Küçük İskender Sözleri Hakkında - Küçük İskender Yazıları Oku - Küçük İskender Şiirleri
it cazı-küçük iskender
*her yeri boyamışsın, çok güzel, ama burada biraz kan kalmış. zincir kalmış, kırbaç kalmış. sahneye çıkan hayvanların büyük uzantılarıyla ayaktasın, çok güzel, ama burada biraz aşk kalmış. sana dokunduğum günlerde bana 'sevgilim' derdin, şimdi 'i*n*' diyormuşsun, çok güzel, ama burada biraz sonbahar kalmış. ihanet kalmış, bencillik kalmış. korkunç yolculuklar planlardık insanlardan uzağa. ellerimizi bırakıp, ayaklarımızı bırakıp gidecektik,çok güzel, ama burada benim çocuksu saflığım kalmış. aptallığım kalmış düşlerim kalmış.
bu gece benim için en iri şeyi ağzına al! evrendeki en iri şeyi:
adımı! ve sonra tükür onu havaya. altına geç ve bekle. çok güzel!ama burada biraz herşeye rağmen hala benim sana hasretim, benim senin göğsünü yumruklaya yumruklaya ağlayışım,benim...
*benim senin bana hediyen lök gibi yalnızlığım kalmış!.
Dünya'nın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir.
Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek?!
Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok.
Yalnızca öptüm.
*Eğer benim olsaydı size zaman hediye ederdim..Elimde değil.. Ancak şimdi sana koca bir boşluk getiriyorum kucağımda.İcinde saf sözcükler ve dağılmış bir ben olan..Zamanlı zamansız...Tamamen senin..İstediğin gibi doldur..Sevdiğin kadar anla,anladığın kadar sahip ol...
*İlk kurşunu alnına sıkacağım. İkincisini karnına; sonraki kurşunlar sırasıyla omuzlarına: Böylece ıstavroz çıkararak öleceksin. Ne mutlu sana! Bana bir kadeh şampanya ısmarlamak için ne bekliyorsun? !
İpi boynuna kravat şeklinde bağlayacağım. Asılırken kibar ve efendi görüneceksin. Ne mutlu sana! Her yanım tereyağı içinde, bana biraz havyar sürmek için ne bekliyorsun? !
Sana saplayacağım bıçakla tanışmanızı istiyorum; çok eski dostumdur. Birlikte çok iş başardık, çok badireler atlattık. Keskin bir dili vardır. Yani bir ülkeyi bile bölebilir. Öyle keskin bir dil! Ne mutlu sana! Bana şurdan bir kilo tecavüz tarttırmak için ne bekliyorsun? !
Susadığın için boğarken seni ben, su sporlarına yeni bir branş kattığını düşün. Alnına neşterle God yazacağım. Gotik harflerle, yeni dalga akımının etkisi altında, biraz Chaplin'i taklit ederek. Biraz kafası karışık bir Richard Brautigan'ı taklit ederek. Biraz enseyi omurgaya almış bir berberi taklit ederek. Ne mutlu sana! Aramızdaki sinir haplarını toplayıp zorla konu komşuya yutturmak için ne bekliyorsun? !
Bizim senle hukukumuz var. Avukatımız var. Suçumuz var.
Bizim senle bir ömrü paylaşmaya andımız, bu andı çiğneyip içyüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz, birbirimizi kolayca harcamanın lüksü, bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var. Konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız, kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var. Umutmuş, bir şans daha vermeklermiş, özürlermiş, lütfen unutlarmış: Zaaf Zaaf! Bunlar evrim zaafı! Ben kin tutmayı aşktan daha yüce bilirim. Aşk acısı silinir, kin mezara kadar! Sadece hümanist olacak kadar düşük değil IQ seviyem!
Bu gece alkolle sabahla; ona de ki: Ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.
Bu gece hüzünle sabahla; ona de ki: Ben bedendeki mıknatısın büyüsünü bozdum.
Bu gece iğrenç bir korku filmiyle sabahla; ona de ki: Kabuslarımın orta yerindeki tek güzel mabedin kapısına sıçtım.
Bu gece imla kurallarına uyulmuş edebi bir intihar mektubu ile sabahla; ona de ki: Farkındayım, ölsem, cesedimi gerçekten teşhis edebilecek tek insan odur; ceset de olsam, hainim hâlâ.
Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta
yokluğun!
Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
...aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:
aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
"tek kapıya gele atan hayatımla selamlarım sensizliği"
sen bir defa olsun "seni seviyorum" yalanını at ;
melekler günahını bana yazsın olur mu ?
"bir gün bana ihanete kalkışacak olursan beni sana emanet ettiğim silahla değil kendi silahınla vur.. "
"radyoda çok eski bir caz parçası çalıyordu.
adını bilmiyordum.
senin de adını bilmiyordum.
asla da öğrenmeye çalışmadım.
senin adının olması, her şeyi zedeleyebilirdi."
"oksijensiz bir ortamda nefes almaya çalışmak gibi bir şeydi
sen kokan sokaklarda sensiz dolaşmak
şimdi o sokaklarda dolaşmıyorum ama
kokunu her hissedişimde sen kokan herkese basıyorum küfrü"
"ben bir aşk yaşadım. sahiciydi kalbim; ölümüne güzel bir hayat kullandım. üçüncü kişiyi, yani senin aşık olduğun o insanı sana olan bağlılığımla kutsadım.
onun da belki üçüncü kişisi vardı; üçüncü kişilere düşkün. toplam milyarlarca ilişki; milyarlarca ihanet ve tutku; bir tanesini kendime ayırdım;
seninle onu, gitmeniz için ansızın serbest bıraktım."
dağılın lan ülkeler
dağılın lan ordular
sizin yüzünüzden kesip duruyorum sevgilimi!
sizsiniz asıl muhatabım, ama ona vuruyorum
adrenalin stalin'le kardeş çıkıyor
kıymetsiz ve alakasız bir vakitden sadakat diliyorum
tapınak ilan ediyorum yeryüzündeki cehennemi
allah belanızı versin !
doktor kontrolünde terkediyorum seni!
çiğnediğim jilettin çünkü
sen tanıdığım en kadın, en erkek... çağdaş türk şiirinin en sağlam kalemlerinden...dibe vuruşlar acılar savruluşlar umutsuzluğu umut dolu trajedi trajikomedi...taban tabana zıt şiirdeki varoluşuyla yaşamdaki varoluşu... "flu'es" adlı ilk romanının kapağına evinden ve hayatından kareler koymuştu webcam marifetiyle. bitmiş kısa samsun paketleri boş güzel marmara şişeleri bok içinde bi getto... edirneye bir söyleşi için gelmişti... tesadüfen ordaydım. barda yan masamıza oturmuştu... yanında yunan tanrısı gibi bi çocuk ayağında harleyler, çıkarıp atıverdi masanın üstüne malboro'yu...
-yanlış cinayet deposundan-
dimağ ile yoklarken sonsuza dek
olmanın parçalanmış cesedini
aşk aşk ile inledim ardımdaki ismini
kur'an a el basan tabiatın.
öldürün beni farketmez,gene geleceğim
katilime uzatılan bir buket çiçek olarak
ama sakın unutulmasın kin tuttuğum-ki
o buketteki çiçekler
katilime asla kokmayacak!
sevgililerim beni terketti,enkaz kaldirma çalismalari sürüyor.kim "bilir,belki bu da halkin ar ve haya duygularini kurcalar.iste o zaman ihraç edebilirim.genis anayasal düzenlemelerle ben de mutlu olurum.sanirim,olaganüstü bir sinemada oturmus,bana tay çöregi ikram edecek yakisikli bir lezbiyen bekliyorum.taninmamak için atasözü kiligina girdim.elektrik konusunda süpheliyim.benden özür dileme kilicim!seni baskalarina saplayan benim!!!"
Kim bilir, bir takım evlerde de benim de içinde olduğum resimler yok ediliyordu o anda. 'Kimdi bu adam?', sorusunu takiben yırtılıyordum çarçabuk. Albümler yeni tanışılan insanlarla çektirilmiş fotoğraflar için çarçabuk boşaltılıyordu. Herkes birilerini birilerinden habersiz manen idam ediyordu. Buruşturuluyorduk. Biz zaten birbirimizi bir vakit sonra buruşturmak adına tanışmış, tanıştırılmıştık. Biz zaten birbirimizi bir vakit sonra harcamak adına yanyana gelmiş, getirilmiştik. Kıyım sürecek.
Olağan bir gündü. Sabah erken kalkıp avuçlarımı kestim. Kan pıhtılaştıktan sonra bahçeye çıkıp bir süre gökyüzünü seyrettim telaşla. Gaz hareketi sürüyordu. Hava çizgifilm tadındaydı. Eve dönüp birkaç arkadaşımı, annemi, babalarımı ve tanışmaya çalıştığım devlet büyüklerini aradım telefonla. Tanrıların heryerleri ağrıyor. Kimse bana sırlarını anlatmıyor. Kurduğum ilişkilerde leke bırakamıyorum. Şömineye ceset saklayabilecek kadar zengin de değilim. Neoklasik gözlerimle postmodern dudaklarım uyum içersinde aslında. Yalnızlıkla aramızdaki ezeli rekabetten ucuz espri anlayışımla yine ben galip ayrılacağım. İstanbul'da olmak büyük avantaj: Arasokaklara doğru kalp çarpıntılarınız artıyor. Yasallığın kaybolduğu noktalarda insan, vücudunu özlüyor, etini özlüyor. Söyleyecek sözüm yok. Yeni bir sevdaya tutulana kadar yerçekimsiz ortamda şizofreni dersleri alacağım.
şehzadeyle çınarı sevişir bulur mu ölüm
uzayın gömüldüğü peygamber yangınlarında..
kendi gölgesini dansa kaldıran bir sonbahardı
çakmak çakmak yağmura dudak büken bir orkide
ıslak kente at üstünde giren meşhur bir
tek hançer darbesiyle alaşağı edilebilecek
bir gökyüzü gibi bir sonbahar..
sonbahar, suçsuzluğumuzdan sorumluydu!
katlanarak çözülüyor terkedilmiş bahçelerdeki
kuyular; oralardaki çocuk ölüleri - ölü gürültüleri,
bakın ben herkesi öldürmedim
hatta sevmedim ceddime bıçak çekmeyen hiç kimseyi
şimdi tam vaktidir, söylemeliyim o
ötekim'den nefret eden insanlara ezberlettiğim
ezberlettikçe kirlettiğim cümleyi:
çok ayıp bir şey mutluluk
eğer bir dosta giderken geceyarısı
ona uzatacağın elinde gelincikler varsa ve
arkana sakladığın elinde taşıyorsan hâlâ hançerini
Bir Martı Ağlattın Sen Hakkında- Küçük İskender Şiirleri
bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık
kütür kütür küfrediyor gece imanıma
bir yaprak kırılıp suya düşüyor
su yaralanıyor su kanıyor şelale!
ah nasıl titredim tensiz
bir piyanist büküldü sanki
kesişen ayrışık doğrular gibi
çarpışıverdim yüzünle. Yüzün
öyle düzgün suna bir el yazısı
yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!
bitmemiş bir ömrün yalanısın
sen: kabuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla
dudakların etle, şehvetle seferber
sen! bana inen son kutsal kitap
son fakir yatır
son aciz peygamber!
bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık ..