Parkinson Hastalığının Belirtileri

Son güncelleme: 11.02.2011 12:58
  • parkinson nedir - parkinsonun belirtileri - parkinsonun nedenleri - parkinson ilaçları - parkinson tedavisiÖzellikle 60 yaşından sonra daha sık görülüyor. Bu yaş sonrası her yüz kişiden birinde bu hastalık rastlanabiliyor. Yaş ilerledikçe sayının çoğalması doğal. 70 yaşın üzerindeki nüfusun yüzde 2'sinde bu hastalık var.

    Parkinson sadece yaşlıların hastalığı değil. Vakaların % 10'unu, 40 yaşın altındakiler oluşturuyor. Hatta bir tipi çocuk denilebilecek çağlarda görülüyor.

    Parkinson hastalığı belirtileri

    Parkinson hastalığının başlıca dört belirtisi var.

    1- Eklemlerde sertleşme: Özellikle kol ve bacakları hareket ettirmek çok zorlaşmaktadır.

    2- Titreme: Özellikle ellerde, simetrik olmayan titremeler görülür. Ancak Parkinson hastalarının % 30'unda titreme olmayabilir.

    3- Hareket yavaşlaması: Hareketleri koordine etmek zorlaştığı için, harekete başlamak zorlaşmakta, hareketler ağırlaşmakta, kesikli ya da yarım kalabilmektedir.

    4- Denge bozukluğu: Hareketi ve duruş pozisyonunu algılayan ve düzenleyen refleksler bozulduğu için dengesizlik ve düşmeler sık görülür.

    Birincil belirtiler denilen bu belirtilerden başka yürüyüşün bozulması, küçük fakat sık adımlarla yürümeye çalışmak, öne hafifçe eğik, kollar öne hafifçe kıvrak durmak da bu hastalığın belirtileri arasında yer alır. Hastanın yürürken bir yöne dönmesi ve bazen durması da zor olduğu için Parkinson hastalarını, direksiyonu ve freni olmayan otomobillere benzetenler de olmaktadır.

    Parkinson, hareket sisteminin bir hastalığı olarak nitelendirilmekle beraber, iç organları yöneten otonom sistemin düzensiz çalışmasına bağlı olarak kan basıncı, bağırsak hareketleri ve idrar kesesi çalışmasında da bozukluklar görülebilir. Hastaların % 40'ının ruhsal yapısı etkilenerek depresyon görüldüğü gibi, özellikle 70 yaşını geçmiş olanların % 30'unda demans (bunama) görülebilmektedir.
    HASTALIK NASIL İLERLER?

    Hastalığın belirtileri çok yavaş başlar. Gelişmesi de çok ağırdır. İlk belirtilerin görülmesinden 2-5 yıl kadar sonra diğer belirtiler de görülmeye başlar. Hastalığın gelişimi ağır olmakla beraber, kişisel farklılıklar nedeniyle ne kadar süre içinde nasıl bir gelişim göstereceğini önceden belirlemek mümkün olamamaktadır.

    TEDAVİ

    Hastalığı tümüyle ortadan kaldıran bir tedavi henüz yok. Altta yatan etken, beyin hücrelerinin salgıladığı dopaminin eksikliği olduğu için, dopamini tamamlayıcı tedavi hastalarda belirtilerin kaybolmasını sağlamaktadır. Bu ilaçlardan başlıcası Levodopa'dır. Uzun yıllardan beri hastalarda belirtilerin mucizevi olarak kaybolmasını sağlayan bu ilaç tercih edilmektedir. Daha sonra ortaya çıkan birçok ilaç daha, hastanın durumuna göre tedavi seçenekleri sunmaktadır.

    Ayrıca beyindeki bazı alanların tahrip edilmesi ya da beyindeki bazı merkezlerin elektriksel yoldan uyarılmasını sağlayan cihazların yerleştirilmesi gibi bazı cerrahi yöntemlerle, dopamin salgısını sağlayacak bazı hücrelerin nakledilmesi gibi uygulamalar da yapılmaktadır.

    KİLİTLENMELER GÖRÜLEBİLİR

    Levodopa ve benzeri ilaçlar, başlangıçta çok önemli düzelmeler sağlamakla beraber 2-5 yıl kadar sonra ''balayı'' dönemi sona erer. İlaç artık eskisi kadar uzun süre etki etmeyebilir. Buna bağlı olarak hastanın durumunda dalgalanmalar görülebilir. Hastalarda kilitlenme olarak adlandırılan durumlar da görülebilmektedir. Yürürken, hareket ederken birden, kontağı kapatılmış otomobil gibi, donar kalır. Hasta aynen bir heykel gibi kalır. Bununla beraber istemsiz hareketlerin ortaya çıkması da olabilmektedir. Vücutta dans eder gibi bazı hareketler olabilmektedir.

    Tıp, böyle durumlar için de çareler aramaktadır. Kullanılan bazı ilaçlar böyle anlarda hastaların yardımına koşabilmektedir. Örneğin yapılan bir apomorfin iğnesi hastanın, sanki öyle bir şey hiç yaşanmamış gibi, normal hareketlerine dönmesini sağlamaktadır.

    BİLİNÇLİ VE KONTROLLÜ YAŞAM

    Görüldüğü gibi Parkinson hastalığı ilerleyici bir hastalıktır. Hastanın ve yakın çevresinin hastalığı iyi tanıması, yaşam biçimini buna göre düzenlemesi ve bu konuda uzman bir doktorla sürekli bağlantı içinde içinde kalması önemlidir. Bu sayede normale çok yakın bir yaşam sürdürmek mümkün olabilmektedir.

    Parkinson'lu farelerde % 75 iyileşme sağlandı

    Amerikalı araştırmacılar, laboratuvar koşullarında ürettikleri hücreleri denek farelerin beyinlerine naklederek Parkinson semptomlarını önemli oranda azaltmayı başardılar.

    Araştırmayı yapan ekipten Ronald McKay, 'Yaptığımız çalışma, laboratuvar koşullarında çoğaltılan sinir hücrelerinin nöron oluşmasını sağladığını gösterdi; deneklerin beyinlerine nakledilen bu hücreler gayet normal çalışıyor' dedi.

    Doktor McKay ve ekibi, fare embriyonlarından aldıkları beyin hücrelerini, laboratuvarda çoğaltarak dopamin üreten bir çeşit nöron haline getirmeyi başardı. Beyin hücrelerinin birbirleriyle bağlantısını sağlayan dopamin adlı maddeyi üreten nöronların azalması sonucu, en büyük belirtisi kas sertliğiyle el ve ayakların titremesi olan Parkinson hastalığı ortaya çıkıyor.

    Araştırmacılar, geliştirdikleri hücreleri beyinleri Parkinson semptomları gösterir hale getirilmiş denek farelere naklettiler ve 80 gün sonunda, farelerde Parkinson semptomlarının % 75 azaldığını gördüler. Yeni yöntemin Parkinson'lu hastalara uygulanıp uygulanamayacağı henüz bilmediklerini açıkladılar.

    Gri hücreler yenileniyor

    Maymunlar üzerinde yapılan araştırmalar, beyinle ilgili yaygın bir inanışı yıkacak sonuçlar verdi. Alman-Amerikan ortak araştırma ekibinin bulgularına göre, ölen beyin hücrelerinin yerine yenileri gelişiyor. Bu bulgu sayesinde Parkinson hastalığındaki hücre ölümlerini durduran bir yöntem geliştirilebilecek.

    Beyin hücrelerinin doğum anından itibaren ölmeye başladığı, bilim dünyasının tartışmasız kabul ettiği en önemli gerçeklerden biriydi. Buna göre, beyindeki hücre çoğalması, doğumun ardından duruyor ve beyin bir daha asla yeni sinir hücrelerine sahip olamıyordu. Alkol gibi etkenlerle ölen hücre sayısı artıyor ve yerine yenileri gelmiyordu. Ancak Der Spiegel Dergisi'nin haberine göre Alman ve Amerikalı araştırmacıların maymunlar üzerindeki deneyleri, bu tartışılmaz gerçeği değiştirecek son derece çarpıcı sonuçlar verdi. Brezilya ormanlarında yaşayan bir maymun türünün beynini inceleyen bilimadamları, yeni oluşan hücreler tespit ettiler. Üstelik bu hücreler, beynin evrimin ilk dönemlerinden beri bulunan, ''Hippocampus'' adlı eski bölümünde yer alıyordu. Hippocampus'un önemi ise öğrenme ve hatırlama alanında kilit rol oynamasından kaynaklanıyor. Araştırma ekibinden Alman uzman Eberhard Fuchs, maymun beyninin bu bölgesinde günde binlernce nöronun ürediğini belirterek, ''Büyük bir olasılıkla insan beyninde de hücreler yenilenerek çoğalıyor'' diyor.

    Maymunlardaki hücre çoğalması beyin kapasitesini artırmıyor, maymunlar yine eskiden sahip oldukları nöronları kullanarak yaşıyorlar. Ancak korku halinde, beyindeki nöron sayısının azaldığı görülüyor. Bir saatlik korku, yeni oluşan nöronların sayısını üçte bir oranında azaltıyor. Alman uzman Fuchs, ''Acaba stres, insan beynindeki nöron sayısını azaltıyor mu? Bunu bilmiyoruz'' diyor.

    Şimdi uzmanlar, bu bulguyu insan beynine yönelik araştırmalarla geliştirmeyi ve beyin hasarı, ya da Parkinson hastalığı gibi durumlarda meydana gelen kitlesel hücre ölümlerini durdurmayı sağlayacak bir yöntem geliştirmeyi hedefliyorlar. Bunun için hücrelerin çoğalma mekanizmasının tespit edilmesi gerekiyor. Bu mekanizma keşfedildiği takdirde, beynin diğer bölümlerinde de hücrelerin yenilenmesi sağlanabilecek.

    Parkinson riski erkeklerde yüksek

    İleri yaşlarda görülen Parkinson hastalığına yakalanma riskinin erkeklerde kadınlara oranla iki kat fazla olduğu saptandı.

    Parkinson hastalığıyla ilgili herhangi bir belirti göstermeyen 4 bin 341 kişi 3 yıl süreyle gözlendi. Söz konusu süre içinde izlenen kişilerden 29 erkek ile 13 kadında Parkinson hastalığı, 14 erkek ile 12 kadında da hastalık belirtileri saptandı.

    Yapılan araştırmaya göre, her yıl 65-85 yaşları arasındaki her 100 bin kişiden 326'sında Parkinson hastalığı meydana geliyor.

    Bilim adamları, kadınları Parkinson hastalığından östrojen hormonunun koruduğunu düşünüyor.

    Araştırmacılara göre, Parkinson hastalığının oluşmasında, çevresel etkenler ve genetik riskler etkili oluyor.

    İtalyan Ulusal Araştırma Konseyi tarafından yapılan söz konusu araştırmayla ilgili rapor, Amerikan Nöroloji Akademisi'nin yayın organında yer aldı.

    Parkinson hastalığının genetik ilişkisi bulundu

    Bilim adamları, Parkinson hastalığının, aileden gelen genetik ilişkisini belirledi. ABD'de televizyon ve film yıldızı Michael J. Fax'ın Parkinson hastalığına yakalandığı belirlendikten sonra, bilim adamları, genellikle yaşlılarda görülen hastalığın erken yaşlarda baş göstermesiyle ilgili araştırmalara girdi. İzlanda'da, Ulusal Üniversite Hastanesi'nde Parkinson hastası 772 kişinin, 50 yıllık aile geçmişi araştırıldı. Araştırmada, 610 bin 920 kişinin sağlık bilgileri değerlendirildi.
    Araştırma sonucunda, kardeşi Parkinson hastası olanlarda Parkinson hastalığına yakalanma riski 6.7, anne veya babası Parkinson hastası olanlarda 3.2, kız veya erkek yeğeni Parkinson hastası olanlarda ise Parkinson hastalığına yakalanma riski 2.7 kez daha fazla bulundu. Uzmanlar, Parkinson hastalığının oluşmasında çevre faktörlerinin fazla rolü olmadığı görüşünü savunurken, yine de çevresel etkenlerin hastalığın oluşmasında gözardı edilemeyeceğini ve bu konuda araştırmalar yapılması gerektiğini belirtiyor. Konuyla ilgili araştırma raporu, New England Journal of Medicine adlı dergide yer aldı.

    Parkinson da genetik çıktı

    İzlandalı araştırmacılar, Parkinson hastalığıyla ilgili bir gen buldular. İzlanda halkının sağlık kayıtları üzerinde araştırma yapan Reykavik'teki DeCODE Genetics'te çalışan bilim adamlarının yeni geni, 51 İzlandalı aile üzerinde yaptıkları araştırmada, 1. koromozom üzerindeki küçük bir bölgede buldukları belirtildi. DeCODE Genetics yetkilisi Kari Stefansson, bu keşfin, hastalığın ardında genetik unsur bulunmadığı yolundaki yaygın inancı sarsacağını belirtti. Daha önce araştırmacılar Parkinson'un daha nadir görülen türlerinde genetik faktöre rastlamışlardı, ancak ilk kez hastalığın en çok görünen cinsinde genetik unsur saptanmış oldu.

    Kahve ve sigara Parkinson'a iyi

    ABD'li uzmanlar, erkeklerde, beyin hücrelerine zarar veren Parkinson hastalığına karşı kahve, kola, çikolata ve sigaranın koruyucu olabileceğini saptadı.

    Araştırma 30 yıl sürdü

    Amerikan Tıp Derneği'nin yayınında yer alan nörolog Webster Ross'un araştırması 30 yıl sürdü. Bu sürede 8 bin Japon ve Amerikalı erkek izlendi. Hiç kahve içmeyenlerin Parkinson olma riski, günde 4-5 fincan kahve içenlere göre 5 kat fazla çıktı. Günde 2-3 fincan kahve içenlerin de bu hastalığa karşı 3 misli korunduğu saptandı. Çikolata, çay, kola ve sigarada da benzer koruyucu etkiler gözlendi.

    Kadınlar için veri yok

    Uzmanlar kahve ile Parkinson arasındaki bağlantının kesin nedenini henüz saptayamadıklarını söylerken ''Yaşlanmayla ortaya çıkan sinir hücrelerinin yıpranmasına karşı kafeinin koruyucu olduğuna inanıyoruz. Kafein kronik sinir hastalıklarına da iyi gelebilir'' dediler. Araştırmada sadece erkeklerin izlendiğini hatırlatan uzmanlar, kadınlar ve etnik gruplar üzerinde de araştırma yapılacağını bildirdiler.

    Ciddi hastalık

    Halen ABD'de yarım milyon insan Parkinson'un pençesinde ve bu sayı her yıl 50 bin kişi artıyor. Parkinson nedeniyle vücudun bir tarafında genel titreme, kas zayıflaması ya da sertleşmesi meydana geliyor. Bu arada 1991'de Parkinson hastalığına yakalanan ve iki yıl önce bunu kamuoyuna açıklayan aktör Michael J.Fox (38) Parkinson araştırmaları için vakıf kurdu ve önümüzdeki 10 yılda hastalığa çare bulmayı umduklarını açıkladı.

    Hafıza kaybına nikotin tableti

    Sigara bırakmak için alınan nikotin tabletlerinin gelecekte Alzheimer, Parkinson ve depresyon gibi rahatsızlıklara karşı da kullanılabileceği belirtiliyor.

    Yıllardır bağımlılığa neden olan nikotinin insan sağlığı üzerindeki etkisini araştıran Amerikan tütün devi R.J.Reynolds şimdi bu bilgilerini yeni ilaçlarda kullanmayı planlıyor. Nikotin tabletlerinin, Alzheimer, Parkinson veya kronik bağırsak rahatsızlıklarına karşı kullanılabileceği kaydediliyor.

    Reynolds'un yan kuruluşu Targacept, nikotin ihtiva eden 'RJR-2403' kimyasalının patentini aldı. Laboratuar deneylerinde farelere bu maddeden verildi. Bir süre sonra doğal nikotinin aksine RJR-2403 maddesinin farelerin kısa ve uzun süreli hafızasını iyileştiği görüldü.

    RJR-2403'ün bir diğer yönü ise çarpıntı, tansiyon ya da sindirim sisteminde yan etkilere neden olmaması. Reynolds Sözcüsü Seth Moskoxitz, 'Nikotin hakkında birçok şey bildiğimiz için Targacept'i kurduk, şimdi ise bu bilgiyi kullanmak istiyoruz' dedi. RJR, nikotini ilaçlarda kullanmayı düşünen tek şirket değil, ecza devleri de bu konuda araştırma yapıyor.

    Parkinson'da mucize

    İlk kez bir hasta tedavi edildi

    ABD'nin Los Angeles Kenti'ndeki Cedars-Sinai Tıp Merkezi'nde görevli doktorlar, tıp tarihinde ilk kez bir Parkinson hastasını tedavi etmeyi başardılar.

    Beyin cerrahı Dr.Michel Levesque'nun uluslararası bir kongrede verdiği bilgiye göre araştırmacılar bir Parkinson hastasının beynindeki kök hücreleri çıkarıp laboratuvarda değiştirdiler, sonra yeniden beyne enjekte ettiler. Bu yöntemle Parkinson'un tedavisi sağlandı. Muhammed Ali ve Michael J.Fox gibi ünlü isimleri de pençesine alan Parkinson'da bazı beyin hücreleri, dopamin maddesini salgılama işlevini yitiriyor. Bunun sonucu sinirler felce uğruyor ve hastalığın tipik semptomları olan istem dışı, titrek hareketler, taş gibi kaskatı kesilmiş bir yüz ifadesi ortaya çıkıyor. Bugüne kadar hastalığın tek çaresi, dopamin aktif maddesi içeren bir ilaçtı. Ancak bu ilaç kısa bir süre için etkili oluyordu.

    Bilim adamları kök hücrelerden beyin organizmasının yapı taşı olan hücreleri üretmeyi başardı. Parkinson hastalığını engelleyen dopamin, mutluluğu arttıran serotonin gibi maddeleri üreten hücreler yakın gelecekte beyne aşılanabilecek

    Bilim adamları, vücudun yapıtaşı olarak kabul edilen ana hücrelerden, beyin için gerekli olan önemli hücreleri elde ettiklerini açıkladı.

    Tıpta yeni bir umut olduğu kabul edilen embriyonik ana hücrelerin, vücudun her çeşit hücresi haline gelebildiklerine değinen araştırmacılar, şimdi, elde edilecek hücreleri kontrol edebilmek için yöntem geliştirmeye çalışıyor.

    Ana hücrelerle, gerekli diğer hücrelerin elde edilebilmesi ve kontrolünün sağlanmasıyla doku naklinin gerçekleşebileceği ve bu hücrelerin temel tıp araştırmaları ve organ nakli için gerekli organların elde edilmesinde kullanılabileceği kaydedildi.

    Sinir Hastalıkları Ulusal Enstitüsü araştırmacılarından Dr. Ron McKay'in kök hücrelerden sinir hücreleri üretebilmek için geliştirdiği yöntem hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde başarılı oldu. Farelerin ana hücrelerini, sinir hücreleri haline dönüştüren araştırmacılar, bu yöntem ile istenildiği kadar anasinir hücresinin elde edilebileceğini ve elde edilecek sinir hücreleriyle vücuda gerekli olan bileşimlerin üretilebileceğini açıkladı.

    Araştırmacılar, yeni yöntemle bir gün insan ana hücrelerini kontrol edebileceklerine inandıklarını ve bu şekilde Parkinson hastalığının tedavi edilebileceğini ileri sürdü.

    Parkinson hastalığına yol açan beyindeki dopamine maddesi eksikliğinin, ana hücreler kullanılarak elde edilecek sinir hücreleriyle giderilebileceği kaydediliyor. Yakın gelecekte beyine enjekte edecekleri ana hücreleri kontrol ederek, dopaminin yanısıra eksikliği depresyona yol açan serotonin gibi maddeleri üreten hücrelerin de çoğaltılmasını sağlayabileceklerine inanıyor. Yapılan çalışmaların bu yolda ümit verdiği ve yakın bir gelecekte Parkinson gibi beyin hastalıklarının tamamen tedavi edilebileceği tahmin ediliyor.

    Araştırmacılar, farelerde ana hücreleri gözleyerek, hangi moleküllerin, hücreleri, sinir hücreleri haline dönüşebilmeleri için yönlendirdiklerini saptadı.

    Farelerde, Parkinson hastalığını tedavi edebilecek miktarda Dopamine üretecek sinir hücresi elde edebildiklerine değinen araştırmacılar, metodlarının, aynı zamanda beyin hastalıklarıyla ilgili araştırmalarda da kullanılabileceğini kaydediyor.

    Parkinson ile ilişkili bir protein belirlendi

    Beyindeki birçok hücrede bulunan bir proteinin, Parkinson hastalığıyla ilişkisi tespit edildi.

    ABD'de yapılan bir araştırmanın sonucu, Parkinson hastalığıyla ilgili yeni bir tedavi yöntemi ortaya koyarken, dopamine tedavisiyle ilgili soruları gündeme getirdi. Harward Tıp Okulu uzmanlarından Dr. Bruce A. Yankner, hastalığın oluşumunu laboratuvar ortamında aynen görebildiklerine ve saptadıkları durumun bilimsel bir gerçeği ortaya koyduğuna işaret etti. Sonucun, bugün Parkinson hastaları için uygulanan dopamine tedavisiyle ilgili sorular doğurduğu ve uzun dönem dopamine tedavisinin hastalığın ağırlaşmasına yol açabileceği kaydedildi. Uzmanlara göre, protein çeşitli streslere karşı koruyucu görev yapıyor. Alpha-synuclein proteininin mutasyona uğrayan bazı türlerinin, Parkinson hastalığını oluşturmaya meyilli olduğu düşünülüyor.

    Amerika'da bir milyondan fazla insan Parkinson hastası. Ünlü boksör Muhammet Ali de Parkinson hastası. Başbakan Bülent Ecevit'in de Parkinson hastası olduğu açıklanmıştı


    alıntı
#11.02.2011 12:58 0 0 0