Milletvekili Seçilebilmek için Hangi Özelliklere Sahip Olmak Gerekir

Son güncelleme: 29.05.2010 13:30
  • Milletvekili seçilebilmek için hangi özelliklere sahip olmak gerekir - milletvekili seçilebilmek için ne gerek - milletvekili seçilebilmek - Milletvekili nasil olunur





    Parlamenter Demokrasinin işlevini yerine getirmesi için yapılması gereken seçimler kapıya dayandı. Milletvekili olmak isteyenlerin gireceği bu önemli seçimler öncesi de diğer seçimlere benzer şekilde "aday adayları" çıkacak. Bunların arasından her Parti beş yüz elli kişiyi aday gösterecek. Seçimlere girecek parti sayısına göre de aday toplam sayısı değişecek ve sonuçta toplam beş yüz elli kişi milletvekili olacak. Milletvekili olunacak da ne olacak? Hangi özelliklere sahip insanlar milletvekili olacak? Ya da milletvekillerinin özellikleri ne olmalıdır? Gibi sorulara her partinin, her adayın, mevcut milletvekillerinin, entelektüellerin, akademisyenlerin, partilerde görevi olanların, hatta her vatandaşın vereceği cevabı vardır. Tabii ki bir de benim cevabım var. Cevaplarım zülfü yare dokunabilir. Ya da hiç kimse üstüne alınmayabilir ki çoğunlukla böyle olmaktadır.



    Toplum önüne çıkıp, toplum önderi olacak kişinin her şeyden önce "yiğit" olması lazım. Yiğit, güçlü, kuvvetli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen, sözüne güvenilen, sözünün eri ve korkmayandır. Yani, yiğit olmayan bir milletvekili hangi unvanlara sahip olursa olsun, hangi özgeçmişe sahip olursa olsun, kendini ifade edemeyecek, yalan söyleyebilecek, korkacak, sinecek, el öfeleyip, boyun bükecek. Vatandaşa efelenecek, bürokrata kükreyecek, kendine ihtiyaç duyan "yiğit olmayanlara" caka satacak ve milletvekili olduğunu sanacak. Yiğit birinin bu yiğitliğini bilgiyle güçlendirmesi, dünyayı anlaması, kavraması ve bu anlayışla yeni fikirler üretmek, yeni projeler geliştirmek ve ülkeyi daha ileriye taşıyabilme bilgi birikimine sahip olması gerekir. "Birikim" diyorum çünkü bilgi sonsuzdur. Bu sonsuzluk içinden ne kadar alabilmişse o aldıkları, o kişinin birikimidir. Bilgi birikimi az olanların yiğitliği tek başına anlam ifade etmeyebilir. Her Türk vatandaşının bilgi toplama süreci farklıdır ancak yöntem ve sistemin getirdikleri biribirine benzer. Yani aile, okul, çevre, üniversite, iş hayatı gibi devam eden süreçte biriktirilen bilgiler vardır. Çoğunlukla bu süreçten elde edilen bilgilerle bir ömür geçirilir. Milletvekili olmayı düşünenin ise bu sürecin sonucu elde edilenin çok önüne geçecek bilgi birikimi yapmaması gerekir.. Vasattan öteye geçmeli, okulda okuduğu kitaplar, iş hayatında öğrenmek zorunda kaldığı konuların dışına çıkarak, dünyada özel emeklerle ve yıllarca çalışılarak üretilen sonsuz bilgi deryasına dalmış ve kepçesiyle kısmetine düşeni almış olmalıdır. Vasat düzeydeki birinin gelişen dünyada ülkemizi götürebileceği yerde en fazla kendi düzeyi olacaktır. Kitap okumayan, araştırmayan, düşünmeyen, aktüeli takip etmeyen, felsefe, sosyal psikoloji, ekonomi, tarih gibi sosyal bilimleri bilen birinin kendini milletvekilliğine uygun görmesi ve seçilip milletvekili olması gerekir.



    Bilgiyle desteklenen yiğitliğin eksik kalan kısımları var. Bir milletvekili bu ülkede yaşayan nüfusun tamamının ve gelecekteki nüfusların bire-bir hayatını etkileyecek konumda, yetki ve sorumluluğunun bilincinde olması gerekir. Yasama organı meclisin kabul ettiği yasalarla ve hükümetin çıkardığı yönetmelik vbg. düzenlemelerle hayatımız direk etkilenmektedir. Suçu da onlar belirler, cezasını da, nasıl eğitim verileceğini de onlar belirler, nasıl inanılacağını da, nasıl memur olunacağını da onlar belirler, nasıl ölüneceğini de, nasıl evlenileceğini de onlar belirler, nasıl giyinileceğini de, ne kadar yemek yiyeceğini de onlar belirler, nerede ibadet edileceğini de Yani hayatın her aşamasında, her yerde, her şekilde ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve yapmadığımızda cezasını hep yasama organı olan meclis, yani milletvekilleri belirliyor. Bir milletvekili bu kadar önemli bir iş yaptığının farkında olmalıdır. Vebal altında olduğunu bilmelidir. Akşam evine döndüğünde sofrasında bulunan yemeklerden bir lokma aldığında ülkesindeki açları düşünerek boğazına dizilmeli, yutamamalıdır. Yatağına yattığında, yapmadıkları veya değiştirmedikleri yasalar nedeniyle evinden, ailesinden uzakta çok zor şartlar altında yaşayanları düşünüp uyuyamamalıdır. Hastanedeki hastayı, hapishanedeki mahkumu, okuldan atılan öğrenciyi, evine ekmek götüremeyen işsizi, ailesinin baskısından bunalan genci, okuldaki öğretmeni, tarlada yatan çiftçiyi, emeği, göz nurunu, bürokratı düşünmeli, bu düşündüklerini anlamalı, yani empati yapabilmelidir. Vebalin farkında olması, empatiyle anlaması, üzerindeki ağır sorumluluğu hissetmesi gerekir. Bu saydıklarıma empati yapması için bir milletvekilin Türkiye'yi iyi tanıması gereklidir. Yani Ankara'da doğmuş, büyümüş, okumuş ve hala Ankara'da yaşayan birinin Ağrılı, Kastamonulu, Artvinli ya da Erzurumluyu tanıması, bilmesi, çözmesi nerdeyse imkansızdır. Türkiye homojen bir kültür yapısına sahip değildir. Yukarıdan baktığınızda aynı gibi gözükse de iller hatta ilçeler arasında kültür farklılıkları vardır. Yapılan bir düzenleme ise Hakkari'den Edirne'ye her yeri ve her insanı kapsıyor. Doğru yapıldığına inanılan yasal düzenlemenin etkisini her bölge ayrı hissedebilir. Ya da o bölgeyi hiç ilgilendirmeyebilir. İnsanını tanıyan, insanının ne yediğini, nasıl yaşadığını, neden hoşlandığını, nasıl eğlendiğini, ne düşündüğünü, neye üzüldüğünü, nasıl para kazandığını, nasıl baba, nasıl ana olduğunu, ne giydiğini, neye ağladığını, beklentilerini, hayallerini, özlemlerini bilmek gerekir. Kars'ı görmeyen, koklamayan, hissetmeyen bir milletvekili kendini nasıl bu milletin vekili olduğunu düşünür? (Daha önceki dönemlerde mecliste Çanakkale'yi görmemiş milletvekillerinin olduğunu biliyorum)



    Hele türkü dinlemeyen, türküden anlamayan ve söylemeyen bir milletvekili bu milleti nasıl anlayabilir. Ağıtını, mizahını, eğlencesini, sevdasını türkülerden algılamaya giden yol önemlidir. Bu yol vicdana çıkar. Milletvekilinin görevleri, yetkileri yasalarda, iç tüzükte yazılıdır ama vicdanı tahrik olmamış birinin bu yazılı yetkileri kullanabileceğini düşünebilir misiniz? Yazılı olanların çerçevesi bellidir ama vicdanın sınırları inancıyla, ufkuyla, değerleriyle sonsuzdur. Bu sonsuzluğun içinde yalan, riya, iki yüzlülük, adam kandırmacılık yoktur. Siyasetin bir yüzünde duran rekabetin acımasızlığını hafifletecek, yumuşatacak, sevgi doğuracak filizler o vicdanda büyür. Aksi takdirde savaş mantığıyla öldür, yok et, iftira at, ayağını kaydır düzeneği işlemeye başlar. Vicdanı rahatlatmak hiçte kolay değildir. Yukarda bahsettiğim vebal duygusu vicdanla birleşince işte o zaman milletvekili için dayanılmaz acılar başlar. Birey olarak hiçte kolay olmayan, bedeli çok ağır bir sorumluluğun altında dik durabilme mücadelesinin içinde olacak. Aldığı parayı hak etmediğini düşünecek, gösterilen saygının altında ezilecek ya da layık olmak için var gücüyle çalışacak, üretecek. Bir yerlerde hata yaptığını düşünecek olursa, milletvekilinin imtiyazlarından vazgeçmeyi bilecek. Yaşam garantisi olarak ömrünün sonuna kadar imtiyazlardan faydalanmaktan feragat edecek.



    İşte o milletvekili, altına girdiği ağır sorumluluğun hesabını vereceği güne yaklaştıkça, yine telaşlanacak acaba bir yerlerde bilmeyerek bir can yakmış olabilir miyim? Bir haksızlığa sebep olmuş muyum? Bir ananın yüreğine ateş düşürmüş müyüm? Bir gencin hayatını karartmış mıyım? Bir babayı gecenin ortasında ağlatmış mıyım? Bir kadının vücudunu satarak geçimini sağlamasına neden olmuş muyum? Diye sorular sorar kendine. Bu soruların başında hep "bir" vardır. Yani "bir" kişi bile inciydiyse işte o hesap zor verilir diye kendi kendine kavrulur durur. Bir de bu "biri", milyonlarla çarpınca nasıl bir sonuç çıkacağını da hesaplar. Bir milletvekili "kul hakkı" kavramını içine sindirmiş olmalıdır. Kulun, kula üstünlüğünün olmadığını bilenlerden olmalıdır. Koca bir ülkeyi ve milyonları yöneten beş yüz elli kişiden biri olduğunun bilinciyle kendine düşen insan sayısını her gün zihninden geçirmelidir. Mazaret uydurmak için mantık zincirleri kurmayı bir kenara bırakıp, mevcut ve aksayan konuların sebebinin de bir zamanlar oturduğu yerde oturanların sorumluluğu olduğunu düşünüp" eyvah" dememek için hep hakkın yanında olmalıdır. Ben yaptım, oldu mantığıyla değil tarihe not düşmek ya da kahraman olmak için değil, "insan" olmanın verdiği bilinçle görevini normal vatandaşlardan çok ötelere varan bir ufukla yapmalıdır.



    Bu tanıma uyanların var olduğunu düşünmek istiyorum. Çünkü bu aziz millet böyle milletvekillerine layıktır ve böylelerine çok ihtiyacı var.




    Sırrı Çınar

    Mayıs 2007

    Milletvekili seçilme yeterliliği Anayasanın 76'ncı maddesinde düzenlenmiştir...


    1. Türk Vatandaşlığı Anayasanın 76'ncı maddesi, "otuz yaşını dolduran her Türk vatandaşı milletvekili seçilebilir
    2. Yaş Anayasanın 76'ncı maddesi, seçilebilme yeterliliği için 25 yaşını doldurmuş olmayı aramaktadır.
    3. Öğrenim 1982 Anayasası "en az ilkokul mezunu olma" şartını getirmiştir
    4. Askerlik 1982 Anayasasının öngördüğü bir şartta "askerlik hizmetini" yapmış olmaktır
    Ancak bu şartlara haiz olsalar dahi milletvekilleri adayları belirli bir suçtan hüküm giymemiş,kamu hizmetlerinden yoksun bırakılma cezası almamış olmaları gerekmektedir.


#06.04.2010 15:18 0 0 0
  • selam
#27.05.2010 13:06 0 0 0
  • çok teşekkür ederimmm
#29.05.2010 13:30 0 0 0