Bu tekniği uygulayan yazarın amacı okuyucunun görmediği bir görüntüyü olayı yeri okuyucunun kafasında canlandırmaktır. Yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle sanki resim yapar. Betimleme özetle okuyucuya izlenim kazandırmaktır.
Bu yöntemde beş duyudan ve hareket öğesinden yararlanılır. Hareket öğesi öyküleme yönteminin de öğesidir. Betimlemelerdeki hareketler birbirinden kopuktur. Neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanıp bir olaya yol açmaz.
Betimleme paragraflarında sadece bir özel konu ve onun ayrıntıları vardır. Ana düşünce söz konusu değildir.
Bir betimlemede olay da varsa o anlatım yöntemi öyküleme sayılır. Hareketlilik varsa; ancak olay yoksa o zaman anlatım yöntemi betimleme olarak kalır.
Betimleme ilk kez romantik sanatçılarda ortaya çıkmıştır. Çünkü dünya edebiyatında ilk kez onlar gerçek yaşamı kişileri ve varlıkları ele alma gereği duymuşlardır. Gerçekleri göz önüne getirebilmek için farklılıkların ayırt edici özelliklerin belirtilmesi gerekir. Bu da betimleme türünü doğurmuştur. Romantik betimlemeler daha çok duygulara dayanır. Olaylar ve kişi davranışlarıyla bağlantısı yok denecek kadar azdır.
Realistlerin betimlemeleri tümüyle gerçektir. Onlar bir düz ayna gibi yansıtırlar her şeyi. Ayna nasıl iyi kötü güzel çirkin doğru yanlış her şeyi gösterirse realist betimlemeler de aynen öyle. Bu betimlemelerin olayların gelişimi ve kişilerin karakterlerinin oluşumuyla doğrudan bağlantıları vardır. Realist yapıtlardan betimlemeleri atarsanız geriye hiçbir şey kalmaz.
Örnek:
Köyde iki günden beri olağanüstü zamanlara öz-gü bir hal var. Bayram mı? Hayır; çünkü hiç kimse yeni giysilerini giymemiş. Biri mi evleniyor? O da değil. Yalnız herkes işini gücünü bırakmış şunun bunun evinde hemen hemen gizli diyebileceğimiz birtakım toplantılar da... Sonra genel bir avarelik bir kendinden geçiş gözlerde hiç görmediğim pırıltılar...
Konu: Köyün olağanüstü bir anı
Bu betimleme bir öykü havasında; ancak bir olay yok. Bir ana düşünce yok. Hareketli anlatım öyküleme için yetmiyor ve anlatım betimleme aşamasında kalıyor.
Örnek:
Mehtap küçük koyu pırıl pırıl aydınlatıyor. Deni-zin ölü dalgaları başından geçenleri kıyıya anlatıyor. Hafif bir meltem gecenin sıcaklığını bastırmak için tüm soluğunu harcıyor. İkimiz de susuyoruz. Konuşmak yasak sanki... Zaten konuştuğumuz an bu sihirli büyü bozulacak. İç dünyalarımız doğanın görkemiyle bir olmuş. Suskunluğumuzun gürültüsü yetiyor bize.
Konu: Mehtaplı bir gecede koy deniz ve hissettikleriKaynakwh: Betimleme , Betimleyici Anlatım , Betimleme Biçimi
Örnek:
Kış Ada'nın her tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz yıldız poyraz maestro dramudana gün doğusu batı karayel karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz daha pilisini pırtısını toplamamış bir kenara oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde elinde bir pasaport çıkınında üç beş altın bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu adada seven hemen hiç kimse yoktur diyebilirim.
Konu: Yaz bitimi Ada'ya kışın gelişi
Örnek:
Barba Vasili sandalın kıçındaki koltuğu suya bıraktı. Gözü ipte küreklere asıldı. On dakika sonra arkamızdaki adayı da görmez olduk. Sis gitgide bastırıyor. Uzaktan uzağa vapur sesleri sağımızdan mı gelir solumuzdan mı? Yakınlarda pek yakınımızda bir hışırtı da duyar gibi olduk. Hiçbir şey göremedik ama. Bir vapur sanki burnumuzda gibi acı acı öttü.
Konu: Ada'da sis...
Örnek:
Sabahın 6'sı. Saroz Körfezi kıpırtısız. Kıvrım kıvrım bir sahil... Tahta bir iskele... İskelede tek ayak üstünde duran iki martı ve balık tutmaya çalışan bir babayla bir oğul... Tüm hareketler ağır çekim... Arada bir 'hay anasını' sözleri umutlanarak açılmış martı ağızları...
Konu: Saat 6 sularında Saroz Körfezi kıyıları...
Örnek:
Kırış kırış bir yüz... Altmış yılın çizgileri... Askerlikten kalma bir kurşun yarası izi... Çukura kaçmış çakır gözler... Dünyanın kahrına dayanmaya çalışan gelecekten umudu kalmamış bir adam.
Konu: 80 yaşındaki bir adamın fiziki ve ruhsal portresi
Betimleme şiirden sonra en zor yazılan bir türdür. Şiirsel bir anlatım duyarlı bir yaklaşım gerektirir. Kimi usta kalemlerin elinden çıkan betimlemeler bir tablo değerindedir. Betimleme yapabilmek için ayrıntıları gören bir göze bunu anlatabilecek olağanüstü bir dile gereksinim vardır.
Örnek:
Cehennem Nisanı'ında beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı Hava lodos. Denize kırmızı ren¬gin türküsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan geniş ölü dalgalar... Sandallar ağır ağır sallanıyor oltalar bekliyor insanlar susuyor... Otuz beş kulaç suyun altındaki derin sessizliğe dibindeki dallı budaklı kayaların arasına yedi rengin en koyusu girer mi şimdi? Sinağrit Baba döner mi avdan? Pırıl pırıl eleğimsağma rengi pullarıyla ağır ağır muhteşem bir ilkçağ kralı gibi zengin cömert asil ve zalim mantosu ile dolaşır mı kimbilir? Altuni zümrüdü incisi mercanı sedefi lacivertliğin içinde yanıp yanıp sönen sarayını özlemiş acele mi ediyordur?
Örnek:
Buradan (Değirmenoluk'tan) Akçadağ'a kadar öyle kayalık öyle sarptır ki Toros bir ev yerinden daha büyük toprak parçası görülmez. Ulu çamlar gürgenler kayaların arasından göğe doğru ağmıştır. Bu kayalıklarda hemen hemen hiçbir hayvan yoktur. Yalnız o da çok seyrek akşam vakitleri keskin bir kayanın sivrisinde boynuzlarını büyük çangallı boynuzlarını sırtına yatırmış bir geyik bacaklarını gerip sonsuzluğa bakarcasına durur.
Örnek:
İn cin uyanmadan denizin üstü de boş gibidir. Bir gecebalıkçılı ya da erkenci iki martı sezilir alaca karanlıkta. Amaçsız kararsız oraya buraya süzülürler. İşgüzar işgüzar kanat çırparken birden durulur suya konarlar. Ben onları maçtan önce ısınmaya çıkmış çurçur yeden oyuncularına benzetirim. Asıl maç çok sonra başlayacaktır. Kocaman gövdesi ve iri kanatları ile bir kaşıkçıkuşu çok yükseklerde tur atıyor. Uzakta bir takanın patpatı Kıyıda böcek gagalayan bir denizkırlangıcı... Çöpleri eşeleyen uyuz bir köpek...
Örnek:
Aşağıdaki parçada yazarın özellikle görme duyumuzdan yararlanarak hayalimizde bir görüntü oluşturduğuna iyice dikkat edelim.
Çocuk bir akasya ağacının altına yüzükoyun uzanmış gökyüzünü izlemekteydi. Ayaklarını yukarı kaldırmış bir ileri bir geri sallıyordu. Ağzının kenarındaki otu çiğniyordu. Sırtında yırtık bir keten gömlek bacağında at ahırı ve ezilmiş yeşil ot kokan bir pantolon vardı. Başını az bir şey bizden yana döndürüp uykulu gözlerle bana baktı. Ağzındaki otu dudağının öbür yanına itip gözlerini kapadı.
Yazarın anlattığı görüntü zihnimizde canlandı mı canlanmadı mı? Evet canlandı öyleyse yazar bizim zihnimizde sözcüklerle resim yaptı. Yani betimleme yöntemini kullandı. Şuna da dikkatinizi çekerim ki: yukarıdaki parçada öyküleme tekniğine de yer verilmiş. Bunu göz ardı edemeyiz. Çünkü sıralı olaylar da var.
Örnek:
Aşağıdaki parça da betimleme tekniğiyle yazılmıştır. Anlatılan mekânın zihnimizde canlanmasına dikkat edin.
Kitabevi iki kattan oluşmakla birlikte üst kat satışa henüz arz edilmemiş veya satış dışı kalacak kitapların son durağı olarak kullanılıyor. Tüm heyecan giriş katında giriş katı yetmiş metrekare dolaylarında ve birkaç metrekarelik bölümü işyeri sahibinin özel odası olarak ayrılmış. Bu insan nitelikli kitapları seçen çoğunu okuyan zarif bir kitap tutkunu Kitabevini orta yaşlı bilge bir beyefendi olan yeğeniyle birlikte yönetiyor.
Örnek:
Aşağıdaki parça da betimleme tekniğiyle yazılmışır. Yazarın amacı kendinin gördüğü okuyucunun görmediği bir görüntüyü okuyucunun zihninde sözcüklerle canlandırmaktır. Özellikle görme duyumuza ilişkin ayrıntılara yer verdiğine dikkat edelim.
Bir yanımız kuleli öbür yanımız Vaniköy koruluğu Yamaçta bir apartman... Yanında yöresinde başka ev apartman yok. Hafif bir yokuşun sonunda tepede tek başına on sekiz daireli iki bölümlü bir apartman. Salon dediğimiz ön oda sanki bir kaptan köşkü. Karşımızda köprü ta uzakta Sultanahmet Camii Ayasofya Topkapı Saray... Önde Beylerbeyi Sarayı Çengelköy kıyıları ve Boğaz Buralarda yaşanmadan bilinmesi algılanması olanaksız bir başka deniz buKaynakwh: Betimleme , Betimleyici Anlatım , Betimleme Biçimi
Okuduğunuz parçada yazarın amacının görüntüyü zihnimizde canlandırmak olduğunu söylemiştik. Yazar amacını gerçekleştirdi zihnimizde görüntü canlandı. Buradan hareketle bu parçanın anlatım tekniğinin betimleme olduğunu söyleyebiliriz.
Örnek:
"Kulübenin ardında iki katlı yaşlı bir bina vardır. Bir bırakılmıştık duygusu taşır lodosun eskittiği yüzünde camlarda yağmur izi... Gençliğine duyamamıştır. Alt katında kimi işlemez dükkânlar üst katında ise küçük bir sahil lokantası. Sanki dekorunu ve yemeklerini yıllardır hiç değiştirmemiş bir sahil lokantası... Bu meydandaki her bina her yol her ayrıntı denize göre konum almış gibidir; denizle yüzleşir durur."
İzlenimsel Betimleme Örneği:
Mağaranın ağzında büyük ağabeyim elinde kazma ortanca kürek küçük olanı da sönük bir gaz lambası ile beklerdi. Mağaranın içi uzun bir dehlize benzer etrafta birtakım acayip şeyler varmış gibi görünür durmadan tepeden damla damlar su sızar yer daima ıslak olurdu. Ben mağaranın kapısı önünde bir ayağım içerde bir ayağım dışarda beklerdim. Güneş ağaçlardaki eriklerin üzerine ışıldardı.
Açıklayıcı Betimleme Örneği:
"...Akdeniz Bölgesi'nin çatısını Toros Dağları oluşturur. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur; kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerinde dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sınırları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer. Bu bölge özelliğini kendine komşu olan ılık denizden alır. Fakat denizin etkisi yüzey şekillerine ve yükseltiye göre değişir..."
Örnek Soru:
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç çadırın önünde yan yatırılmış el arabasının üstüne oturmuş saz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alnı ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının sapı şaşırtıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında bir canlı gibi titriyordu. Tellere vuran sağ eli küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Gencin eli sazın gövdesine yaklaştıkça insan saz ile el arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu sanıyordu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme B) Tartışma C) Açıklama
D) Öyküleme E) Karşılaştırma
(1995/ÖYS)
Yanıt: A
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde betimleme yoktur?
A) Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın düşünceli bir tavırla işini yapmayı sürdürdü.
B) Artık bahar geldi derken birdenbire hava bozmuş; damlar sokaklar kırlar karla örtülmüştü.
C) Az konuşan doğruyu söyleyen söylediğini tartan bir insandı.
D) İçli çok duygulu bir adamdı konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı.
E) Benim gibi babamın da dedemin de çocukluk ve ilk gençlik günleri bu konakta geçmişti.
(1993/ÖYS)
Yanıt: E
Not: Betimleme bir anın fotoğrafını ortaya koymak idi. Bir manzaranın ya da kişinin fotoğrafı çıkarılabilir. Öyküleme tekniğinde ise anahtar kavram kameradır. Birbirini takip eden durum ve olaylar ancak kamera ile tespit edilip aktarılabilir. Öyküleme tekniğinde eylemlerin olayların devamlılığı söz konusudur
Varlıkların duyu organlarıyla algılanabilecek şekilde tanıtılması için başvurulan anlatım yoludur. Genellikle olay yazılarında varlıklar, nitelikleriyle tanıtılırken kullanılır.
Betimlemede kişilerin duygu ve düşüncelerinin irdelenmesi, davranışlarının neden ve sonuçlarının incelenmesi de yer alabilir; buna çözümleme (tahlil) denir. Kısaca betimleme; kelimelerle resim yapmaktır.
UYARI: Betimleme paragraflarında genelde verilmek istenen mesaj bulunmaz; ancak mesaj taşıyan paragrafta ana düşünce sonuç bölümündedir.
Örnek:
Yeşil dağlar arasında Manisa, akşamları morararak susar; İnce rüzgârla dağılan ezan seslerinden sonra belde, derin bir sessizliğe dalar, karanlık basınca yamaçtaki evlerde cılız gaz lambalarının titrek ışıkları görülür.
Bu parçada, aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır? (1998 LGS)
A) Öyküleyici
B) Açıklamalı
C) Betimsel
D) Karşılaştırmalı
Paragrafta, görme ve işitme duyularıyla Manisa akşamları anlatılmış, betimleme yapılmıştır. Doğru yanıt "C" seçeneğidir.
Başka Bir Kaynaktan:
BETİMLEME (TASVİR)
Varlıkların belirgin özelliklerini anlatma, onları göz önünde canlandırma işidir; yaygın tanımıyla ''sözcüklerden resim yapma'' işidir. Betimlemede yazar, gördüklerini anlatır. Bu nedenle betimleme, görsel öğelerin ağır bastığı anlatım biçimidir. İki tür betimleme vardır;
1) İzlenimsel Betimleme : Bilgilendirme amacı taşımayan, yalnızca varlıkların niteliklerine yönelik izlenim yaratmak amacıyla başvurulan betimlemedir.
''Bahçeye girince, insan , bir renk cennetine girmiş gibi olur. Giriş yolu boyunca yediveren gülleri; ortancalar,gecesafaları, sağlı sollu, sanki insana gülümser. Mavi, kırmızı, beyaz iç içe girmiştir. Kapının rengi de çok güzel. Güvercin mavisi. Bir de güzel koymuşlar: Huzur.''
2) Açıklayıcı betimleme: Varlıkların niteliklerine ilişkin bilgi sunmak amacıyla başvurulan betimlemedir. Açıklayıcı betimlemede kesinleşmiş ayırt edici nitelikler verilir. Bu nedenle anlatıcı nesneldir; anlatıma duygularını, yorumlarını katmaz.
''Akdeniz Bölgesinin çatısı Toros Dağları tarafından meydana gelmiştir. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur, kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sınırları arasında Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer''
Bu parçada izlenim kazandırma ya da görüntü çizme amacı yoktur. Toros Dağları ile ilgili açıklayıcı (öğretici) betimlemeye başvurulmuştur.
AÇIKLIK:Bir anlatımdan herkes aynı anlamı çıkarabiliyorsa ve aynı anlamda kolayca birleşebiliyorsa o anlatım "açık"tır.Bir anlatımın ikili anlamlar iletmemesi ve kolayca anlaşılabilmesidir.
*ünlü sporcumuzun arka ayak adalelerinde ezilme saptandı.(sıfat yerinde kullanılmam)
*izinsiz inşaata girilmez.(zarf yerinde kullanılmıştır)
*ağzını sıkı tutmama ilişkimizin bozulmasına yaradı(neden oldu - yol açtı)
*yeni yürümeye başlayan çocuklar sık sık düşerler.
*bu romanında derece derece,şen ve akıllı bir genci anlatıyordu.(zarf yerinde kullanılmıştır)
*bu iş kesinlikle olacak galiba .(çelişen sözcük)
*heralde sınavı kazanırım zannediyorum.(" ")
*son sayıda yazdıklarımı okuduysanız konuştuklarımdan bunlar çıkmaz.(" ")
*aşağı yukarı tam bir yıl önce görmüştüm.
*bahçeye ektiğimiz fidanlar tutmadı.(diktiğimiz çizgi anlam inceliğine dikkat edilmiş)
*bu arabanın çarpma şansı hiç yok.(olasılık)
*ayrıcalıklı örgütler, üç ingiliz askerini öldürdü(ayrılıkçı- " " ")
*arkadaşım kitaba baktı ve hemen aldı.(onu hemen aldı)
*çocuğun gözleri çok ağrıyordu ve bu olaya çok üzülüyordu.(çocuk çok üzüldü)
*kuşun kanadı kırıldı;artık uçamıyor.(kuş uçamıyor)
*ali, çayı getirsin;sende ekmeği.(sende ekmeği getir)
*o gömlek güzel;ama,ucuz değildi.
*ona buraya gelmeden önce mi sonra mı telefon ettin.(önce mi'den sonra "geldikten" sözcüğü getirilmeli.)
*benim,ali'nin,cem'in parası çalındı.(benim param olacak.)
*şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.(kültürel olacak)
*nöbetçi cumhurbaşkanını görünce çok heycanlandı(nöbetçi)
*çocuk çantasını aldı.(kullanılacak virgül anlamı değiştirir.)çocuk,)
*mehmet,hasan'dan alacağını istedi;bende ona çok kızdım.(kime kızmış)
*hitit tabletlerinde orman kelime
Duruluk:bir anlatımda gereksiz sözcük bulunmamasıdır.Gereksiz sözcük cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı daralmaz ,bozulmaz.
*karşılıklı mektuplaşmalar bu günde sürüyor.
*popüler olan gözde sanatçımız bu gün geliyor.
*çiçeği burnunda,taze yeni bir yazarımızdı.
*sıfırın altında eksi otuz civarında bir soğuk vardı.
*gizli bir sırmış gibi yavaşça kulağıma fısıldadı.
*onunla üç yıl süreyle mektuplaştık.
*uçak,en sevdiğim taşıt aracı
*öğretmenimi severim ve onu her zaman ararım.
*boyu iki metreye yakın olan bir genç geldi.
umut etmek > ummak
kuşku etmek > kuşkulanmak
etki etmek > etkilemek
yenilgi almak > yenilmek
duyuru yapmak > duyurmak
Yalınlık: cümlede gereksiz sözün bulunmamasıdır.
"O şiirlerinde duygular,düşünceler,bütün yabancı öğelerden,fazlalıklardan,süsten arınmış olarak,en saf biçimiyle belirtir.iki nokta arasındaki en kısa çizginin düz çizgi olması gibi."
Parçada sözü edilen özellik aşağıdakilerden hangisi ile adlandırılabilir?
a)yoğunluk b)etkileyicilik c)açıklık (d)yalınlık e)bütünlük
Akıcılık: söz ve yazıda dile dokunur pürüzlerin bulunmasıdır.
Özgünlük: anlatımın benzerlerinden anı veya üstün olma,kendine özgü nitelikler taşımasıdır.
Yoğunluk: az bir anlatımın duygu ve düşünce bakımından zenginliğidir "derinlik"de denilebilir.
Özlülük: bir anlatımın zengin bir içeriği az sözle,kestirme yoldan iletmesidir.
Doğallık: anlatımın yapmacılıktan uzak olmasıdır.
Paragraf:bir düşüncenin,duygunun, durum yada olayın dile getirildiği anlatım birimine"paragraf" denir. Bir ana düşünce etrafında toplanmış cümleler kümesidir. Her paragraf aynı bir düşünce içerir.
Dil ve düşünce bağlantısı:
İyi bir paragrafta cümleler belli bir düzende sıralanır. Bir bütünlük oluşturur.bu bütünlük dil ve düşünce bağlayıcılar ile oluşturulur. Bir pararafta dil ve düşünce bağlantısı iyi kurulmamışsa anlatımın, dolayısı ile düşüncenin akışı bozulur.
Dil ve düşünce bağlantısında:
*paragrafta düşüncenin akışını bozan, işlevsiz bir cümle yer almış olabilir.bu cümle, parçanın konusuyla ilgisiz bir yargı taşır.
*anlam bütünlüğü sağlayabilecek cümleler uygun bir sıralamada olmayabilir.cümlelerin yeri değiştirilebilir.
• paragrafta bulunması gereken bir cümleye yer verilmemiş olabilir.
Paragrafın yapısı: bir paragrafın yapısı giriş,gelişme ve sonuç bölümünden oluşur.
Giriş cümlesi:
1.kendinden önce başka bir cümlenin gelmesi gerektiğini düşündürmez; bunu çağrıştıracak ifadeler(bundan dolayı,işte,anlaşılıyor ki gibi)taşımaz.
2.düşünce yazılarında giriş cümlesi genellikle konuyu belirtir.
3.kendinden sonraki her cümle dil ve düşünce yönünden bu cümleye bağlıdır.
4.giriş cümlesi diğer cümleleri yönlendirdiği için genelde ana düşünceyi gösterir.(timdengelim-genelden özele şeklinde konu anlatılıyorsa)
gelişme cümleleri:
1.konunun açıklandığı cümlelerdir; bu cümleler ana düşünceyi belirginleştirir.
2. cümleler bir birleriyle bağlantılıdır.
3. düşünceyi geliştirme yollarına daha çok bu cümlelerden yer verilir.
Sonuç cümlesi:
1.dil ve düşünce yönünden kendinden önceki cümle ile bağlantılıdır.
2.genellikle önceden anlatılanları özetler niteliktedir.(demek ki,kısaca,öylesine,yani)gibi açıklama bağlaçları ile kurulabilir
3.eğer tümevarım yöntemi ile konu anlatılıyorsa genelde sonuç cümlesi ana düşünceyi içerir.
Paragraf,bir konunun ve bu konuyu açıklayan yardımcı düşüncelerin belli bir düzen içinde alındığı ve bu düşüncelerin yardımıyla ana düşüncenin belirginleştirildiği bir bütündür.
Paragrafın öğeleri:konu,ana düşünce ve yardımcı öğelerdir.
*Paragrafın konusu:paragrafla üzerinde durulan durum,olay ya da kavram paragrafın konusudur.Konu,paragrafın "ne anlattığıyla ilgilidir."nasıl anlattığı"paragrafın anlatımıyla, "niçin anlattığı" ise paragrafın ana düşüncesiyle ilgilidir.Paragrafın konusunu belirlerken paragrafı oluşturan cümlelerde tekrarlanan kavrama dikkat edilmelidir.
NOT:sınavlarda "bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir", "bu parçada sözü edilen nedir?" gibi sorular doğrudan "bu parça aşağıdaki sorulardan hangisini yanıtlamak için yazılmış olabilir"gibi sorular ise dolaylı olarak paragrafın konusunu sorar
*Paragrafın ana düşüncesi: ana düşünce işlenen konuya ilişkin genel yargıdır.Bir paragrafla yardımcı düşüncelerle desteklenerek okuyucuya benimsetilmeye çalışılan temel yargı,yazarın iletisi ana düşüncesidir.
Ana düşünce bazen parçanın bütününe sindirilir .Bazen ise bir cümle olarak paragrafın basında ,sonunda,ortalarında bulunabilir.
NOT:sınavlarda "bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir", "anlatılmak istenen hangisidir", "vurgulamak istenen hangisidir". Soruları paragrafın ana düşüncesine yöneliktir.
Ana duygu (tema):düşünce yazılarındaki ana düşünce kavramının yerini,duygu ağırlıklı yazılarda ana duygu (tema) alır.Bir sanat eserinde sanatçının ilettiği duyguya ona duygu (tema,izlek) denir.daha çok şiirlerin ana duygusu sorulur.
Paragrafın başlığı: bir yazıda ,bir yapıtta anlatılanların bir ya da birkaç sözcükle belirtildiği,sezdirildiği sözdür. Paragrafın başlığı ,konuyu en iyi yansıtan,paragrafın ana düşüncesiyle ilgili ve uyumlu bir söz olmalıdır.
*Paragrafın yardımcı düşüncesi:Ana düşünceyi destekleyen ve açıklayan diğer düşünceler yardımcı düşüncedir.yardımcı düşünceler ana düşünceyle anlam ve anlatım yönünden uyumludur.
Not: Yardımcı düşünceleri bulmak için parçaya "Ana düşünceyi açıklayan ve destekleyen yargılar hangileridir?" sorusu yöneltir.
Not:yardımcı düşünceleri buldurmaya yönelik sorular,olumsuz bir anlatımla kurulur: "bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılmaz," "Hangisi söylenemez" gibi.Bu sebeple altı çizili ve olumsuz" sözlere dikkat edilmelidir.