İslam dininde nışanlanma ve evlenme

Son güncelleme: 20.02.2011 00:03
  • İslami nışanlanma - evlenme - nışanlılık süresi


    Daha önce de belirttiğimiz gibi evliliğe talip olmak için karşı tarafı tanıma gayesiyle mubah kılman şeyler, zaruretten dolayı mubah kılınmıştır. Bunun için de kapıyı ardına kadar açmaya gerek yoktur. Karşı tarafı tanımak için gerekli olan sınırı aşmak, boşunadır ve hevaya uymaktır.

    İslam, bu tanımayı ailenin gözetimi çerçevesiyle sınırlar. Gelenekleri, ahlâkı ve kadının iffetini korumak ve nefislerin, alevli şehevî arzuların peşine takılmasını engellemek, ahlâksızlıkların gençlere sirayet etmesini önlemek için sözlüler için halveti (yalnız başlarına kalmalarını) ve buna tabi hususları yasaklamıştır.

    Nitekim Resûlüllah (s.a.v.): "Evlenmeye karar verecek kadar, onu görme imkanı varsa, onu görsün" buyurmak suretiyle kadının ahlâk ve fiziğine dair bazı şeyleri görmenin yeterli olacağını belirtmektedir. Yani kişinin, kızın ne fiziğinin tamamını görmesine ve ne de ahlâkî yönlerinin tamamını bilmesine izin vardır. Kaldı ki kızın bütün bu yönlerine tanımak hem çok uzun zaman ister, hem de kötü sonuçlarından emin olmak mümkün değildir. Böyle bir şey toplumun ahlâk, gelenek ve yapısına zarar verir.

    Sünnet Çerçevesinde Nişanlılık:

    Eş seçimini yapan kişi, nişanlılık aşamasına gelmiştir. '

    Evliliğe bir hazırlık mahiyetinde olan nişanlılık devresi her iki tarafın daha iyi düşünmelerine fırsat verir. Meselenin çeşitli yönlerini bu dönemde daha iyi değerlendirme fırsatı bulur ve evlilik akdinin nasıl tamamlanacağını araştırıp kararlaştırırlar.

    Bu nedenle beşerî hukuklarla semavî hukuklar, evliliğe önem vermişlerdir. Çeşitli hukuklarda nişanlılığa dair kurallar farklı olsa da hemen hepsi onun, erkekle kadın arasında evleneceklerine dair bir sözleşme olduğunu kabul ederler.

    Müslümanlar arasındaki insanî ve kardeşlik bağlarını korumak için, birisinin sözlüsü olan bir kıza başkasının talip çıkması haramdır.

    "Peygamber (s.a.v.), biriniz birşey almak üzereyken öbürünün onu satınalmağa kalkışmasını yasakladı. Ayrıca kişi, mü'min kardeşinin sözlüsüne talip olmasın. Beklesin, diğeri sözlüsünden vazgeçer veya izin verirse ancak o zaman talip olabilir." (Lafzı Buhârî'nindir.) (93)

    Ahmed ve Müslim, Ukbe b. Âmir'den Rasülüllah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Mü'min, mü'minin kardeşidir. Mü'min kardeşi birşey almak üzere iken o şeye alıcı çıkmak mü'min için helal değildir. Mü'min kardeşinin sözlüsüne talip çıkmak da helal değildir. Ancak o kişi tamamen vazgeçerse o başka." (Lafzı Müslim'indir). (94)

    Bu hadislerden şu neticeleri çıkarıyoruz:

    1- Kişinin, mü'min kardeşinin sözlüsüne talip çıkması yasaklanmıştır ve buradaki yasaklama haramı ifade ediyor.

    2- Yasaklama için bir müddet tayin edilmiştir.

    İlk talip tamamen vazgeçer yahut başkasının talip olmasına izin verirse bu müddet son bulmuş olur.

    3- Bu yasaklamanın sebebi, böyle bir davranışın İslâm kar-deşliğiyle bağdaşmamasıdır. Mü'min, kardeşine eziyet verecek bir davranışa kalkışmaz. Mü'mine eziyet veren hususlardan biri de talip olduğu kıza talip olmaktır.

    4- Müslümana eziyet etmek veya gönlünü kırmak, ancak erkekle evleneceği kadın arasında bir muvafakat bulunduğunda sözkonusu olur. Ama aralarında bir muvafakat yoksa ya da taraflardan biri muvafakat etmemiş yahut kadının henüz bir görüşü oluşmamışsa o zaman talip olmakta bir sakınca yoktur. Bu durumda başkasının talebi üzerine talepte bulunmak diye birşey sözkonusu değildir. Bazen de talipler çok olur ama biri, diğerinden haberdar değildir.

    Yukarıdaki hadislerin ışığında anlaşılan bu, bir de bu anlaşılana ışık tutacak bir vakıayı nakledelim .

    Fâtıma bint Kays, aynı anda hem Muaviye b. Ebî Süfyan ve hem de Ebu'l-Cehm'in evlilik teklifiyle karşı karşıya kaldı. Hangisiyle evleneceğine istişarede bulunmak üzere Peygamber'e (s.a.v.) gitti. Rasûlüllah (s.a.v.), iki kişinin ona talip olmasında bir sakınca görmedi. Danışması sonucunda da ona Üsame b. Zeyd'le evlenmesini tavsiye etti. Buyurdu ki: "Muaviye, fakir biridir; Malı yoktur. Ebu'l-Cehm ise, kadınları çok döver. Ama Üsâme" Rasûlüllah (s.a.v.), Üsâme'den bahsedince, kadın elleriyle işaret ederek: Üsâme mi, Üsâme mi? Onunla evlenmeğe arzusu olmadığını belirtti. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.): "Allah'a itaat ve Rasûlüne itaat senin için daha hayırlıdır" buyurdu. Kadın, Üsâme ile evlendi ve onunla mutlu oldu. (95)

    (94) Müsned, (el-Fethu'r-Rabbanî), XVI. 151. Buhârî, Kitabu'n-Nikâh,ll.1O34.

    (95) bk. Malik, Muvatta', Kitabu't-Talâk, II. 580-581; Şafiî, Risale, s. 309-310; Müslim, Kitabu't-Talâk, III. 1114; Tirmizî, Kitabu'n-Nikâh, III. 441. Tirmizî, Şafiî'nin: "Kişi, mümin kardeşinin sözlüsüne talip olmaz" hadisine görüşüne cevap vermek için bu hadisi nakletmekte ve: Bize göre kişi bir kadına talip olur ve kadın da buna razı olur

    Nişanlılık, bir evlenme sözleşmesidir; karşılıklı olarak evlenmeye söz ve karar verenlerin, bu kararı belgeleyen bazı alametleri, birbirine teslim etmesiyle gerçekleşir. Nişan alametlerinin en başında, iki taraftan takılan nişan yüzüğü gelir. Ayrıca birbirine verilen hediyeler ve evlenme hazırlğı olarak temin edilen eşyalar, nişanlanma işini tamamlar.

    Başlık Parası: Başlık, kız tarafının, kendileri için bir gelir olarak sözleşme, nişanlanma veya düğün sıralarında, damad tarafından alınan para veya eşyadır. Bu bir nev'i rüşvettir ve haksız kazanç yoludur. Islamda yeri ve yurdu olmayan, kadının bir mal gibi satıldığı bâtıl bir âdettir. Başlık parasını kadın deği, kadının yakınları almaktadır. Halbuki İslâm'daki mehri, kadın almaktadır. Damad tarafından kız tarafına verilen şeyler, sırf evlenen kızın hesabına sar-fedilirse, o zaman ismi ne olursa olsun, "Mehir" yerine geçer.

    Mehir: Evlenirken nikâh akdinde müslüman erkek tarafından kadına şer'i bir hak olarak verilen mal veya paradır.

    İslamiyet, rüşvet mahiyetindeki başlığı haram, kıza mehir verilmesini ise vâcib kılmıştır.

    Başlık parasının sosyal yaraları ve zararları vardır. Bu zararlar, mehir konusunda daha genişçe anlatılmıştır. Oraya müracat ediniz.

    Nişanlılar, lüzumlu evlilik meselelerini öğrenmeli, bu hususta az da olsa bilgi edinmelidirler. Bunun için kulaktan dolma bilgiler yerine faydalı kitaplar okumaya ihtiyaçları vardır. Daha iyi tanışmaları için nişanlıların, meşru şartlar dairesinde -akrabalar yanında- ailecek bâzan görüşmeleri faydalı olabilir. Tenha yerlerde başbaşa kalmaları, tehlikeli ve yasaktır! Yani nikâhsız nişanlıların tenhalarda buluşmaları el-ele verip gezmeleri dinimizde caiz değildir, haramdır.

    Nişanlılıkta mühim bir vazife de sadâkattir. Zaten nişanın gayesi de, müstakbel eşlerin evliliğe hazırlanması, başka tarafa istekli olmamalarıdır. Mühim bir sebep olmadıktan sonra, ufak tefek bahanelerle nişan bozulmamalıdır. Samimiyet ve sadâkati bozacak hâllerden uzak kalmalıdır.

    olup meylederse artık o kadına başkası talip olamaz, ama razı olduğu henüz belli değilse ve ona meyletmesi henüz gerçekleşmemişse, ona talip olmakta bir sakınca yoktur.

    Fatıma, Rasulüllah'a (s.a.v.), taliplerinden birine rıza gösterdiğini belirtmemişti. Eğer rıza gösterdiğini haber vermiş olsaydı, başkasını tavsiye etmez, rıza gösterdiğini tavsiye ederdi.

    Fatıma hadisini ayrıca İbnu Mâce, I. 601; Nesâî, II. 74; Ebu Davud, II. 283 rivayet etmiştir.

    Nişanlılara Bazı Tavsiyeler:

    1- Olgunlaşmamış, yani henüz anne ve babasının çok kuvvetle te'siri altında kalan yahut onlara lüzumundan fazla düşkün olan bir kimseyle evlenmekte acele etmeyiniz.

    2- Nişanlınızın anne ve babası ile yakın akrabalarını mümkün olduğu kadar iyi tanımaya çalışınız.

    3- Yalnız kendini düşünen bir kimseyle, sonradan onu islâh

    edeceğinizi ümid ederek evlenmeyiniz. Eğer evlenmeden önce o kendini ıslâh edemezse, siz kendinize başka bir eş arayınız.

    4- Hiçbir zaman verdiği sözü tutamayan, hayatın çeşitli hâdiselerine göğüs geremeyecek ve sıkıntısını ya içki yahut kumar oynamakla defetmeye çalışacak kadar zayıf ruhlu kimseyle evlenmek, akıl işi değildir.

    5- Eşlerden herbirinin bambaşka şeylere karşı alâka duymaları, mes'ud geçmeyecek bir evliliğe işarettir.

    6- Ayrı kültürlere, örflere, âdetlere ve milletlere mensup şahısların, birbiriyle evlenmesi bazı proplemleri beraberinde getirir. Uyum zor sağlanır

    7- Nişanlılar birbirine kıskançlık yahut diktatörlük göstermekten çekinmeli, fedâkârlık yapmak hususunda da ölçüyü kaçırmamalıdır. (96)

    Nişanlılık Süresi:

    Nişanlılık devresinin uzunluğu veya kısalığı hakkında kafi bir sınır yoktur. Bu dönem, birkaç haftadan birkaç yıla kadar değişebilir. Fakat bu müddetin iki seneyi geçmesi münasip değildir. Mümkünse çok uzatılmamalıdır.

    Nişanlıların Görüşmesinin Sınırı:

    19 yaşında bir kızım, nişanlıyım. Nişanlım benimle sık sık görüşmek istiyor. Nişanlılık döneminde ilişkilerimiz nasıl olmalıdır?

    Pek çok genç kızımız nasıl olsa evleneceğiz düşüncesiyle sevgilisinden hiç bir şeyini esirgememiş ama sonunda pişman olmuştur. Çünkü gelecekte başımıza neler geleceğini hiç birimiz bilemeyiz. Örneğin komşularımızdan nişanlı bir kızın, nasıl olsa evleneceğiz diye nişanlısına herşeyini vermiş ve bekaretini kaybettikten sonra da nişanlısının trafik kazasında yaşamını yitirdiğini duymuştum. Onun için evlenmeden asla ileri gitmeyin ve helal-haram sınırını aşmayın. Allahü Teâlâ'nın koyduğu sınırların hikmeti burada görünmektedir.

    Olayları olmadan önlemektedir. Sonunda pişmanlık fayda vermez.

    Evlenme Yaşı: Nikah için beliibaşlı bir yaş sınırı yoktur. Ancak bulûğ çağına giren şahıs, evlenme çağının da kapısına gelmiş sayılır. Ancak bu kapıyı hemen zorlamamalı, açılması için müsaid zamanı kollamalıdır Kısacası, eş seçiminde sağlıklı düşünmeyi sağlayacak olgun bir yaşa gelmeden ve bir iş veya mesleğe yönelmeden evlenmek isabetli değildir. Pek erken yaşlarda evlenenlerden birçoğu, evlilik saadetini pek bulamazlar. Erkenden evlilik hayâtına atılanlar, henüz gelişme safhasında kendilerini yıpratırlar. Bulûğ hâli, çocukluk çağında zuhur eder; olgun adamlık veya kadınlık için, daha senelere ihtiyaç vardır

    Fazla erken evlenmek iyi olmadığı gibi, geç kalmak da iyi değildir. Bâzı hâller müstesna, kızlar için normal evlenme yaşı 16-25, erkekler için de 20-30 yaşları devresidir. Evlenmede kızın, erkekten 3-5 yaş küçük olması daha iyidir.

    Nişan Yüzüğü Olarak Adlandırılan Altın Yüzük, !

    İki Sebepten Dolayı Erkeklere Haramdır:

    Birincisi: Körükörüne taklit ve gayri müslimlere benzeme sebebiyle. Zira Resûlullah (s.a.v) müslümanları kör taklitten ve ehl-i küfre benzemekten nehy etmiştir. Şöyle buyurmuştur: "Kendini müs-lümanlardan gayrisine benzeten bizden değildir. Kendinizi yahûdi ve hrıstiyanlara benzetmeyin." (97)

    "Kim kendini bir millete benzetirse o da onlardandır." (98)

    İkincisi: Altının erkeklere haramlığı sebebiyle.

    Allah'ın Resûlu (s.a.v), erkeklerin altın yüzük takmalarını yasaklamıştır.

    Hz.Ali (r.a.) şöyle buyuruyor: "Allah'ın Resûlu (s.a.v) bir miktar ipek alıp sağ tarafına bıraktı, sonra bir miktar altın alıp sol tarafına bıraktı ve ardından şöyle buyurdu:

    "Bunun her ikisi de ümmetimin erkeklerime haramdır." İbni Mace ise: "Kadınlarına helaldir" ziyadeliğini kaydetmiştir. (99)

    İbni Abbas (r.a.) der ki; Allah'ın Resûlu (s.a.v) bir adamın elinde bir altın yüzük gördü, onu elinden çıkardı ve attı, sonra da şöyle buyurdu:

    "Bazılarınız tutuşmuş ateşten bir parça alıyor ve onu eline takıyor." (100)

    Peygamber (s.a.v) oradan ayrıldıktan sonra adama: Yüzüğünü al ve ondan yararlan denildi. Adam: Vallahi! Allah Resûlü'nün (s.a.v) atmış olduğu o yüzüğü asla almam, dedi.

    Nişanlarda takılan yüzüklerden farklı olarak, erkeklerin kullandığı gümüş yüzüklere gelince bunlar şer'an caiz ve sünnettir.

    Gizli Buluşmak Üzere Anlaşmanın Haram Kılınması:

    Birbirleriyle nikâhlı olmayan ve birbirlerine mahrem de bulunmayan erkekle kadının bir arada yalnız kalmaları ile alâkalı İslâmî yasak, nişanlanmış çiftleri de içine alır.

    Nişanlı çiftler dinî ölçülerimize göre birbirlerine yabancıdırlar. Nişan bağı, baş başa bir arada kalmayı meşrûlaştırmaz. Bu itibarla sözlü veya nişanlı çiftler yalnız olarak bir araya gelemezler.

    Gizli buluşmaya dair sözleşmenin yasaklanması, gizli buluşmanın halvete götürmesi, fitnenin ve çirkin sözlerin yayılmasına sebep olmasıdır. Nitekim

    Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

    "Bir erkek bir kadınla kapalı bir yerde yalnız kaldıklarında üçüncüleri şeytandır." (101)

    Yine şöyle buyurmaktadır:

    "Kocaları hazır bulunmayan kadınların yanına girmeyin, çünkü şeytan kanın vücutta dolaşması gibi vücudunuzda dolaşır." o02)

    Başkaları Tarafından İstenmekte Olan Bir Kıza Talip Olmak:

    Ahlaklı ve dindar bir kimse bir kadına talipli olur da, kadın ve ailesi tarafından bu isteğe olumlu cevap gelirse, ikinci bir insanın o kıza talipli olması haramdır. Şayet birinci talipli o kızdan vazgeçer veya ikinci talipliye izin verirse o zaman istemesi caiz olur.

    Peygamber (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur:

    "Kişi, müslüman kardeşinin istemiş olduğu kıza talipli olmasın. Birinci talipli kızdan vazgeçer veya ikinci talipliye izin verirse o vakit isteyebilir." (103)

    Basiret sahibi olan kimselerin malumudur ki, istenmiş olan bir kızı tekrar istemek kin ve düşmanlığın meydana gelmesine, İslâm ümmetinin var olan gücünün parçalanmasına, birlik ve beraberliğin sarsılmasına, bir beldede yaşayan insanlar arasında dedikodu ve gıybetin kökleşmesine sebep olur.


#20.02.2011 00:03 0 0 0