Ahmed Han I

Son güncelleme: 22.08.2010 14:24
  • Ahmed Han I

    Osmanlı padişahlarının on dördüncüsü, İslam halifelerinin yetmiş dokuzuncusu Sultan üçüncü Mehmed Hanın oğlu olup, 1590’da Manisa’da Handan Sultandan doğdu Şehzadeliğinde zamanın ileri gelen alimlerinden Aydınlı Mustafa Efendi eğitim ve öğretimi ile vazifelendirildi Ayrıca Hocazade Ahmed ve Es’ad Efendiden ders alan şehzade Ahmed, babasının vefatı üzerine 1603’te henüz 14 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti Sultan Birinci Ahmed Han tahta geçtiğinde, Osmanlı Devleti doğuda İran, batıda ise Avusturya ile harp halindeydi Ahmed Han, Avusturya cephesi serdarlığına Sokulluzade Lala Mehmed Paşayı, İran cephesi serdarlığına ise Çağalazade Sinan Paşayı tayin etti Lala Mehmed Paşa, Peşte ve Vaç kalelerini 1604’te ele geçirdikten sonra, 1605 senesi Ağustos ayında Estergon Kalesini kuşattı Otuz beş gün süren muhasaradan sonra kale fethedilerek on seneden beri süren Alman işgaline son verildi Bu zaferden sonra Uyvar, Weszgrim, Polata kaleleri Türklerin eline geçti Bu sırada Tiryaki Hasan Paşayı serdar vekili olarak bırakıp İstanbul’a dönen Lala Mehmed Paşa vefat etti (1606) Avusturya, savaşı kaybettiğini anladığından, sulh istedi Budin’de sulh müzakeresi yapıldı ve görüşmeler neticesinde Zitvatorok antlaşması imzalandı (11 Kasım 1606) Bu anlaşmaya göre, Kanije, Estergon, Eğri kaleleri Osmanlı Devletinde kalacak ve Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere 200 bin kara kuruş ödeyecekti

    İran cephesine serdar tayin edilen Cağalazade Sinan Paşa ise, kış mevsiminin yaklaşması üzerine Kars’ta kaldı 1605 Ağustos’unda, Azerbaycan’ı geri almak için Tebriz üzerine yürüdü ise de, Urmiye Meydan Muharebesinde Şah’ın ordusuna mağlub oldu Üzüntüsünden ölen Cağalazade’nin yerine Ferhat Paşa, serdar tayin edildi Diğer taraftan Safevi ordusu, Gence (1606) ve Şamahı’yı (1607) alıp Kür Irmağını aştı Şirvan’ın önemli kısmını ele geçirdi Şah’ın daha ileri gitmemesi üzerine savaş durgunluk devresine girdi

    Sultan Ahmed Han, Avusturya Savaşının sona ermesi ve İran cephesinde olayların durgunluk devresine girmesinden sonra iç meselelerin halli için harekete geçtiAnadolu’da ortalığı birbirine katan Celali eşkıyalarına karşı, sadarete getirdiği Kuyucu Murad Paşa ile Tiryaki Hasan Paşayı vazifelendirdi Kuyucu Murad Paşa uyguladığı siyaset neticesinde, eşkıyaları birbirine düşürerek teker teker ortadan kaldırmayı başardı Üç sene süren temizleme faaliyeti neticesinde Canbolatoğlu, Kalenderoğlu, Tavil ile kardeşi Me’mun, Muslu Çavuş ve Yusuf Paşa, ayrıca şekavet yapan kırk sekiz çete kuvvetlerinden tamamı tesirsiz hale getirildi İsyanlar bastırıldıktan sonra Sultan Ahmed Han, köylünün yerlerine dönmesi ve ticaret sahiplerine kolaylık gösterilmesi için eyaletlere tavsiye yollu fermanlar gönderdi Ayrıca “Adaletname” adı ile Anadolu’daki bütün fenalıkları, Celaliliği doğuran sebepleri ve halkın ızdırabını dile getiren bir ferman çıkardı

    Bu sırada Safeviler Osmanlı hudut kalelerine saldırıda bulunuyordu Bu sebeple Sultan Ahmed Han, 1610’da sadrazam Kuyucu Murad Paşayı İran üzerine serdar tayin etti Murad Paşa, Erzurum’a geldiği sırada Şah, Kanuni devrinde imzalanan Amasya Antlaşması üzerinden barış istedi Kuyucu Murad Paşa, Şah’ın bulunduğu Tebriz üzerine gitti Şehrin dışında 5 gün süren savaşta iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamadı Kışı geçirmek için Diyarbakır’a çekilen Murad Paşa buradayken rahatsızlanarak vefat etti (581611) Yerine Diyarbakır beylerbeyi vezir Nasuh Paşa getirildi Nasuh Paşa, İranlılarla Osmanlı Devletine yılda 200 yük ipek vermeleri ve işgal ettikleri topraklardan çıkmaları şartıyla bir antlaşma yaptı (1611)

    Sultan birinci Ahmed Han donanmanın güçlenmesine de önem verdi Yeni kadırgalar yaptırarak donanmanın mevcudunu arttırdı Kaptan-ı derya Halil Paşa, Akdeniz’in güvenliği için Malta ve Floransa korsanlarıyla başarılı savaşlar yaptı

    Sultan Ahmed Han 1617 senesinde rahatsızlanarak daha yirmi sekiz yaşındayken vefat etti Cenazesinin yıkanması için hocası Aziz Mahmud Hüdai hazretleri davet edildi Ancak o; “Sultanımı çok severdim Şimdi dayanamam İhtiyarlığım sebebiyle beni mazur görün” buyurdu Talebelerinden Şaban Dede’yi gönderdi Cenaze namazından sonra nâşı kendi ismi ile anılan Sultan Ahmed Camiinin yanındaki türbeye defnedildi

    Ahmed Han, akıllı, zeki, münevver, hamiyetli, azimkar bir padişahtı Çocuk sayılabilecek bir yaşta tahta çıkar çıkmaz devlet işlerini hemen kavrayarak, takipte çok titizlik gösterdi Gayet kuvvetli, çok iyi binici ve atıcı, avcı ve silahşördü Dindarlığı ve insanlara merhameti ile tanınan Sultan Ahmed Han, memleketin imarı için çok çalıştı Bilhassa Mekke ve Medine’ye pek çok hayırlı hizmetler yaptı O zamana kadar Mısır’da dokunan Kâbe’nin örtülerini İstanbul’da dokuttu İstanbul’da yaptırdığı hayırlı hizmetlerinin başında bugün yerli ve yabancı herkesin hayran kaldığı kendi ismiyle bilinen Sultan Ahmed Camii gelir

    Edebi kültürü çok yüksekti Birçok Osmanlı padişahı gibi Birinci Ahmed Han da iyi bir şairdi Şiirlerinde Bahtî ve Ahmedî mahlasını kullanırdı

    Şu satırlar onun dine bağlılığının ifadesidir:

    N’ola tacum gibi başumda götürsem daim
    Kademi resmini ol hazret-i Şah-ı resulün
    Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
    Ahmeda durma yüzün sür kademine o gülün
#22.08.2010 14:24 0 0 0