Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

Son güncelleme: 10.06.2008 13:43
  • Profesör eşinin boşanma davası açtığı Nesrin Kantarcı, 37 yıllık evliliğinde şiddet görmüş:'' Sırtımda oklava kırdı. Ütü, çekiçle vurdu''


    Fizik profesörü Ziya Kantarcı'nın boşanma davası açtığı eşi Nesrin Savaş (Kantarcı) "Bunları okuyan tek kadını bile şiddetten kurtarabilirsem ne mutlu bana" deyip konuştu:

    Tokat, tekme, dayak
    "37 yıl önce evlendik. Daha ilk hafta sözlü şiddet başladı. Sonra itip kakmalar, tokatlar geldi. Yer silerken tekmeliyordu. Sırtımda oklava kırdı. Uyurken uyandırıp dövdü."

    Evde üzüntü partileri
    "Niye vurduğunu sorduğumda, öldürmediğime dua et' derdi. İki çocuğum küçükken üzüntü partileri düzenlerdik. 'Babanız ruhsal sorunlu, istemeden yapıyor' derdim. Onlar da dinlerdi..."



    Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

    Fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum.

    Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


    Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor.
#12.06.2006 17:32 0 0 0
  • maalesef dayağın ve kötü davranışların okumakla engellenemediğini gösteren kötü bir hayat hikayesi,

    bu profesör bence psikolojik yönden bir rahatsızlık içinde,

    ama eşi 35 yıl bu işkenceyi nasıl çekti anlayamadım
#12.06.2006 18:18 0 0 0
  • Şiddet eğitim düzeyine bakmıyor gördüğünüz gibi. Zaten Amerikada yapılan bir araştırmada üniversite mezunu kadınların üniversite mezunu erkeklerden dayak yeme oranının diğer eğitim düzeylerine göre daha fazla olduğunu ortaya çıkarmış.Yani eğitim de işe yaramıyor demekki.Son senelerde insanların maddeye olan bağımlılıkları, herşeyi maddesel düşünüp dünyevi hırslarla hareket etmeleri insanlarin yüreğinden merhameti söküp aldı bence. Merhameti olmayan bir insan insana acır mı?
#12.06.2006 21:27 0 0 0
  • acimaz
#12.06.2006 23:36 0 0 0
  • mecbur kalindimi demekki cekiliyormus
#12.06.2006 23:56 0 0 0
  • bu işler eğitimle çözülmez merhamet gerek insanlık gerek, sevgi gerek. okumuşsun bi mevki sahibi olmuşsun vaya okumamışsın bu neyi değiştirir ki içinde sevgi olmadıktan sonra
#13.06.2006 08:19 0 0 0
  • Aynen özlems arkadaşıma katılıyorum..
#13.06.2006 08:27 0 0 0
  • Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


#13.06.2006 09:44 0 0 0
  • ülkemizde kadına yönelik şiddeti önlemek için erkeklere eğitim verilmesinden bahsediliyor demekki eğitimle olmuyor bence dayak olayı aciz, hayatta hiç bir emeli olmayan insanların başvurduğu olay
    birde çocuklarımızı özellikle kızlarımızı yetiştirirken değer vermeliyizki değer verilmediğini sevilmediğini anladığında karşı durabilsin
#13.06.2006 11:01 0 0 0
  • kimse kimseyi vurma hakkini sahip degildir
#27.06.2006 14:55 0 0 0
  • acı bir türkiye gerçeği

    atalarımzın dediği gibi

    OKUMAKLA ADAM OLUNMUYOR
#23.10.2006 15:06 0 0 0
  • Yaşasın Türk Adaleti!
    Haberin aslı esastır!
    Sorun üreticisi fırsatçılar haberi yamuklaştırıp bol yalan ekleyerek (!) salt finansal çıkar uğruna, şiddete katkı payında bulunup; " ben olsaydım" noktasında kalıyorlar!. Amaç kaos yarat, rant için koş! Kadının kadına ettiği durumlar da işin en önemli yanı(!) Hızla ve derin üzüntüyle verilen 40 yıllık yaşamın özetinin amacı: "Kadın ve hukuk" iken ve daha da başka olduğu defalarca anlatılmış iken; kasıtlıca 180 derece çevirip biçimlendirip haberi beter ediyorlar! Beyinsel içerikleri doğrultusunda da... Haberi aile içi şiddet biçimselliği ile sansasyonelleştirdiler. Üstü örtülü bu akıl dışı, bu davalık dava bambaşka türdedir. Ne idüğü belirli durumlar biçim biçim yer aldı! Salt çıkar uğruna kimi avukatlar ve yazılar yazanlarsa ayrı bir durum(!) Ailesi tarafından yanlışlarla kodlandırılan çocuklar ileride konumları ne olursa olsun öğrendiklerini öğretmeye kalkışıyorlar. Her konuda, taşıdıkları zihniyetle, kalıp yargılarıyla belirleyici olabilmeyi dayatıyorlar. İşte bende şiddetin tüm biçimlerini görerek hak ve özgürlüklerimden yoksun bırakıldım. Hesaplı, düşünerek uygulanan şiddet! "Auschwitz" deydim. Şiddetin varlığı bir yana, akla yatkın hiçbir yanı olmayan zulümlerle yaşamaya zorlandım. Davacı asılsız beyanları ve sanal tanıkları ile dava kazanabilmeyi istedi. Sıfatının arkasına sığınarak avukatının ve yakınlarının da marifetiyle de aslında farkında olmadan kendisini anlattığı örtülü bir dilekçeyle, T.C. Mahkemeleri`ne suçluyken başvurabidi! Avukatı ve akrabaları ve kimi biçim biçim birileri kendisini bilinçlice mutlak yalnızlığa sürüklediler! Çöküştür bu! Anlattıklarını rektörlüğü de anlatma zorunluluğu doğdu. Doğası gereği yadsıyacağı korkunç uygulamalarını anlatmam için elinden geleni ardına koymadı! Tuhaf dilekçesinde; "evden uzaklaştırıldım diyebildiği gibi"; neden uzaklaştırıldığını da diyebilmelidiydi. Hiç olmazsa mahkemeye doğruları söyleyebilmeliydi!!! Malûm(!) tanıkları da korkunç gerçeği bile bile, yargıcın gözünün içine baka baka yalanlarını söyleyeyebildiler! %5 lik bilgi verip %95'lik asıl vahim gerçeği sakladılar. Davalı ve haklı olan şahsım konuşmayacak mıydı? Yılların yargıcı şifreli olan bu davayı çözümleyemez miydi? Onurlu düşman, dürüst rakip olmak ta vardı. Geçmiş 40 yılı çiğneyerek suçsuzu suçlu göstermek!
    Ağır suçuyla; bu birisi T.C. Mahkemeleri`nden şahsıma tanımadığı hak ve özgürlüğü kendisi için isteyebildi. Bir işi için!.. Etiketine güvenerek... "Dostlar alışverişte görsün!" Toplum da görsündü o zaman! Acılara katlanabilmem haksızlığada katlanabileceğim de demek değildir! Şahsım davacı olacağıma "davacı" davacı olmuş. Hukuksuzluğun üstünlüğü olsun muydu? Okuduğuna inanma eğilimli kimilerinin yetersizliği ile yaptığı gereksiz yorumlar şahsımı bağlamaz. 70'lik iki torunlu bu dedenin; "suç"unu saklamasına biçtiği kılıf: özel yaşam!" Sıradan akutlaşmış savunma yöntemi! Bu savunulan malûm özel yaşamlardan kızınız karınız (!) kocanız da yaşasın mı? (!) Örneğin; evliyken de (!) nişanlansın mı? Daha ne olsun? Bırakınız da haber olsun! Sinsice pis işleri gör de kimseler de duymasın mı? "Yuva yıkımcı"ları da suç ortağı değiller de kimler? Oysa ki; hukuk bu işlenen özel suçlara onay vermiyor! Yasada ki; "özel hayat" onurlu yaşananların özeli kapsamında! Kimi değerli yargıçlar ise; Prof'ları da muaf tutmaksızın hak dağıtımını sağlıyor. Bu tür haberin fazlasıyla da haber değeri vardır! Kitlelere yalan, yanlış haberleri empoze ederek fütursuzca haber yapanların bu sakıncalı durumları da görünmez kılınamaz! Saygınlığı olan kurumlarda yapay duruşlarıyla da görev yapanların kimi işleri de görünmez kılınamaz! Aile sorumluluğu olmayanın görev sorumluluğunun olabileceği düşünülemez de. Bu özel yaşamlının; kaybedeceği başından belli davası görüldü! Temel insan haklarının yıkımı olamıyacağından, bunu kırıp dava kazanılamayacağından, suçsuzun suçlu kılınamayacağından haberi de olmuş oldu!!! Ben ne yaparsam yeridir! 'Ben yaparım sen yapma!' Var olmayanları üzerimde adlandırmak istediği, sanal tanık beyanlarını da T.C. Mahkemeleri'ne sunabilerek te, hileli ve keyfince açtığı davasını da kaybetti! Kazanan yine dürüstlük oldu! Bu tuhaf davanın ölçümünü yapan değerli yargıç yorumu ve gereğini yaparak adaletin sarsılmazlığının altına imzasını attı. Devredilemez hakkımın devir teslim töreni! Vazgeçilemez haklarımın iadesi!
    Haklılığıma davanın başından beri kanaat getiren, olgunun ciddîyetini bilen yargıç ; tanıksal verileri yasaların gereği olarak dinledi. Tanığım kendimdi! Kimi avukat beceriksizliği ve yanlışlarıyla da elbette davada yargıç kanaatlerini kırıp yerine yenisini koyamazdı da... Hukuk ne boşluk ne de keyfiliğin yeri olarak görülemez! Salt para kazanma uğruna müvekkilini sürükleyen avukatlar; kuralsızlıklar içerisinde olma lüksüne sahip olmamalıdırlar da! Haksızlık; yanlış, yalan savunmalarla haklılığa dönüştürülemez!
    Gün gelir kasıtlıca yapılan yalan yanlış haberin aslı yerini alır! Bundan böyle salt yazılı anlatımlarım gerçektir(!) İmzam olmayan bu tuhaflaştırılmış haber şahsımı bağlamaz. Aslında haberin doğrusu ve içeriği bambaşkadır! Türk Medenî Yasası şöyle dursun; Türk Ceza Yasası kapsamındadır bu davalık dava! Sizce bu dava neden açılmış olabilir? (!) Kendisiyle sorunludur bu davacı! Yanlış yaşamımın da sorumluluğunu ağır bedeller ödeyerek taşıdım. Yanlış savunulamaz. Ancak 40 yıllık eziyetten sonra birde üstüne size suç biçilip yüklenmeye yeltenilmişse; bu haksızlığı artık seslendirmek kaçınılmaz oluyor. Karşı olmak gereği doğuyor! 'Genel memnuniyetsizlik belirtilmelidir' diye de düşünülüyor! Kimileri sizden ısrarla bunu istiyorda... Muhalefet olmak zorunda bırakılıyorsunuz! Ağır suçu sabit ve yine kimi çok önemli durumları tescilli olan bu birisi daha hâlâ "ben bir öğretim üyesiyim" diyerek (!) akıl dışı işler görüyor(!) Ve nasıl hâlâ o kurumda yapay duruş sergileyerek dolanabiliyor?
    "Şiddet uygulamadım" diyebildiği gibi; T.C. Mahkemeleri'ne de dürüst davranmıyor, doğruları söylemiyor. Hileyle dava kazanılabilir mi? Yaşamının her alanında ve T.C. Mahkemeleri'nde de "ben bir öğ. üyesiyim, benim yerim çok farklı" diyerek, suçsuzun üzerinde suç var etmeye kalkışmak. Ve dava açmak akıl işi midir?
    T.C.Mahkemeleri'ne başka asılsız bir şeyler daha söyleyebildiği gibi; eylemi olan korkunç durumları da söyleyebilmeliydi!!! Dava mahkemeden geçerken akıl almaz yollara başvurduğunu da belirtebilir miydi? (!) Kanayan yaraya derin çomak sokarak daha hâlâ, ille de haksızca sataşmak; insanı olmayacak yerlere savuruyor! Şahsım davacı olacağıma "davacı" davacı olmuş! İnanılmaz ve akıl almaz olgulara değineceğim. Değinilmek zorunda bırakıldım çünkü!!! İnsanlığın hükümranlığı önemli diyorsanız lütfen bu bilmediğiniz 40 yıllık yaşamı bireyselleştirmeden ve de haberin mantık dışılığına dayalı kısımlarını görmeyerek değerlendirip yorumlamayınız! Haber düzeysizleştirilmiştir de...Erginleşmiş kimi sağduyulu kişileredir anlatımlarım. Anlatımlarımın asılsızlığından söz edebilen bu birisi olguların aksini ispatta serbesttir! Anlatacaklarım ise kitabımdadır!!! Harfiyen yansıtacaklarım; "dava dosyası" içerisindeki tüm resmî dilekçeler kapsamındadır!!!
    "Ben bir öğretim üyesiyim, bu özel yaşamım!!!!" diyebilen bu birisinin, öncelikle nasıl biri olduğu ve özellikle çok özel işleri olduğu bilinmelidir(!) Araştırmacı olarak neleri araştırdığı saptanmalıdır! Dünün anlayışına saplanıp kalmış, kalıp yargılı bu birisinin nasıl bir eğitim verebileceği de görmezden gelinemez! Düşünmek ve irdelemek gereği vardır! Böylelerin eğitimi ile gelişime yönelik değişim kaydedilemez! Ne tür fikir ile ne tür bir eğitim!
    Özüne bağlı kalarak yeniliğe zerre kadar ayak uyduramayıp; daha da nasıl bir değişime doğru kaydığını, nasıl bir zihniyetle 40 yıl ailesine ve öz çocuklarına kötü davrandığını ve sonuçlarını göz ardı etmek doğru bir yaklaşım olamaz! Müdahaleci olunması gereği vardır! Bunlar eğitim kurumunda önemli değilse nedir? 'Benim "kör inançlı" öğretilerim senin yaşam biçimin olacak' demek de ne demek? Kendine özgü tuhaf ölçütlerini baskıyla ailesine dayatan ve daha da uç noktalara kadar gidebilen; aksine öğretileri kendisi için hiç te geçerli olmayan, bilinçlice sorun üreten, kavgacı bu birisi gayet tabii ki olguları yadsıma yolunu seçecektir! Gerçekleri itiraf edemeyecektir! Öğretim üyesi olmayanlarında "güç"lü olabileceğini düşünemeyerek dava kazanabilmeyi beklemek ne kadar yanlışsa, para kazanabilmek için sizi büyük yanlışa götüren kimi avukatlara da akrabalara da inanmak güvenmek o kadar yanlıştır. Bunu anlamanız çok zor bir iş de değildir aslında.... Söylemlerim delillidir! Çünkü tescillenmiştir!!!! Onca yıl ağlatarak elimden almış olduğu özgürlüğü sen kalk kendinin bir işi için isteyebil! Olacak iş mi bu? Üstelik ben suçsuz kendisi ağır suçluyken... Ağır suçu ile hak aramaya kalkmış! Olmayan hak bulunur mu? 'Haksızlığın üstünlüğü olsun' denilebilir mi? Dolayısıyla da; Hukuksuzluğun üstünlüğü olsun diye düşünülebilir mi? Düşünmüş! Düşündürülmüş!!! Art niyeti yetmiyormuş gibi; art niyetlileri de arayınca bulmuş. İşte bu akrabaları, para ve kimi malûm işler peşine koyulanlar birleşince; soluğu tuhaf bir dilekçeyle T.C.Mahkemeleri'nde alanın aldığı sonuç da koşutlu olarak aleyhine dönmüştür. Almış kalemi eline, arkadaşına mektup yazar gibi; yargıcın yazılanlar karşısında sorabileceği soruları düşünemeksizin asılsız beyanlarıda ekleyerek, sanal tanık söylemleri hesabıyla da dilekçeyi kendi elleriyle götürüp T.C. Mahkemeleri'ne sunabilmiş! Yetkili ve etkili kimsenin uyarısıda olmamış(!) Davalı konuşursa ne olacak?(!) Bu da düşünülmemiş! İşte en yakınlarının da gayreti ve marifetiyle sürüklenmiş olduğu bu çok üzücü durum çöküşünün başlangıcı oldu! Kendi yanlışlarını körükleyenleri görememek ise önem içerir!!! Elbette önde kendisi arkada suç ortakları! Düşünememiştir! Oysa ki; salt dinleyeceği iki evlâdı varken! Tüm şaşırdık diyenlere duyurulur; kişiyle 40 yıldır yaşayan bendim! Herşey hukukî süreç içinde ortaya çıktı(!) Tanık beyanıyla falan da değil!!!! Kendiliğinden menkul durumlar!!!!!!!!!!!!!!!!!! " Ben bir öğretim üyesiyim" demesine rağmen!
    Ayrıca bu davanın iç içe geçmiş olguları vardır, çok boyutlu örtülü dava (!) Yalan yanlışlarla, çeyrek kısmıyla aktarılan bu haberin işindeki asıl ciddî olgular bilinmeyenlerdir henüz! Tüm olanlar bu birisinin kendi seçimi sonucunda oluşmuştur. 40 yıllık yaşamını yanlışlarıyla doldurabilmeyi başaran da yine kendisidir! Anlatılan pek bir şey de olmamıştır zaten. İsterse onlarda anlatılır!!! İstemeyerek te olsa!
    Ayrıca bu davanın sonucunu adliyenin kapısında salt kimi çıkarları için sabırsızlıkla bekleyen " o " tehlikeli birisi vardı!!!! 'Daha da neler?' demeyin! Daha da çok şeyler!!! Düşünsel boyutta ki kapsamlı dava! Düzeni iyi tanıyorsanız, toplumsal duyarlılık önemli diyorsanız, sağduyuluysanız lütfen yanlı olmayı bırakıp okuyunuz yazdıklarımı! Çünkü sonraları tanıklık edeceğiniz pişkince durumlar söz konusu!
    Karakterine uygun işleri gör, gizle. Sıfatımla muaf olayım! Mutlak olan gerçekler maskelenemez! Boşanma davası açmak kolay! Önemli olan bu dava neden açılmıştır sizce? Kazanabileceğin bir durum var mı? Hukukî bir biçimsellik vererek dava kazanabilmeyi düşlemek! Karşı tarafa olmayan suçlar yükleyerek dava kazanılabilir mi? Hak yerini bulmaz mı?
    Hiç akla gelmeyecek başka bir şeyler daha yapılırsa da; karşı taraf ta çıkar bunları yazar beyan eder! "Zorunlu duruma düşmenin dayanılmazlığı!" İşin çığırından çıkması! Kendisi evden uzaklaştırılmıştır(!) Kendi ifadesiyle de dilekçesinde beyan etmiştir bunu!!!! "Delil"i kendinden var olan bu davanın şifreli dilekçesinin deşifresini yapmam da T.C. Mahkemeleri'nde en kanıtlayıcı delil olmuştur! Kendiliğinden; ve de çok önemli olan, tanımadığım tanık beyanları ise bir şanstır!
    'Kamusal alanda görev yapanların suçu eleştirilemez' denemez! 'Özel yaşama karışma olarak' yorumlanamaz! Yanlışlar savunulamaz! Eleştirilir! Eleştirilmelidir de! Olgular seçimin ise; sonuçlar da senindir!!!! Bedeller de.... Anlatımlarımın üstü örtülüdür! TBMM ve STK'luşları ve kimi basın içeriğini bilmekteler! Rektörlüğünde çalışanının ters işlerini bilmek hakkıdır! Susturulmuşluğuma, neden 40 yıl sustum? Taşımakta çok zorlandığım sorumluluklarımın gereğini yerine getirmese miydim? Bundan daha doğal ne olabilir? Düzene güven var mıydı? Doğru kararı doğru yer ve doğru zamanda uygulamak gerekir! Aksi, sizi daha da yanlışlara sürükler! Asıl sorgulanacak olan; sistem ve çoğu malûm kimileridir! Bense şahsım adıma derin sorgulamayı yapabildiğim içindir ki; kimi durumlara düştüm! Ülkenin gerçekleri ve dönem koşulları, kadının edilgen durumu, toplumsal dokumuz, gençliğin yanlışlıkları, bilinçsizlik, yaşamınızın inişli çıkışlı kendine özgü bir trendi, sorunları aşabileceğiniz umudu, iyi niyet, annelik, iki evlât yetiştirme endişesi, sorumluluk gibi etmenler ve asıl olan en önemli bağlayıcı yanı ise ekonomik bağımlılık size yapay da olsa boyun eğdiriyor.
    Yaşasın Türk Adaleti!
    Değerli yargıç Şerafettin Ş. "Hukukun üstünlüğünü" kanıtladı ve davayı kazandım. Kazanacağım inancını hiç yitirmedim. Kimilerinin anlatımlarına göre hukuk kaybolmamıştı! Öncelikle, suçluya verilebilecek en güzel yanıt manevî cezadır. Davacı T.C. Mahkemeleri'nden asılsız davasına onay almamıştır! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti'nin yüce adaleti, yaşasın değerli yargıçlarımız! Güçlü saygılar.
    Nesrin Savaş Kantarcı [email]nesrinsavas 0312xxxxxxx



    @CADIKIZ adlı üyeden alıntı:
    Profesör eşinin boşanma davası açtığı Nesrin Kantarcı, 37 yıllık evliliğinde şiddet görmüş:'' Sırtımda oklava kırdı. Ütü, çekiçle vurdu''


    Fizik profesörü Ziya Kantarcı'nın boşanma davası açtığı eşi Nesrin Savaş (Kantarcı) "Bunları okuyan tek kadını bile şiddetten kurtarabilirsem ne mutlu bana" deyip konuştu:

    Tokat, tekme, dayak
    "37 yıl önce evlendik. Daha ilk hafta sözlü şiddet başladı. Sonra itip kakmalar, tokatlar geldi. Yer silerken tekmeliyordu. Sırtımda oklava kırdı. Uyurken uyandırıp dövdü."

    Evde üzüntü partileri
    "Niye vurduğunu sorduğumda, öldürmediğime dua et' derdi. İki çocuğum küçükken üzüntü partileri düzenlerdik. 'Babanız ruhsal sorunlu, istemeden yapıyor' derdim. Onlar da dinlerdi..."



    Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

    Fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum.

    Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


    Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor.
    Orijinali Göster...
    Profesör eşinin boşanma davası açtığı Nesrin Kantarcı, 37 yıllık evliliğinde şiddet görmüş:'' Sırtımda oklava kırdı. Ütü, çekiçle vurdu''


    Fizik profesörü Ziya Kantarcı'nın boşanma davası açtığı eşi Nesrin Savaş (Kantarcı) "Bunları okuyan tek kadını bile şiddetten kurtarabilirsem ne mutlu bana" deyip konuştu:

    Tokat, tekme, dayak
    "37 yıl önce evlendik. Daha ilk hafta sözlü şiddet başladı. Sonra itip kakmalar, tokatlar geldi. Yer silerken tekmeliyordu. Sırtımda oklava kırdı. Uyurken uyandırıp dövdü."

    Evde üzüntü partileri
    "Niye vurduğunu sorduğumda, öldürmediğime dua et' derdi. İki çocuğum küçükken üzüntü partileri düzenlerdik. 'Babanız ruhsal sorunlu, istemeden yapıyor' derdim. Onlar da dinlerdi..."



    Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

    Fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum.

    Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


    Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor.
#23.10.2007 13:49 0 0 0
  • Asıl anlatımlarım sürecek! Nesrin Savaş Kantarcı
#23.10.2007 13:50 0 0 0
  • aciktan mail adresi ve tel vermissiniz editledim...özel mesaj kutunuza bakiniz...
#23.10.2007 16:48 0 0 0
  • Hep derim okumuslar gercekten cok cahil oluyo bu kelmemi herkes icin soylemiyorum tabiki ama cougunluk cahillerden ve bu okumsualrdan boyle seyler cikiyoo..oyle insanlar gordum zamanlarini okumaya vermisler ama sonuc nedir hicbirseyyyyy benim gozumde,hem oku hemde o beynini gelistir bazen okumak yetmiyo iste..
#26.10.2007 19:06 0 0 0
  • hemde profesör :)
#28.10.2007 22:00 0 0 0
  • Kadin iyi dayanmis:D
#29.10.2007 15:26 0 0 0
  • @CADIKIZ adlı üyeden alıntı:
    Profesör eşinin boşanma davası açtığı Nesrin Kantarcı, 37 yıllık evliliğinde şiddet görmüş:'' Sırtımda oklava kırdı. Ütü, çekiçle vurdu''


    Fizik profesörü Ziya Kantarcı'nın boşanma davası açtığı eşi Nesrin Savaş (Kantarcı) "Bunları okuyan tek kadını bile şiddetten kurtarabilirsem ne mutlu bana" deyip konuştu:

    Tokat, tekme, dayak
    "37 yıl önce evlendik. Daha ilk hafta sözlü şiddet başladı. Sonra itip kakmalar, tokatlar geldi. Yer silerken tekmeliyordu. Sırtımda oklava kırdı. Uyurken uyandırıp dövdü."

    Evde üzüntü partileri
    "Niye vurduğunu sorduğumda, öldürmediğime dua et' derdi. İki çocuğum küçükken üzüntü partileri düzenlerdik. 'Babanız ruhsal sorunlu, istemeden yapıyor' derdim. Onlar da dinlerdi..."



    Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

    Fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum.

    Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


    Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor.
    Orijinali Göster...
    Profesör eşinin boşanma davası açtığı Nesrin Kantarcı, 37 yıllık evliliğinde şiddet görmüş:'' Sırtımda oklava kırdı. Ütü, çekiçle vurdu''


    Fizik profesörü Ziya Kantarcı'nın boşanma davası açtığı eşi Nesrin Savaş (Kantarcı) "Bunları okuyan tek kadını bile şiddetten kurtarabilirsem ne mutlu bana" deyip konuştu:

    Tokat, tekme, dayak
    "37 yıl önce evlendik. Daha ilk hafta sözlü şiddet başladı. Sonra itip kakmalar, tokatlar geldi. Yer silerken tekmeliyordu. Sırtımda oklava kırdı. Uyurken uyandırıp dövdü."

    Evde üzüntü partileri
    "Niye vurduğunu sorduğumda, öldürmediğime dua et' derdi. İki çocuğum küçükken üzüntü partileri düzenlerdik. 'Babanız ruhsal sorunlu, istemeden yapıyor' derdim. Onlar da dinlerdi..."



    Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

    Fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum.

    Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."


    Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor.

    d.g 12.06.2006 22: 14: 19
    ben isim vermek istemiyorum çünkü ziya kantarcı benim dersime giren ve bütün arkadaşlarımız tarafınadan da sergilediği davranışlardan bazı kişisel rahatsızlıkları olduğu savunulan bir öğretim görevlisidir. yanlız kendi açıklaması yapılan terbiyesizliği kendi adına onlarca kat artırıyor. çünkü yargının yanısıra medya ve kamu oyu da insanları yapmış oldukları hatalardan dolayı yargılayacak mekanizmalardır. bir öğretim görevlisinin öğrencilerine örnek olması gerekirken bu şekilde "özel hayatım" diyerek nahoş bir şekilde kendini savunması hem kendi saygınlığını hemde çalışmış olduğu kurumun saygınlığını düşürmekten başka birşey yapmaz

    KAZIM K.: Ben bu profesörün eski bir öğrencisiyim. Fizik bölümünü severek seçmiştim. İlk dersimde beş dakika geç geldik diye birkaç arkadaşla birlikte dersten kovmuştu. Onun yüzünden yüzlerce öğrenci yıllarca süründü... Ben de çok sevdiğim fizik bölümünü bıraktım. O zamandan belliydi psikolojisinin bozuk olduğu. Yazık. Bir de öğrencilerim ders bekliyor diyor. Daha kendi ailesine nasıl davranacağını bilmeyen birinin öğrencilere vereceği bir şey olamaz.
    gamze *****
    12.06.2006 10: 18: 35
    Ben bir üniversite öğrencisi olarak böyle bir durumun söz konusu olamayacağını düşünüyorum.Bir profesör ancak adli dengesi yerinde değilse böyle şeyler yapabilir. Ki sanırım bu bey de öle..Ama çok yazık!!!

    Ali Anbarlı
    12.06.2006 10: 43: 09
    İşkencecilerin Özel hayatı olamaz. YÖK ve Üniversite senatosu ivedilikle bu adamı görevden uzaklaştırmalı. İnsana işkence yapan, öldürmeye teşebbüs eden birinin Çocuklara örnek olması beklenemez. Bir vatandaş olarak M. E. Bakanını, Yök Başkanını ve Üniversite Senatosunu göreve davet ediyorum.

    Umit Balaban
    12.06.2006 14: 49: 21
    Kantarci Bey ,hangi kafa yapisi ve bilimsel mantik kullaniyorsunuz ogrencilerinize ders verirken.Fizik kanunlari icinde oklavanin nasil incitmeden kirilmasi gerektiginide umarim ogretiyorsunuzdur.

    *hüseyin a.
    13.06.2006 23 :16 : 58
    ziya hocanın bir öğrencisi olarak ziya hoca ile yaşadıklarımızı çevremdekilere anlattığımda yok canım daha neler derlerdi. inanmazlardı. sanıyorum aldığı ahlar çıkıyor. haftada 4 saat bizim için geçmezken eşinin sabrına hayret ettim doğrusu.
#02.11.2007 10:37 0 0 0
  • bunu okumakla veya cahillikle ilişkilendiremeyiz. bu kişilik ve aile terbiyesiyle ilgili bir şey.
    tamam adam gerçekten insanlık dışı, ilkel benlik davranışları göstermiş ama karısı neden bunu 37 yıl çekmiş anlayamadım. kadınlarımız bu kadar mı aciz? kendisine bunun yapılmasına izin vermemeliydi. inanılır gibi değil. 37 YIL!
#02.11.2007 12:40 0 0 0