Milli kültürün Önemi - Milli Kültürün Unsurları

Son güncelleme: 01.05.2010 22:21
  • Milli kültür nedir - Ögeleri nelerdir - Milli Kültürün Öğeleri Nelerdir - Milli kültür - Milli Kültürün Öğeleri - Milli Kültür - Milli kültürün Önemi



    Milli kültür, bir millete bir ulusa kimlik kazandıra, diğer uluslar arasındaki farkı ortaya çıkartıp belirleyen, milletin tarihi boyunca oluşan o millete ait maddimillet yapan

    ve manevi değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir milleti gerçek bir o milletin bütünlüğünü sağlayan en önemli unsur milli kültürdür.



    Milli Kültürün Önemli

    Dünyaya şöyle bir bakıldığından milli kültürün önemini anlamak mümkün. Tarihe bakıldığında milli kültüre sahip milletleri her çeşit zorluğa karşı kendilerini varlıklarını koruduklarını görebilirsiniz. Bunun en büyük örneği ise şudur. 2. Dünya savaşından sonra adeta bir enkaz haline gelen fakat kısa sürede mükemmel bir güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örnekleridir.

    Ayrıca Türk milletinin İstiklal savaşında zafer kazandıran şey neydi ? Türk milletinin Atatürk milliyetçiliğiyle beraber tamamlanmış milli kültürü çok sağlamdır. Milli kültür milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim yuvalarında başlar. Eğitim kurumlarında milli ve manevi değerleri öğrenmekte olan gençlerde bu değerlere ne kadar sahip çıkarlarsa o milletin milli birliğ ive bareberliği o kadar kuvvetli olur. Atatürk Bu Konu Hakkında : Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur."

    Milli Kültürün Unsurları Ve Öğeleri

    Dil

    - Din

    - Eğitim

    - Ekonomi

    - Teknoloji

    - Sosyal Kurumlar

    - Örf ve Adetler

    - Değerler ve tutumlar

    - Estetik sanatlar (Grafik ve plastik sanatlar, folklor, müzik, dans, tiyatro)

    - Semboller, Tabular ve Törenler

    Tüm unsurlar burada açıklanmayacaktır. Ancak, bir fikir vermesi bakımından dil ve eğitim unsurları kısaca ele alınacaktır. Dil kültürün aktarılmasında köprü görevi görür ve toplum üyeleri arasında sosyal etkileşimi ve iletişimi sağlar.


    KÜLTÜRÜN UNSURLARI
    Atatürk'ün ortaya koyduğu bu iki mühim tesbit bakımından kültürü meydana getiren unsurları şöyle tasnif etmek mümkündür.
    1 - Genel kültür unsurları: Toplumun yaygın olarak benimsediği temel düşünce sistemi (ideoloji), dil, din, bilim, tarih, entellektüel kültür ve teknoloji, sanat (klasik, çağdaş, halk müziği, mimarî, edebiyat, tiyatro), örfler, adetler, gelenekler, -folklor- hukuk, anlak, devlet anlayışı, devlet yapısı, basın yayın ve kitap, ziraat, ekonomi, askerlik, spor.
    2 - Milli kültür unsurları: Genel kültür unsurlarının toplumlarda, nesilden nesile kalan, toplumun özelliğini oluşturan ve bu özelliği yansıtan şekilleri, "millî kültür unsurları" olarak kabul edilmektedir. Meselâ "dil" bizini için bir genel kültür unsuru, "Türkçe" ise bir millî kültür unsurudur11.
    BOYUTLARI
    Kültür unsurlarını insanî, millî ve milletlerarası olmak üzere üç temel boyutta ele almak gerekir.
    İnsanî boyut; Bu boyutta insan, aile(yapışı), sosyal çevre, eğitim, biyokültürel ve sosyal değerler ile insan ilişkilerine yer verilmektedir.
    Millî Boyut; Bayrak, millet, vatan, dil, din, tarih, örf adet, gelenek, bir milletin üyesi olması inancı gibi hususlar temel değişkenler olarak belirlenmektedir.
    Uluslararası (evrensel) boyut ise bilim, teknoloji, güzel sanatlar, fizikî ve sosyal çevre gibi bütün ülkelerde ortak olan kültür unsurlarını kapsamaktadır12. Millî boyutta ele alınan unsurlar (kavramlar) millî kültürü oluşturmakta ve millî boyutun temel unsuru da "milliyet" olmaktadır. Kısaca "Ben Türküm" diyen bir kişi milliyetinin özüne sahiptir. Ancak bu özün geliştirilmesi, yani şuurlandırılması bayrak, millet, vatan, dil, din, tarih, örf, adet ve gelenekler konusunda eğitilmesine bağlıdır. Çünkü milliyet, kalıtım yoluyla babadan oğula geçmez. Öğrenilir, Doğuştan gelen bir özellik de değildir. Bir milletin üyesi olma inancıdır, O,
    Millî kültür şuuruna ermiş ve "Ben Türküm" diyen kişi, eğer;
    -Ayyıldızlı al bayrak benim bayrağımdır, diyebiliyorsa; diğer bayraklara saygı duymakla birlikte, kendi bayrağına karşı içinde bir sevgi, bir sıcaklık duyabiliyorsa ve nihayet, gerektiğinde bayrağı için severek canını verebiliyorsa "Milliyet-Bayrak-Millî Kültür" bağı kurulmuş demektir.
    - Eğer,
    Türk Milletinin varlığını biliyorsa, bu milletin dünya milletleri içinde saygın bir yeri olduğuna inanıyorsa, kendi milletinin insanına bir ayırma ve kayırma halinde öncelik verebiliyorsa, milleti için fedakarlık yapabiliyorsa; "Milliyet-Millet-Milli Kültür" bağı kurulmuş demektir.
    - Eğer,
    - Atalarınızın kanlarıyla yuğrulmuş bu toprağı "vatan" biliyorsa, havasını, suyunu, toprağını, taşını, çiçeğini, ağacını kendi öz malı olarak görüyor, seviyor ve koruyorsa, gerektiğinde vatanı için ölebiliyorsa; "Milliyet-Vatan, Milli Kültür" bağı kurulmuş demektir.
    - Eğer,
    Kendisini tarihi bir perspektif içinde görüyor; tarihini, örf, adet ve geleneklerini biliyor ve onlara saygı duyabiliyorsa; "Milliyet-Tarih-Gelenek" ilişkisinin anlamına ulaşmış demektir.

    SONUÇ
    Büyük fikir adamlarımızdan Ziya Gökâlp'in herhangi bir cephesiyle ilgili olarak yapılan araştırmalar ve incelemeler esnasında eserlerinin, yazılarının ve hakkında yazılanların taranması sonucunda, O'nun uzun müddet lâyıkı veçhile tanınıp anlaşılamadığı görülmektedir» Bunun sebebini, O'ndan bahsedenlerin, anlamayı sağlayan şartlara kayıtsız davranmış olmalarında bulabiliriz» Bu yüzden Gökâlp, iki türlü talihsizliğe uğramıştır, HKİH anlaşılmaksızın çok sevilmiştir. Sonra yine anlaşılmamakla beraber çok yerilmiştir. Bunda tek cepheliliğin tesiri inkâr götürmez. Ancak tek cephelilikten şikâyet etmekle de iş bitmez. Tek cepheliliğin motifleri hesaba katılmalıdır. Onların başında ideolojik rekabet ve hınçlar gelir. Ziya Gökâlp, siyâsî ihtiras ve hırsların müdahalesinden tecrit olunamadığından ilmî hüviyetinin teşhisi de gecikmelere maruz kalmıştır.
    Nitekim Ziya Gökâlp bizde bünyevî ibtisal (bünye değişikliği) ve tarihî temadi (süreklilik) aksaklığının zararlarını (muhafazakârlık-cezrîlik) radikalizm çekişmesi ve alternatifliği zemininde izah etmiştir. An'ane (görenek = routine) ile örfün (geleneğin) tradition'ın kavram muhtevalarını tahlîl ve mukayese etmiştir. Bu tahlîl ve mukayeselerinde Kur'an-ı Kerîm'in ısrar etmek durumunda olduğu Ma'ruf ve münker nosyonlarından faydalanmıştır13. Şu halde örf kavramının İslâmî kültür özelliğine de önem verilmesi gerekmektedir.
    Gökâlp1in ilmî ve millî değerini muhafaza etmekte olan Türkleşmek, islâmlaşmak, Muasırlaşmak tezinin tefrika edilmiş olduğu " Türk Yurdu1" dergisi başta olmak üzere, İslâm, Ictimaiyyât, İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Hayat, İktisat Fakültesi Dergisi, Kadro, Kopuz, Ocak, gençlik, Gök-Börü, Gündüz, Oluş, Sosyoloji, Şair, Türk Dili, Türkiyyât, Ülkü, Varlık gibi daha bir çok süreli yayında konumuzla ilgili kıymetli incelemeler ve araştırmalar yer almaktadır, Ayrıca Ziya Gökâlp'e hayranlık ve saygısını, medeni cesaret örneği ittihaz olunabilecek tarzda ispat etmiş çeşitli ilim ve fikir adamlarımızın eserlerinin büyük kısmı, birer araştırma mahsulü olarak hedefine ulaşmıştır.
    Bu ilmî toplantı da benzer müsbet çalışmalar yolunda atılmış yeni bir adımdır. 1950 yılından beri Gökâlp'in daha iyi anlaşılmasını hedefleyen nazarî cehitler (çaba, gayret) amelî ve fiilî kadirbilirlik örnekleriyle verimlenmektedir. Ankara'da bir cadde O'nun adını taşımaktadır. D.T.C. Fakültesinde O'na büyük bir salon tahsis edilmiştir. Diyarbakır Lisesi O'nun adıyla anılmaktadır. Doğduğu ev (Diyarbakır'da) kendi adını taşıyan bir müze haline getirilmiştir. Adına keza dernek, enstitü ve akademi gibi tüzel kişiliği hâiz kurumların ihdas ve ihyasına çalışılmaktadır. Bu manevî ve ilmî vefakarlık örneklerine başkalarının eklenerek devam ettirileceğine dâir işaretler görülmektedir.


#01.05.2010 22:21 0 0 0