Doğruluk Üzerine

Son güncelleme: 07.11.2010 08:59
  • Yine bir kuyuya doğru çekiliyorum. Zamanın orta yerinde, tüm bildiklerim ve bilmediklerimle, öylece kalakaldım. Tüm insanlar kangren olmuş, tüm ruhlar, tüm kalpler... Bütün elden gidiyor, parçayı kurtarma telaşına düşmüşler de farkına varamıyorlar. Bencilliğin esiri olmuş suretler! Hak ve hukuka dayalı dost sohbetleri sahte akışında sürerken maksadını çoktan aşmış. Ben bunu hak etmedim diye bas bas bağırırken, okyanusun ortasında kimse duymuyor sesini... Anakara buradan öyle uzakta ki!


    Belki de tam da hak ettiğim buydu diyorum. Herkes layığını buluyor sonunda. Hak mı istiyorlar? Helallik mi? Neyin hakkını verebilmişiz ki tam manasıyla hangi hakkın helalliğine soyunalım! Neyin diyetini ödeyebilmişiz ki boyun borcu sayıp da çekmişiz vicdan muharebesini ve sonra yapmışız muhasebesini? Buysa esas olan tek kaygı, helal olsun tüm sahtelikler, tüm yalanlar ve tüm kirli sevgiler...
    Gözlerimi ardına kadar açtım, görüyorum herşeyi gün gibi, işte duruyor karşımda, gördüm rezilliği... Gövde gösterisi aşiyan çığlıklarda, oyun içinde oyunlarla, pişmanlık yas(a)larıyla sürüyor, kendi karasını çalıyor yüzüne, kendi kurasını kendi çekiyor işte! Herkes kartlarını bir bir yatırıyor yere, avaz avaz sukunete gömülürken birileri, sessiz çığlıklar da, kendini aklama yasalarıyla ben de buradayım diyor. Ne kadar kendini kandırıyor, ne kadar karşısındakini suçluyor, ne kadar gönlü ak ve ne kadar gerçek bilmiyor! Bir duygu yok aslında hissedilen, ne iyi ne kötü, ne kar ne ziyan, ne ak ne de kara...


    Yok!
    Gönüller öyle yorgun ki, çöken omuzlarda var olan bir tek temiz kalma hevesi. Patlamaya hazır bir mermi düşüyor, günün orta yerinde, bir eşkiyanın gözlerinde, herkes payına düşeni alıyor... Geleceğe ve geçmişe sövüyor da sövüyor delice! Birinin elinde patlıyor mermi, en çok yarayı da o alıyor. Ama herkes payına düşeni alıyor işte! Diyor ki; madem ki oyunda yer alıyorsun, öyleyse payına düşene razı ol! Parça parça, lime lime olacak kalbin, canın çok acıyacak, yanacak! Bütün bunları bilerek geldin. Damarlarından akan kan değil, kimi zaman hasret olacak, kimi zaman hüzün, kimi zaman kin ve nefret akacak. Marifet bu ya! Ayakta kalabilmek asıl, marifet dediğin! Herşeye hazır ol, zira bilerek geldin, kendi ellerinle kendi sonunu seçtin. Madem ki böylesin, kendin basacaksın ilaç diye yaralarına merhemi, kan kusacaksın, kan konuşacaksın, kan damlayacak sözlerinden, tuz basacaksın! Ve birgün durduracaksın amansız kanamayı, kimse yardım etmeyecek, edemeyecek, etmesine de itiraz edeceksin. Öyle ise kendin çıkacaksın bu kör, ama, sağır ve dilsiz kuyudan... Ayağa kalkacaksın! Bu tutunacak hiç bir bağı kalmamaış köprüden kendin geçeceksin. Buz tutacak ellerin, sonra kalbin... Yaş değil, ağlarken kan akacak gözlerinden ama sevindirmeyeceksin eşkiyaları!!! Bir kez daha patlamasına izin vermeyeceksin patlamaya hazır mermilerini... Haksa hak, hukuksa hukuk! Tek sen mi haklısın? Tek senin mi hukukun var zalimlerle? Haksa hukuksa en iyi sen bilirsin inan! Başkası değil! Hem söyle bu güne kadar kimin hakkı üzerinde kalmış ki?


    Bir duygu yok aslında hissedilen, kimse kandırmasın kendini! Sadece alışkanlık... Sadece göz yanılması, sadece aldanış, inan!



    'Belki sevmeyi beceremiyor herkes, belki sevilmeyi, belki sevmeye engel evcil acılar besliyorlar kim bilebilir ki?'
    Evet değişen ben değilim, sahte merhabaların ardına gizlenen sahteler, geri alabilir miyim hepsini, geri alabilir miyim?
    'Verilen sözler bir, edilen yeminler sıfır'
    Geri alabilir miyim, geri ,,, al ,,, aa ,,bilir miyim!!!
    Ah nefesim, galiba boğuluyorum...

    fulya
#07.11.2010 08:59 0 0 0