yağmurla
Takatim, ferim kalmadı seni aramaktan
Dağlara, taşlara şu gözlerimi bıraktım
Yamaçlara yaslandım tüm yolları gözlerim
Ya çık gel ya bir haber yolla yada bir selâm
Sevdiceğim şu yüreğimi sana bağladım
Ey yüce dağlar yol verin gurbetten gideyim
Hasreti burnumda tüten sılama döneyim
Gözlediğim yollar uzar gider yok gelenim
Oy ciğerparem ah ben yalnızım ben öleyim
Tabipler toplanıp yaralarımı sarsınlar
Şairler oturup benim derdimi yazsınlar
Yaralı yüreğim sılayı pek çok özledim
Eğer ölür gidersem toprağına koysunlar
Benim sılam çok uzak benim köyüm çok ırak
Ah kambur felek ey yoksulluk peşimi bırak
Kağızman bir güzelliktir, sevdadır, yürektir
Kalkıp ta gideceğim kolum, kanadım kırık
Selim, Digor, Susuz şu gözlerim hep uykusuz
Arpaçay, Akyaka şu Çobanoğlu dermansız
Sarıkamış ormanın, yolların kıvrım kıvrım
Kars'ı da pek özledim kalem sen bunları yaz.
Bu gece halım yaman yüreğim derin yandı
Yaşanan bir çiledir ah kapıma dayandı
Sabreyle deli gönül bu böyle bir zamandır
Dilim de feryat-figan acılar beni sardı
Nazlı gelin kaygılı her kelimemi sordu
Kılıç çekip kuşandı, sözlerle beni vurdu
Bir ızdırap bir derttir çektiğim bir çiledir
Feryat-figan acıdır; bana bir haller oldu
Ey gelen üzün gece yıldızların kalmadı
Yüreğim derin yandı alevler beni sardı
Sevdaların sultanı o gelin neden kızdı?
İki laf bir cümleme vallah fırsat vermedi
Al yazması oyalı dudakları boyalı
Gözleri de sürmeli, sırtında kızıl şalı
Darıldı hem de küstü, niçin benden huylandı
Boylu, endamlı gelin sanki bir servi dalı
Ey gece derin gece tüm anlar bana derttir
Ne ettim ne eyledim niçin zaman böyledir
Gelin dalmış çayına kete, börek, çöreğe
Kan akıyor yüreğim oy bu ne biçim haldir?
Koyun'um, koyuncuğum kınalı yavrucuğum
Karabaş havlarken ürktüğüne üzüldüğüm
Kırlarda, tepelerde beraber koştuğumuz
Eğer sana kıysalar o zaman ben ölürüm.
Hep yanıma alıp ellerimle beslediğim
Koyunum güzel dostum tüyünü taradığım
Seni de kuzuların seninde bir canın var
Ne sana nede cana kıymasınlar küserim
Koyunum hep melersin yüreğimi dağlarsın
Çok küçüktün büyüdün meralarda otlarsın
Kurbana az günler kala yüreğim kanıyor
Ah, mor koyunum meleme sen beni üzersin
Koyunum, koyuncuğum yüreğimin baş tacı
Tanrının kurbana yoktur asla ihtiyacı
Kavurma, pirzola, biftek, ızgara sevenler
İnsani, çiçeği, canı öldürmek çok acı
Dağlarda, tepelerde renga renk kelebekler
Pek güzel pekte hoş lâle, sümbül, menekşeler
Seninle çok koşturduk seninle çok oynadık
Yüreğimin parçası kurban olsan ölürüm.