Ben Sustum Sen Söyle Sensizliğimi

Son güncelleme: 25.02.2006 12:04
  • Ey yâr, susuşum sözümü esirgemekten değil.
    Sana değen sözleri çoktan yitirdim; dudağım avare, dilim perişan.

    Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim. Kalbim ayılmıyor ki sana hitap
    edeyim. Kelimelerin sıcağı kaçmış, hece hece küllenmişler; sükût
    lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi. Seni taşa benzettiler. Öyle
    dilsiz, öyle hayatsız, öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil
    midir peki? Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi? Sen değil
    misin kabrimi bekleyen sadık yâr? Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin
    ısrarla adını söyleyen unutulanların? Sen değil misin nice dertlinin
    derdini hiç itirazsız dinleyen?

    Sahiden taş mı kesildin? Oysa, sen sözlere efsûn bağışlayan dudaksın.
    Nefesi boşluğun hapsinden kurtarırsın. (Belki de her ses bir mahpusun
    kırılmış zincirlerinin şakırtısıdır.) Sana değdiği yerde dirilir
    sessizlik. Sana vuruldukça hece hece kanatlanır suskunluk; şiirlerin
    ufkuna yükselir söz, öykülerin kuytularında giyinir. Sen, dağı delen
    Ferhat'sın; söz ki dağı kar gibi eritir de Şirin yâri sımsıcak kucaklar.
    Sen Aslı'ya Kerem'sin; ses ki çatlak dudaklardan sızan kevserdir. Sen
    Kerem'in Aslı'sın; söz ki tek bir hecesi bizi varlığın koynuna saklar;
    "Ol!"sözü hatırına yokluk varlığa yüz bulur.

    Taşın sözü yok mudur ey yâr? Taş dediğin konuşur. Zamanın dudağıdır.
    Çatlaklarından acılar sızar; kuytularında çocuk gülüşleri gibi neşeler
    saklar. Taş dediğin susar. Zamanın dilidir; bir bakışında nice gürültüyü
    susturur; anlamsız telaşları dağıtır, hoyrat koşturmaları durdurur. Kadîm
    zamanlar içinden sızıp gelen bir kan gibidir taş; nabzımızı doldurur.



    Taş zamanla eskimez mi? Sen zamansın, ey yâr, gelir ve gidersin.
    Saatlerin kadranında uslu uslu gezinirsin amma saçlarımı değil sadece
    kemiklerimi dağıtırsın. Usulca sokulursun odama; "tik-tak", sadece
    "tik-tak", eşyalarımı değil sadece beni de benden çalarsın; elbisemi değil
    sadece tenimi de soyarsın. sevdiğimle arama ayrılıklar koyansın. Sen
    çoğaldıkça ben azaldım; seni tükettim derken ben tükendim. Sen zamansın,
    ey yâr, pek kıskançsın.

    Taş kesilmişsin ki sana vefasız dediler. Tanımazmışsın beni. Adımı bile
    anmazmışsın. Güzellikten hiç anlamazmışsın. Mehtabı kucaklayan sen değil
    misin her defasında? Günün ilk ışıkları sana koşmadı mı her sabah? Nice
    surlarda masum bebekleri bekleyen sendin. Nice sütunlarda fısıltılı
    dualara fısıltını ekleyen sensin. Köprülerde kemerlerde yâri yâre
    kavuşturan senin metanetin değil mi? Çeşmelerden serin sulara yol veren
    senin serinliğin değil mi? Dereler boyu suların elinden tutup şarkılar
    söyleyen sen değil misin?

    Aslında kendi taşını dikiyor değil mi insan? Her gün bir önceki günde
    bırakırız bedenimizi. Her yeni günün sabahında eskimiş bedenlerini
    yüklenir gibi insan. Sanki yakamızda çocukluk fotoğrafımızı taşır gibi
    yürürüz yeni zamanlara. Kendi cenazesini kaldırır gibidir insan.
    Baktığımız her yüzün ardında eskimiş yüzler saklıdır. Şimdiki bedenimiz
    daha öncekilerin başını bekleyen konuşkan bir taştır. Ölmüş yanlarımızı
    hatırlatır. Bir taş gibi ağırlaşır gözlerimizin karası. Var-yok arası bir
    titreyişe dönüşür nefesimiz. İki nefes ortasında dikilir taşımız. Taştan
    taşa koşar bakışımız. Hatıralarda saklı, solgun fotoğraflara nakışlı
    yüzler üzerine uzanır gölgesi.

    Sen değilsin; taş benim ey yâr. Kendimi taşımaya mecâlim yok. Kendime
    söyleyecek sözüm yok. Kabrimden kalbine taşınıyorum ey yâr. Suskunluğum
    taş olmaklığımdan. Sözsüzlüğüm sözümü taşa devrettiğim için.



    Bağrımda ağır ve soğuk bir suskunluk...
    Taşıdığım sensin ey yâr.
    Söze sığdıramadığım.
    Ve hiç susturamadığım.
    Ne oldu kalbime?
    Katılaştı, katılaştı.
    Taştan da katılaştı.
    Ağlarsa, taşlar ağlar.
    Ben ağlayamadım; sen ağla...
    Taş değil misin ey yâr?
#24.02.2006 10:55 0 0 0
  • siir cok güzelmis arkadasim...

    "...Aslında kendi taşını dikiyor değil mi insan? Her gün bir önceki günde
    bırakırız bedenimizi. Her yeni günün sabahında eskimiş bedenlerini
    yüklenir gibi insan. Sanki yakamızda çocukluk fotoğrafımızı taşır gibi
    yürürüz yeni zamanlara. Kendi cenazesini kaldırır gibidir insan...."



    ellerine, yüregine saglik ...
#24.02.2006 13:52 0 0 0
  • elıne sağlık
#25.02.2006 12:04 0 0 0