Balık avı malzemeleri

Son güncelleme: 28.07.2010 10:50
  • Fırdöndü Nedir?

    Misinanın veya zincirin gamba almaması için aralara konan bir eksene bağlı olarak dönen iki yarım bakladan oluşan sistemdir.En önemli özellikleri yük altında kolaylıkla dönebilmeleridir. Kendi ekseni üzerinde, en küçük güce uyarak dönebilen, iki halkadan ibarettir. Fırdöndüler genellikle paslanmayan sarı madenden yapılırlar. Fırdöndünün halkalarını birisi genel gövdeye baglanırken diğeri balık tutmamızı saglayacak aparata baglanır. Takımı oluşturan elemanların uygun ve usulüne uygun bağlanmaması durumunda takımın gamlanmasına yani bükülüp kıvrılmasına ve kullanılamaz duruma gelmesine neden olur.


    KURŞUNLAR:


    Balıkçılıkta ağırlık olarak kullanılan kurşunların çeşitleri:

    1:agırlık kurşunu
    2:armut kurşun
    3:fırdöndülü kurşun
    4:kıstırma kurşun
    5:klasik kurşun
    6:yaprak kurşun
    7:ag germe kurşun
    8:serpme kurşun
    9:mavruka
    10:sıyırtma kurşunu
    11:gezer kurşun




    OLTA İĞNELERİ:

    Balık avcılığında en önemli konuların biriside olta iğneleridir.Balığın yakalanmasını sağlayan malzeme olarak her balık türünün farklı boyları için uygun iğne seçimi avcılığın basarili olmasında en önemli etkendir.

    İğne seçiminde öncelikle dikkat edilmesi gereken konu kalitedir.Sağlam, paslanmayan, ucu sivri ve düzgün yapılı iğneler seçilmelidir.Piyasada ayni boy ölçüsünde olmakla beraber şekilde pek çok iğne mevcuttur.Ağız kıvrımı ayni olduğu halde sapı uzun-kısa-orta boyda olan çeşitleri vardır.

    Bağlantı yerleri halka seklinde olanların yani sıra kütleştirilmiş olanlarda vardır.Renkleri siyah-beyaz-sari-kahverengi olabilmektedir.Oltanın yapısı ne kadar pürüzsüz ve düzgün ise avcılıkta o kadar işlek olur.Uç kısmin kütleşmesi avcılığın basarisiz olmasını bastan kabul etmek demektir.Bu nedenle pek çok basarili avcı iğne üzerinde en ufak bir tereddüdü olduğunda iğneyi hemen değiştirir. Paslı, ucu çok az kütleşse bile iğneyi hemen atarlar ve yenisini takarlar.Zaten iğne günümüzde oldukça ucuza pazarlanmaktadır.Hele kutu ile 50 - 100 tanesi birden alınır ise çok ucuza gelir.Bu nedenle iğnede en ufak bir paslanma, körelme, eğrilme,kırılma belirtisi olan ve olta üzerinde sır çatlaması görüldüğünde bu iğneler tereddütsüz değiştirilmelidir.

    Balık avı için olta sekli ve numarası seçiminde tecrübeli olmak gerekir. Bu konuda en iyi tedbir avcılığına gidilecek balık konusunda usta bir balıkçıdan bilgi istemektir. Çünkü Uygun bir olta kullanılmadığı sürece avda basarîli olma sansı hemen hemen hiç yoktur veya azdır.

    Olta iğneleri sekil bakımından, her hangi bir şeyin takılmasına ait çengel veya kancalara benzemekteler ise de, gerek çengel gerekse kancadan farklı tarafları vardır.her şeyden önce, bir olta iğnesinin, battığı yerden kolay kolay çıkmaması öngörüldüğü için, uç kısmı çok sivri olmalıdır.ayrıca kanca da iğnenin ters yönde olmak üzere, ikinci bir uç açılmıştır.Buna oltacı deyimi ile " DAMAK " denilmektedir.Damağın, kendisinden beklenen isi görebilmesi için sivri uca şiddetle ihtiyacı vardır.Çünkü sivri uç balığın etine ne kadar çabuk ve fazla girerse , damak, kendisinden beklenen isi, o kadar.İyi başarır.Bu amaç içinde , çok kere olta iğnelerinin uçlarını bileyenlere bile rastlanmıştır.

    Olta iğnesini gereği gibi belirlemek ve tarif edebilmek için bir takim isimlerin ve numaraların bilinmesi gerekmektedir.Örneğin bir olta iğnesinin görevi , balığı yakaladıktan sonra da kaçırmamaktır.Bu amacın en uygun şekilde oluşturulabilmesi için , olta iğneleri üzerinde bazı değişiklikler düşünülmüştür.Bir takim gereksinmeler sebebi ile oluşturulan bu değişiklikler birer numara ile belirlenmektedir.Bu tür numaralandırmaya" KALITE ", iğne iriliklerini belirleyen sayılara da " NUMARA " adi verilmektedir. Bir iğne üzerinde oluşturulan herhangi bir değişiklik, bir kalite numarası alır.
    Böylece iğneleri binlerce türü arasından, kolayca seçmek ve ayırmak mümkün olur.
    Olta iğnelerinin, iriliklerini belirleyen numaralar ise iki bölüme ayrılmaktadır.Birincisi 1 numaranın sağ tarafında kalanlar, ikincisi ise 1 numaranın solunda kalanlardır.Demek ki, iki seri numarası arasında bir merkez nokta vardır.Bu merkez noktayı, bütün iğnelerin bir numarasını taşıyan iriliği oluşturmaktadır.Bir numaradan sağa doğru sıralanan sayılar, iğnedeki küçülmeyi, sola doğru sıralanan sayılarda irileşmeyi gösterir.Ancak her iki sıradaki sayıları söylerken, rakamları birbirine karıştırmamak ve bir deyişle de, İstenilen irilikteki iğneyi belirleyebilmek için, bir numaranın solunda kalan numaraların önüne birer sıfır eklenir.yani bir numara iriliğindeki iğnenin, daha büyüğünü belirlemek için istenilen iğne iriliği numarasının, 1/0, 2/0, 5/0, 7/0, 9/0 .... gibi bir deyim kullanılır.
    Örneğin: satıcıdan, uskumru çaparisi donatmak için "bana uskumru iğnesi ver " denilmez.Denilirse, sanatta bilinçli bir kişi olunmadığı anlaşılır.O zaman isteğin yerini bulması, satıcının insafına bağlı kalır.Ama "bana 1795 kalitenin bir veya iki numarasından " ver , denildiği zaman bir yanlışlık olmaz ve istenilen iğneye büyük bir kolaylık ve rahatlık içinde kavuşma olanağı bulunur.

    Bir olta iğnesini gereği gibi tanıyabilmek için, olta iğnesi üzerindeki isimlerin bilinmesi gerekir.
    Bu isimler sivri uçtan başlamak üzere,
    Sivri uç
    Damak
    Dirsek
    Sap
    Boyun
    Pala ( göz)
    olarak belirtilebilir.
    Bir olta iğnesinin üzerinde, yanda belirtilen altı özellikten biri yoksa, o iğne olumlu bir avlama aracı değildir.Yalnız bazı paragat ve kakıç iğneleri damaksızdır.Bu iğnelerin kullanıldıkları yerler sinirli olduğu için tarifimizin dışında tutuyoruz.
    Olta iğnelerini, özelliklerine göre de aşağıdaki türlere ayırabiliriz.
    Palalı iğneler
    Delikli iğneler
    kertikli iğneler
    Benekli iğneler
    Bu dört iğneden en çok kullanılanı, Palalı iğnelerdir.Bundan sonra delikli, daha sonrada yapma yem hazırlanmasında veya iğneye yumuşsak yem takılması gereksinmesinde kertikli iğneler kullanılır. Benekli iğnelerin kullanımları veya kullanılış yerleri, çok az olduğundan, fazla bir açıklamaya gerek yoktur. Olta iğnelerinin bu görünümlerinden, iki ayrı oluşum içinde daha oldukları görülür.Birincisi düz ve ikincisice çapraz yapıda olanlarıdır.
    Bir herhangi yüzey üzerinde bırakıldığı zaman, bu yüzey üzerinde her noktasından değebilen iğnelere düz, ayni yüzey üzerinde olup sivri ucu havada kalan iğnelere de çapraz iğne adi verilmektedir.

    Düz iğnelerin öncelikle kullanılmaları gereken yerlerde, çapraz iğne kullanmak, şüphesiz ki iyi bir girişim olmaz.Örneğin: levrek paragatları ile sürütme sureti ile kullanılan olta takımları, canlı yem kullanılması gereken takımlarda, çapraz iğne kullanılması, bir bakıma doğru değildir.
    Bazı olta balıkçıları, çapraz iğnelerin, düz iğnelerden daha kullanışlı olduğunu söylerler.Sebep olarak da çapraz iğnelerin düz iğnelere oranla, baliğin ağzına batma şanslarının daha fazla olduğunu savunurlar.çünkü, yem ile birlikte, baliğin ağzına giren çapraz iğnenin sivri ucu daima yukarıda durduğundan, ağızlanan yem balık tarafından tekrar geri atılmak istense bile, iğne ucu ağzın boşluğundaki deriye hemen ilişir ve hafif bir direnme ile de, daha derine batarak kalır.Halbuki ayni durum düz iğneler için düşünülemez.İğne ağız boşluğu içine yatmış olsa bile, direnme anında bulunduğu yere takılacağı yerde , sıyrılıp çıkar diye düşünürler.
    Durum hiç de söylendiği gibi olmamakla beraber, bu derece büyütmeğe de değmez.Böylece olta iğnelerinin kullanıldıkları yerlere göre değerlendirilmeleri gerektiği anlaşılır.
    Oltacı dükkanlarında, kutular dolusu gördüğümüz iğneler, şüphesiz ki birbirlerinin aynisi değildir.Bunların ilk bakışta, irili ufaklı oldukları, ebetteki gözden kaçmamaktadır.Ancak burada değinmek istediğimiz husus, olta iğnelerinin, iri veya ufak oluşları değildir.Onlara biraz dikkatlice bakılacak olursa, birbirlerine uymayan, ayrı özellikler içinde oldukları görülür.Bu özelliklerden bazıları;
    geniş veya uzun saplı,
    Geniş veya dar dirsekli,
    Dirseklerinin yuvarlak veya oval biçimli,
    olmalarıdır.
    Olta iğnelerinin, uzun yada kısa saplı olmaları önemli bir özelliktir.Uzun saplı iğnelerin kullanılmaları gereken yerlerde, kısa saplı iğneleri kullanırsak, ebetteki olumlu bir davranış olmaz. Bilindiği gibi sularımızdaki balık türleri, birbirlerinin ayni değildir.Bilim adamları dünya üzerinde on binden fazla balık türü tespit etmişlerdir.Bunun hiç şüphe götürmez ki, yüzlerce türü de sularımızda yasamaktadır.Her türün kendisine has yasam özelliği ve bu yaşamını sürdürebilmesi içinde kendine has beslenme biçimi vardır.

    Bazı balıklar, besinlerini koparıp parçalamak, bazıları ezip öğütmek, bazıları da olduğu gibi yutmak suretiyle alırlar.Besinlerini koparıp parçalamak suretiyle alan balıklara, balıkçılar, canavar adini vermektedirler.Bunlar hırçın ve yırtıcı olarak yasamışlardır.Isırdıkları yemi bir anda koparıp almak gücüne de sahiptirler.Doğa onları bu isi kolaylıkla becerebilecekleri şekilde yaratmıştır.Bu bölüm içerisine giren balıkların, diş yapıları incelenecek olursa, insana ürperti verebilecek olanlarına bile rastlandığı görülür ki, bu dişler, ustura gibi keskin, kerpeten gibi de kuvvetlidir.
    Avlanmak istenilen balık, dişliler grubunda ise, takıma konulması gereken iğnelerin, uzun saplı olardan seçilmesine gayret edilir.Hatta bazen uzun saplı iğnelerin kullanılması bile, insani tedirgin eder.
    Bu huzursuzluk iğnenin yetmeyeceği inancından gelir.O zaman takıma, çelik tel veya zoka gibi elemanların eklenmesi ön görülür.Diğer yandan öğütücü ve yutucu balıkların avında, bu tür girişimlere gerek yoktur.Çünkü onların diş yapıları, kesip koparma yeteneğinde, değildir ama, bazıları bedenlerden ziyade iğnelerde etkili olabilmektedir.Biçimine getirdikleri takdirde, iğneleri eğip bükebildikleri gibi çöp gibi de kırabilirler.Bu bakımdan, bu türlü balıkların avı öngörüldüğü zaman, kısa saplı, kalın yapılı ve geniş dirsekli iğnelerin seçimine gidilir.
    Dirsekleri oval yapılı iğneler, sadece Mersin paraketelerinde kullanıldıkları için, fazlaca önem vermiyoruz.

    İğne her ne türlü olursa olsun göreceği is ayni olduğu için zorunluluk halinde birinin olmadığı yerde diğerini kullanma olanağının bulunduğu da unutulmamalıdır. Bunlar tek iğnelerin birleştirilmeleri ile oluşturulur. İkili , üçlü dörtlü hatta altılı olanları bile vardır. Çok uçlu iğnelerin kullanılabilecekleri yerler ikiye ayrılır. Birincisi yapma yemlerle kaşıklarda , ikincisi de seğirtme , yüksük ve çarpma gibi elemanlarda kullanılanlardır. Geceleri canlı yem takılmak sureti ile bazı paraketelerde kullanıldıkları ve hatta tatlı sularda gene canlı yem takılmak sureti ile Turna balığı avında kullanılan olta takımlarına bağlandıkları da görülür. IKILI OLTA IGNELERI Üzerinde iki adet sivri ucu bulunan iğnelerdir. Yapma yem oluşturmada kullanılan ikili olta iğnelerinin takılma şansları zayıf sayılmakta olduğundan pek aranmamaktadır. ÜÇLÜ OLTA IGNELERI Üzerinde üç adet sivri ucu bulunan iğnelerdir. Sekil itibari ile ikili iğnelere bir üçüncüsünün eklenmesi ile oluşturulmuştur. Kaşıklar , yapma yemler , seğirtmeler , yüksükler ve çarpmalarda çok kullanılır. DÖRTLÜ OLTA IGNELERI Üzerinde dört adet sivri uç bulunan iğnelerdir. Bunların görecekleri is üçlü olta iğnelerine de gördürülebileceği için fazlaca aranmamaktadır. ALTILI OLTA IGNELERI Üzerinde altı adet sivri ucu bulunan iğnelerdir. Deniz dibine kaçırılan olta takımları veya herhangi bir şeyi taktırıp alma islerinde kullanılır. Çarpmalarda kullanılması da öngörülmekte ise de çarpmalar yasaklanan bir eleman olmaları nedeni ile üzerinde fazlaca durmayı gerekli görmemekteyiz. ÇOK IGNELI KANCALAR Kalamar ve mürekkep balığı avında kullanılan semsiye oltalarda iğne sayısı 1 merkezde 20 ,iki merkezde ise 40 a kadar çakabilmektedir.

    Çarpma: Genellikle balığın çok olduğu yerlerde kullanılan, üç iğneden oluşan ve denizcilikte kullanılan çapaya benzeyen bir malzemedir. Çarpma, tekneden veya dik kıyılardan balığın çok olduğu bölgeye doğru sallandırılır. Balıklar çarpmanın üst kısmından geçerken, çarpma hızla çekilerek balıklar yakalanır.



    MİSİNALAR:


    Misinalar bilhassa son yüzyılda büyük gelişmeler göstermiştir. Bunun sonucunda özellikleri farklı değişik tür misinalar boy göstermiştir. Bunları beş temel grupta toplamak mümkündür.
    Monofilament : Bu tür misinalar standart konvansiyonel naylon misinaları kapsar.

    Naylon ve benzeri karbon zinciri tabanlı materyallerden üretilirler. Bu nedenle saydam ve nispeten sağlam olurlar. Her yönden diğerlerinden daha kötü özelliklere sahiptirler. Ama esneklik olarak en önde gidenler bu türlerdir elbette esnek bir misina istiyorsanız. Bazıları kopmadan önce boyunun %40′ı kadar uzayabilir. Diğer taraftan çok büyük bir avantaja sahiptirler çok ucuzdurlar. Monofilamentin bilhassa sağlamlık yönünden geliştirilmesi ile termal monofilamentler silikon benzeri katkılı olanları vs. üretilmiştir. Bunlar biraz daha pahalı olmalarına rağmen son derece sağlamdırlar. Aynı kalınlıkta iki kata yakın yük kaldırabilirler. Esneklikleri gene fazladır. Ama bilhassa hafıza yönünden standart monofilamentten pek iyi netice vermezler.
    Monofilamentin en zayıf tarafı düğümlere dayanıksız olmasıdır. Bu yüzden çamaşır ipi bağlar gibi alelade değil yükü çeken hattın en az zedeleneceği şekilde bağlantı yapmak gerekir. Bu ise bilhassa çapari düğümlerinde zor bir iştir. Eğer düzgün düğüm atabilseydik 035 beden yerine 020 rahatça kullanabilirdik sanıyorum.
    Bir diğer dezavantaj ise UV ışığa çok hassas olmalarıdır. UV ışık naylon bazlı olan bu misinaların yapısını bozar. Saydamlıkları yavaşça kaybolurken çok kırılgan ve gevrek bir hal alırlar bu yüzden mümkün olduğunca güneş altında tutmamak gerekir. Doğrusu diğer tüm türlerde bir şekilde güneşten etkilenir ama monofilament hemen hepsinden daha fazla
    ABD pazarına yönelik olarak üretilen misinalarda çap belirtilmez yerine test yükü verilir. Bu durumda verilen yük değeri aslında sıradan monofilamentin hangi çapta kaldıracağını gösterir.
    Örgü misinalar: Çok ince bir kaç monofilamentin veya bahsedilen diğer türlerin saç örgüsü gibi örülmesi ile elde edilirler.

    Bu sayede görülebilirlik nispeten azalırken sağlamlık artar. Fiyat ise makul seviyede kalır. Yapıldıkları malzemeye bağlı olsa da esnekliklerinin yüksek olması nedeniyle özellikle çok büyük orkinos ton balığı yada kavgacı balıklar olan yayınlar gibi avlar için en uygun misinalar olurlar.
    Fused misinalar : "Fused" terimi çok yeni bir terim olup henüz Türkçe bir karşılıkla raflara çıkmış değil. Bu yüzden orjinal ingilizce adını kullanmayı daha doğru buluyorum.

    Bu misinalar monofilamentten daha sağlam olan çeşitli fiber ve polimer malzemelerden üretilirler. Ama fiber kalın olursa kırılgan olur. Bunu önlemek üzere çok ince çok çok ince bir sürü fiber bir araya getirilir termal olarak birleştirilerek yapışmadan birbirine sıkıca sarılması sağlanır. Daha sonra da üzerleri plastik PVC ABS gibi bir materyalle sarılarak paketlenir. Bu misinalar son derece sağlamdır. Hafıza özellikleri çok düşüktür. Ama kolayca eskirler. Özellikle etraflarını saran koruyucu kabuk çabucak sıyrılır. Ayrıca saydamlığın avantajlarına sahip değildirler. Fakat iyi bir monofilamentin kalınlığından çok daha düşük bir kalınlıkta daha fazla yüke dayanabilirler. Bu yüzden suya batma havada süzülme gibi konularda son derece iyidirler. Fiyatları ise monofilamente göre çok yüksek olur.
    Fused misinalar farklı fiber türleri ile elde edilebilir. Örneğin örümcek ağının hammaddesi genetik yolla koyunlardan sütleriyle elde edilerek bu işte kullanılabilmektedir. Polyester fiberglass dyneema gibi daha sentetik fiberler de olabilir. Hepsi aynı sağlamlık ve dayanıklılığa sahip değildir. Fakat monofilament ve sıradan örgü misinalarla karşılaştırınca acayip sağlam ve düşük esnekliktedirler.
    Batma demişken çoğu fiberin gravite katsayısı sudan düşüktür. Buda misinanın yüzmesine yolaçar. Bu elbette batma açısından bir dezavantajdır. Ama ucuna taktığınız ağırlığı tutacak bir diğer husus misinanın sürtünmesidir. Daha ince misina daha az sürtünme demek olup kurşunun batmasını kolaylaştırır.
    Dyneema Misinalar: Dyneema Stren marka misinalarla bu piyasaya girmiş sentetik bir fiber türüdür. Temelde kevlara rakip bir şey ararken Japonya'da geliştirilmiş olup çok sağlam dağcı halatları paraşüt ipleri kurşun geçirmez elbiseler gibi uçtaki işlerde kullanılırlar. Dyneema'nın bazı türlerinden de son derece kaliteli misinalar üretilebilir. Bu noktada piyasada standart dyneema veya kevlar lifleriyle micro dyneema'dan (dyneema'nın misina için en elverişli olan türü) üretilmiş misinalar bulunabilir. Hepside son derece sağlamdır. Dyneema lifleri örgü veya fused şeklinde bir araya getirilebilir. Dyneema/Micro Dyneema tabanlı fused misinalar hafızasız olmakla hiç bir şekilde esnememeleriyle bilinirler.
    Dyneema yük dayanımından önce sağlamlığı ile öne çıkar. Sıradan balıkların bu misinayı dişleriyle kesmesi pek mümkün değildir. Böylece lüfer/çinekop levrek turna gibi avlarda çok avantajlı olurlar. Tipik kancaya bağlı çelik tel durumunu bir yere kadar gereksiz hale getirirler. Literatürde bu misinaları kocaman köpekbalıklarının kesemediği yazılıdır. Temel sebep balık ısırınca liflerin yayılıp dişlerinin arasındaki boşlukta kalıyor olmasıdır. Ancak piranha gibi sık ve çok keskin dişlere sahip balıklar bu misinaları bazen kesebilirler. Müren levrek lüfer hani turna gibi bizim sahamıza giren balıkların bu misinaları kesmeleri pek mümkün değildir. Kendi tecrübelerimden maket bıçağının bunu keserken köreldiğini ancak yan keski veya iyi çelikten bir bıçak ile kesmenin mantıklı olduğunu biliyorum.
    Daha çok örgü şeklinde kullanılan standart dyneema'lar ise daha sağlam olmalarına karşın çok yumuşak olmalarıyla öne çıkarlar. Yumuşak olmak toplarken atarken vs. daha fazla dikkat gerektirir. Çok kolay düğüm olabilirler. Ama esneyip hafıza sahibi olmadıkları için biraz uğraşıp düğümler açılabilir. O kadar ki igneden misinayı sökmeniz mümkündür. Ama bunu ancak bir dikiş iğnesi vs. marifetiyle halkaları açarak yapabilirsiniz. Sökülen misina sanki hiç düğümlenmemiş gibi olur. Dyneema grimsi beyaz bir renge sahiptir. Buda suda kolay görünmeye vasıla olur. Bu yüzden fosforlu yeşil gri pembe gibi renklere boyanırlar. Ama dyneema boyayı pek iyi tutmaz ve bir süre sonra kendi rengine döner. Kaliteli dyneema misinaları diğerlerinden ayıran etkenlerden biride bu renk tutma konusudur. Bu belki bir avantajda olabilir misinayı permanent kalemle boyayarak farklı renge dönüştürebilirsiniz örneğin.
    Florokarbon Misinalar : Bu malzemenin kırılma indisi suya yakındır. Üstelik suyu hiç bir şekilde emmez üzerinde mikroçatlaklar oluşmaz. Bu özelliklerle suyun içinde görünmez olurlar. Haa %100 denemez ama eğer burada bir misina var mı diye aramıyorsanız onu görmeniz farketmeniz nerdeyse imkansızdır. Bazı türler suyun dışında farklı bir polarizasyon şeması gösterir ve nerdeyse parlar. Böylece suyun dışında nerdeyse burdayım diye bağırıp çok iyi görünürken su içinde görünmez olan misinalar elde edilir. Bilhassa ürkek balıklar olan yalnız gezen balıklar turna levrek gibi avlar için ideal misinalardır. Esneklikleri düşüktür. Dayanıklıkları ise sıradan monofilamentlere göre daha yüksek olmasına rağmen dyneema gibi süper misinalardan çok daha düşüktür. Bu özellikleri ile benim görüşüme göre şok çekici ve iğnelerin takıldığı ana takım için ideal misinalardır. Özellikle yoğunluğunun (=ağırlığı) yüksek olması batmasını hızlandırır ve kurşunun daha efektif olmasını sağlar. Fiyatları ise beklenebileceği üzere yüksektir ama çok pahalı denecek kadar fazla da değildir.




    Makinalar:




    Balıkçılık tarihinde ilk makara kullanımını Thomas Barkerin " The Art of Angling " ( Olta Balıkçılığı Sanatı ) adlı kitabında,1651 yılında Batıda kullanıldığını ve 60 cm.lik bir kamışa bağlanan basit bir makaradan ibaret olduğunu, ayrıca Oryantal resimlerde çinli balıkçıların 12.yüzyılda oltalarında makara kullandıkları betimlemelerinin var olduğunu ve o ana kadar bilinen en eski betimlemenin İsadan sonra 1195 yılına ait olduğunu yazmıştır .

    1800 lü yıllara kadar makaralar sadece olta iplerinin basitce toplanmak için sarıldığı bir araç olarak kullanılırken, 19.yüzyıldan sonra hızlı bir gelişme sürecine girip günümüze kadar çok gelişmiş modelleri ortaya çıkmıştır.

    Olta makinalarının ortak özelliği, olta ipini tutma ve çekme yeteneğine dayanır. Çalışma prensiplerine bağlı olarak, Savurma ve Sürütme makinalar olarak iki sınıfa ayırırız. Bu iki sınıf arasındaki ayırım, makinaların teknik olarak çalışma sistemlerindeki farklılıktır.

    Savurma Makinalar ( Spinning ): Bunlar bildiğimiz makina türü olup ileri-geri hareket eden ve sarma teli vasıtası ile olta ipini dolaylı yoldan makaraya saran makina türüdür.

    Çıkrık Makinalar ( Conventional veya Level Wind ): Klasik makinalar olarak bilinen bu tip makinalar çoğunlukla sürütme tekniğindeki avlanmalarda kullanılıp, günümüzdeki gelişmiş modelleri sayesinde ağırlıklı olarakta büyük avlar için tercih edilen makina türüdür.Çalışma prensibi,makaranın olta ipini bir mil üstünde kendi ekseninde dönerek doğrudan sarmasıdır.

    Her iki sınıfında avlanma şartlarına göre bir çok ortak ve farklı teknik özelliğe sahip olanları yine aynı sınıflandırma içinde ayrıca değerlendirilir.

    Makina seçiminde ilk bakılması gereken teknik veriler, avlanma konumu ( yer ) ve tekniği düşünülerek yapılmalıdır.

    1-Çekme oranı ( Makina kolunun bir tur döndürülmesi karşılığı kaç tur makaraya sarım yapabilme yeteneğ i).

    2-bir makaranın kapasitesi ( kaç metre olta ipi sarılabildiği ).

    3-Çekebildiği ağırlık ve avın direnişi ile frenleme kolu üstünde oluşan baskının verdiği salınım ( kaloma ) ayar yeteneklerinin gücü.

    Bu üç temel değerin yanında vites,bilye,gövde alaşım, elektrik motorlu, dişli...vs. değerlerin farklılığı ayrıca extra tercih sebebi olur.

    *Vites Devrini düşürdükce çekme kuvvet yeteneği artar, devrini yükselttikce çekmede hız yeteneği artar.

    *Hızlı makinalar hafif avlarda, Yavaş makinalar ağır avlarda.
#28.07.2010 10:50 0 0 0