10. Kasım Kompozisyon Örnekleri

Son güncelleme: 07.11.2010 12:34
  • 10 Kasım İle İlgili Kompozisyon Örnekleri - Atatürkün Ölüm Yıldönümüyle İlgili Kompozisyon - Kompozisyon Örnekleri - 10 Kasım Yazıları - 10 kasım kompozisyon - Atatürkü Anma Günü - Atatürkün Ölüm Yıldönümü Kutlamaları
    Yarın 10 Kasım Atatürk'ümüzün ölüm yıldönümü. Birkaç haftadır süren anma hazırlıklarının sonuna gelindi. Törende şiir okuyacaklar, konuşma yapacaklar tespit edildi. Türkçe dersinde Atatürk ve 10 Kasım şiirleri en baştan taranırken, bir yandan da günün mana ve ehemmiyetine uygun kompozisyonlar yazıldı. Müzik dersinde mutat milli repertuara Ata'mızın hiç duyamadığı şarkılar da eklenerek solo ve koro çalışmaları hızlandırıldı. Resim dersinde ise en çok rağbeti Atatürk figürlü Anıtkabir ana temalı muhtelif çalışmalar gördü.

    Öğretmenimiz son derste yarın okula gelirken kıyafetlerimizin temiz ve düzgün olmasını istedi (yaslı 10 Kasım, siyah önlüğümüze en yakışan tarihi gün olsa gerek) "Çiçek de getirin, özellikle Kasımpatı O Ata'nın en sevdiği çiçektir." dedi öğretmenimiz. Özellikle bazı kız öğrencilerin kendilerince çok kutsal gördükleri bu "çiçekli" görevi kimselere kaptırmaya niyetleri olmadıklarını ve bu uğurdaki üstün çabalarını bildiğimden; bu masraflı ve uğraştırıcı işe girişmeyeceğim. Biliyorum ki bu çiçeklerle okulun geniş merdivenli ana kapısından içeri girildiğinde hemen göze çarpan Atatürk büstü süslenecek. Hatta o büst yarın tören icabı, bahçeye bakan merdivenlerin başına taşınacak. Tören sona erdikten sonra da yine eski yerine dönecek; yani bana hep bir macera filminin küçük platosu hissini veren; sarmaşık yapraklarıyla kaplı duvarın önüne konuşlanmış kırmızı kovalar, acayip balta ve çengellerle süslü, "yangın köşesi"nin karşısına. Bu büstün her iki yanına birer meşale dikilecek ve "izindeyiz" başta olmak üzere kimi ilgili sözler fona yerleştirilecek. Çoğu "çift dikiş" diye adlandırılan "yaşlı" ve iri yarı öğrenciler aynı mahalde sırayla saygı nöbetine dikilecekler. Bu nöbetin işlevinin biraz da çiçeklere musallat olacak yaramazları uzakta tutmak olduğunun bilincinde olarak

    10 Kasım'larda en sinir olduğum laf "izindeyiz". Ne izini? 1 Mayıs Bahar Bayramı gibi "üfürükten" bayramda dahi tatil yapıyoruz da, aslanlar gibi Atamız ölmüş, bir günlük tatili bile bize çok görüyorlar. Bu çelişkiyi hiç bir zaman anlamadım, anlamayacağım da!.. Tamam söz veriyorum, bayram yapmayacağım, neşeli oyunlar da oynamayacağım. En fazla evin içinde tahta sandalyeyi yere yatıracak, sandalyenin bacakları arasındaki şoför mahalline oturacak ve "ııııınnıınıııı" mealinde sesler çıkararak araba kullanacağım. Hem de saat dokuzu tam beş geçe pencereye karşı durarak ve hayali kornamı en cayırtılı bir şekilde çalarak

    Oysa bunun yerine sabahtan okulun bahçesinde toplanacağız yarın biz. Saat dokuzu beş geçe saygı duruşumuza eşlik eden ilk siren sesi, mahallemizin karakolundan yükselecek. Sonra hemen yanımızdaki ana caddenin arabalarının klaksonları ve uzak semtlerdeki fabrikaların buğulu düdüklerine karışarak kulağımızı dolduran, nedense en acıklısı, gemi düdükleri Ardından en hislisinden konuşmalar, şiirler Ölmesini hiç içime sindiremediğim sevgili Atatürk'le ilgili, insanın içini parça parça eden şiirler. Ama yine de, kendimi ne kadar zorlasam da, hani o çiçek işinde uzman kızlar var ya; işte onlar gibi zırıl zırıl ağlayamadım hiç

    Ve yarın radyolar bütün gün babamın "gıygıy" dediği müzikleri çalacak. Diğer günlerde de duyulduğu an radyonun cebren susturulduğu müzikler. Birkaç yıl önceye kadar, bunca bestenin sırf Atatürk öldü diye yapıldığına emin olduğum bu müzik türü hakkındaki fikirlerim, sadece benim merakımla, yavaş yavaş değişiyordu ama babamın tepkisi asla "Kapa lan şunu! Gıy gıy gıyy" Radyodan zevkle dinlediğim, "reklamlararası" program "Orhan Boran ve YUKİ" de yayınlanmayacak yarın. Sinemalarda bizi kah neşeyle kah hüzünle yoğuran filmler de oynamayacak. Onların yerine, rengarenk afişleri siyaha boyanmış sinemalara okulca gidip, Ata'mızla ilgili eski, kopuk kopuk ve hızlı gösterilen "şarlovari" filmleri yeniden izleyeceğiz. Yalnız asla gülmeden

    Ben, belki inanmayacaksınız, bundan üç yıl önceki 10 Kasım gecesi, Atatürk'ü gökyüzünde gördüm. İnanmayacağınızı biliyordum Zaten bu yüzden bu olayı kimselere anlatamadım. İsterseniz yemin de ederim. Valla billa Ata'mızın portresi gecenin karanlığında bir dolunay gibi parlıyordu.

    O gece ailemle dedemleri ziyaretten dönüyorduk. Ve ben yol boyunca tepemde Atatürk, eve kadar yürüdüm.

    En sevdiğim oyunlardan biri havanın açık olduğu akşamlar eve girmeden önce, "ay"la birlikte mahallenin tüm sokaklarını dolaşmaktır. Hatta ay beni kaybetsin, takip edemesin diye son hızla koşarım, ama nafile İşte Ulu Atatürk o gece aynı ay gibi, sürekli beni takip etti. Eve girmeden önce son kez ona baktığımı hatırlıyorum. Zaten bir daha da göremedim. Ama yarın gece yine bir umut, gözüm gökyüzünde olacak




    Numan Serteli
#07.11.2010 12:34 0 0 0