[COLOR=coral]Neden kadınlar her şeyi erkeklerin yerine düşünmekten bir türlü vazgeçemiyorlar? Kadınlık neden annelikle eşdeğer görülüyor? Duracağımız nokta neresi? Kadınlar ve erkekler var olduklarından beri birlikte yaşamalarına rağmen hala birbirlerini anlamaktan aciz görünüyorlar. Kendi beklentilerimizi karşı cinse aktarma konusunda yaşadığımız karmaşa büyük oranda bunu haklı çıkarıyor. Beklentiler üzerine kurulan senaryoların kahramanları olmaktan ve çevremizdekileri bu senaryonun farklı kahramanları haline getirmekten bir türlü
vazgeçemiyoruz. Herkes kendi hayatını kendi kalemiyle yazmak istiyor, kimsenin kalemini başkasına devretmek gibi bir niyeti yok. Peki bunun sonucunda ne oluyor? Başkalarının yerine düşünmeye, karar almaya, planlar yapmaya başlıyoruz. Kendi hayatımızı kontrol etmek ya da yaşamak bile bu kadar yorucu ve meşakkatliyken, karşımızdakilerin hayatıyla ilgili kararlar almak, içinden çıkılması zor bir durumu ortaya çıkarıyor. Sonra "Ben erkekleri anlamıyorum, ben kadınları anlamıyorum" diyoruz. Başkalarının yerine düşündüğümüz sürece onları anlamamaya devam edeceğiz galiba.
Kadın denen muamma
Erkekleri anlamak zor ama kadınlar tam bir muamma! Kadınlar tarafında her sorun baÅŸka bir yolla çözülebiliyor. Hatta kadınların çoÄŸu sonucun doÄŸruluÄŸuna bakmadan gidiÅŸ yoluna puan veriyorlar. Ama nedense sürekli bir ÅŸikayet etme durumu söz konusu. Kadınların erkekleri anlamamaktan ÅŸikayetçi olmalarının nedenini anneliÄŸin idealleÅŸtirilmesine baÄŸlamak hiç de yanlış görünmüyor. Toplumun kadınlara yüklediÄŸi görevler sonucunda kadınlar her zaman anne olma sıfatını taşımaktan memnun görünüyorlar. Toplum annelerden karşılarına çıkan her acil durumda becerikli, doÄŸru ve usta bir biçimde baÅŸa çıkmalarını saÄŸlayacak sihirli bir deÄŸnek varmış gibi davranmasını bekliyor. AnneliÄŸin idealleÅŸtirilmesi 20'li yaÅŸlardaki genç kızlarda bile etkisini gösteriyor. Karşınızdaki erkek kim olursa olsun, onun hayatını düzeltmeye gönüllü oluyoruz. Onun isteklerini, yaÅŸam tecrübelerini, hissettiklerini görmezden gelip kafamızda kurguladığımız formata uydurmaya çalışıyoruz. Bu durumu açıklamak için basit bir soru: Bir yere gittiÄŸinizde sevgilinizin hangi sandalyede oturmak isteyeceÄŸini düşünüyor musunuz? Burası sıcak olur ya da buradan soÄŸuk gelir, buradan dışarıyı ya da beni iyi göremez gibi ince ayrıntılara takılıp kalıyor musunuz? Sevgiliniz istediÄŸiniz sandalyeye oturmadığında neden oraya oturmadığını kendi kendinize sorup, kafa yoruyorsunuz. Neden sizin istediÄŸiniz yere otursun ki! O belki de sizin baktığınız noktayı farklı açıdan görebilen bir noktada bulunmak istiyor. "Bunu yeme hasta olursun, onu giyme üşütürsün, biliyorum karnın aç yemelisin" gibi konuÅŸmalar gerçekten sevgilinizi çok sevdiÄŸiniz ve onu düşündüğünüz için mi, yoksa toplumun üzerimize serdiÄŸi annelik örtüsünün bir sonucu mu? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun kafanızı kemiren kontrolü elinizde bulundurma isteÄŸi, yaÅŸadığınız anın keyfine varmanıza engel olabilir. Denetim sahibi olmanın ya da egemen konumda bulunmanın verdiÄŸi mutluluk, denetimin bölünme sürecine girdiÄŸi durumlarda yerini üzüntüye bırakabiliyor. Oysa ki sevgilinizin yerine düşünmekten vazgeçseniz, hayal kırıklıkları, üzüntüler ve kuruntular da peÅŸinizi bırakacaktır. Siz pek farkında olmasanız da, iliÅŸkinin mutluluÄŸu için yaptığınız birçok davranış çoÄŸunlukla bireysel mutluluÄŸuÂnuz için yaptığınız ÅŸeylerdir. Bireysel mutluluÄŸunuza giden yolu baÅŸkaları bilmediÄŸi için, yolunuz engellenip kösteklenebilir. Buna her zaman hazırlıklı olmalısınız.