Çocuklarda Ve Gençlerde Madde Bağımlılığı İçin Riskler

Son güncelleme: 10.02.2011 00:43
  • Gençlerde Madde Bağımlılığı - Gençlerde Madde Bağımlılığı Tedavisi - Madde Bağımlılığı Tedavisi

    Son yıllarda tüm Avrupa ülkelerinde ergen ve gençler arasında alkol ve yasadışı madde kullanımında bir artışsöz konusudur. Ülkemizde madde kullanımı birçok ülkeyle karşılaştırıldığında düşük oranlardadır. Fakat ülkemizdeki genç nüfusu göz önüne aldığımızda bu düşük oranların ne kadar büyük rakamlar oluşturacağını unutmamak gerekmektedir. Ülkemizde gençler arasında yapılan çalışmalarda yarısından fazlasının sigara deneyiminin olduğu, ilköğretimde ise yaşam boyu en az bir kez tütün kullanma oranının % 16 olduğu görülmektedir. Yaşam boyu en az bir kez alkol kullanımı %35-45, esrar kullanımı %4, uçucu madde kullanımı % 4, ekstazi kullanımı için ise %2-2,5 oranları verilmektedir. Tütünden sonra en sık kullanılan maddeler sırasıyla alkol, uçucu maddeler ve esrardır. Sigara ve alkol dışında tüm maddelerde kullanım sıklığında bir artış söz konusudur. Bu artış ekztazide daha da belirgindir.


    Çocuk ve gençlerde madde kullanımında en önemli nedenin 'merak' olduğu pek çok araştırma ile saptanmıştır. Ergenlik ve gençlik biyolojik, bilişsel ve sosyal alanlarda değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Gençler bu dönemde alkol ve madde kullanımını da içeren yeni durumlarla karşılaşırlar Biyolojik ve sosyal değişikliklerin yarattığı stresi azaltmak, arkadaş baskısı ve bir gruba dahil olma isteği de madde kullanımına başlamada diğer önemli nedenlerdir. Başlama nedeni ne olursa olsun madde kullanmaya başlama, artan bir madde kullanımına ve diğer suç oluşturan olaylara neden olabilir. Az ya da çok kullandıkları bir dönem sonrası gençlerin büyük çoğunluğu madde kullanmaya devam etmemektedir. Az fakat önemli bir kısmı ise kullanıma giderek artan düzeylerde devam etmektedir. 12-18 yaş aralığında alkol ya da diğer maddeleri denemek yaşla beraber belirgin artış göstermektedir.


    Çocuk ve gençlerin madde kötüye kullanımına yol açan 'risk faktörleri' ve onları bundan koruyan 'koruyucu faktörler' söz konusudur. Bu risk ve koruyucu faktörleri bilmek problemi anlamamıza yardımcı olacaktır.


    Genelde yapılan tarama çalışmaları esas olarak problemli alkol veya madde kullanımı geliştirme riski yüksek olan ergen populasyonunu hedeflemiştir. Bu ergen grupları sıklıkla okul devamsızlığı yapanlar, depresyon veya yıkıcı davranışı olanlar, evden kaçanlar, adalet sistemi içine dahil olmuş olanlar, sıklıkla bar, pub ve diskoya gidenlerden oluşur.

    Son yirmi yıldır araştırmacılar madde kullanımının nasıl başladığını ve ilerlediğini özellikle hassas bazı gruplarda risk ve koruyucu faktörleri de tanımlayarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Risk faktörlerini, bir bireyde 'şu özellikler, değişkenler ya da tehlikeler varsa' toplumdan rastgele seçilmiş bir bireyden daha fazla madde kullanım olasılığı vardır şeklinde tanımlamaktadırlar.Risk faktörlerine sahip herkes madde kullanmamaktadır. Başka bir deyişle karşılaşılan risklere dirençli bireyler de vardır. Karşılaşılan olaylara karşı tampon görevi gören faktörler bu direnci oluşturmaktadır.


    Risk faktörlerini üç grupta toplayabiliriz: biyolojik faktörler (örn. genetik faktörler), psikolojik ve davranışsal faktörler (örn. emosyonel bozukluklar, öğrenme güçlükleri, dürtüsellik, davranış bozuklukları), sosyal ve çevre ile ilgili faktörler (örn. ebeveynlerin madde kullanıyor olması, aile desteğinin az olması,akademik başarının düşük olması, akran ilişkileri, ekonomik ve sosyal desteğin olmaması vb.). Eğer bu faktörlerden bir tanesi dahi güçlü bir olumsuz etkiye sahip ise madde kullanma olasılığı yüksektir. Bu faktörlerden bir veya daha fazlası olumlu yönde güçlü ise genci madde kullanımına karşı koruyabilmektedir.


    Alkol bağımlılığı olan ana babaların çocukları, alkol bağımlılığının karmaşık genetik bir bozukluk olması nedeniyle yüksek risk taşıyan çocuklar olarak değerlendirilmektedir. Bu çocuklar yalnızca alkol bağımlılığı açısından değil, aynı zamanda diğer psikopatolojiler açısından da risk taşımaktadırlar. Alkol bağımlılarının çocuklarında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), karşı gelme bozukluğu (KGB), davranım bozukluğu (DB), depresyon ve anksiyete bozuklukları kontrol grubuna göre daha yüksek oranlarda dır.Gençlerin alkol kullanma sıklığı ile anne ve babaların alkol kullanma sıklıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda, özellikle erkek çocuklar ile babaların alkol kullanma sıklıkları arasında önemli benzerlikler bulunmuştur. Ailelerinden ayrı yetişmiş alkol bağımlılarının çocuklarında yapılmış çalışmalar, bu çocuklarda %25 alkol bağımlılığı saptamışlardır.


    Aile içinde madde kullanımı olan çocuklarda madde kullanımı daha sıktır. Aile üyelerinin madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri olumlu yönde ise bu da risk oluşturmaktadır. Bu konuda ailenin toleransının fazla olması, uygun olmayan disiplin yöntemleri de madde kullanımını arttırmaktadır.


    Çocuk ve ergenlerde madde kullanımı açısından risk olabilecek durumları araştıran çalışmaların sonuçlarına ruhsal hastalıklar önemli bir yer tutmaktadır. Psikiyatrik hastalılar madde kullanımı sonucunda gelişebilmektedir. Ayrıca psikiyatrik hastalıklar madde kullanımının gidişini değiştirdiği gibi madde kullanımı da psikiyatrik hastalığın gidişini değiştirebilmektedir. Madde kullanım bozukluğu olan gençlerin %76'sında en az bir komorbid psikiyatrik bozukuk saptanmıştır (Dilbaz 2006)



    Maddelerin çeşitli psikiyatrik sorunlarda belirtileri giderme amaçlı kullanılması söz konusu olabilmektedir. Bunlar arasında en sık adı geçen sorunlardan kendilik değeri düşüklüğü, depresyon, DEHB, anksiyete bozuklukları, fiziksel-cinsel ve duygusal istismar önde gelmektedir. DEHB erken başlangıçlı psikoaktif madde kullanımı açısından bir risk faktörüdür. Ayrıca sigara kullanımı da DEHB'da sıklıkla bozulmuş olan ileriye yönelik plan yapma, öncelikleri belirleyebilme ve dürtü kontrolü gibi ileri fonksiyonlarda iyileşmeye neden olduğundan kendini tedavi etme amaçlı da kullanılmaktadır. Çalışmalar DEHB ve alkol kullanım bozuklukları arasında bir bağlantı olduğunu desteklemektedir. Alkol bağımlılarının çocuklarında daha fazla DEHB saptanırken, bu çocukların babalarında da daha yüksek oranda DEHB belirtisi görülmüştür. Alkol bağımlılığı ile DEHB arasındaki ilişki, bir hastalığın başka bir hastalık şeklinde devam ediyor olmasının yanı sıra, bir hastalığın başka bir hastalık ile birlikte görülmesi olarak da yorumlanabilir. Çalışmalar erişkin madde kullanıcılarında %20 oranında, alkol bağımlılarında ise %35-70 oranındaçocukluk döneminde başlayan DEHB görüldüğünü göstermektedir.

    Tablo 1.Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı için risk faktörleri

    RİSK FAKTÖRLERİ
    BİYOLOJİK FAKTÖRLER

    · Genetik özellikler
    · Alkol ya da madde kullanımında aile öyküsü
    · Ailede dürtü kontrol bozukluğu öyküsü, davranış bozukluğu ya da antisosyal kişilik bozukluğu gibi
    · Ailede duygudurum bozukluk öyküsü

    Psikolojik ve Davranışsal

    · Nörokognitif değişiklikler
    · Duygudurum bozuklukları
    · Anksiyete bozuklukları
    · Dürtüsellik
    · Öğrenme güçlükleri
    · Sosyal becerilerde düşüklük
    · Madde kullanımı ile ilgili olumlu tutum ve davranışlar
    · Hostilite ve agresyon
    · Düşük benlik saygısı
    · İsyankarlık
    · Olumsuz yaşam deneyimleri
    · Davranış bozuklukları
    · Çabuk öfkelenme
    · Fiziksel travma
    · Erken başlangıç
    SOSYAL ve ÇEVRESEL FAKTÖRLER
    AİLE İLİŞKİLERİ

    · Ailede alkol, madde kullanımı ya da kumar sorunu olması
    · Ailenin alkol ve madde kullanımı ve kumara karşı olumlu tutumu
    · Aile desteğinin az olması
    · Ailenin çocuğunu izlemede yetersiz olması
    · Özellikle öğrenme güçlüğü ve davranış problemi olan çocuklara karşı ebeveyn becerilerinin etkisiz olması
    OKUL İLE İLŞKİLER


    · Akademik başarı
    · Olumsuz, disiplinsiz ve güvensiz bir okul ortamı
    · Öğretmenin beklentilerinin düşük olması
    · Madde kullanımına karşı açık bir okul politikasının olmaması
    · Okul sorumluluğunun olmaması
    · Sınıfta içine kapanık ya da agresif davranışlar sergileme
    ARKADAŞ İLŞKİLERİ

    · Arkadaşlarının madde kullanması ve bulundurması
    · Alkol, madde kullanımı ve kumarı onalayıcı tutum ve davranışlar
    · Davranış bozukluğu olan arkadaşlarının olması
    · Arkadaşları tarafından reddedilme
    · Sosyal becerilerinin zayıf olması
    TOPLUM İLİŞKİLERİ

    · Ekonomik ve sosyal olanakların kısıtlı olması
    · Eğitim olanaklarının yeterli olmaması
    · Yüksek suç oranının olması
    · Yüksek göç oranı
    · Toplumsal normların alkol ve madde bağımlılığı ve kumara izin vermesi


    Çocuk ve gençlerde bazı gruplar alkol ve madde kullanımı açısından genel topluma göre daha fazla risk altındadırlar. Okuldan uzaklaştırılmış ya da tastikname almış, okuldan kaçan, suça karışmış ya da karakolluk olmuş, evden kaçan, evsiz ve madde kullanan kardeşi olanlar bu savunmasız gruplara örnek verilebilir. Erken çocukluk döneminde öfkeli ve sinirli olan, davranış bozukluğu gösterenler, duygularını ifade etmekte güçlük çekenler, stresle başa çıkamayan, problem çözme becerisi zayıf olan, okul başarısı düşük olan gençlerde risk artmaktadır.





    Gece özellikle müzik partileri için dışarı çıkan ve geç saatlere kadar eve dönmeyen gençler de oldukça riskli bir grubu oluşturur. Gençleri etkisi altına alan alt kültürler önemlidir. Örneğin son yıllarda ekstazi kullanımındaki artış, techno müzik ve dansla yakın ilişki göstermektedir.

    Arkadaş grubuna bağlı riskler oldukça önem taşımaktadır. Arkadaşları madde kullanan çocuk ve gençlerde riskin yüksek olması beklenen bir durumdur. Yapılan anket çalışmalarında ilk kullandıkları maddeyi kendileri kadar ya da biraz büyük arkadaşlarından bulduklarını ve grup içinde paylaştıklarını ifade etmişlerdir. İçinde bulundukları akran grubunda madde kullanımının onaylanması genç için risk faktörüdür. Maddeye kolay ulaşabilme de madde kullanımı açısından risktir. Özellikle sigara, alkol ve uçucu maddelerde bu önemli bir sorundur. Erken yaşlarda başlayan sigara kullanımı da diğer maddelere geçiş açısından yüksek risk taşımaktadır.

    Ergenlerde depresyona ikincil olarak sıklıkla alkol ve madde kullanımı ortaya çıkabilmektedir. Deprese ergenlerde %35 oranında madde kullanım bozukluğu gelişmektedir. Ergen depresyonunda davranışsal belirtiler ön plandadır. Arkadaş ve aile bireyleriyle çatışma ve davranış bozukluğu; altta yatan başarısızlık duygusu, benlik saygısı düşüklüğü, kendini değersiz hissetme ve çaresizlik duygusunun ifadesi olabilmektedir. Erkek ya da kız arkadaşından ayrılmasını şikayet eden bir ergenin sorunları önemsiz gibi görünebilir, oysa bu ergen alkol ve madde ile özkıyım girişimi açısından yüksek risk taşımaktadır.

    İstismara uğramış çocuk ya da gençler alkol ve madde kullanımı açısından riskli bir grubu oluşturmaktadırlar. İstismara uğrayanlar bu kötü yaşantının getirdiği olumsuz duygularla baş etmek, suçluluk ve utanç duygularını unutmak, öfkesini yenmek için alkol veya madde kullanımını deneyebilmektedirler.

    Çocuk ve gençlerde alkol ve madde kullanımı açısından risk oluşturan durumları tanıyabilmek önemlidir. Bu sayede koruyucu faktörleri gündeme getirip, erken müdahale ederek sorunun çözümüne daha akılcı yaklaşım mümkün olacaktır.


    Doç. Dr. Nesrin DİLBAZ Psikiyatri
#10.02.2011 00:43 0 0 0