Doğruların Farklılığı ve Savurganlık

Son güncelleme: 14.03.2011 13:46
  • Çocukluğumun 50'li yıllarında arkadaşlarımla bayram sabahları karşılaştığımızda, birbirimizi ilk defa görüyormuşuz gibi süzerdik. Çünkü kılık-kıyafetimiz her zamankinden farklı olurdu.

    Olur-olmaz zamanlarda ayakkabıymış, elbiseymiş alınmaz, mutlaka bir bayram beklenirdi. Varlıklı veya yoksul, hiç farketmezdi.

    Kazara ağaca, toprağa sürtünmekten dizleri, arkası yırtılmış pantolonlar ya evde, ya terzide yamanırdı. Kumaşın rengi ne olursa olsun, terzinin vurduğu süvarilik mutlaka siyah olurdu.

    Yeni bir ayakkabı, bir elbise bayram gecesi uykumuzu kaçırır, içimizi büyük bir mutluluk kaplardı. Her halde bundan olsa gerek, biz çocuklar için bayram çok anlamlıydı...

    İşte o yıllarda, nadiren de olsa yere düşürdüğümüz ekmek kırıntısını alır, öper; kurt-kuş yesin düşüncesiyle yüksekçe bir yere koyardık. Görmemezliğe gelir, geçip-gidersek büyük günaha gireceğimize candan inanırdık. O günün çocukları, buna hâlâ inanırız. Ama daha geniş bir kavramla...

    Şimdi, -ekmeği çöpe atmak yanlıştır- sözcükleri doğru olanın yapılması için yeterli olmuyor. Senede milyarlarca dolarlık buğday ürünü, kurda kuşa nasip olmadan çöpe gidiyor.

    Bu dini yönden günahtır. Dinimizde günah, yanlışı yapmaktır.
    Sosyal yönden de savurganlık, emeğe saygısızlıktır.

    Sevap ile günahın karşılığına, doğru ile yanlış sözcüklerini detaylı bir şekilde çocuklarımıza kavratmaya çalıştık. Sokak köpeklerinin bile yiyemeyeceği kadar çok ekmek, börek, pasta, çörek çöp teknelerini doldurduğuna göre bizler başarılı olamamışız.

    Büyüklerimiz bize, "-Günah" veya "-Sevap" dedi mi, bizler yanlışı yapmaz, doğru olanı yapardık. Neden, niçin sorularını sormaz, cevabını birazcık büyüyünce kendimiz bulur, kavrardık.

    Acaba, açlıkta terbiye olunca mı emeğe ve ekmeğe saygılı olmayı öğrenecek, savurganlıktan vazgeçeceğiz. Hoş; o zaman zaten savurtturulacak bir şeyimiz kalmamış olacak.

    Yüksel ÖNAÇAN
#14.03.2011 13:46 0 0 0