Şehitlerle ilgili Sözler - Sehit Sözleri - Şehitlerle ilgili Şiirler - Sehitlik ile Ilgili Sözler - Anlamli Sehit Sözleri - Şehitlerle ilgili Sözler Hakkinda - Sehitlerle ilgili güzel sözler - Sehitlik sözleri - şehitlerle ilgili özlü sözler
Vatan ve millet için her şeyini feda eden Harp Malulleri canlı birer abidedir. Onlar için ne yapılsa azdır.Atatürk
Aylardır uyku nedir bilmez bu gözler oğul,
Bir günlükmüş , meğer söylenen sözler,
Bir günlükmüş, ardından toplanan kalabalık,
Bir namazlıkmış meğer saltanatın
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin
Aylardır konuşmaz olmuş, susmuş bu dil oğul,
Nice ana kuzusu şehit oldu, senden sonra,
Nice yürekler yandı, nice ocaklar,
Yine yanan yalnız biz olduk oğul,
Bizse unutulduk
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin
Oğuz Kaçtan
Tüfeği, bayraği tutar elinde
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Süngüsü elinde, hain peşinde
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Kurşun değmiş bedenine tenine
Mayın değmiş ayağına eline
Hainleri sürmüş Irak yönüne
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Aksada gözlerinden, damla yaşlari
Şehit olmuş kendi arkadaşları
Dikilmiş üstüne mezar taşları
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Vücudu boyanmiş al kana
Canım feda olsun demiş vatana
Şehitlik şerbetini içmiş kana kana
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Aglarim şehide, gözyaşım dinmez
Şehidin hayali gözümden gitmez
Üç beş çapulcuya, vatan verilmez
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Kanlı hainleri kimler besliyor ?
Bu vatanı bölmeyi kimler istiyor
Şanli Türk Ordusu hızı kesmiyor
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Türk Ordusu Diyarbakır düzünde
Mehmetçiğim gezer hain peşinde
Mayın parçaları, güzel yüzünde
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
Bakarı der, bakın ahu zarıma
Canım kurban güzel vatanıma
Tanrı`nın rahmeti kahramanıma
Vatan için ölmüş, benim şehidim.
YILMAZ BAKAR
Albayrağa sarılı tabutun önünde
Durmuştu bir imam kıblemizin yönünde
Saf saf oldu insanlar hocanın arkasında
Şehidin resmi vardı herkesin yakasında
Büyük bir boy resimle kortejin önlerinde
Özenle taşınıyor asker ellerinde
Gençliğin baharında henüz yirmi yaşında
Mavi bir bere vardı o tertemiz başında
Tüm cemaat ağlıyordu yaşları sel gibiydi
Esen meltem rüzgarı kara bir yel gibiydi
Seni uğurlarken içimiz yasla doldu
Tüm analar babalar ak saçlarını yoldu
Omuzlarda yükseldin göklere erdi başın
Olmasa da dünyada bir tek taşın
Öteki yaşamında makamın cennet oldu
Sen gidince yurdumun tüm çiçekleri soldu
Benim şehit askerim sen ölmedin asla
Vatanın dağlarına ismin yazıldı kanla
Sana silah çeken el kırılacaktır bir gün
Bu dünyadan edilecektir sürgün
Bunu asla unutma ey kahraman şehit
Her şeyi bilen Tanrı bize olsun ki şahit
Seni toprağa değil yüreğimize gömdük
Yanıyor çiğerimiz sanki ateşe döndük
Celaleddin Alıcı
Emekli Kıdemli Albay
Bir patlama,bir soğuk demir, bir rüzgar sesi,
Tüm hayat bir parmakta, verilmiş son nefesi...
Ay Yıldız nişan olmuş da göğsüne buyurmuş,
Bu yara Mehmet\'imin vatana hediyesi...
Bir patlama,bir soğuk demir, bir rüzgar sesi!
Bu onur, bu gurur, kahramanlık abidesi,
Tarihine yazdığın Türklük'ün efsanesi...
Kanın toprağa ad koymuş da vatan buyurmuş,
Bu ada adanan kanlar bir veda busesi...
Bu onur, bu gurur, kahramanlık abidesi!
Bir kırmızı, bir beyaz, bir millet efsanesi,
Bu Ay, bu Yıldız, bir kahramanlığın simgesi,
Tüm dağları taşları onlara selam durmuş,
Aldığımız her nefes bir şehit hediyesi...
Bir kırmızı, bir beyaz, bir millet efsanesi!
Bir hüzün, bir şeref, doğrulur şehit annesi,
Tabutta aksi belirir görülünce nicesi,
Gökyüzü ağlarmış da yeryüzü can bulurmuş,
Bir anadan duyulunca 'Vatan Sağolsun' sesi...
Bir hüzün, bir şeref, doğrulur şehit annesi!
İlker ÜNLÜ
Hv.Plt.Tğm
Senin kanınla yoğuruldu bu kutsal topraklar Senin kanınla yeşerdi nefes aldığımız bu ağaçlar gözün arkada kalmasın, ey şehidim!
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
çok süpersin leyl-i lal bu durumları anımsatanları takdir ederim benim kim olduğumu biiyorsun zaten asi nin sevgiisi.... teşekkür ederim sana anımsattığın için...
Yine seni özledim.Yine aklım karıştı baba..Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana.
Bugün benim doğum günüm.Şimdi sekiz yaşımdayım.büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba.Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum ama sen göremedin üzgünüm çok üzgünüm baba...Karlı bir kış günüydü.seni bir tabutun içine koymuşlardı.Yine çok yakışıklıydın. Derin bir uykuya dalmıştın.Çağırdım defalarca seslendim sana,cevap vermedin küstüm sonra.Hani söz vermiştin. Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında. Hava çok soğuktu ama babannem ağlarken ''oooyyy ciğerim yanıyor'' diyordu.
İnsanın ciğeri nasıl yanar baba?
Çok büyük bir kalabalık vardı.Herkes ama herkes ağlıyordu.Hep bir ağızdan ''ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ'' diyorlardı.Sen şehitsen ölmüş olamazsın.
Ölmediysen nerdesin baba?
Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu.Sen onu hep göklerde görmek isterdin.''Kutsal sevdam bayrağım'' derdin ya hani. Nedense biraz da kıskandım o zaman seni. Affet baba.Peki neden anlamıyorum hala.
Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü?
Çok karıştı aklım baba.Vatanı kim bölmek ister ki.Bu büyük günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep ''benim dedem Çanakkale'de şehit oldu vatanı kurtarmak için'' derdi ya...O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Hani okula gidince her şeyi öğrenecektim.Bunları neden öğretmiyorlar baba? Bildiğim tek şey var.
O da sen yoksun yanımda.
Annem çok özlüyor seni biliyorum. Babanla gurur duyuyorum diyor. İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?
Biliyor musun baba,benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla. Hem duman da çıkmıyor. Ama içimde bir yer var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor,sızlıyor,sanki kopacakmış gibi oluyor.Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor.Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba.
Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der?
Gel de anlat bana.Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba......
DÜN YİNE ŞEHİDİME AĞLADIM
Dün yine toprağa gencecik fidanların kanı düşmüştü..! Anaların bağırları yanarken, yine vatan sağolsundu...Dün kan toprağa düşerken yine gözlerden yaşlar süzüldü, yine katillere lanetler okundu, beddualar edildi... Anaların ve gelinlerin yüreklerinde ise sızıdan da öte bir şey vardı...Evet, onların yürekleri kanamıştı... kahpe kurşun Civanmertleri şehit ederken, analarının yüreklerinde de görünmeyen kanlar akıtmıştı...Artık anacığın oğlu yoktu zahirde...Hayır -hayır;
Yok olan şehitler değildi aslında... onlar ölmediler şehadet şerbetini içip canları karşılığında Rabb' lerinden cenneti satın aldılar...Ve geride kalanlar... Analar, babalar, yavrucuklar, şehidine döktükleri gözyaşları...
O, Bayrak inmesin, ezan susmasın, vatan bölünmesin diye kurban olmuşdu bu vatana ama devletin ileri gelenleri, o'nu çoktan unutmuştu bile...Uğurlanırken bile sessiz -sessiz ve kimsesiz uğurlanıyordu...
Şimdi ayrılık vakti geldi;ve sen gidiyorsun şehidim...Senin için düzenlenen son görevde sade bir törenle gidiyorsun...Yolcu edenlere bir bak! görüyormusun? üç-beş Rütbeli komutanın, sevenlerin, eşin ,dostun Ve....Annen..! kimleri bekliyordun ki? Vatan- vatan deyip canını verdin;oysa bu ülkenin ileri gelenleri burada bile çiftte standart uyguluyor ve seni görmezlikten geliyor,önemsemiyorlar şehidim..!çünkü sen "jandarma er" din onun güzünde Rabbim "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz bilakis onlar diridirler" ayeti kerimesiyle yücelttiği makamı, Devletin ileri gelenleri küçümsüyor ve anmıyor bile şehidim..! onlar şimdi rütbe uğurluyorlar... hani birlikte düşmüştünüz ya bu toprağa, hani birlikte koruyordunuz ya vatanı...Şehit yoldaşın rütbeliydi şehidim... Belki de son yolculuğuna layık değillerdi de; nasip olamadı seni uğurlamak onlara...
Rütbeli şehidimize güller atıyorlar ,Sözde büyükler son derece soğuk ve taş gibi kaskatı duruyorlar... Siz ilgili kişiler..! sizler bilemezsiniz bir oğlu toprağa vermenin ne demek olduğunu. Ve bir annenin yüreğinin taa derinliklerindeki acısını.. Size göre parsel -parsel sattığınız vatan sağolsun(!) bir yiğit toprağa düşer yerine bir başka yiğit gelir...Sahi siz hiç kanayan yüreğinizi sarsın diye soğuk bir çerçeveli camın içindeki Şehidin resmini öptünüz mü ?
Ya bir bayrağa sarılı tabutu, yada sonrasında kara toprağı kucaklayıp ta; yavrum-yavrum diyerek, avundunuz mu ? Efendiler! Onlar birer yiğittiler...Can'dan, kan'dan bahsediyorum..! şehit olmak herkese nasip olmaz amenna; ama bu gidişe "dur !"demeli...Bu düzen böyle gitmemeli... Yürekler kanıyor,akan kan'dan giden can'dan bahsediyorum!!!Artık Anadolu çocukları ölmesin, artık onların analarını ağlatmayın,yüreklerini kanatmayın!!!
Durdurun bu alçakça ve kahpece saldıran hainleri, işbirlikçileri, artık kesin çözüm arayın,terör belasını güzel yurdum, cennet vatanımdan def edin,yoksa Anadolu insanının,anaların dayanma gücü kalmadı, "yeter artık dur!" deme zamanı geldi, geçiyor....
BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.
Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...
Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.
İşte onun çobanından 10 paraya aldım.
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim.
Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi."
Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür.
Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir.
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu.
Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
"Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım.
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin.
Çantayı al, sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim., bu dünya böyledir.
Fakat sen merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister.
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
ŞEHİDE SESLENİŞ
Aylardır uyku nedir bilmez bu gözler oğul,
Bir günlükmüş , meğer söylenen sözler,
Bir günlükmüş, ardından toplanan kalabalık,
Bir namazlıkmış meğer saltanatın
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin
Aylardır konuşmaz olmuş, susmuş bu dil oğul,
Nice ana kuzusu şehit oldu, senden sonra,
Nice yürekler yandı, nice ocaklar,
Yine yanan yalnız biz olduk oğul,
Bizse unutulduk
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin
Bugün şen şakrak yarın üzüntülü
Rahmet bu gaybın üstü örtülü
Dün dağlarda eşkıya peşinde
Bugün kalmamış eser neşesinde
Binmiş dört inanmışın omzuna
Cevap veriyor meleklerin sorusuna
Sorular ne olursa olsun korkmuyor
Meleklerin yerine geçmiş o soruyor.
Siz Münker-Nekir ben ölmedim ki
Ölüm denilen şey nedir ki sanki
Her şeyi görmek görünmemekse
Bin defa ölürüm Allah ömür verse
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kızkardeşimin gelinligi, şehidimin son örtusü.
Işık lşık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beyen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!
şehitler için sözler - şehitlerle ilgili güzel sözler - dalgalanan türk bayrağı gif
Utanıyorum Şehidim,
Utanıyorum,
Yemekten,
İçmekten,
Senin annen ağlarken
Gülmekten Utanıyorum!
Sanma ki;
Unutuyor,
Unutturuyoruz.
Unutanları barındırmaktan utanıyorum.
SEN; vatan için bizim için şehit olurken,
Seni Görmezden Gelenlerden Utanıyorum.
Ağlama Mehmedim Kanınla sulanan bu toprakta. Elbet bir gün çiçekler açacak renk renk. Ne büyük kahramanlık bu ne Yüce Şahadet.
Allah'ım,
Ben yüzyıllarca senin güzel adını dünyanın en uzak yerlerine ulaştırmak için canlarını bile çekinmeden veren şerefli ve büyük bir milletin torunuyum.
Ben de o dedelerim gibi vatanımı çok seviyorum.
Allah'ım,
Çok çalışıp ülkeme hayırlı, atalarıma layık bir insan olmamı bana nasip et.
Amin