Beş Yıllık Kalkınma Planları Dönemi

Son güncelleme: 18.10.2010 21:11
  • Beş Yıllık Kalkınma Planı - Beş Yıllık Kalkınma Planı Nedir - Kalkınma Planı - Kalkınma Planı Dönemi

    Birinci "Plan"( 1963-1967) 15 yıllık bir perspektif planının ilk dilimi olarak hazırlanmıştı. Bu plan Doğu Blok'u ülkelerinde örnekleri görülen "emredici plan"değil, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa ülkelerinde uygulamaya konan "yol gösterici plan" olarak hazırlanmıştı. Kamu kesimi ile özel kesimin yanyana yaşadığı "Karma ekonomi düzeni" içinde hazırlanan bu plan, kamu sektörü için "emredici", özel sektör için "özendirici" nitelikler taşımaktaydı. Gerek 1961 Anayasası ve gerekse daha yumuşak olarak 1982 Anayasası ülke kalkınmasının hazırlanacak 5 yıllık planlara göre yürütülmesini emretmektedir. Aradan geçen yaklaşık 40 yıl içinde DPT'nin kadrolaşması, çalışmaları ve hazırlanan planların niteliklerinde siyasal iktidarların,özellikle başbakanların, iktidar olma, anayasal düzene saygı ve işbirliği yaptığı çıkar guruplarına bağlılık anlayışlarına göre, büyük değişiklikler olmuştur. Özellikle ilk iki "Plan" dönemi sonrasında DPT diğer kamu kuruluşlarına ve özel sektöre üst düzey yöneticisi yetiştiren bir örgüt özelliği kazanmıştır. Demirel ve Özal döneminde ekonominin yönetiminde "tek adam" egemenliği nedeniyle DPT kamuoyu karşısında etkinliğini ve prestijini kaybetmiştir. Fakat üst düzey plancılar sözleşmeli olarak çalıştırıldıkları için diğer kamu kuruluşlarına göre yüksek ücret almaktadırlar. Belki de bu yönüyle DPT hâlâ genç iktisatçıları cezbetmeye devam etmektedir. Hemen hatırlamalıyız ki "iktisatçı, "plancı", "araştırmacı" gibi mesleklerin doğması Türkçe'de iktisat dilinin ve deyimlerin zenginleşmesi 1961 Anayasası'nın başlattığı "planlı kalkınma" dönemiyle gerçekleşmiştir.

    Bu aşamadan itibaren incelemelerimizi bugüne değin sekiz "Plan " yürürlüğe konduğu için sekiz alt başlık altında yürütmeye çalışacağız. Bu sekiz plan döneminde üç kez yıl atlaması olmuştur. Siyasal istikrarsızlık nedeniyle hükümetler (sık sık değişince), zamanında ve yeterli hazırlık yapamayınca bir yıllık "geçici program'^ hazırlayıp yürürlüğe koyduktan sonra, Beş Yıllık Plan hazırlığına girişiyorlar. Örneğin Ecevit Hükümeti 1978 yılı başında güvenoyu aldıktan sonra, 4. Plan hazırlıklarını tamamlayamayaca-ğını anlayınca, 1978 yılı için bir yıllık program hazırladı. Böylece 4. Beş Yıllık Kalkınma Planının yürürlüğe girmesi bir yıl gecikti. Benzer durumla, 1983 yılı sonunda yapılan genel seçimler sonunda kurulan Birinci Özal Hükümeti de karşılaştı. 1984 yılı başında 5. Beş Yıllık Plan'ın yürürlüğe girmesi gerekiyordu. Özal hazırlık yapmak için 1984 yılına özgü bir yıllık "geçici program" hazırlayıp yürürlüğe koydu. Sonra da Beşinci Planı bir yıl kayarak 1985-1989 yıllarını kapsayacak biçimde yürürlüğe koydu. Benzer şekilde Çiller Hükümeti, 1995 yılını "Geçiş Yılı" ilan etti ve Yedinci Planı 1996 yılından başlattı.

    İlk dört "plan "döneminde siyasal ve iktisadi yaşamda büyük iniş çıkışlar (istikrarsızlık) olmuştur. Bu nedenle planı hazırlayıp yürürlüğe koyan hükümetler dönemi tamamlamadan ayrılmak zorunda kalmışlardır. Gelen hükümet gidenin yaptığı planın dönemini tamamlarken "yıllıkprogramlar" aracılığıyla kendi iktisadi ve sosyal tercihlerini uygulamaya aktarma yoluna gitmiştir. Ekonomi tarihimizde ilk defa bir siyasal partiye ve bir başbakana beş yıllık bir plan hazırlayıp sonuna kadar iktidarda kalarak planı uygulama şansı verilmiştir. Anavatan Partisi ve Başbakan T. Özal 5. Planı hazırlayıp uyguladıktan sonra (1985-1989) izleyen 6. Planı da hazırlayıp yürürlüğe (1990-1994) koymuştur. Yedinci plan ise (1996-2000) T. Çiller Hükümeti tarafından hazırlandı ve yürürlüğe kondu. İçinde bulunduğumuz dönemi kapsayan sekizinci planı (2001-2005) Bülent Ecevit başkanlığındaki üçlü koalisyon hükümeti hazırladı ve uygulamaya koydu. Ekonomik ve Sosyal Tarihi

    Ancak 6. ve 7. Plan dönemlerinde siyasal istikrarın bozulması Koalisyon hükümetleriyle ülkenin yönetilmesi, ekonomik istikrarın sağlanmasına olanak vermemiş ve Plan'ların ilke ve hedeflerinin kağıt üstünde kalmasına yol açmıştır.

    Beş yıllık planlar, basit Harrod-Domar tipi büyüme modeline dayanan sektörel boyutları olan "makro planlar"dır. Teknik modeli baş danışman Prof. Dr. J. Tinbergen kurmuştu. Bu teknikte Harrod-Domar modeli yardımıyla büyüme hızı, yatırım, tasarruf hacmi gibi büyüklükler saptanmakta, sonra girdi-çıktı tablosu aracılığıyla sektörel yatırım, üretim düzeylerine uygun olarak proje seçimi yapılmaktadır. Yani aşamalı bir plan tekniğidir.

    Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)

    Birinci Beş Yıllık Plan'ı İsmet İnönü Hükümeti hazırlayıp yürürlüğe koymuştu. Ancak Hükümet Plan'ın birinci yıl programını 1963 yılı başında yürürlüğe koyamamıştı. Zira o zaman "Mali Yıl" 1 Mart'ta başlıyordu. Bütçenin yıllık programa uygunluğu sağlandıktan sonra Şubat 1963'te yürürlüğe konmuştu. Ulusal tasarrufları artırmak yönünde vergi ve KİT reformlarını gerçekleştiremeyen Hükümet 1963 yılı için Bütçe'de yatırımların payını %32 oranında öngördüğü halde gerçekleşme %23 oranında oldu. Fakat Plan'ın ikinci yılında dış tasarruflarda beklenmedik bir gelişme oldu. Yurt dışına giden işçiler döviz göndermeye başladı. Bu arada "plan "dan ürken yerli ve yabancı sermaye çevreleri ilk iki yıl uygulamasını gördükten sonra yumuşamaya başlamıştı. Özellikle AET ile imzalanan Ankara Antlaşması'nın 1 Aralık 1964'te yürürlüğe girmesi Hükümete içte ve dışta prestij kazandırmıştı. Buna rağmen iç politikada çekişmeler yeni boyutlar kazanıyordu. 29 Kasım 1964'te siyaset sahnesine Adalet Partisi Başkanlığına seçilen Süleyman Demirel çıktı. Kısa bir süre sonra Demirel yönetimindeki AP ustaca bir manevra ile İnönü Hükümeti'nin bütçesinin Meclis'te reddedilmesini, dolayısıyla İnönü'nün ve Hükümetin istifasını sağladı. Bu tarihten itibaren S. Demirel, özgürlükçü ve çoğulcu demokratik düzeni yerleştirme yönünde, iniş ve çıkışlarla dolu bir siyasal yaşam içinde oldu.

    Kontenjan senatörü S. H. Ürgüplü 20 Şubat 1965'te geçici hükümeti kurdu ve ülkeyi 10 Ekim 1965'te Genel Seçimlere götürdü. Seçimi Adalet Partisi kazandı ve genç başkanı S.Demirel 42 yaşında Başbakan oldu. Böylece Birinci Plan'ın üçüncü yılı tamamlanırken üçüncü başbakan değişikliği oluyordu. Demirel Hükümeti özellikle ekonominin üst yönetiminde yeni bir kadrolaşmaya girişti. İnönü Hükümeti'nin son DPT müsteşarı, yani Z. Müezzinoğlu'ndan sonra gelen, Memduh Aytür idi. Dürüst, cesur ve Devlet'ten yana bir kişiliğe sahip olan M. Aytür, göreve devam ederken Demirel'in kendisiyle çalışmak istemediğini anlayınca Mart 1966'da istifa etti. Müsteşarlık 1967 yılı başında Turgut Özal atanıncaya kadar vekaleten yönetilmişti.

    1965 seçimlerinde Mehmet Ali Aybar'ın başkanlığındaki Türkiye İşçi Partisi 15 milletvekili ile Meclis'e girdi ve grup kurdu. Böylece siyasi tarihimizde ilk kez sosyalist bir parti TBMM çalışmalarına ortak oldu.



    Cemal Gürsel'in ölümü üzerine emekli Orgeneral Cevdet Sunay Cumhurbaşkanı seçildi (28 Mart 1966). Aynı yıl CHP Parti Kurultayı "Ortanın solu"nda olduklarını ilan etti. İnönü-Ecevit işbirliği karşısında T. Feyzioğlu ve arkadaşları CHP'den ayrılıp Güven Partisi'ni kurdular. Bu dönemde Meclis'te marksist politikacıların içinde olduğu İşçi Partisi çok etkin muhalefet yapıyordu. 1967 yılından itibaren Hükümet ve yandaşları her türlü sol düşünceye şiddetle cevap verme ve yönünde eylemlere başladı.

    Demirel Hükümeti kendi iktisadi hedef ve politikalarını, hazırladığı 1966 ve 1967 yıllık programlarına yansıttı. Fakat çok ilginç olduğu kadar elverişli bir durumdan da yararlanmayı bildi. Dokuz aylık yönetimi sırasında Başbakan S. H. Ürgüplü S. Birli-ği'ni ziyaret etti. Sovyetler, Türkiye'nin planladığı "temel sanayi projeleri''nin gerçekleştirilmesine mali ve teknik yardımda bulunmaya hazır olduklarını bildirdiler. Anti komünist sloganlara büyük önem veren Adalet Partisi Hükümeti, Sovyetlerle ekonomik işbirliğine girmekte sakınca görmedi. Demirel'in 1966 Yılı Programına aldığı ve Sovyetlerin finanse ettiği projeler içinde İskenderun Demir Çelik, Bandırma Sülfürik Asit ve Artvin Orman Ürünleri tesisleri vardır. 1967 Yılı Programı içinde Seydişehir Alüminyum Tesisleri ve İzmir Aliağa Rafinerisi projeleri yer almıştır. Batı Avrupa bu projelere destek vermemişti. Birinci Planın temel darboğazı olan kaynak sorunu, Sovyetlerin katkısıyla aşılmış ve planlı dönemin en yüksek büyüme hızı 1966 yılında %12 olarak gerçekleşmiştir. Birinci Plan için ortalama %7'lik büyüme hızını çok bulan Batı'lılar gerçekleşme %6,6 olunca zor durumda kaldılar. Üstelik bu ortalama büyüme hızı ortalama %5,2'lik bir enflasyon oranıyla gerçekleştirilmişti. Bu gelişen bir ekonomi için "istikrar içinde büyüme" gibi zor bir hedefe ulaşıldığını gösteriyordu.

    Tablo XIV- Beş Yıllık Plan Döneminin Temel Göstergeleri

    [HTML]

    Büyüme hızı


    Enflasyon


    İthalat


    İhracat

    Yıllar


    (sabit fiyat)


    %


    (000 $)


    (000 $)

    1963


    9,7


    4.3


    687.616


    368.087

    1964


    4,1


    1.2


    537.229


    410.771

    1965


    3,1


    8,1


    571.953


    463.738

    1966


    12,0


    4,8


    718.269


    490.508

    1967


    4,2


    7,6


    684.669


    522.334

    Ortalama


    6,6


    5,2[/HTML]


    Birinci plan dönemi için yıllık nüfus artışının %3 civarında olacağı hesaplanarak büyüme hızı olan %7'den bunu çıkardığımızda (%7 - %3 = %4) net büyüme hızının %4 olacağı öngörülmüştü. Gerçekleşme çok küçük bir sapma göstermiş %6,6 - % 3 = %3,6 olmuştur. Hemen belirtmeliyiz ki, nüfusu hızla artan Türkiye'de sanayileşme kaçınılmaz bir hedef alınmasına rağmen Birinci Plan döneminde öngörülen ortalama %12,3'lük büyüme hızına ulaşılamamış ve bu oran %10 civarında kalmıştır. Dönem içinde, tarım sektöründe, 1966 yılının büyük bolluğu hariç tutulursa, ortalama büyüme hızı hedefin altında kalmıştır. Tarım iklim koşullarına bağlı olarak yıldan yıla büyük iniş çıkışlar göstermiştir. Özellikle hayvansal ve su ürünleri üretimi plan hedeflerinin çok altında kalmıştır.

    Bu dönemde, günümüzde Güneydoğu Anadolu Projesi adıyla anılan Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırım projesinin ilk yatırımı Keban Barajı inşaatı 1965'te başlatıldı. Aşağı Fırat Projesi olarak başlayan bu çalışmalar 1971'de Dicle Havzası Planlamasının da projeye eklenmesiyle bölge genişlemiş oldu.

    Plan dönemi başında, yani 1962 yılında sabit fiyatlarla (1968 fiyatlarıyla) GSMH içinde tarımın payı %34,6 iken sanayinin payı %16,7 idi. Dönem sonunda bu paylar sırasıyla %29,3 ve %20,7 olmuştur. "Kalkınma özdeştir sanayileşme " ilkesine uygun olarak sanayi sektörü büyürken tarımın payı azalmıştır. Sanayide ithal ikamesine ve kamu kesimine ağırlık veren bir strateji uygulanmıştır. Birinci planın en ilginç sonuçlarından biri, özel sektör sınai yatırımlarının yıllık veya toplam olarak plan hedeflerini aşmış olmasıdır, dönem içinde gerçekleşen toplam 64 milyar liralık yatırımın 30 milyar TL'sini özel sektör gerçekleştirmişti. Plan döneminde Vehbi Koç'un iki öncü sınai girişimine ülke tanık olmuştu. Birincisi SIEMENS ile ortaklaşa kurduğu kablo fabrikası (1964), ikincisi ise ilk Türk binek otomobili Anadol'un üretildiği OTOSAN tesisleriydi. Yatırımların finansmanında yurtiçi tasarrufların oranı %16,6, dış tasarruf oranı %1,9 olmak üzere, toplam GSMH'nın %18,5 düzeyinde kaynak yaratıldı. Plan dış kaynak oranını %3,5 oranında öngörmüştü. Ekonominin Tarihi

    Sanayileşme istihdamın sektörel dağılımını değiştirmişti. 1963'te sanayide çalışanların payı %8,8 iken 1967'de %10,4 olmuştu. Tarımın payı %76,8'den %72,3'e düştü.

    Dış ekonomik ilişkilerin belirleyici öğesi olan "dış ticaret" dönem içinde her yıl açık vermiştir. İthalatta görülen dalgalanmalara karşılık ihracatta yavaş fakat sürekli artış olmuştur. İhracatın ithalatı karşılama oranı 1963'te %53,5 iken, 1967 sonunda %76,3 düzeyine çıkmıştır. Toplam ihracat içinde tarım ürünlerinin payı %75 civarında gerçekleşmiştir. Aynı dönemde ithalatın %95'i ara ve yatırım mallarına gitmiştir. Fakat genel eğilim olarak plan döneminde dış ticaret için öngörülen hedeflere ulaşılmış olduğu söylenebilir.

    Döviz kuru 1 $ = 9 lira düzeyinde sabit tutulmuş, böylece kurun denge sağlayıcı etkisi ihmal edilmiştir. Bu dönemde Türk ekonomisine yeni bir döviz kazanç kapısı açılmıştır. Bu "işçi dövizle-ri "olarak bilançoda yer almıştır. Planın son iki yılında toplam 210 milyon dolar civarında işçi dövizi gelmişti. İşçi dövizleri girişinin beklenmedik miktarlara ulaşması önce "cari işlemler" açığının küçülmesine, sonra da dış açığın GSMH ya oranının %3,5 yerine %2,4 olarak gerçekleşmesine yol açmıştır.

    Birinci Plan dönemi Türk Devleti ve halkı için "Plan" ve "Planlama "konusunda deneyim kazanma dönemi olmuştur. Türk plancıları teknik ve bilimsel eksikliklerini görme ve alternatif çözümler üretme olanağı buldular, kısacası uzmanlaştılar. Bu alanda elde edilen başarıların sınırlı kalmasında dönem içinde siyasal çalkantılara bağlı olarak siyasi kadrolarla birlikte teknokratların da sık sık değişmiş olması etkili olmuştur. Özellikle kalkınmayı hızlandıracak temel reformların hazırlanması ve yürürlüğü konması mümkün olmamıştır. Vergi reformu, toprak reformu gibi... Tüm olumsuz koşullara ve önyargılı tahrikçilere karşın, Birinci Plan döneminde özellikle ekonomik hedefler yönünden beklenenin üstünde başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Bu dönemde Teşkilat her düzeyde "Mülkiye"lilerin egemenliği altındaydı. Mühendisler henüz baş rollere çıkamıyordu.
#18.10.2010 21:11 0 0 0