Başımız döndü, Sonra Sarsıldık, Herkes Kükredi, Hükümet ise Yine Kurusıkı

Son güncelleme: 02.06.2010 08:50
  • İsrail saldırırken kimseye sordu mu? Vururum dedi, vurdu. Türkiye haklı olduğu halde ne yaptı? Sadece şikayet. Peki ne yapmalıydı?

    Geçtiğimiz günler uluslar arası dört büyük baş döndürücü programda çalışmalara katılırken İnsani Yardım Konvoyu haince İsrail'in saldırısına uğradı ve dünya gündemi değişiverdi.

    Aslında çalışmalarına katıldığımız, izlediğimiz ve yayınladığımız uluslar arası programların ilgi alanı da bu saldırı ile birebir örtüşüyor.

    Katıldığımız programlar ile ilgili değerlendirmeler yapacak değilim. Çünkü on gün bu programlardaki gelişmeleri bazen canlı yayınla, bazen röportaj videoları ile devamlı da genişçe tüm gelişmeleri haberlerimizle, fotoğraflarla sizlere aktardık.

    Bu toplantılar 19.Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi, 5. Uluslar arası Müslüman Gençler Kültürel İşbirliği Toplantısı, Uluslar arası Öğretmenler İslam Birliği'nin 2. Kongresi, İstanbul'un Fethi'nin 557. Yıldönümü Fetih Şöleni ve Dünya Müslüman Liderler Zirvesi şeklinde birbiri ardından baş döndürücü bir şekilde tamamlandı.

    Dünyanın dört bir yanından Müslüman toplulukların liderleri ve toplantılarla ilgili kuruluşların başkan ve yöneticilerinden üç yüze yakın katılımcı on gündür çalışma yaptılar.

    Bu toplantılarda, birçok konuda çalışmalar yapıldı, konuşmalar yapıldı, tebliğler sunuldu, müzakereler yapıldı, teklifler yapıldı ve kararlar alındı.

    Benin dikkatimi çeken en önemli ortak kanaat, teklif, çırpınış ve serzeniş: "Toplantı yapmak, konuşmak yeterli değil, icraat önemli. Acelemiz var, çok şeyler yapmamız lazım. Siyonistlerle anlaşma olmaz, müeyyide şarttır."

    Bu arada Sayın Başbakan partisinin grup toplantısında yine kükredi, gürledi ve resti çekti. Ama o kadar. Aynen diğer zamanlarda olduğu gibi, yine herkesi coşturdu, ağlattı, sarstı ve heyecanlandırdı. Nerede ise hadi arkadaşlar dese, her kes gözü kapalı peşinden gidecek ve her şeylerini feda edeceklerdi. Ama ne oldu? Sayın Başbakan sadece konuştu. Zaten hep öyle yapmıyor mu?

    Dünyayı idare eden beynelmilel Siyonizm, ABD ve BATI için aleyhlerine yapılan konuşmaların hiçbir önemi yoktur. Hatta bazen kendileri teşvik ederler veya tavsiye ederler konuşun diye. Ya da pek ses çıkarmazlar konuşulanlara, hatta bazen makul ve mahcup cevaplar verirler. Neden? Çünkü böyle olursa gerçekler gizlenmiş olur, tepkilerin harareti söndürülür. Ama önemli olan yine Siyonizm'in hedefine ulaşması, istediğini yapması ve bir yaptırım ile karşılaşmamasıdır. Yani konuşulacak ama icraat olmayacaktır.

    Hâlbuki böyle durumlarda doğru hareket eden ve kararlı olan devlet adamları, kabadayılık yapmaz. Devlet adamlığının gereği makul açıklamalar yapar, ileri geri konuşmaz, ince siyaset güder, nezaket kurallarını gösterir, asıl işi icraat ile uygulama ile yapar ve sadece sonuç alır.

    Tıpkı Siyonizm'e ve ABD'ye rağmen Kıbrıs Barış Harekâtında olduğu gibi, Çekiç Gücün kaldırılması gibi, D-8'in kurulması gibi, Havuz Sisteminin uygulanması gibi, PKK terörün birden bire durması gibi.
    Yani esip gürleyip milleti büyülerken, açılım diye tehlikeli taviz vermek gibi değil, Diyalog faaliyetleri gibi inançtan taviz vermek gibi değil, orta doğunun lideri derken B.O.P. eş başkanlığı gibi değil, yine kükreyerek ve posta koyarak hiçbir icraat yapmamak gibi değil.

    Yanı kuru sıkı atış değil, on ikiden vuruş sonuç alır. Bedel ödense de. Bedel ödenmeden de büyük işler başarılamaz kolay kolay. Tarih bunlara şahittir.

    Milletimizin bu değerlendirmeleri yapması için iyice şuurlaşması ve gerçekleri öğrenmek için çaba sarf etmesi lazım. Başkasından bekleyip, yanlış yapılanlara kanmaması, kendine mücadeleyi vazife edinmesi lazımdır. Yoksa sonuç alamayız.

    Sayın Başbakan Filistin ve İsrail söz konusu olunca her zaman sert açıklamalar yapıyor.

    Ama hükümet icraat olarak ne yapıyor acaba?

    Bu insani yardım konvoyu yola çıkarken olabilecekler bilinmiyor muydu?

    Tahmin edilmediyse, İsrail yardımcı olmadı mı, açıklama yapıp müdahale ederiz demedi mi?

    Senin ülkenden, senin insanların tehlikeli bir yolculuğa çıkmış, buna izin verdiniz ve engel olmadınız ise, yapılacak şey belli değil midir?

    Onları korumak senin boynunun borcu değil midir?

    Önlerine devletin donanmasından koruma, engel teşkil edemez miydin?

    Hadi onu yapmadın, saldırı ihtimali belli olur olmaz, uluslar arası hukukta çok haklı olarak, denizden, havadan müdahale gösterisinde bulunamaz mıydın?

    Bütün bunlara rağmen saldırırlarsa sen de hakkını kullanıp cevap veremez miydin?

    Hani grup toplantısında dediğiniz gibi Sayın Başbakan." Dostluğu ne kadar kuvvetli ise, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir"

    Bu kadar kuvvetli dostluğa rağmen İsrail'in yaptığı düşmanlık değil de nedir?

    Türkiye'yi kimse test etmeye kalkmasın dediniz. Adamlar saldırdılar, yaraladılar, tutukladılar, ÖLDÜRDÜLER daha ne olsun?

    Bu ülke bir Kardak krizinde silahlı saldırı olmadığı halde sonuç aldı.

    Kıbrıs konusunda dünyaya rest çekti sonuç aldı.
    Türk halkı Başbakanımızdan çok ümitli idi ve çok güveniyordu. Yiğitliği en büyük referansı idi. Ama en önemli konularda en çok hiddetlendiği konularda bir konuşma yapıyor. Millet duvarı delip geçecek neredeyse. Peki, sonra ne oluyor Allah aşkına?

    Peki, Hükümet konvoy giderken bir şey yapmadı, saldırı karşısında ne yapmalı?

    1- Hamasi konuşmaları bırakmalı ve sadece gereği yerde gereği gibi konuşmalıdır.

    Bunu Sayın Davutoğlu Sayın Başbakandan daha iyi yapıyor. Ama icraatın başı o değil ki?

    2-Başkan Obama ile konuşacağım, başbakan bilmem kim ile konuşacağım gibi açıklamalar, ben onlarla konuşabiliyorum bak, ne büyük adamım açıklamasından başka bir şey değildir. Sen kendini anlatmayı bırak, seni davranışların anlatsın der atalarımız. Konuşmayı eylemlerinle yapmalısın. Laflarla kendisinin büyük adam olduğuna insanları inandırma çabası, buna kendinin bile inanmaması anlamına gelir.

    Telefonla görüşülecekse görüşülür. Görüşmeden sonra sonuç alınır. O zaman sizin bir şey anlatmanıza gerek yok, anlatan çok olur.

    3- Saldırı sonrasında öncelikle fiili durum önemlidir, eylem önemlidir. Terörist devlet kimseye şikâyet etti mi gemileri, kimseye durdurun şunları dedi mi, kimseye toplanın da bu durumu müzakere edin dedi mi?
    Ya ne yaptı?

    Gelmeyin dedi, gelirseniz engel olurum dedi, vururum dedi ve vurdu.

    Peki, biz ne dedik?
    Bizi sınamayın, düşmanlığımız şiddetlidir dedik.

    Peki, ne yaptık?
    Her yere şikâyet ettik, derhal toplanın dedik, engelleyin şunları dedik, dedik, dedik.

    Ne yaptık? Hiçbir şey.

    Biz de Kıbrıs çıkartması gibi, kendi kararımızı kendimiz versek de, işimize baksaydık. Gemilerimizi korusaydık, saldırırlarsa cevaplarını verseydik, haklarından gelseydik, sonra da onlar gitseydi şikâyete, kuruluşları toplantıya çağırmaya, nasıl olurdu?

    Yok, biz yapamayız.

    İş öyle dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil!

    Peki, ne konuşuyoruz ve gürlüyoruz öyleyse?

    Sınırsız güç sahibi, kudret ve kuvvet sahibi Yaratıcımız bize "yapamayacağınız şeyi niye söylersiniz" demiyor mu?
    "Allah indinde en beğenilmeyen şey, söylediklerini yapmayanlardır" demiyor mu?

    Allahın yardım ettiğine kimse zarar veremez.
    Allahın engellediğine de kimse sahip çıkamaz.

    İnsanlar sınırlı güç sahibidir.
    Yaratıcı sınırsız güç sahibidir.

    Yardımı hak edenler, bir bakarsınız kendi sınırlı güçlerinin çok üzerinde başarı elde etmişler.

    Tarih ortada.

    En Büyük Gücün yerine başka gücü koyarak, çekinmek yiğit işi değildir.

    Yiğitlik emirde söylendiği gibi, işin en iyisini yapmaktır.

    Vesselam.
    http://www.ajans5.com/haber/20100601/basimiz-dondu-sonra-sarsildik-herkes-kukredi-hukumet-ise-yine-kurusiki.html
#01.06.2010 16:53 0 0 0
  • Başbakan nasil ders verdi dımı aynı "van mınut" gıbı.!

    KATIL ISRAILE bak bıde uluslararası suda KATİL askerlerıne saldıranları yanı canlarını kurtarmaya calısan 630 kısıyı ısraıl yasalarına gore cezalandıracaklarını acıkladı!!!



    Yardımlar yapılan güvenlik araştırmalarının ardından Gazze'ye ulaştırılıyor. İsrail'in bu güvenlik aramaları en fazla bir gün sürüyor, belli malzemeler bomba yapımına katkıda bulunduğu için ulaştırılmıyor ancak şabatta bile İsrail yardım malzemelerini iletiyor, güvenlik araştırmaları resmi tatil olan cuma günü bile yapılıyor.

    Mavi Marmara gemisi ise bu prosedürü takip etmeyip, bir anlamda 'kendi bildiği yolda' ambargoyu delmek için Gazze'ye yanaşmakta ısrar etti.
    Dün saldırıya uğrayan gemiden saat 04:00 civarında Aşdod Limanı'na gitmelerini istedi.

    İsrail'in açık bir reddine ve tehdidine karşı 'Bu sefer bir şey olmaz' ya da 'Korkarlar vuramazlar' diye bile bile gidilebilir mi?
    İsrail'in nasıl bir tavır takınacağı, geçmişte bu gibi durumlarda ne gibi tepkiler vereceği ortadaydı. Yıllardır orantısız güçle kendisini savunan bir devletin bir anda, sadece bir gemi geldi diye tavırlarını değiştirmesini de hiç kimse beklemiyordu.

    Ne yazık ki, bu gemideki insanlar bile bile gittiler ölüme. Aynı gemide kendileri için karar veremeyecek kadar küçük yaşta çocukların da anne-babaları tarafından yolculuğa dahil edildiğini unutmayalım.
    İsrail'in bu gemiye karşı kullandığı orantısız güç asla bu yardım konvoyunun tartışmalı motivasyonunu ortadan kaldırmıyor. Üstelik, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı'nın böylesi bir saldırı ihtimalini bilmemesi, öngörememesi de imkansız.


    İki soru meşrudur:

    - Bu geminin yola çıkmasına seyirci kalanlardan, hatta bilakis destekleyenlerden, uyarmayan ve engellemeyenlerden de hesap sorulması gerekmiyor mu?

    - Tüm uyarılarına, hedefteki ülkenin siciline bakmaksızın törenlerle bu geminin uğurlanmasında hiç mi çarpık taraf yok?

    Bugün önemli olan, İsrail'e haklı olarak tepki vermek kadar Türkiye'nin dış politikasında zaafiyeti, herhangi bir uluslararası dengeyi gözetmeden kendi bildiğini yapma politikasını, kafasına göre kendine rol biçme modelini de masaya yatırmamız gerekiyor.

    Bu soruları yarına, öbür güne, acımız unutulana kadar erteleyemeyiz, bunun hesabını hemen sormalıyız.

    Önce Suriye'yle, şimdi Pakistan'la yani terörü destekleyen ülkelerle vize kaldıran Türkiye'nin yeni dış politikası, yere göğe konulamayan, Kissinger muamelesi yapılan, durmaksızın 'gaza getirilen' Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun adımlarını yeniden düşünmesi gerekmiyor mu?
    20'ye yakın sivilin ölümüne sebep İsrailli askerlerin kurşunları olduğu kadar, o sivilleri törenlerle, onlara kahramanlık payeleri biçerek, diplomasiyi hiçe sayarak sonu belli yolculuğa uğurlayanlardır da.
    Kimse kimseyi kandırmasın, ortada iki başlı bir mesele var:

    İsrail'in orantısız güç kullanımı ve Türkiye'nin hükümet sorunu.


    http://www.aksam.com.tr/2010/06/01/yazar/17654/oray_egin/bu_olumlerin_hesabini_kimden_soracagiz.html
#01.06.2010 17:51 0 0 0
  • Söylemler eyleme dönüşmediği müddetçe keskinkilic_68 kardeşimin açtığı konuda geçtiği şekli ile kurusıkı dan ileriye gitmez
#01.06.2010 22:10 0 0 0
  • Türk Donanması ne işe yarar?

    Bir devletten öte bir terör yapılanmasını, organizasyonunu anımsatan İsrail, dünyanın gözleri önünde yaptı katliamını..

    Yaklaşık 30 ay önce Gazze'de çoluk çocuk demeden katleden İsrail, o günden bu yana aç bıraktığı Gazze'ye insani yardım için dünyanın çeşitli ülkelerinden yola çıkan gemilerde dünyanın gözleri önünde katliam yaptı..

    Gemilerinde ilaç ve gıdadan başka çakı dahi bulunmayan, kadın, kız, çocuk, gazeteci, sanatcı ve yaşlıların bulunduğu gemiye,ağır makinalı silahlı askerlerini çıkardı.

    Üstelik kendisinin olduğunu iddia ettiği karasularına bile gelinmeden.. Uluslar arası deniz sularında yaptı bu katliamı. Özellikle Türkiye bandıralı gemi seçildi ve çoğu Türkiye vatandaşı olmak üzere onlarca kişiyi katletti.. Yetmedi.. Türkiye Cumhuriyeti bandıralı gemiyi alarak limanına götürdü.. Yardım gönüllülerini ne yapacağı henüz belli değil..

    Ben asıl bundan sonrasını merak ediyorum.. Dışişleri Bakanlığı'nın "En ağır şekilde kınıyoruz. İsrail sonuçlarına katlanacaktır" şeklindeki açıklaması bir yana, ben gerçek yaptırımları merak ediyorum.

    Korkum o ki; bu olay da daha önceki pek çok katliam ve saldırıda olduğu gibi, İsrail'in yanına kar kalacak.. Şayet öyle olmasaydı, İsrail bu kadar şımaramaz, kendi karasularında değil, uluslar arası sularda bile bağlantıları keserek gemileri işgal edip katliam yapamazdı..

    İsrail Büyükelçisini çağırıp, nota vermek, kınamak, bunlar artık sıradan ve hiçbir anlamı olamayan şeyler.. Özellikle de İsrail gibi bir örgüt için..

    İsrail ancak kendi kullandığı dilden anlar.. Yani güç ve şiddet önünde diz çöker.. Bunun için de Türkiye devleti, gemisini ele geçiren İsrail'e operasyon dahil her ihtimali ele almalı.. Donanma ve savaş gemilerini Gölcük'te yatırmak yerine, gemi ve vatandaşlarını kurtarmak için kullanmalı.. Bir zamanlar bir onbaşı komutasındaki küçük bir manga askerle huzuru sağladığı bu topraklarda, şimdi bir terör devletinin, kendi gemilerine el koyduran bir devlet ve buna seyirci kalan bir ordu görüntüsü veremez. Bu utanç verici bir durum..

    Somali'li korsanlar için fırkateyn gönderen Türkiye'nin, açıkça korsanlık yapan İsrail'i engellemek için şu ana kadar bir gemi harekete geçirmemesi acziyet kuşkusunu daha da artırmaktadır.

    Kore'ye, Afganistan'a, Lübnan'a NATO'nun hatırı ve çıkarı için giden Türk ordu mensuplarının, Gazze'ye, üstelik de kendi devletinin gemisini, vatandaşlarını kurtarmak için gitmeye yanaşmaması can sıkmıyor değil tabii.

    Bununla kalınamaz elbet. İsrail'le askeri ve sivil anlaşmalar iptal edilmeli, büyükelçileri sınır dışı edilmeli..

    Aksi halde, zaten korsan olarak varlığını sürürden bu devlet kılıflı örgütün, korsanlığı yanına kar kalmış olur ki, bu örgütü daha da şımartacaktır.

    Kaldı ki, yardım gemilerine yapılan baskından dakikalar önce, İskenderun Limanı'ndaki Türk Donanmasına yapılan roket saldırısı da İsrail kuşkusunu artırmaktadır. Çok profesyonelce ve zamanlaması dikkat çeken bu saldırı bir meydan okuma da olabilir..

    Anlaşılıyor ki; daha 60 yıllık bir geçmişi olan korsan devlet İsrail, asırlardır bu coğrafya'da yer alan ve şu an üzerinde oturduğu toprakların tapusunu dahi elinde bulunduran Türkiye'ye kafa tutmakta ve bilek güreşine çıkmaktadır.

    Önümüzdeki günler daha da gerilimli geçeceğe benziyor..

    Mevla, bu saldırıda şehid olanların şefaatini bizden esirgemesin..
#02.06.2010 08:50 0 0 0