Çocuklarımız bizim endeğerli varlıklarmız öyleki artık allah sevgisini bile unuturacak seviyeye geldi onlara hiç bişey diyemeyis çünkü kırılmalarına imkan vermek istemeyis herşey çok güzel ellbetteki kırılmalarına imkan vermiyeces çünkü onlar bize yüce rabimizin bir hediyesi ve emanetidir peki hediyesi olarak kabul edipde neden emanetine hiyanet ediyorus gelişimlerinde onlara farkına varmadan öyle büyük yanlışlıkların içine sürükleniyorki farkın varıldığında zamanın çok geç olduğu anlaşılıyor beni izlenimlerimde yanlışlıklarımız
1 - her istedikleri anında yerine getiriliyor ve zaman geçiyor istekleri yerine gelemedi bi aksilik olduğunda çocukda asabiyet görünüyor isyan ve karşı çıkma
2 - onlara öyle bir sevgi bahşediliyorki aynı sevgiyi herkesde görmek istiyorlar görmedikleri taktirde bencilik başlıypr
3 - yanlış birşeyler yaptığında uyarılmıyorlar kırılmaması için sonra yanlışlıkların içine sürüklenip kayboluyorlar
çocuklarınız kuzu gibi gibi büyütüp koyun gibi gütmeyiniz hadisi şerifine lütfen kulak verin
çocuklarınızın gelecegini tehilikeye atmayınız
bu yazı erinmeden yazılmıştır lütfen erinmeden okuyalım
elimden geldiği kadar anlatma ya çalıştım yazıyla ilgili görüşlerinzi sadece okumak ile değerlendirmeyip birşeyler katarsanız sevinirim
ABD'de yapılan bir araştırma, cinsel çağrışımlar içeren müzik, magazin, televizyon programları ve filmlerin, gençlerin daha erken yaşta cinsel ilişkiye yönelmesine yol açtığını ortaya koydu.
Araştırmayı kaleme alan Kuzey Carolina Üniversitesi'den Jane Brown, Çocuklar medyada ne kadar çok cinsellikle ilgili unsurlara maruz kalırlarsa cinsel yaşamlarının o kadar erken başladığı ilk kez saptandı dedi.
Amerikan Pediatri Akademisi'nin Pediatrics dergisinde yayımlanan araştırma, 12-14 yaş arasındaki 1017 genç arasında yapıldı. Daha önce bu konudaki araştırmalar, sadece televizyonun etkisiyle ilgili olarak yapılmıştı.
Araştırmada, 2 yıl süresince gençlerin cinsel içerik taşıyan filmler, televizyon şovları, müzik ve magazin programlarından nasıl etkilendiğine bakıldı.
Gençlerin ne kadar çok bu tür unsurlara maruz kalırlarsa o kadar erken cinsel faaliyet içine girdikleri saptanan araştırmada, bu tür programları çok izleyen beyaz gençlerin 14-16 yaş arasında cinsel ilişkiye girme olasılığının, az izleyenlere oranla 2,2 kez daha fazla olduğu belirlendi.
Araştırmada, ailelerin çocuklarıyla cinsellik konusunu zamanında ve kapsamlı bir şekilde konuşmadığı, bunun yarattığı boşluğu cinselliği risksiz ve eğlenceli bir şey olarak gösteren medyanın doldurduğu belirtildi.
günlerdir tartisilan, gündemde olan bi tartismayi buraya tasimissin.
tesekkürler goksahan...
cocuk psikolojisi acayip bisey ya, o kadar dikkatli olmalisiniz ki, yaptiginiz en ufak bi yanlislik, karsiniza yillar sonra cocugunuzda kisisel eksiklik,eziklik olarak cikabiliyor...
Allah tüm anne ve babalara kolaylik versin..
zor is anne baba olmak,bi insanin sorumlulugunu tasimak...
Allah senden razı olsun göksahan kardeşim. Öyle bir konuya değinmişsin ki tam onikiden vurmuşsun. Bu konuda hepimize görev düşmekte insanları bilinçlendirmek için elimizde gelenin fazlasını yapmalıyız. Emri bil maruf nehyi anil münker dinimizin temel ilkelerinden değil mi zaten. İslam'a hizmeti geçmiş olan büyük şahsiyetlerin hayatlarını okuduğumuz zaman küçük yaşta ilim öğrenme çabasına girdiklerini görürüz. O işlenmeyi bekleyen taze çocuklarımızın ve uyarılması, bilinçlendirilmesi gereken gençlerimizin film yolunda değil ilim yolunda yürüyebilmeleri bize büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Çoook çalışmamız lazım kardeşlerim çok. Selametle.
Böyle bir konuyu buldum ya. Üzerine üzerine giderim artık.
- Çocuk donmamış beton gibidir. Üzerine ne düşerse izi kalır.
- Çocukların nasihattan çok iyi örneklere ihtiyacı vardır.
- Çocuğunu iyi eğiten kimse, düşmanının bel kemiğini kırar.
- Çocuğun ortaya koyacağı şahsiyet; fıtrî değil kesbiîdir, terbiyevîdir.
Sevgili anne ve babalar, Çocuğunuzu;
-Hoşgörüyle yetiştirirseniz, Sabırlı olmayı öğrenir.
- Destekleyip yüreklendirirseniz, Kendine güven duymayı öğrenir.
- Yaptığı güzel şeyleri över ve beğenirseniz, Takdir etmeyi öğrenir.
- Hakkına saygı gösterirseniz, Adil olmayı öğrenir.
- Güven ortamı içinde yetiştirirseniz, İnançlı olmayı öğrenir.
- Kabul ve onay gösterirseniz, Kendini ve başkalarını sevmeyi öğrenir.
- Aile ortamı içinde dostluk ve arkadaşlık gösterirseniz, Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
- Sevgi içinde büyütürseniz, Güvenmeyi öğrenir.
- Sürekli eleştirirseniz, Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
- Kin ortamında büyütürseniz, Kavga etmeyi öğrenir.
- Alay edip aşağılarsanız, Sıkılıp utanmayı öğrenir.
- Devamlı utanç duygusuyla eğitirseniz, Kendini suçlamayı öğrenir.
- Devamlı gülünç duruma düşürürseniz, Çekingen olmayı öğrenir.
- Kendisine inanmazsanız, Dolandırıcılığı öğrenir.
- Aşırı hoşgörülü olursanız, Bencilliği öğrenir.
- Her zaman tenkit ederseniz, Kendini kabahatli bulmayı öğrenir. Selametle.
Çocuklarımıza dini ve dünyevi değerleri bu şekilde mi öğretmeliyiz?
> > İYİ YAPILMIS BİR İŞİ TAKDİR ETMEYİ
> > "Bana bakin, gidin birbirinizi dışarıda gebertin, evi daha yeni temizledim. "
> >
> > DUALARIN GÜCÜNÜ:
> > "Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi..."
> >
> > ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI:
> > "O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın.."
> >
> > MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ
> > "Ben öyle diyorsam öyledir...!!!"
> >
> > İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI:
> > "çıkmadan önce temiz bi çamaşır giy.. yolda Allah korusun başına bir şey gelir kirli çamaşırla etrafa rezil olursun."
> >
> > HAYATIN TRAJİKOMIK YANLARINI:
> > "Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldüreceğim..."
> >
> > HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU:
> > "Kapa çeneni ve çorbanı iç ..!!"
> >
> > DAYANIKLI OLMAYI:
> > " O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak Yok..!!!"
> >
> > HAVA RAPORU TAHMİNİ YAPMAYI:
> > " su dağınıklığa bak... yabancı biri görse odanın ortasından kasırga geçmiş sanır..."
> >
> > ABARTMAYI:
> > "Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri girme diye..!!"
> >
> > DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ:
> > "Babana çekeceğine biraz bana çekseydin ne olurdu ..."
> > OLAĞANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI:
> > "Dinleme bakalım anne sözü dinleme...!!! 'Kafana meteor düşecek kenara çekil" diye bağırsam onu bile dinlemezsin di mi......!!!!"
> >
> > KISKANMAYI:
> > " Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye sahip olmayan, kaç milyon çocuk var biliyor musun..."
> >
> > SABIRLI OLMAYI;
> > "Baban eve gelsin, sen görürsün''
> >
> > HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI;
> > "Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı"
> >
> > DİYALOG KURMAYI;
> > "Sana bir şey sorduğumda cevap ver...!!"
> > "Ne söyleyeyim anne?"
> > "Sus!! Bana cevap verme!!!"
> >
> > TIP BİLGİLERİNİ:
> > "Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin"
> >
> > OLGUN OLMAYI;
> > "Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin."
> >
> > GENETİK BİLGİLERİ;
> > "Sen de o lanet olası babana çektin."
> >
> > BİLGELİĞİ
> > "Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman."
> >
> > V E ... ADALETİ;
> > "Bir gün senin de çocukların olacak.. inşallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar..." Bu şekilde öğretmemek lazım. Selametle.
efendimiz buyurmuşki çocuklarınıza yedi yaşına kadar dini ilimleri öğretin yedi yaşından sonrada ibadedet etmesi için zorlayınız demiştir.
araştımalara göre çocuk iki yaşından sonra öğrenmeye başlıyor yani anne ve babasını yaptıklarını gözlem altına alıyor çocuğunuza yedi yaşına kadar ne verirseniz onu alırsınz
çocuklarınıza sedece cebine harçlık koyarak sevmeyin sadece her istediğini alarak sevmeyin çocuklarınıza gerçek bir sevgi göstermek istiyorsanız ona ilim irfan öğretin dinini öğretin
unutmayınki onlar bizim geleceğimiz siz öldükten sonra çocuğunuzun yapacağı amalerden sizde faydalanacaksıznız
Çocuklarımıza karşılıklı sevgi ve saygıyı öğretmeliyiz. Bununla ilgili olarak bir kitaptan aldığım alıntıyı aktarayım. Bu bize günümüz çocuk ve gençlerin düştüğü durumu güzel bir şekilde açıklıyor:
*Karşılıklı sevgi ve saygı alışverişinin tadını hiç tatmamış aile ortamında yetişen bir çocuk, elbette ailenin kutsiyetini bilmeyecektir.
Böylece saygı ve sevgiyi tatmadan büyüyüveren çocuk, kendisini bağımsız bir ortamda bulunca ne yapacağını şaşırmaktadır. Bu çocukları suçlamıyorum. Çünkü biz çocuklarımızı daha doğar doğmaz dipsiz bir kuyuya atıyoruz, tutunacak bir ip veya tırmanabileceği bir merdiven uzatmadan "bu kuyudan çıkmalısın diyoruz." Oysa o kuyunun içinde yılanlar çıyanlar çocuğumuzu maddeten ve manen tüketiyor. Çocuk hayatın gerçeklerini yaşadığı ortam zannediyor. Hz. Ömer "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız." demiyor mu?
Çocuk, bazen olumsuzlukların farkına varıyor, ancak çözümü yine o ortamda arıyor. Üzgün mü; hemen içki, uyuşturucu serbest cinsellik imdada yetişiyor. Ne yedin? Ne içtin? Kimle beraber oldun? diye soran yok. "Oh ne güzel!!" demek geliyor ama güzel değil. Çünkü yemek, içmek ve her türlü şehvetin kurbanı olan insan insanlıktan çıkar ve şehvetin yaygınlaştığı bir toplum pis ve rezil bir toplumdur. İnsanlık basamaklarının en aşağısındadır.*
Selametle.
Knight Online yuva yıkıyor Şiddet oyunlarıyla gündeme gelen internet kafelerin yeni gözdesi Knight. Öldürerek büyüme üzerine kurulu online oyunun gerçek cinayetlere neden olmasından korkuluyor. Bağımlılık yaratan oyun karakterleri parayla satılıyor
Tüm dünyada milyonlarca insanı esir alan Knight Online isimli oyunun yaptığı bağımlılık nedeniyle boşanmalara bile neden olduğu iddia ediliyor. Bir başka iddia da oyuncuların sanal karakterlerini güçlendirebilmek için başka oyunculara yüzlerce YTL ödemesi.
İnternette oynanabilen ve şu an dünyada milyonlarca kullanıcısı olan 'Knight' isimli fantastik savaş oyunu, korkunç bir salgına dönüştü. Türkiye'de de binlerce kişi, günde ortalama 8-10 saatini bu oyunun başında geçiriyor. Malezyalı bir yazılım mühendisinin geliştirdiği oyuna başlayanların bir daha bırakamadıkları söyleniyor.
siz belki ilgilenmediğinzi için bilmiyorsunuz ama bu oyunun nasıl bir tehlike saçtığını görmek isteyenler lütfen gitsinler herhangibir internet cafeyi gözlemlesinler...
Nesep sözlükte; soy, hısımlık, bir kimsenin kan bağı olan kişilerle soy bağlantısı demektir. Bir fıkıh terimi olarak, çocuğu ana-babasına ve ailesine bağlayan kan ve soy bağını ifade eder.
Nesep, aynı soydan gelen aile fertlerini birbirine bağlayan önemli bir ortak değerdir. Aile fertleri bununla biri diğerinin cüz'ü ve parçası olacak şekilde bağlanır. Çocuk babasının bir parçası, baba da onun bir bölümü olur. Bir çocuğun anne ve babası belirli olarak dünyaya gelmesi ve bir aile yuvasının sıcaklığını, hısımlarının sevgi ve yakınlığını duyarak yetişmesi Cenab-ı Hak'kın önemli bir nimetidir.
Allahü Teâlâ şöyle buyurur: "Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur. Rabbinin herşeye gücü yeter." (el-Furkân, 25/54.) "Sur'a üflendiği zaman, artık o gün insanların arasında soylar yoktur ve onlar birbirine soylarını sormazlar (Çünkü artık bunun bir fonksiyonu kalmadığını herkes anlamış olur)" (el-Mü'minûn, 23/101.) Bir insandan meydana gelen nesle "zürriyet" denilir. Kur'an'da bütün insanların birbirinin zürriyeti olarak devam ettiği belirtilir. "Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık." (el-Hucurât, 49/13.) "Allah, Adem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. Bunlar birbirinden türeyen nesillerdir." (Âl-i İmrân, 3/33, 34; bk. el-İsra, 17/3; Meryem, 19/58.)
İslâm, babalara çocukların nesebini inkâr etmeyi yasakladığı gibi, kadınlara da çocuğun nesebini gerçek babadan başkasına nisbet etmeyi yasaklamış ve bunu cennetten mahrum kalma nedeni olarak bildirmiştir. Hadiste şöyle buyurulur: "Bir kadın kendilerinden olmayan kimseyi bir aileye sokarsa, Allah'tan bir şey bulamaz. Allah onu cennete sokmaz. Bir erkek de çocuğa bakar olduğu halde onun nesebini inkâr ederse, Allah onunla kendisi arasına perde koyar ve onu kıyamete kadar öncekilerin ve sonrakilerin önünde rezil ve rüsvay eder." (Ebû Dâvud, Talâk, 29; Nesâî, Talâk, 47; ibn Mâce, Ferâiz, 13; Dârimî, Nikâh, 42.)
Çocukların da kendi babalarından başkasına neseb iddia etmesi yasaklanmıştır. Hadiste şöyle buyurulur: "Bilerek, babasından başka kimseye nesep iddiasında bulunana cennet haramdır." (Buhârî, Menakıb, 5, Ferâiz, 29, Müslim, iman, 112, 114, 115; Tirmizî, Vesâyâ, 5.)
Doğan her çocuğun kendi anne ve babasına bağlanması asıl olduğuna göre, çocuk sahibi olamayan aileler ne yapacaktır? İslâm'da onların çocuk özlemini giderecek bir yol ve imkân var mıdır? Aşağıda bu noktaları açıklamaya çalışacağız.
Ebü Süreyye Sebre İbni Ma'bed el-Cühenî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Çocuğa yedi yaşındayken namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına bastığı halde kılmazsa, cezalandırınız."[1]
Ebü Davud'daki hadis şu mealdedir:
"Çocuk yedi yaşına girince, namaz kılmasını söyleyiniz."
Bu iki hadîs-i şerîfte, çocuklara verilmesi gerekli bazı eğitim ve öğretim esasları ele alınmaktadır.
Bunlardan birincisi, yedi yaşına basan çocuğa namazın öğretilmesidir. Dinin yaşandığı bir aile çevresinde yetişen çocuk, etrafını tanımaya başladığı günden itibaren namazla tanışır. Kulluğu en güzel şekilde simgeleyen bu ibadet onun ilgisini çeker. Büyüklerini taklid ederek tıpkı onlar gibi namaz kılmaya çalışır.
Eğitimin en güzel şekli, çocuğa tavsiye edilen halleri bizzat yaşamak ve ona canlı örnek olmaktır. Böyle yapıldığı takdirde çocuk, namazın tıpkı oturup kalkmak, yemek içmek gibi tabiî bir hal olduğunu görür ve namaz kılmadığı zaman kendisinde bir eksiklik bulunduğunu anlar.
Dindar çevrede yetişen çocuk, namaz kılmayı yedi yaşına kadar zaten öğrenmiş olur. Bu durumda anne babaya düşen görev, onun bazı eksiklerini tamamlamaktan ibarettir. Yedi yaşına kadar namaz kılmayı öğrenmeyen çocuklara ise, namazın en önemli ibadet olduğu anlatılarak namaz bilgisi verilir. Bazı süreler ve dualar öğretilir. Yedi yaş sınırı konusunda kız ve erkek çocukları arasında fark yoktur.
On yaşına girdiği halde namaz kılmamakta direten çocukların terbiyesi nasıl olacaktır? Şair ne güzel söylemiş:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Yani öğüt ve nasihata kulak vermeyip uslanmamakta diretenleri azarlamalıdır. Azardan da anlamayanları, bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövmelidir. Bu prensip hemen herkesin kabul ettiği bir eğitim şeklidir. Şüphesiz dövme işi, eğitim maksadıyla yapılacak ve ona ancak mecbur kalındığı zaman başvurulacaktır. Dövmeye gelene kadar azarlama, tehdit etme, kulağını çekme gibi çeşitli eğitim basamakları vardır.
Kendisi hiçbir çocuğu dövmeyen ve onların dövülmesini istemeyen Peygamber aleyhissellam, on yaşına bastığı halde namaz kılmayan çocukları, sadece eğitmek maksadıyla pataklamaya izin vermiştir. Bir hadîs-i şerifinde "buluğ çağına varıncaya kadar çocuğun mükellef olmadığını"[2] söyleyen Resülullah Efendimiz'in, dövme işini, ciddi manada hırpalamak anlamında söyleyeceğini düşünmek mümkün değildir.
On yaşına basan çocukların yataklarını ayırma konusu da önemlidir. Sadece erkeklerle kızları birbirinden ayırmakla kalmamalı, cinsiyetleri ne olursa olsun çocukların yataklarını ayırmalıdır. "Canım bunların hepsi de kız veya hepsi de erkek; bir arada yatmalarında ne sakınca olacak?" diye düşünmek doğru değildir. On yaş buluğ çağının sınırıdır. Erken gelişen bazı çocuklar on yaşında ergenlik çağına girebilir. Cinsiyet duygusu gelişmeye başlayan çocukların vücutlarının birbirine temas etmesi, onlarda bazı cinsî sapmalara yol açabilir. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz, problemi daha ortaya çıkmadan önlemek düşüncesiyle böyle buyurmuştur. Maddî imkansızlık sebebiyle herbir çocuğa ayrı yatak temin etme imkanı yoksa, en azından vücutlarının birbirine temas etmemesi sağlanmalıdır.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Yedi yaşına giren çocuklara namaz kılmayı öğretmeli ve namaza başlatmalıdır.
2. On yaşına bastığı halde namaz kılmayanları ise anladıkları dille tehdit ederek namaza alıştırmalıdır.
3. On yaşından itibaren cinsiyetlerine bakmadan bütün çocukların yataklarını ayırmalıdır.
[1] Ebü Davüd, Salat 26; Tirmizî, Mevakît 182
[2] Ebü Davud, Hudud 17; Tirmizî, Hudüd l. Ayrıca bk. Buharî, Hudüd 22, Talak 11
goksahan kardeşimiz bir kanayan yaraya daha parmak basmış.Allah (c.c) razı olsun.bizler zamanında aldatıldık,yıllarca uyutulduk bu benim kendi düşüncem bu sözlerim sadece kendime.kimse üzerine alınmasın.ve yıllarca uyuduğumuz bu uykudan cenabı hakkın izniyle uyandık.ve gördüm ki uyanansadee ben değilim bakıyorumda eğitimle ,okumakla ,sabır vede hoşgörüyle insanları uyandırmak tereyağından kıl çekmeye benziyor.
sevgili kardeşlerim bende bir anneyim.ve 8 yaşında bir oğluım var.ağaç yaşken eğilir tıpkı çocuklarda öyledir.her şeyi zamanında öğretmek lazım.benim oğlum 5 yaşından beri boykot dediğimiz ürünlerden almıyor.ve arkadaşlarına dediği söz şu "arkadaşlar onlardan alırsanız kardeşlerimize sizde bir mermi atmış olursunuz".küçücük bir çocuk bu bilinçteyse eğer herkesin derin bir düşünceye dalması gerektiğini düşünüyorum.
hep diyorum bu zamanda müslüman olmak zor bu zamanda hayırlı bir evlat yetiştirmek daha da zor sevgili kardeşlerim.eğitim kesinlikle şart arkadaşlar.sevgili abim leotombak sizlere de burda çok görev düşüyor hocam.Allah (c.c) yar vede yardımcımız olsun.selam ve dua ile kalın
sahabeler ablam biz de sonradan uyananlardaniz. daha tam uyanmis sayilmayiz, yari uykuluyuz.
söylenecek herseyi sen ve leotombak abim söylemis, ve mauncan da saglam delillerle konuya kalite katmis.