Kuranda 40 Yaş Duası

Son güncelleme: 06.04.2010 21:47
  • Kurandan Dualar-40 Yas Duasi Nedir-Kulun Rabbine Cagrisi-Allaha Yakarmak-Hayati Kusatan Dua


    Dua
    Dua kulun Rabbine çağrısı O'na yakarması O'nunla konuşması O'na içini dökmesi O'nu yardıma çağırması O'ndan yardım dilemesi O'na muhtaç olduğunun itirafı O'nun erişilmez güç ve kudret sahibi olduğunun şuuruyla O'nun her şeye yeteceğinin teslimidir. Dua aracısız olarak Yüce Rab ile iletişim kurmak O'nunla söyleşmektir.

    Dua Rab ile kul arasında kurulan bir nevi canlı bağlantıdır. Aracısız olarak kulun Rabbisine içini döküşü sızlanışı ve yakarışıdır. Dua Rabb'e çağrı ya da Rabb'i yardıma çağrıdır. Dua kulluğun en kestirme yoludur. Rabbena (=Rabbimiz) Allâhhümme (=Allâhım) sözleriyle başlayan dua kulun Rabbisi ile diyalogudur. Kulun Rabb'ini hatırlamasıdır O'nu zikridir. Bunun için dualara ezkâr(=zikirler) denmiştir. Yine dua kulun Rabbisine sığınmasıdır.

    Kur'ân-ı Kerîm Fatiha duasıyla başlar ve Felak-Nâs dualarıyla sona erer. Dua ile başlayıp dua ile sona eren kitabımızda duanın gereğini ve önemini bildiren âyetler vardır. Yine Kur'ân pek çok dua örneği ile doludur. Yüce Allah (c.c.) kendisinden nasıl isteneceği hakkında bilgi vermek için pek çok peygamber ve salih kulunun yaptıkları duaları bize anlatır. Bu dualar kabul olmuş anlamlı ve özlü dualardır.


    Dua hayatımızı kuşatan/kuşatması gereken bir gerçektir. Tıpkı Kitabımızın dua ile başlayıp dua ile sona erdiği gibi insan da doğumundan ölümüne kadarki süreçte dua ile hep iç içedir. Anne-babamız "Allah'ın emri ve Peygamberin kavliyle" diyerek girdiler dünya evine.. Besmeleyle yoğruldu hamurumuz. Ve sonra biz dünyaya geldik. Daha doğar doğmaz kulaklarımıza ezan/kamet okundu dua niyetiyle.

    Geldiğimiz bu dünya sınav salonunda Yüce Yaratıcı'nın bizim için uygun görüp belirlediği bir süre ömür süreceğiz. Sınav süresi sona erince ayrılacağız dünyadan. Ardımızdan yine dua niyetiyle namaz kılınacak ve dualar edilecek.
    Önemli olan ise bu iki dua demetinin arasını diğer dua demetleriyle süsleyip hayatı bir güzel dua buketine dönüştürebilmektir.

    Duadan en ileri düzeyde sonuç alabilmek için dua şuurunun oluşması gerekir. Bunun için de kimden neyi ne zaman ve nasıl isteyeceğimiz son derece önemlidir. Bu bilincin oluşması için öncelikle bir dua örgüsü olan Kur'ân'ı çokça okumak sonra da ağzı dualı bir insan olan Peygamberimizi tanımak gerekir. Kısaca Yüce Allah'ın ve Hz. Peygamber'in bizlere sunduğu dua örneklerinden faydalanmak gerekir. Kırk Yaş Duası

    İşte Kitabımızın bize sunduğu dua örneklerinden birisi de insanın özellikle kırk yaşına basınca yapması gereken şu duadır:

    Biz insana anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince "Ya Rabbî!" der. "Gerek bana gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih dine bağlı makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm ben sana teslim olanlardanım." Işte Biz onların yaptıkları en güzel işlerini taatlerini kabul edip günahlarını affedeceğiz. Bunlar cennetlikler arasındadırlar. Bu onlara söz verilen gerçek bir vaaddir.

    Fakat bir de öyleleri var ki kendisini imana dâvet eden anne ve babasına: "Öf be! Yetti artık! Benden önce nice nesiller ölüp de geri dönmediği hâlde siz beni mezarımdan dirilip çıkarılmakla mı korkutuyorsunuz! derken onlar: Allah'a sığınıp yalvararak oğullarına: "Yazık ediyorsun kendine! derler imana gel Allah'ın vâdi elbette gerçektir." O ise yine de: "Bu âhiret inancı eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diye diretir. Işte onlar kendilerinden önce insanlardan ve cinlerden gelmiş geçmiş topluluklar içinde haklarında azap hükmü kesinleşmiş olanlardır. Çünkü onlar hüsrana uğramış kimselerdir.

    Herkesin yaptığı işlere göre dereceleri vardır. Sonuçta Allah onlara işlerinin karşılığını tam tamına ödeyecek onlar asla haksızlığa mâruz kalmayacaklardır. (Ahkâf/46: 15-19)

    Âyetlerde iki evlâat tipinin karşılaştırılması yapılmaktadır. Bunlardan biri hayırlı diğeri ise hayırsız evlâttır. Önce nimetlere şükreden kendine anne-babasına ve nesline dua eden tevbe eden Müslüman evlât tiplemesi yapılarak insanlar ona yönlendirilmekte ardından da hayata gelmesine sebep olan anne-babası ile bile iyi geçinemeyen onları incitip üzen Diriliş/Hesap Günü'nü imkânsız gören ve Allah'ın uyarılarına "eskilerin masalları" diyen kötü ve hayırsız evlât portresi çizilerek böyle olmama konusunda insan uyarılmaktadır.

    Âyette geçen ve özellikle kırk yaşında okunması tavsiye edilen âlimlerin bilhassa çocuğu haylaz ve yaramaz olan anne-babalara çokça okumayı tavsiye ettikleri bu (Kurtubî el-Câmi' 16:194) duanın metni şöyledir:
    وَوَصَّيْنَا الإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلاَثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

    Kırk Yaşın Önemi
    Kırk yaş sinn-i kemal yani olgunluk yaşıdır. Insan kırkına basınca maddî ve manevî aklî ve bedenî birikim ve donanıma sahip olarak kemale erer. Peygamberimiz başta olmak üzere pek çok peygambere peygamberlik vazifesi kırk yaşında verilmiştir. Pek çok ilim adamı kırk yaşından sonra eser yazmaya başlamıştır. Dua ille de kırk yaşa gelince yapılacak diye bir şey yok ama kırk yaşa özellikle vurgu yapılmıştır. Zaten âyette rüşd çağında da bu duanın yapılması gereği vurgulanmıştır. Rüşd çağının 13 18 25 33 yahut 40 yaş olabileceği konusunda görüşler vardır (Razî Tefsir 28:16).

    Kırk yaş ortalama insan ömrünün ortasıdır. Insan bu çağda geçmişindeki birikimlerinden hareketle geleceğe dönük hazırlıklara daha yoğun bir biçimde yönelir. Bazılarında bu çağdaki bu sorgulama ve kararsızlık çeşitli bunalımlara sebep olabilmektedir. Bu yüzden kırk yaş sendromu kırkından sonra azma literatürümüzde meşhurdur.

    İnsan genellikle kırk yaşına basınca çocukları yetişmiş olur ve acısı tatlısıyla anne baba olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamaya başlar.
    Kırk sayısının daha başka özel sebepleri de olabilir. Nitekim kültürde kırk rakamına çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Kur'ân'da kırk sayısı üç yerde biri Hz. Musa'nın Tûr'da geçirdiği kırk gece ile ilgili olarak (Bakara 2/51); ikincisi Israiloğullarının kırk yıl çölde perişan bir hâlde dolaşması anlatılırken (Maide 5/26); bir yerde ise yazımızın konusu olan dua ile ilgili olarak (Neml 27/19) geçer.

    Duadaki Mesajlar
    Rabbimiz hem bizi dua etmeye yönlendiriyor hem de bize dua öğretiyor. O'nun öğrettiği dualar son derece anlamlı kapsamlı ve yerli yerince kelime ve cümlelerden oluşmuştur. Ilâhî kaynaklı dualar kabul edilmeye lâyık ve en yakın dualardır. Bu yüzden onlardan çokça yararlanılmalıdır. Zaten aynı dua Kur'ân'da az bir farkla Hz. Süleyman'ın duası olarak da bizlere sunulur (Neml/27: 19).

    Duada önce Yüce Allah'ın üzerimizdeki nimetleri hatırlanıyor o nimetlere gereği gibi şükretme imkânı isteniyor. "Senin nimetin" denilerek nimetin gerçek sahibine dikkat çekiliyor. Gerçek şükür nimetin nimet olduğunu bilmek nimetin asıl sahibini tanımak nimeti asıl sahibinin ölçüleri doğrultusunda kullanmak nimet sahibine dilimizle teşekkür etmek nimetin elimizden alınıvereceğini düşünmek lâyıkıyla şükredebilmek için Yüce Allah'tan yardım istemekle olur.

    İkinci olarak duada anne-babamıza bahşedilen nimetler hatırlanıyor ve onlara da lâyıkıyla şükredebilme arzusu dile getiriliyor. Anne babamız da nimetlerin en büyüğü evlât olarak biz de onlar için büyük nimetleriz. Bu nimetlere şükredebilmek için ise anne babanın kıymeti bilinmeli onların haklarına riayet edilmeli onlara öf bile denmemeli her bakımdan onlara kol kanat germeli onlara yaraşır evlât olmalı ve nihayet onlara dua etmeli.

    Üçüncü olarak Cenab-ı Allah'ın hoşnut olacağı salih amel işleyebilme konusunda O'nun yardımı isteniyor. Her zaman ve her yerde salih davranışların insanı olmak son derece önemlidir. Salih amel hem kişinin kendisine hem de başkalarına yararı olan ve Yüce Allah'ın razı ve hoşnut olacağı tüm davranışlardır. Allah'ın ve kulların haklarına riayet edilerek yapılan tüm davranışlar bu kavramın içerisine girer. Salih davranış sulh ve ıslah merkezli her harekettir. Onunla kişi hem kendini hem de başkalarını ıslaha çalışır. Toplumda salih davranışların yaygınlaşması iç barışın esenliğin ıslahın yaygınlaşması demektir.

    Dördüncü olarak "bana salih dine bağlı makbul nesil nasib eyle; zürriyetimi benim için ıslah eyle" isteği geliyor. Çoluk çocuğumuzun iyi olması için yapılması gerekenleri yaptıktan sonra dua etmeli. Neslimizin salihlerden olması önemli ama onların salihliğinden bizim de yararlanmamız daha da önemli ve güzel. Nice dindar evlâtlar vardır anne babalarına hayrı yok onlara dargındır. Yahut anne baba çocuğu doğru yola gelmeden salih davranışlarınadamı olmadan dünyadan göç etmiştir. Duada "evlatlarımız salih olsun onların bu güzelliklerinin bilhassa ahirette bize de yararı olsun" deniyor.

    Beşinci olarak tevbe geliyor. Tevbe kulun Allah'a dönmesi günahı bırakıp O'na itaata yönelmesi günahı için O'ndan af dilemesidir. Kişi insan olması hasebiyle her zaman olduğu gibi anne-baba olurken çocuklarını yetiştirirken de yapması gerekenleri yapmamış yahut eksik yapmış olabilir. Işte tüm bu eksikliklerden dolayı tevbe. Işlediğim günahlarımın affı için tevbe işleme ihtimali olan günahlara düşmeme konusunda Allah'ın yardımı için tevbe.

    Son olarak Müslüman olduğumuzu teyit ve te'kid ediyoruz. O'na teslim olduğumuzu her şeyimizle O'nun olduğumuzu ilan ediyoruz. Zira Müslüman yaşamak kadar Müslüman olarak dünyadan göç etmek de önemlidir. Onun için "canımı iyiler safında Müslüman olarak al beni salihlerin arasına kat!" diye duada bulunmalı bu duaları dilimizden hiç eksik etmemeliyiz.

    Sonraki âyetlerde ise hayırsız evlât ve onun özellikleri anlatılıyor.. Bu âyette hayırlı evlât portresi çizildi ardından hayırsız evlât profili çiziliyor. Karşılaştırmalı olarak iki tip sunularak hayırlı evlât olmaya yönlendiriliyor. Sonuçta her insan birilerinin evlâdıdır. Buna göre her evlât iyi olsa herkes iyi olacaktır. Toplumun iyi olması evlâtların iyi olmasına bağlıdır.
    O hâlde Rabbimizin bize sunduğu bu anlamlı duayı kuşanalım onu dilimizden ve gönlümüzden hiç düşürmeyelim.


    Anne-baba insanın en başta hürmet edeceği kudsî iki varlıktır. Onlara hürmette kusur eden Hakk'a karşı gelmiş sayılır. Onları hırpalayan er-geç
    hırpalanmaya maruz kalır.
    * * *
    İnsan daha küçük bir canlı halinde var olmaya başladığı günden itibaren hep anne-babanın
    omuzlarında ve onlara bâr olarak gelişir. Bu hususta ne peder ve vâlidenin çocuklarına karşı olan
    şefkatlerinin derinliğini tâyine ne de onların
    çektikleri sıkıntıların sınırını tesbite imkân yoktur. Bu itibarla onlara hürmet ve saygı hem bir insanlık borcu hem de bir vazifedir.
    * * *
    Ebeveynin kadrini bilip; onları
    Hakk'ın rahmetine ulaşmaya vesîle sayanlar bu dünyada da öteler ötesinde de en talihlilerdendir. Onların varlıklarını istiskâl edip hayatlarına karşı bıkkınlık gösterenler ise sürüm sürüm olmaya namzet bir kısım uğursuzlardır.
    * * *
    İnsan peder ve vâlidesine karşı hürmeti nisbetinde Yaratıcısına karşı da hürmetkâr sayılır. Onlara hürmeti olmayanın Allah'a (c.c.) da hürmet ve
    saygısı yoktur. Günümüzde ne garip tecellilerdendir ki sâdece Allah'a karşı saygısız olanlar değil O'nu sevdiğini iddia edenler bile anne ve babalarına
    isyandan geri kalmamaktadırlar..!
    * * *
    Evlât anne ve babasına fevkalâde hürmetli
    ve itaatli; onlar da en az onun cismaniyetine
    verdikleri ehemmiyet kadar kalbîve ruhîhayatına da ehemmiyet verip onu bir an evvel en maharetli
    hekimlerin terbiyesine teslim etmelidirler.
    çocuğunun kalb ve rûhunu unutan anne-baba ne câhil böyle bir görgüsüzlüğe kurban giden çocuk ne tâlihsizdir..!
    * * *
    Anne-babanın hukukunu hiçe sayan ve onlara
    isyan eden evlât "insan bozması bir canavar"
    çocuğun mânevîhayatını garanti etme gayretinden mahrum ebeveyn de merhametsiz birer
    gaddardırlar. Ve hele çocuk yolunu bulup
    kanatlandıktan sonra onu felç eden
    anne ve babalar..!




    Doç. Dr. Ali Akpınar
#06.04.2010 21:47 0 0 0