Yaredir Yüreğime Eski Sevgili

Son güncelleme: 06.04.2010 10:21
  • Aynur Akkaya


    Bilir misiniz ? Gün içinde neyi yaşayacağınızı , sabah uyandığınızda açtığınız pencereden aydınlanan gün haber verir.
    30 Mart Salı.

    Hava , sabah rüzgarlı, biraz da ayazdı. Belki yağmur yağacaktı. Yağmur ise sevdiğimdi. Şemsiyesiz yakalanmak neşesiydi.

    Nasılsa ıslanacaktım. Hatta öyle olmasını diliyordum.

    Kıştan kalma bir bahar vardı dışarıda ve bahar da eli kulağında şakasını yapacaktı birkaç gün sonra.

    Su yeşili bir etek ve üzerinde ince bir merserize giyindim, tam teşekküllü makyajımı da yaptım. Kulaklarıma küpemi, boynuma kolyemi de taktım. Kendimden memnun edayla aynanın karşısında bir sağa bir sola dönüm kendime baktım. Boynuma mat pembe uzun fularımı taktım hani artık konsept oldu, fuları atkı gibi bağlamak, öylede bağladım. Askıdan fuşya kabanımı da aldım ve siyah çizmelerimi de giyindim. Deri ceketimi giysem acaba diye de geçirdim içimden.

    Vazgeçtim neden sonra.

    Üşümek Üşümek sevmediğim bir şeydi. Fuşya paltom hava için iyiydi. Bir bahar havası ki kıştan kalan ve dilimin ucunda bir ıslığı sabah sabah sevinçle çaldıran.

    Yola düştük, ben, bizim kız, bizim oğlan. On beş dakikalık yolda bizim ufaklık tarafından iki kez ladeslenince , neyse dedim, kumarda kaybeden aşkta kazanır. Ufaklığın dedesi de dikiz aynasından, bıyık altı gülüyordu bize, güneş vuruyordu ela gözlerine, onun gözleri önündeki yolda, kulakları torun ile halasının sohbetinde

    Gün her zamanki günlerden biriydi. Çocuklarla dolu-dolu yaşadığımız , eğlenirken yeni şeyler öğrendiğimiz bir gündü. Son zil de çalmıştı her günkü gibi, günün nasıl ikindiye vardığını anlamadan.

    Öğleden sonra güneş yükselmiş, havanın ayazı kırılmış , yağmur bulutları dağılmıştı çoktan. Bir eda, bir işve ki, ağaç dalları üzerinde salınan çiçeklere dönmüştüm. İçimde çağıl çağıl akan mavi bir deniz, denizlere çıkar sokaklar diyordu.

    Yola düştüm. Hızlıca yürüyorum. Genç çocuklarla karşılaşıyorum. Uzaktan uzağa selamlaşıyor, birbirimizi geçiyoruz. Hava bütün güzelliğiyle aydınlatıyor yüzlerimizi ve yüreklerimizi.

    Uzun zaman sonra Teknik Üniversitenin bahçesinde öğrenci işlerinde bir başvuruyu tamamlıyorum. İki dostla karşılaşıyorum; birisi ağabeyim diğeri eski sevgilim. Biriyle içeride , biriyle bahçede karşılaşıyoruz. Seviniyoruz
    Kayıp bir kent duruyor gözlerinde, buğulu , gözleri doluyor, ayaküstü selamlaşıyoruz, kısa bir sohbetin içinde buluyoruz kendimizi. Susuyoruz. Ayaklarımız bulunduğu yerde yalpalarken, dilimizin ucunda kelimelerde eşlik ediyor yalpalayan ayaklarımıza . Peki diyoruz , kolay gelsin , ayrılıyorum ordan, ardımdan bir ses görüşürüz diyor, dönüyorum arkama ve gülümseyip el sallıyorum "Hoşça kal" diye

    Yürüyorum, yürürken aheste elimde bahardan kalma fuşya bir palto, kenarından sarkan kemeri , çekerken kendimi ve eşyalarımı peşimden, bir çift göz bakıyordu ardımdan.

    Gözlerim doldu. Ağlayacaktım sanki , kavşağı döndüm, toplu ulaşım araçlarından birine binecek mecalim yoktu. Bir taksiye el ettim. Gözümde kara gözlükler ve pencerede güneş, bir damla dahi akmadı inadından.

    Taksiye dur dedim ve yürüdüm yine ağaçların bahara durduğu , çimenlerin yeşerdiği, çiçeklerin ağaçlara uyduğu bir yolda . Güneş tepemde , yanıyorum elimdekilerle , nedensiz ve sebepsiz kızgınım hala bir şeylere diye de kızıyorum yine kendime

    Bugün anladım ki, o günkü benim duygularım, bugünkü benim doğrularımla çatışıyor. Ya da o günkü doğrularım bugünkü duygularımla çatışıyor. Bugün bir damla yaş birikti gözlerimin altına, dolu dolu baktı gözlerim ışığa, ağlamadı yine inadından.

    Geçen zaman benim için ileriye akarken, onda hep geriye akmış, yüzünde yer etmiş mutsuzluğun izi. Geçen zaman beni gençleştirirken onu yaşlandırmış. Geçen zaman ağır bedeller ödetmiş ikimize. O arkasına dönüp bakarken , ben yine yürüyordum ileriye

    Dilimde bir ıslık vardı bir şarkıya eşlik ediyordu ve diyordu ki " uzun günler, solan güller eskidendi, geçti, o zaman aşık olduğum rüzgarlar esti esti geçti "


    ...
#06.04.2010 10:21 0 0 0