HAMİLELİK İLE İLGİLİ BİLGİLER...

Son güncelleme: 01.03.2006 19:52
  • Hamilelik Belirtileri

    Çoğu kadının hamileliğinin ilk bulgusu görülmeyen adet kanamasıdır. Fakat her kadın düzenli bir adete sahip olmayabilir. Adet kanamaları hastalıklar, mevsimsel değişiklikler, stresten etkilendiği için diğer belirti ve bulgularında görülmesi gerekir. En sık gözlenen belirtiler; ağrılı göğüsler, yorgunluk hissi, mide bulantısı, diğer mide şikayetleri, sık sık idrara çıkma isteği ve karında şişkinlik hissidir.
    Bazı hamilelik belirtileri hamile olma olasılığınızın bulunduğunu, bazıları ise bu olasılığın yüksek olduğunu akla getirir. Hiçbir erken belirti gebeliğin kesin işareti değildir. Aslında hamileliği kesin kanıtlayan ilk belirti bebeğinizin kalp atışlarıdır ki bu da duyarlı Dopler ultrason ile yaklaşık 10-12'' inci haftalar arasında duyulabilir.
#28.02.2006 21:02 0 0 0
  • HAMİLE OLABİLECEĞİNİZİ DÜŞÜNDÜREN İŞARETLER

    Adet kesilmesi Tüm hamileliklerde Yolculuk,yorgunluk,stres,hamilelik
    korkusu,hormonsal sorunlar,aşırı kilo alma ya da verme, doğum kontrol hapını bırakma,emzirme
    Sabah bulantıları Hamile kaldıktan 2-8 hafta sonra Yiyecek zehirlenmesi,gerginlik
    Sık idrara çıkma Genellikle hamile kaldıktan
    6-8 hafta sonra İdrar yolları iltihabı,gerginlik,şeker
    hastalığı
    Sızlayan,ağrıyan,şiş göğüsler Hamile kaldıktan sonraki
    birkaç gün içinde Doğum kontrol hapları,adet günlerinin yaklaşması
    Meme ucu çevresinin koyulaşması ve meme ucu çevresindeki küçük bezlerin kabarması Hamileliğin ilk üç ayı içinde Hormonsal dengesizlik
    Önce göğüslerde sonra karında deri altında pembe mavi çizgiler Hamileliğin ilk üç ayında Hormonsal dengesizlik ya da önceki hamileliğin etkisi
    Yiyeceklere aşırı istek duyma Hamileliğin ilk üç ayı içinde Kötü beslenme,stres,adet günlerinin yaklaşması


    HAMİLE OLACAĞINIZA İLİŞKİN KUVVETLİ İŞARETLER


    Rahim ve rahim ağzının yumuşaması Döllenmeden 2-8 hafta sonra Adet kanamasının gecikmesi
    Rahmin ve karnın genişlemesi 8-12 hafta Tümör ve fibroidler
    Aralıklı ve ağrısız kasılmalar Hamileliğin başında başlar, hamilelik ilerledikçe sıklığı artar Bağırsak kasılmaları
    Bebeğin hareketleri İlk olarak hamileliğin
    16-22. Haftasında fark
    edilir. Bağırsak gaz ya da kasılmaları


    KESİN HAMİLELİK BELİRTİLERİ


    Ultrasonda bebeğin görülmesi Döllenmeden sonraki 46. Haftada
    Bebek kalp atışı 10-20. haftada
    Karında hissedilen bebek hareketi 16. haftadan sonra
#28.02.2006 21:06 0 0 0
  • Hamilelik Testleri


    Adet kesilmesinden sonra gebelik olup olmadığı tespit edilebilir. Erken hamilelik döneminde gelişen plasenta tarafından yapılan HCG (human koryon gonodatropin) annenin kanında ve idrarında bulunmaktadır. Yapılan hamilelik testleride bu hormonun tayinine dayanır.

    Evde yapılan hamilelik testleri

    Evdeki hamilelik test cihazlarının çoğunu eczaneden reçetesiz tayin edebilirsiniz. Eğer vücudunuzda yeterince HCG varsa, test cihazlarında bulunan kimyasal maddeler idrarınızdaki HCG ile reaksiyona girecektir. Testler HCG varlığını farklı yollarla gösterir. Bazıları sıvı içerisinde bir halka oluştururken bazıları da renk değiştirirler. Eğer usulüne uygun kullanılmazlarsa çok kolay yanlış sonuçlara ulaşılabilir. Bundan dolayı cihazlardaki bütün kurallara dikkatle uyulması çok önemlidir. Evde yapılan hamilelik testleri büyük ölçüde doğru olmalarına karşın %100 değillerdir. Yalancı negatif (hamile olduğunuz halde test olmadığınızı gösteriyor) sonuçlar az da olsa oluşabilmektedir. Evde yapılan teste negatif sonuç aldığınız halde hamile kaldığınızı düşünüyorsanız zaman kaybetmeden hemen doktorunuza başvurun. Doktorunuz daha güvenilir testleri size uygulayacaktır.

    Laboratuarda idrar testi

    Tıpkı evde uygulanan test gibi,bu testte idrardaki HCG yi %100 e yakın bir doğrulukla ve hamile kalındıktan sonraki 7-10 gün gibi kısa bir sürede tespit eder.

    Kan testi

    Bu test %100 doğrulukla yapılmaktadır ve hamile kalındıktan sonraki ilk haftada pozitif sonuç verir. Bu testte serum yada kandaki HCG hormon düzeyinin artışı tespit edilir. Yalnız labratuvarda yapılan bu test en kesin sonucu verir.. Ayrıca bu test hamilelik süresinin saptanmasında da yardımcı olur. Bazı durumlarda (erken tespit istendiğinde) idrar testi ile görülmeyen hamileliği kan testi ile görürsünüz
#28.02.2006 21:07 0 0 0
  • Hamile Annenin Beslenmesi

    İçinizde gelişmekte olan küçük bir varlık vardır, ve onun sağlıklı gelişmesi için ağzınıza koyduğunuz her lokma önemlidir. Amerika Harvard üniversitesinde yapılan bir araştırma, bebeğin sağlığının, annenin hamileliği sırasındaki beslenmeyle nasıl yakından ilişkili olduğunu göstermiştir. Araştırmaya alınan kadınlardan diyeti iyi olanların %95inin çok sağlıklı bebekleri olurken, diyetine dikkat etmeyenlerin (genellikle abur cubur ve fast food ile beslenenlerin) %8inin sağlıklı bebekleri, %65inin ölü doğum, prematüre ve doğuştan kusurları olan bebekleri olmuştur.
    Başka çalışmalarda da hamile kadınların yediklerinin veya yemediklerinin bebek üzerine olan etkileri gösterilmiştir. Örneğin döllenmeden hemen önce ve erken hamilelik döneminde folik asit eksikliği, omurilik kanalı kusuru ve damak dudak yarıklığı riskini arttırırken, son üç ayda protein ve kalori eksikliği beyin gelişimini kötü etkiler.Yetersiz ve yalnış besin alımı bebekle ilgili gelişimi geciktirebilir.
    Ayrıca beslenme hamileliğin seyrine; rahat geçmesine, doğuma, duygusal duruma ve doğum sonrası iyileşmeye etki eder. İyi beslenen kadınlarda erken doğum daha azdır, özellikle çinko eksikliği prematüre doğum riskini arttırır.

    Hamileliğiniz boyunca dikkat etmeniz gereken önemli konular şunlardır:

    *Yediğiniz her lokmaya özen göstermek: Her yemekte çatalınızı ağzınıza götürmeden önce "bu yediğim bebeğim için iyi mi? diye bir düşünün, eğer yanıt evet ise çiğneyin. Düşkün olduğunuz tatlılardan ve abur cuburlardan uzak durun.

    *Tüm kaloriler birbirine eşit değildir: 150 kalorilik bir tatlı kurabiyedeki kalori, kepekli undan yapılmış, meyve suyu ile tatlandırılmış diyet kurabiyedeki 150 kaloriye eşit değildir. Bu nedenle aldığınız kalorinin miktarının yanı sıra, niteliğinede özen gösterin.

    *Kendinizi aç bırakırsanız bebeğinizide aç bırakırsınız: Nasıl bebeğinizi doğduktan sonra aç bırakmayı düşünemiyorsanız, anne karnındayken de bunu yapmamalısınız. Bebeğinizin düzenli aralarla düzenli beslenmeye ihtiyacı vardır. Hiç bir zaman öğün atlamayın. Siz aç olmasanızda
    bebeğiniz açtır. Eğer mide yakınmalarınız iştahınızı kapatıyorsa, gereksiniminizi 3 öğün yerine 6 küçük öğün ile karşılayın.

    *Karbonhidrat alımı: Hamilelik sırasında kilo almaktan korkan bazı kadınlar karbonhidratları tamamen diyetlerinden çıkarırlar. Saf ve basit karbonhidratların (beyaz ekmek, pirinç, şeker, kek, kurabiye) besin değeri az ama kalorileri çoktur. Saf olmayan karbonhidrat komplekslerinin ise (kepekli ekmek, kahverengi pirinç, kurufasulye, bezelye ve özellikle kabuğu ile pişirilen patates) gerekli B vitaminleri, mineraller, protein ve lifler açısından gerekli olduğu bir gerçektir. Bunlar bulantı ve kabızlığın kontrol altına alınmasında yardımcı olur ve şişmanlatıcı değillerdir.

    *Tatlılar sorundan başka birşey değillerdir: Hiçbir kalori şekerin verdiği kalori kadar boş değildir. Ayrıca araştırmalar şekerin yalnızca yararsız değil zararlı da olduğunu göstermişlerdir. Şekerin diş çürümesine yol açmasının yanı sıra, şeker ve kalp hastalığı, depresyon ve bazı vakalarda hiperaktivite ile ilişkisinin olduğu düşünülmektedir. Şeker ile ilgili belkide en kötü şey hiçbir besin değeri olmamasıdır. Lezzetli ve besleyici tatlılar için, şeker yerine meyve ve meyve suyu kullanın.

    *İyi besinlerin nereden geldiği bellidir: Pişirdiğiniz yiyecekler konserve ve haşlanıp dondurulmuş ise besleyiciliğinin çoğunu kaybetmiştir. Mevsiminde taze sebze ve meyve, eğer bulunmuyorsa taze dondurulmuş olanları tercih edin. Her gün çiğ sebze ve meyve yemeye çalışın. Sebzeleri ya buharda yada az pişmiş hazırlayarak vitamin ve minerallerin korunmasını sağlayın.

    *Kötü alışkanlıklar iyi bir diyeti sabote edebilir: Yeryüzündeki en iyi doğum öncesi diyet bile eğer anne alkol, tütün ve benzeri maddelerden uzak durmuyorsa, işe yaramaz. Artık alışkanlıklarınızın değişmesinin tam zamanıdır.
#28.02.2006 21:11 0 0 0
  • HAMİLELERİN HERGÜN ALMASI GEREKENLER

    KALORİ
    Hamilelerin iki kişilik yemek yediği doğrudur.Ama akılda tutulması gereken şey bu iki kişiden birinin günlük gereksinimi ortalama 300 kalori olan küçücük bir bebek olduğudur. Bu nedenle ortalama bir kilonuz varsa hamilelik öncesi kilonuzu korumak için fazladan 300 kaloriye ihtiyacınız vardır. Günde fazladan 300 kalori almak, yemek yemeyi sevenlerin hoşuna gidebilir. Ancak durum böyle değildir, yani bu 300 kalori için diyetinize çekici besinler eklemek yerine örneğin bir bardak süt yerine 4 bardak süt (380 kalori) içmelisiniz. Hamilelik sırasında alınan kalorilerin hesaplanmasına karşın siz bunu yapmak zorunda değilsiniz. Bunun yerine haftada bir gün güvenilir bir tartıda tartılarak ilerlemenizi kontrol edebilirsiniz. Kilo alışınız düzgün artıyorsa (2 ve 3. üç aylarda ortalama haftada yarım kilo almalısınız) doğru miktarda kalori alıyorsunuz demektir.

    PROTEİN
    Günde 4 porsiyon alınması gerekir. Proteinler insan hücrelerinin yapıtaşı olan aminoasitlerden oluşur. Anne adayının gerekenden az protein alması, tıpkı az kalori alması gibi düşük doğum ağırlıklı bebek doğumuna neden olmaktadır. Bu nedenle hamileler günde en az 65-75 gram protein almalıdır. Yüksek riskli hamileliklerde önerilen miktar 100 gramdır.

    C VİTAMİNLİ BESİNLER
    Günde 2 porsiyon alınmalıdır.Sizin ve bebeğinizin doku tamiri,yara iyileşmesi ve çeştli metabolik işlemler için C vitaminine ihtiyacı vardır. Bebeğin ayrıca güçlü kemik ve diş gelişimi ve düzgün gelişmesi için C vitamini gerekir. C vitamini suda eriyen vitaminler grubundadır ve vücutta depo edilmez, bu nedenle hergün alınması gerekmektedir. C vitamininden zengin besinler en iyi taze ve pişirilmemiş halde yenir; ışık, ısı ve havaya maruz kalmakla vitaminlerini kaybederler. Bu vitaminin en iyi kaynağı taze sıkılmış portakal suyudur.

    KALSİYUMLU BESİNLER
    Günde 4 porsiyon yenmelidirler. Kalsiyum, kasların, kalp ve sinir sisteminin gelişimi, kan pıhtılaşması ve enzim etkinliği için gereklidir. Yeterince kalsiyum almazsanız kaybedecek olan yalnızca bebeğiniz değildir; bedene kalsiyum girişi yetersizse bebeğininizin kafa kemiği için gereken kalsiyum sizin kemiklerinizden karşılanarak sizi ileride osteoporoza aday kılar. Ayrıca son araştırmalar yüksek miktarda kalsiyum alımının hamileliğe bağlı yüksek tansiyonun önlenmesinde yardımcı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenlerle kalsiyum bakımından zengin besinlerden günde 4 öğün almaya özen gösterin. Eğer günde 4 bardak süt içmek çekici gelmiyorsa, bir kase yoğurt veya bir parça peynir şeklinde alın.

    YEŞİL VE SARI SEBZELER, SARI MEYVELER
    Günde 3 yada daha fazla porsiyon alınmalıdırlar. Bu besinler beta karoten formunda A vitamini içerirler. A vitamini hücre büyümesi (ki bebeğin hücreleri inanılmaz bir hızla büyümektedir), sağlıklı cilt, kemikler ve gözler için gereklidir. Hatta bazı kanser türlerinide önlemektedir. Yeşil yapraklı sebzeler diğer vitamin, mineraller ve kabızlığı önleyen lifleri de içerirler. A vitamini en fazla havuç, ıspanak, kuru kayısı ve şeftalide bulunur.

    TAHIL VE BAKLAGİLLER
    Günde 6-11 porsiyon yenmelidirler. Tahıllar (buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, pirinç ve soya) ve baklagiller (bakla, fasulye, bezelye) bebeğin gelişen bedeni için gereken B vitaminini içerirler. Ayrıca hamilelikte çok önemli olduğu gösterilen çinko, selenyum, magnezyum gibi
    minerallerden zengindirler. Yalnız saf tahıl unlarını hesaba katmayın (beyaz undan yapılan ekmek gibi), bunlar vitamin ve minerallerden yoksundurlar.

    DEMİR YÖNÜNDEN ZENGİN BESİNLER
    Sizin ve gelişen bebeğinizin artan kan hacmi için büyük miktarda demir gerekli olduğundan bu 9 ayda hayatınızın herhangi bir döneminde olmadığı kadar çok demire ihtiyaç duyacaksınız. Demiri mümkün olduğunca diyetinizden sağlamaya çalışın. Demir bakımından zengin besinler kadar C vitamininden zengin besinler yemek de demirin bağırsaklarda emilimini arttıracaktır. Hamilelikte demir ihtiyacını genellikle diyet ile karşılamak zor olduğundan 12. Haftadan itibaren günde 40 mg demir alınmalıdır. Demirin vücuda emilimini arttırmak için genelde C vitamininden zengin bir meyve suyu ile (ama kesinlikle süt veya kahve ile değil) alınması önerilir.

    TUZLU BESİNLER
    Hamile olsun olmasın fazla miktarda tuz ve tuzlu besinler kimse için iyi değildir. Fazla tuz alımı yüksek tansiyon ile yakından ilişkilidir ve bu da hamilelikte potansiyel olarak çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Genel bir kural olarak yemeklere pişirirken değil sofrada tuz atın, böylece miktarını daha iyi ayarlayabilirsiniz.

    SIVILAR
    Günde en az 8 bardak alınmalıdır. Nasılki iki kişi için yiyorsanız içmenizde öyle olacaktır. Beden sıvıları hamilelikte arttığı için sıvı ihtiyacınızda artar. Bebeğimde sıvıya gereksinimi vardır; bedeninin büyük kısmı tıpkı sizinki gibi sıvıdan oluşmuştur. Ayrıca sıvı cildinizi yumuşatır ve kabızlığı azaltır. Sıvı alımınızı gün içine yayın ve bir kerede 2 bardaktan fazla almayın.

    SİZE ÖRNEK BESİNLER

    Proteinli besinler:
    Aşağıda verdiğimiz her gurup bir porsiyona eşittir ve 18-25 gr protein içerir. Daha öncede önerdiğimiz gibi günde 4 porsiyon yani 75-100 gr protein almalısınız.
    1 porsiyon
    " 3 su bardağı az yağlı süt
    " 1.5 kase az yağlı yoğurt
    " 5 yumurta beyazı
    " 100gr ton balığı
    " 100 gr az yağlı peynir
    " 75 gr beyaz tavuk eti
    " 100 gr balık
    " 100 gr yağsız sığır eti

    C vitaminli yiyecekler:
    Hergün en azından iki porsiyon C vitaminli yiyecek yemelisiniz.Vücudunuz bu vitamini depolayamaz bu nedenle gün atlamayınız. Verdiğimiz listedekilerin herbiri bir porsiyon içindir.
    " 2 küçük portakal
    " yarım greyfurt
    " yarım bardak portakal suyu
    " yarım kase çilek
    " 1.5 büyük domates
    " 1 bardak domates suyu
    " 1 kırmızı yada yeşil biber
    " üçte iki kase haşlanmış brokoli
    " üç kase çiğ ıspanak

    Kalsiyum açısından zengin besinler
    Bunlardan günde 4 porsiyon yemelisiniz. Yine listedeki her bir besin 1 porsiyona eşittir.
    " 250 gr yağsız süt
    " 1 bardak lor peyniri
    " 1 kase yağsız yoğurt
    " 180 gr kalsiyum eklenmiş süt
    " 2-3 yemek kaşığı susam
    " 1.5 kase brokoli
    " 10 adet kuru incir

    Yeşil yapraklı ve sarı sebzeler,meyveler
    Günde 3 veya daha fazla porsiyona ihtiyacınız vardır.Her biri 1 porsiyonu karşılar.
    " 1 dilim kavun(küçük bir kavunun 1/8I)
    " 1 büyük şeftali
    " 3/4 kase haşlanmiş brokoli
    " 1 çiğ havuç(küçük)
    " 8-10 büyük yaprak marul
    " 1/4 küçük patates
    " yarım tabak çiğ ıspanak

    Diğer sebze ve meyveler
    Aşağıdakilerden günde en az 2 porsiyon yiyin
    " 1 elma
    " 6-7 kuşkonmaz
    " 1 tabak yeşil fasulye
    " 1 küçük muz
    " 2/3 tabak bürüksel lahanası
    " 2/3 tabak taze kiraz
    " 2/3 kase üzüm
    " 1 tabak taze mantar
    " 1 tabak taze bamya
    " 1 orta armut
    " 1 orta boy patates
    " 1 dilim ananas

    Tahıl ve baklagiller
    Günde 6-11 porsiyon arasında alın. Yine listedekilerin herbiri bir porsiyona eşittir.
    " 1 dilim kepek,çavdar yada yulaf ekmeği
    " 1/2 fincan pişirilmiş kahverengi pirinç
    " 2 yemek kaşığı pişmiş buğday
    " 1/2 tabak bulgur pilavı
    " 1/2 tabak yüksek proteinli makarna
    " 1 küçük mısır ekmeği
    " 1/2 tabak fasulye yada bezelye

    Demir bakımından zengin besinler " sığıreti
    " ciğer
    " istiridye
    " sardalya
    " marul,lahana,şalgam
    " kabak
    " kabuğu ile pişirilmiş patates
    " ıspanak
    " baklagiller
    " soya fasulyesi ve soyalı ürünler
    " kurutulmuş meyveler
#28.02.2006 21:14 0 0 0
  • Doğum Öncesi Tanı Yöntemleri


    Kız mı, erkek mi? Büyükanne gibi sarı saçlı mı, büyükbaba gibi yeşil gözlümü olacak? Babanın sesini mi annenin güzelliğini mi alacak? En önemliside bebeğim sağlıklı olacak mı? Yakın zamanlara dek bu sorular ancak bebek doğduktan sonra cevaplanabilirdi. Bugün ise doğum öncesi tanı yöntemleri ile döllenmeden altı hafta sonrası gibi erken zamanlarda bile yanıtlanabilmektedir.

    Doğum öncesi tanı yöntemleri; çok düşük olan kalıcı riskleri nedeni ile herkese uygun değildir.
    Bu yöntemler için en uygun adaylar:

    " 35 yaş üstündekiler
    " genetik bir hastalığın taşıyıcısı olanlar yada ailesindeböyle bir hastalık öyküsü olanlar
    " doğumsal sakatlığa yol açtığı bilinen kızamıkçık yada toksoplasmosis gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanmış olanlar.
    " Gelişmekte olan bebeklerine zararlı olacağından korkulan bazı madde yada maddelerle döllenmeden sonra karşılaşmış olanlar.
    " Önceden doğumla sonlanmamış hamilelikleri yada doğum kusurları ile doğmuş bebekleri olanlar.

    Şimdi kısaca bu yöntemleri tanıyalım:

    AMNİYOSENTEZ
    Bebeği çevreleyen amniyon sıvısından örnek alarak bebeğin hücrelerini, olası kimyasal maddeleri ve varsa mikrobik durumu incelemektir.

    Uygulandığı durumlar:
    " Anne 35 yaş üstündedir (bu yöntemin %80-90ı ileri yaş gebeliklerde down sendromu riskini belirlemek için yapılır.)
    " Genetik hastalığı, Down sendromlu bir bebeği olan yada aile öyküsü olan hamileliklerde
    " Bebeğin akciğerlerinin olgunluk derecesini belirlemek için (erken doğum yaptırma söz konusu ise)
    " Başka tarama testleri anormal sonuç verdiyse (annede serum alfa feto protein, ultrason, östrojen veya HCG tayini)

    Amniyosentez ikinci üç ayda genellikle 16-18. haftada (en erken 14, en geç 20. haftada) yapılır. 25-35 gün içerisinde incelemeler sonuçlanır. Ayrıca hamileliğin son üç ayında akciğerlerin durumunu belirlemek için yapılır. Amniyosentez lokal anestezi eşliğinde ince bir iğne ile karın üzerinden rahme girilerek yapılır. Ultrason eşliğinde az bir miktar amniyon sıvısı alınır. Ultrason bebeği görüp ona zarar vermemeyi sağlar. Bu işlem 30 dakika kadar sürer. Bu işlem çok riskli olmayıp yüz uygulamadan birinde kadınların hafif vajinal kanama veya akıntısı olmaktadır. Akıntı bir iki gün içerisinde duracaktır ancak böyle durumlarda yatak istirahati ve yakın gözlem önerilir.

    ULTRASON
    Ultrason tekniğinin gelişimi doğum olayını daha kesin bir bilim haline getirdi. Bu teknik; röntgen ışın tehlikesi olmadan ses dalgalarının iç organlardan geçerken bir ekranda görselleşmesine dayanır. Aygıtın ekranı sayesinde bebeğinizi görebilir ve hatta bir fotoğrafını alabilirsiniz. Tabii o fotorafta bebeğinizi bir uzman yardımı olmadan tanımanız zor olabilir. Ultrason şu durumlarda uygulanır:


    " Hamileliğin nasıl gittiğini ve kaçıncı ayında olduğunu belirlemek için
    " Bir anormallikle ilgili olarak ortalamadan fazla risk veya merak varsa
    " 7. Haftadan sonra kesin hamileliği doğrulamak için
    " amniyosentez veya koryonik villus örneklemesi öncesinde bebeğin tam olarak yerini tespit etmek için
    " 14. haftada Dopler aygıtı ile kalp sesi hala alınamadı ise yada 22. haftada hala bebek hareketleri başlamadıysa bebeğin durumunu belirlemek için
    " amniyon sıvısı miktarını ve plasentanın durumunu belirlemek için

    Ultrason 5. haftadan sonra doğuma dek herhangi bir zaman yapılabilir. Karından veya vajinadan yapılabilir. Ağrısız ve risk taşımayan bir işlemdir. Aygıt bebeğin bedeninden geçen ses dalgalarını kayıt eder.

    FETOSKOPİ Işık ve mercekle donatılmış dürbüne benzer ince uzun bir araç,karın ve rahimde yapılan ince bir kesi ile amniyon kesesi içine sokulur, görüldüğü yerde bebeğin fotoğrafı çekilir. Aynı zamanda bu araçla bebeğin kan ve doku örnekleri alınabilir ve amniyosentez ile araştırılamayan bir çok hastalığın tanısı konulabilir. Bununla beraber yüksek riskli bir uygulama olduğundan yaygın kullanılmaz. Hamileliğin 16. haftasından sonra uygulanabilir. %3-%5 bebek kaybına yol açabilir.

    ANNEDE SERUM ALFA-FETA-PROTEİN TARAMASI
    Bebeğin ürettiği bir madde olan alfa feta proteinin kanda yada serumda yüksek bulunması; spina bifida (omurilik kanal açıklığı) yada anensefali (kafa kemiklerinin olmaması) gibi beyin omurilik kanalı olduğunu gösterir. Anormal derecede düşük olması ise Down sendromu yada başka kromozom kusuru riskinin arttığını düşündürür. Bu yalnızca tarama testidir ve anormal bir sonuç geldiğinde sorunun doğruluğunu kanıtlamak için başka testler gerekir.

    Bu test 16-18. haftalarda yapılır. Anneden küçük bir kan örneği alınarak yapılan test bebek ve anne için bir risk taşımaz. Test yalnış pozitif bir sonuç verebilir yani gerçekte sonuç normal iken yüksek yada düşük gelebilir. Buda bize risk olduğunu düşündürebilir. Bu nedenle normal olmayan bir sonuç geldiğinde testin tekrarlanması istenir.

    KORYONİK VİLLUS ÖRNEKLEMESİ (KVÖ)
    Bebek kaynaklı yapılar olan koryonik villuslardan örnek alınır. Amniyosentezin yapılamadığı erken hamileliklerde faydalıdır. Eğer hamilelikte bir şeyler yolunda gitmiyorsa daha erken tanı ve daha erken kürtaj, anne için daha az travmatik olur. Amniyosentezin bize birşeyler gösterdiği dönem (bu hamileliğin en erken 16. haftasına rastlar) gebelik sonlandırılması için geç bir dönemdir. KVÖ; rahim ağzından yada karından bir iğne ile girilerek yapılmaktadır. 10-12. haftalar arasında yapılabilir. Gelişmekte olan bebeğin tam bir genetik yapı tablosunu veren koryonik villüsler bebek kaynaklı yapılardır.
    Ancak uygulamanın yapıldığı bazı tıp merkezlerinde bebekte kol ve bacak kusurlarına yol açtığı, ayrıca amniyosentezden daha fazla düşük riskine sahip olduğu bilinmektedir.
#28.02.2006 21:16 0 0 0
  • Hamilelik Ve Seks


    Hamilelikte seks çiftten çifte değişmekle beraber genelde birinci üç ayda azalma, ikinci üç ayda artma, üçüncü üç aydada yine bir azalma söz konusudur. Hamileliğin ilk döneminde bir azalma olması süpriz değildir. Yorgunluk, bulantı, kusma, göğüslerde hassasiyet ve hormonsal değişimler cinselliği etkiler. İlk üç aylarını rahat geçiren kadınların cinsel istekleri tüm hamilelikte sıklıkla aynı kalır. Her zaman değil ama sıklıkla hamileliğin ikinci üç ayında, çiftler hamileliğe bedensel ve ruhsal olarak alışmış olduklarından cinsel ilgileri artar.

    Doğuma yakın ise ilk zamanlarda olduğundan daha da fazla bir şekilde istek azalır ve nedenleride çok açıktır. Birincisi, karın hacminin artışı hareket etmeyi zorlaştırır. İkincisi, ilerlemiş hamileliğin ağrı ve rahatsızlığı sıcak bir ilerlemeyi engeller. Üçüncüsü ise son dönemlerde bebek ve doğum dışında herhangi bir şeye yoğunlaşmak zordur. Hamilelik sırasında cinsel ilişkinin niçin zorlaştığının anlaşılması, korku ve üzüntülerin azalmasına yardımcı olur. Bu da ilişkinin olmasının (yada olmamasının) daha kolay kabul edilebilir ve daha hoşlanılabilir hale gelmesini sağlar.

    Herşeyden önce, pek çok bedensel değişiklik istek ve cinsel zevkinizi olumlu veya olumsuz yönde etkiler. Eğer olumsuz etmenleri bilirseniz ve onlarla birlikte yaşamayı öğrenirseniz cinsel hayatınıza karışmalarını en aza indirebilirsiniz.

    Bu olumsuz etkiler şunlardır:

    Bulantı ve kusma: Eğer bulantı ve kusmalarınız gece gündüz devam ediyorsa, yalnızca bunların geçmesini beklemelisiniz (sıklıkla ilk üç ayın sonunda kaybolur). Eğer sizi yalnızca belli saatlerde, genelde sabah, rahatsız ediyorsa gevşemeye çalışın ve yemek saatlerinizi ona göre ayarlayın. Kendinizi berbat hissediyorsanız ısrarla çekici görünmeye çalışmayın; çünkü sabah rahatsızlığınız duygusal gerginliğinizle artabilir. Kendinize bu konuda baskı yapmayın, yalnızca rahat olun, geçecektir.

    Yorgunluk: Bu da dördüncü aya kadar mutlaka geçecektir. Geçinceye kadar, kendinizi gece geç vakitlere kadar romantik olmaya zorlamak yerine; eğer uygunsanız eşinizle gündüz kendinizi daha dinç hissettiğinizde birlikte olun.

    Görüntünüzün değişmesi: Hamilelik ilerledikçe kadının görüntüsü ve karnının şişmesi çiftlerden birinin yada ikisininde iştahını kesebilir. Bunun geçici bir durum olduğunu düşünün ve üstünde fazla durmayın.

    Üreme organlarının büyümesi: Hamilelikte hormosal değişikliklere bağlı olarak, kasık bölgesine doğru artmış kan akımı,bazı kadınlarda cinsel beklentiyi arttırabilir. Fakat aynı zamanda, özellikle hamileliğin son dönemlerinde, cinsel doyum sonrası dolgunluğun devam etmesine bağlı olarak, kadının bu işi tam olarak yapamadığını düşünmesine ve cinsellikten daha az zevk almasına neden olabilir. Erkekler içinde bu değişiklikler hazzın artmasına veya (eğer bu dolgunluk organını çok sıkıp sertleşmenin kaybolmasına sebep oluyorsa) azalmasına neden olabilir.

    Memelerde dolgunluk: Bazı çiftler hamilelik boyunca dolu ve gergin göğüslerden hoşlanabilir. Fakat bir kısmında hamileliğin erken döneminde memelerin ağrılı gerginliğine bağlı olarak ilişki acı verebilir. Kesinlikle duyduğunuz rahatsızlığı eşinizle konuşun.

    Vajina salgılarındaki değişiklikler: Bu salgıların miktarı artar ve kıvamı, kokusu, tadı değişir. Bu artmış yağlanma birleşmeyi daha hoş hale getirebilir. Tam tersi kadının vajinasının sürekli ıslak ve kaygan olması eşinin sertleşmesini engelleyebilir.

    Bebeğinize zarar vereceğinizden veya düşük yapmaktan korkmak: Normal bir hamilelikte cinsel birleşme bu etkilerin hiçbirine yol açmayacaktır. Bebek rahim ve amniyon sıvısı içerisinde rahat ve korumalı bir ortamdadır. Ayrıca rahim ağız kısmında oluşan sıvımsı bir tıkaç ile bebek dış ortamdan güvenle korunur.

    Orgazmın düşük yada erken doğuma yol açacağından korkmak: Orgazmdan sonra rahimde kasılmalar olmasına karşın, bu kasılmaların normal bir hamilelikte tehlikesi yoktur. Ancak riskli guruptaysanız size orgazm yasaklanabilir.

    Bebeğinizin izliyor veya farkında olmasından korkmak: Orgazm sonrasında rahimdeki kasılmaların sebep olduğu hafif sallantıdan bebeğinizin hoşlandığını düşünün. O, yaptığınızı ne görebilir nede neler olduğunun farkındadır. Bebeğiniz gerçektende bu olayı hafızasına alamaz. Bebeğinizin hareketleri (birleşme sırasında yavaşlama ve sonrasında tekmeleme, kıvranma ve orgazm sonrası kalp atışlarında hızlanma) yalnızca hormonlara ve rahim hareketlerine bağlı tepkilerdir.

    Karı koca arasındaki ilişkinin değişmesi: Çiftler artık yalnızca sevgili veya birbirine aşık karı koca değil, aynı zamanda anne baba oldukları düşüncesine alişmakta zorluk çekerler. Hatta hala pek çoğumuz böyle bir ilişkinin sonucunda yaşıyor olmamıza karşın kendi ana babamızında seviştiğini bilmekten kaçınırız. Öte yandan bazı çiftler ilişkilerindeki bu yeni boyutu keşfedip, bunuda yeni bir heyecan olarak yatak odalarına taşırlar.

    CİNSEL İLİŞKİNİN SINIRLANMASI GEREKEN ZAMAN

    Sevişmek bebek bekleyen çiftlere çok şey kazandırdığından keşke bütün çiftler bu avantajlardan yararlanabilselerdi. Gerçektende sizin için hem bedensel hem duygusal açıdan iyi yönleri vardır: sizi ve eşinizi birbirinize yakınlaştırır, kasık bölgenizdeki kasların doğum için hazırlanmasına yardımcı olur ve rahatlatır.

    Ne yazık ki yüksek riskli hamileliklerde, bazı dönemler için yada dokuz ay boyunca bile sınırlandırma olabilir. Ne, nasıl güvenlidir ve ne zaman uygun olur, bunu kesinlikle öğrenin. Eğer hekiminiz sınırlandırmalar getiriyorsa nedenini sorun.

    Birleşme aşağıdaki durumlarda muhtemelen kısıtlanacaktır:

    " Herhangi bir anda beklenmeyen bir kanama olması
    " Daha önceki hamileliğin ilk üç ayında düşük yada düşük tehlikesi geçirmesi,şu anda da düşük tehlikesinin bulunması
    " Daha önce ki hamileliğin son 8-12 haftası içerisinde erken doğum, riskli erken doğum deneyiminin olması veya şu anda erken doğum belirtilerinin bulunması
    " Su kesesinin yırtılması
    " Plasenta Previa (anne ile bebek arasındaki bağlantıyı sağlayan dokunun normal yerleşimi yerine rahim üst kısmına yerleşmesi anlamına gelir) olması. Bu durumda ilişki ile plasenta zamanından önce yerinden ayrılıp, kanamaya yol açarak hem anne hemde bebek sağlığını tehdit edebilir.
    " Birden fazla bebek bekleme durumunda son üç ay ilişki yasaklanabilir.

    DAHA ÇOK ZEVK ALMAK

    Güzel ve sürekli evlilikler gibi güzel ve uzun süreli bir cinsel ilişkide bir günde oluşmaz. Sabır, deneyim, anlayış ve sevgiyle gelişirler. Ve bu oluşturduğunuz cinsel ilişkinin şekli hamileliğinizde bedensel ve duygusal değişikliklerden etkilenir.

    İşte size cinsel ilşkinizi güzel bir şekilde sürdürebilmeniz için bir kaç tavsiye:

    " İlişkiniz ister sık ister seyrek olsun öbür etmenlerden etkilenmesine izin vermeyin.
    " Ebeveyn olma duygusunun ilişkiniz üzerinde yaratabileceği gerginliği fark edin ve bu durumun her ikinizinde hissedebileceği cinsel isteğin yoğunluğunu değiştirebileceğini bilin. Her türlü sorunu açıkça konuşun, hiçbir zaman kulak ardı etmeyin.
    " Olumlu düşünün: Sevişmek aynı zamanda bedensel olarakta doğuma iyi bir şekilde hazırlanmanıza yardımcı olacaktır.
    " Beklentileriniz konusunda gerçekçi olun. Bazı kadınlar orgazma ilk kez hamilelikte ulaşmalarına karşın, bir çalışma pek çok kadının hamilelikleri sırasında daha az orgazma ulaştığını saptamıştır.
    " Hamilelik sırasında yeni pozisyonları deneyin. Fakat yeni pozisyonların herbirini denerken kendinize zaman tanıyın. Önce hayal edin sonra uyguladığınızda daha kolay olduğunu göreceksiniz.

    Hamilelikte cinsel ilişkinizin niteliği ve niceliği eskisi gibi değilse bile, hamilelik sırasında bu değişiklikleri anlamak aranızdaki bağı güçlendirecektir.
#28.02.2006 21:19 0 0 0
  • Genç anne adayları için oldukça yararlı bilgiler vermişsiniz biz bayanları önemli bir konuda aydınlattığınız için teşekkürler
#28.02.2006 21:23 0 0 0
  • Anne Adayları Lütfen Dikkat !


    Hamile kadınlar her zaman birşeyleri dert ederler.Soluduğumuz hava kirli mi? İçtiğimiz su temiz mi? Eşimin içtiği sigara yada bu sabah içtiğim kahve bebeğimin sağlığına zarar verebilir mi? Ya dişçide çektirdiğim röntgen?Bu tür kaygılar hamileliği gereksiz yere sinir bozucu hale getirebilir. Ama bilgi; hem bunlardan kurtulmanızı sağlar hem de sağlıklı bir bebeğiniz olma olasılığını arttırır.Hamileliğiniz sırasında bebeğinize zarar vermemek istiyorsanız lütfen aşağıdakilere bir göz atın:
    ALKOL
    Hamileliğimizin ikinci ayına kadar genellikle hamile kalındığından habersiz olduğumuz için;bunu bilmemiz halinde asla yapmayacağımız şeyleri, bilmeden yaparız. Hamilelik süresince fazla içki içmenin bebekte birçok soruna yol açtığı gösterilmiştir.Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annenin aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pekde şaşırtıcı sayılmaz. Alkolü bedenden atmak için gereken süre bebekte annenin iki katıdır. Yani anne hafif çakırkeyifken, bebek sarhoştur.
    Hamilelik boyunca ağır alkol alımı (günde 5-6 kadeh şarap, bira, rakı) ciddi doğum koplikasyonlarının yanı sıra bebekle ilgili alkol sendromunada yol açar. Bu durumda bebek normalden küçüktür ve genellikle zihinsel özürlüdür. Baş, yüz, kollar, bacaklar ve merkezi sinir sisteminde(beyin ve omurilik) bir çok yapı bozukluğu vardır.Ayrıca bu bebeklerde yenidoğan döneminde (doğum sonrası ilk 28 gün) ölüm oranı yüksektir. Bebekte daha sonra çocukluk dönemindede öğrenimsel, davranışsal ve toplumsal uyumla ilgili sorunlar oluşur.
    İçki içmeyi sürdürmenin riski doza bağlıdır,ne kadar çok içerseniz ,bebeğinize vereceğiniz zarar o kadar çok olur. Hamilelikte orta derece alkol tüketimi bile(günde 1-2 kadeh) düşük riskinin artması, düşük doığum ağırlığı ve doğum sırasında komplikasyonlar gibi çeşitli ciddi sorunlara yol açabilir. Çocuklar büyüdüğündede davranışlarını,öğrenme yeteneklerini ve çevrelerine gösterecekleri uyumu etkilemektedir.
    Bazı kadınlar hamilelikleri süresince hafif örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olabilir.Ancak bunun hiçbir garantisi yoktur. Hamilelikte güvenli alkol dozu, eğer varsa bile bilinmemektedir. Eğer gün sonunda yorgunluğunuzu atmak için bir kokteyl almayı veya akşam yemeğinde bir kadeh şarap içmeyi adet haline getirdiyseniz, belkide şimdi bu yaşam biçiminizi değiştirmenin tam sırasıdır. Gevşemek içim içki alıyorsanız müzik, masaj, ılık banyo, spor, okuma gibi başka yöntemleri seçebilirsiniz.

    SİGARA
    Hamilelikten önce içtiğiniz süre ne kadar olursa olsun sigaranın gelişmekte oln bebeğe zarar verdiği konusunda kesin bir kanıt yoktur. Ama hamilelik sirasında içilen sigara kesin ve belgelenmiş hasarlar vermektedir. Sigara hamilelikte düşük ve ölü doğuma sebep olduğu gibi çeştli komplikasyonlarda sigara içen annelerde çok daha sık gözlenmektedir.Bunlar arasında vajinal kanama, anormal plasenta yerleşimi,plasentanın erken ayrılması,erken kese yırtılması ve erken doğumdur.

    Sigaranın en sık rastlanan etkisi ise düşük doğum ağırlığıdır. Sanayileşmiş ülkelerde küçük doğan bebeklerin üçte birinden sigara sorumlu tutulmaktadır.Düşük doğum ağırlığı ise bereberinde artan hastalık ve bebek ölüm riskini getirir.
    Sigaranın başka potansiyel riskleride vardır. Anneleri sigara içen bebeklerde apne (ani soluk almanın durması) olasılığı fazladır. Sigara içmeyen annelerin bebeklerine göre Ani Bebek Ölüm Sendromu iki kat fazladır. Ayrıca genelde sigara içen annelerin bebekleri içmeyenlerinki kadar sağlıklı değildir. Bu bebeklerin büyümelerinin sigara içmeyen annelerin bebeklerinin büyümelerine yetişemediğine,uzun dönemde bedensel ve zihinsel kusurları olduğuna ve hiperaktif olduklarına dair kanıtlar vardır.
    Bir çalışmada hamilelik sırasında ve sonrasında sigara içen annelerin çocuklarının solunum sistemi hastalıklarına daha yatkın olduğu, diğer çocuklara göre daha kısa boylu oldukları ve okul başarılarının daha az olduğu gösterilmiştir. Bütün bu yan etkilere sebep olan karbonmonoksit zehirlenmesi; annenin kanındaki yüksek oranda karbonmonoksitin plasenta yolu ile bebeğe geçmesi ve bebeğin daha az oksijen almasıdır.Sigara içtiğinizde bebeğiniz duman dolu bir rahmin içine hapsedilmiş olur, kalp atışları hızlanır. Hepsinden kötüsü büyüyemez ve gelişemez.
    Haberler hep kötü değildir. Bazı çalışmalar hamileliğin erken döneminde sigara içmeyi bırakan kadınların (4.aydan önce olmalı) bebeğe zarar verme riskini sigara içmeyen annelerle aynı düzeye indirdiğini göstermektedir.Daha erken olması çok daha iyidir ama son ayda bile sigarayı bırakmak, doğum sırasında bebeğe giden oksijen akımını korumaya yardımcı olur.Bazı kadınlar için sigarayı bırakmak hamileliğin erken döneminde ani bir tiksinti geliştiğinden çok kolaydır. Eğer bu kadar şanslı değilseniz, başka yöntemleri hatta hipnozu bile deneyebilirsiniz.

    İnsanların çoğu sigarayı bıraktıklarında yoksunluk belirtileri yaşarlar.Bu belirtiler ve yoğunlukları kişiden kişiye değişir. En sık görülenler sigara için çok şiddetli özlem duymak, sinirlilik, kaygı, huzursuzluk, eller ve ayaklarda uyuşma, baş dönmesi, yorgunluk, uyku ve mide bağırsak bozukluklarıdır. Bazı insanlar ise başlangıçta hem bedensel,hemde zihinsel güçlerinde azalma hissederler. Bütün bunlar geçici durumlardır ve bunları azaltmak için birşeyler yapabilirsiniz. Kahveden kaçının, çünkü sinirliliğinizi arttırabilir. Dinlenin, alıştırma yapın (nikotinden aldığınız uyarının yerini doldurmak için). Zihninizi bir kaç gün dinlenmeye bırakın, zihinsel çaba gerektirmeyen işler yapın, sinemaya yada sigara içmenin yasak olduğu yerlere gidin.Sigarayı bırakmanın kötü etkileri birkaç gün ile birkaç hafta arasında sürer,ama yararı siz ve bebeğiniz için yaşam boyu devam edecektir.

    Sigara içmek yalnız içen kişiyi değil,çevresindeki herkesi etkiler.Buna karnında gelişmekte olan bebeği ile anne adayıda dahildir. Bu nedenle eşiniz,evinizde yaşayanlar yada yan masada çalışan iş arkadaşınız sigara içtiğinde neredeyse sizin içmeniz kadar etkilenecektir. Eğer eşiniz sigarayı bırakmayacağını söylüyorsa,ona en azından evin dışında yadasizden ve bebeğinizden uzakta içmesini söyleyebilirsiniz. Sigarayı bırakması elbette hem kendi sağlığı hemde bebeğin doğduktan sonraki uzun dönem sağlığı için çok daha iyidir. Çalışmalar, annenin yada babanın sigara içmesinin çocuklarında solunum sorunlarına ve akciğer gelişiminde bozulmaya neden olduğunu
    göstermiştir.

    KAFEİN
    Kafein kahve, çay, kola gibi içeceklerde bulunur ve annenin aldığı kafein plasentadan geçerek bebek kan dolaşımına girer. İnsanlar üzerinde ve gelişen bebeğe kafeinin nasıl bir etki yaptığı yada zararı olup olmadığı henüz tam açıklığa kavuşmuş değildir. Ama en son çalışmalardan biri günde 2 fincan kahve eşdeğeri kafeinin düşük riskini iki katına çıkardığını göstermiştir.Anne adaylarının eldeki bilgiler artana kadar kahve içmemeleri daha akıllıca olur.
    Kafeinli kahve, çay yada kolayı bırakmanız için başka ek nedenlerde vardır. Hepsinden önce bunların idrar söktürücü etkiside vardır, anne ve bebek sağlığı için gerekli olan sıvı ve kalsiyumu bedenden uzaklaştırır.Sık idrara çıkma sorununuz varsa, kahve bunu arttıracaktır.

    İkinci olarak, kahve ve çay özellikle krema ve tatlandırıcılarla kullanılıyorsa tıkayıcıdır ve gereksiniminiz olan besinlere karşı iştahınızı tıkayabilir.Kola yalnız tıkayıcı değildir,aynı zamanda bazı kimyasal maddeler ve gereksiz şeker içerir.
    Üçüncüsü kafein hamilelikte normal duygu durumu dalgalanmalarını arttırıp,yeterince dinlenmenizi engelleyebilir.
    Dördüncü olarak kafein sizin ve bebeğinizin ihtiyacı olan demirin emilmesini engelleyebilir.
    Yapılan bazı araştırmalar göstermiştir ki,aşırı kafein tüketimi anormal kalp atımı,hızlı soluk alma, yenidoğanda titremeler ve ileriki yaşamında şeker hastalığı gelişimi ile sonuçlanabilir.

    Kafein alışkanlığınızdan nasıl kurtulursunuz:
    İlk adım bırakmak için bir motivasyonunuz olmasıdır.Bu hamilelikte kolaydır,çünkü amaç sağlıklı bir bebeğiniz olmasıdır. İkinci olarak kafeine niçin düşkün olduğunuzu belirlemeli ve bu ihtiyacınızı gidermek için yerine neler koyabileceğinizi bulmaktır.Eğer kahvenin yada çayın tadını seviyorsanız ve sıcak bir içecek sizi çekiyorsa, kafeini alınmış olanları seçebilirsiniz. Ama en sağlıklısı tüm bunların yerine %100 saf meyve sularını tüketmenizdir.Eğer kafeinin uyarıcılığına gereksiniminiz varsa, daha doğal ve daha uzun etkili uyarıyı alıştırma ve iyi besinlerden,sizi canlandıracak birşey yapmaktan (dans etmek, koşmak, yürüyüş) alabilirsiniz. Kafeini bıraktıktan sonra kuşkusuz bir kaç gün kendinizi kötü hissedeceksiniz ama daha sonra herzamankinden iyi hissedeceksiniz.
    Kafein tiryakilik yapan bir maddedir ve aniden bırakanlarda baş ağrısı, sinirlilik, yorgunluk, uyuşukluk gibi yoksunluk belirtileri olur. Bu nedenle kafeini yavaş yavaş bırakmak daha akıllıca olur. Fincanınızı her gün biraz daha azaltarak,en sonunda hiç içmemeyi başarabilirsiniz.

    Şu önerilere dikkat edin:

    " Kan şekerinizin ve enerji düzeyinizin düşmesine fırsat vermeyin.Protein ve karışık karbonhidratlardan zengin besinleri küçük porsiyonlar halinde ve sık yiyin.
    " Her gün bol egzersiz yapın.
    " Uykunuzu alın.Bu kafeinsiz daha kolay olacaktır.

    X IŞINLARI (RÖNTGEN)
    Hamilelik sırasında çekilen röntgenlerin güvenli olup olmadığı karmaşık bir konudur,ama tanısal amaçlı çekilen bu filmlerin bebeğe zarar vermesi çok nadirdir.Röntgen ışınlarından yayılan radyasyonun zarar verip vermeyeceğini üç etken belirler. Birincisi;radyasyon miktarıdır.Cenin ve bebekte ciddi hasar yalnızca çok yüksek dozlarda (50-250 rad)oluşur.Çağdaş röntgen araçları çok nadir olarak 5 rad dan fazla ışın yaydıkları içingenellikle bir sorun oluşmaz.
    İkinci etken, ışının ne zaman alındığıdır. Çok yüksek dozlarda bile yumurtanın rahme yerleşmesinden önce dokunun etkilenme riski yoktur. Bebeğin organlarının gelişiminin erken dönemlerinde (döllenme sonrası 3-4.haftalar) ve hamilelik boyunca merkezi sinir sisteminin
    zarar görme riski vardır. Ama bu yalnızca yüksek dozlarda gerçekleşir.
    Üçüncü etken ise, rahmin gerçekten ışına maruz kalmasıdır.Günümüzün röntgen cihazları, görmek istenen alanı iyi belirlemekte ve diğer bölgeleri ışından korumaktadır. Röntgen filmlerinin çoğu anenin karın ve kalça bölümüne böylece rahme gelecek ışınları önlemek için kurşun bir levha ile çekilir.Ama karın röntgeninin bile zararlı olma olasılığı 10 rad dan fazla ışık yaymadığı için yoktur.
    Ama tabiki ne kadar küçük olursa olsun gereksiz risk almanında bir mantığı yoktur.Bu nedenle genellikle acil önemi olmayan röntgen çekimlerinin doğumdan sonraya ertelenmesi önerilir. Bebeğin röntgen ışınlarından zarar görme olasılığı düşük olduğu için, anne adayının sağlığı açısından gereken bir röntgeninde çekilmesinden vazgeçilip anne tehlikeye atılmamalıdır.
    Hamilelik sırasında röntgen ışınlarının küçük zararı aşağıdaki kurallara uyularak en aza indirilebilir:

    " Sizden röntgen çektirmenizi isteyen doktora hamile olduğunuzu mutlaka söyleyin.
    " Hamilelik sırasında çok gerekli olmadıkça röntgen çektirmeyin.
    " Yerine daha güvenli bir tanısal işlem kullanılabiliyorsa röntgen çektirmeyin.
    " Eğer röntgen şartsa,ehliyetli ve güvenilir bir merkezde çekilmesine özen gösterin.
    " Teknisyenin uyarılarını dikkatle dinleyip,özellikle çekim sırasında kımıldamamaya dikkat ederek, çekimin yinelenmemesini sağlayın.
    " Hepsinden önemlisi röntgen çektirmeniz gerekiyorsa,zamanınızı olası zararları hakkında kaygılanıp durarak geçirmeyin. Unutmayın ki, emniyet kemerinizi bağlamayı unuttuğunuz durumda bile bebek daha büyük bir tehlike altındadır.

    ŞEKER YERİNE KULLANILAN TATLANDIRICILAR
    Rejimciler için tatsız bir süpriz olacak ama şeker yerine kullanılan tatlandırıcılar kilonun korunmasında nadiren faydalı olurlar. Bu tatlandırıcılarla kilo kontrolü sağlansa bile anne adaylarının bunları kullanırken dikkatli olmaları önerilir. Ne yazık ki, hamilelikte sakkarin kullanımı ile ilgili yeterince araştırma bulunmamaktadır. Hayvan deneyleri, hamilelerin bu maddeyi
    almalarının, yavrularda kanser gelişimine yol açtığını göstermiştir. Tatlandırıcılar insanda plasentayı geçtiği ve bebekteki dokulardan çok yavaş atıldığı için, hamilelik öncesi ve hamilelik süresince sakkarin kullanılmaması akıllıca olur.
    Öte yandan çalışmalar,hamilelik sırasında tatlandırıcı olarak aspartamın (nutrasweet) kullanılmasının zararlı etkisi olmadığını göstermiştir. Hekimlerin çoğu hamilelik sırasında bu tatlandırıcının ılımlı miktarda kullanılmasına izin verebilir. Ama aspartamlı tatlandırıcıların katıldığı pek çok ürünün besin değeri olmadığından hamile kadınların bunları alırken seçici olmasında fayda vardır.
    Hamilelik sırasında en güvenilir tatlılar doğal meyve ve meyve sularıdır.Daha besleyici tatlı ve içecekler yerine midenizi diyet içeceklerle doldurmak size bir fayda sağlamayacaktır.

    EV İÇİ TEHLİKELER

    Ev temizleme ürünleri:
    Bir çok temizlik ürünü yıllardır kullanımda ve temiz evler ile doğumsal kusurlar arasında bir bağlantı henüz kurulamadı.Temizlik maddelerini ara sıra tesadüfen solumanın gelişmekte olan bebeğe zararlı bir etkisi olduğunu henüz hiçbir çalışma gösteremedi.Eğer temizlik ürünlerine maruz kaldıysanız bunun için kaygılanmayın ama hamileliğin kalan süresi boyunca makul ölçüde temizlik yapın.

    Aşağıdaki uyarılara dikkat edin;

    " Ürünün kuvvetli bir kokusu ve dumanı varsa doğrudan solumayın.Havalandırması iyi olan bir yerde kullanın yada hiç kullanmayın.
    " Aerosoller yerine pompalı spreyler kullanın.
    " Hiç bir zaman(hamile değilken bile) klorlu ürünleri amonyaklı olanlarla birleştirmeyin,bu karışım öldürücü dumanlar çıkarabilir.
    " Etiketlerinde zehirli olduğuna ilşkin uyarı bulunan fırın temizleyici ve leke çıkarıcı ürünleri kullanmaktan kaçının.
    " Temizlik yaparken lastik eldivenler kullanın,Bu yalnızca ellerinizi korumakla kalmaz,deriden zehirli kimyasal maddelerin emiliminide engeller.
    " Temizlik yaparken her zaman bulunduğunuz ortamı havalandırmaya özen gösterin.

    Kurşun:
    Son yıllarda kurşunun uzun yıllardır boya parçalarını yutan çocuklarda zeka geriliği yaptığı bilinmektedir. Hamile kadınları ve bebeğide etkilediği keşfedilmiştir. Bu metale fazla miktarda maruz kalmak hamilelerde yüksek tansiyon riskini arttırmakta ve hatta düşük nedeni olmaktadır. Bebekte ciddi davranış sorunları ve nörolojik sorunlardan,küçük doğumsal kusurlara kadar değişen zararlara neden olur.
    Neyse ki kurşuna maruz kalmaktan korunmak, yol açtığı sorunların yanında çok kolaydır. İçme suyu,kurşunun ana kaynağı olduğu için,suyunuzun kurşunsuz olduğundan emin olun.Evinizin boyasıda kurşun içerebileceğinden,herhangi sebeple evinizin boyası kazınıyorsa evden uzak durun. Başka bir kaynak da çini porselen yada çanak çömlekteki kurşunun bulaştığı yiyeceklerdir. Eğer kuşku duyduğunuz antika yada eski bir tabak yada sürahiniz varsa içinde gıda saklamayın.

    Böcek öldürücüler:
    Bazı böcekler sizin için bir tehdit gibi görünsede aslında hamilelik açısından tehlike oluşturmazlar.Ama onları yok etmek için kullandığınız ilaçlar bebeğiniz için daha büyük bir tehlikedir.Bulunduğunuz bölge yeni ilaçlandıysa,koku kaybolana kadar dışarı çıkmayın. Pencerelerinizi kapayın. Eğer apartmanınız ilaçlanıyorsa ve siz bunu erteletemezseniz, kendi evinizin kapı ve pencerelerini sıkıca kapayın.Mutfak dolaplarını sıkıca kapatın ve yemek hazırlanan bölümünün üzerini örtün. Apartmandan bir iki gün uzak durun ve eve döndüğünüzde sık sık pencerelerini açıp havalandırın.
    Mümkünse böceklerle doğal yolla mücadele edin. Kazara böcek ilacına maruz kaldıysanız hemen paniğe kapılmayın. Kısa süre ve dolaylı maruz kalma bebeğinize hemen zarar vermez.Açık havaya çıkın ve derin nefes alıp verin
#28.02.2006 21:28 0 0 0
  • paylaşımlarınız için teşekkürler
#28.02.2006 22:37 0 0 0
  • değerli bilgileriniz için teşekkürler arkadaşım elinize sağlık
#01.03.2006 08:49 0 0 0
  • Paylaşımın için sağol, ellerine sağlık
#01.03.2006 11:55 0 0 0
  • teşekkürler
    noimage
#01.03.2006 17:10 0 0 0
  • paylasımın ıcın tesekkurler abıcım
#01.03.2006 19:52 0 0 0