Bekliyorum seni
Ama nerede olduğumu bilmiyorum
Şimdi sen kaldırıp başını göğe bakacaksın
Mayınsız ve korkusuz en azından
Korkularımız da güzeldi eskiden
Bir kerecik birleşmeye görsün şu eller
Nergisler düşünce yüzünün sabahına
Titreyince tenimde kuş denli narin
Ellerin
Belki çokça hak edilmiş bir sahnenin
En ışıksız tarafında bırakıldık biz
Ama sevdik yağmurları ve şarkıları
Güzün dökülen yaprakları gibi
Çocuklar
Sevdik o çocukları azelya
Çünkü barışla büyüyecektir onlar
Giderdin yalınayak bir çocuk denli arsız
Gelirdin, arınırdı kent bütün soluk resimlerden
Gelir girerdin düşüme iskeleye yanaşırmış gibi bir gemi
Aşkları ayrılıkları yaşamla çarpar, toplar çıkarır, bölerdik de
Sonra susardık
Susunca edebi birkaç kadeh rakı ve yoğurt yanında
Ve soğuk ardından, uzun, yaslı bir kış bastı akşamı
Dallarda limon, saksılarda küs çiçeği
Nereden bilebilirdik,
Annesi Türkçe ağlayıp
Babası Kürtçe sızlayan yurdum
Kim bilir kaç kefenle sarılı kırlangıç iniltisi
Işıkları söndü dünyanın azelya
Düş bile kuramaz hale geldik bir zaman
Susardık yirmisinde,
En serde sözcükleri sıralayıp kâğıtlara,
Bakıp bakıp hüzünlenirken biz,
Onlar
Bir külâh dondurma mı bilsin ölümü çocuklar..?
Bırakın herkes kendi ateşiyle yansın..!
Bırakın eksik dolsun suyu havuzunuzun..!
Bir kat eksik yapılsın binanız bırakın..!
Bir tabak eksik konsun masanıza ne olur..!
Dualarım ölenler için de değil artık,
Bir daha ölmesin istediğim kardeşlerim üzere
Ve ben artık
Kırlangıçlar gibi sekmek istiyorum
Sadece istiyorum
Tahammül sınırım yok !
Henüz sınırda mayın,
Yürekte yangın çok!
Sesini özlediğim onca sevgili,
Onca çocuk,
Onca ana,
Yahut milyonlarca
Bekliyorum seni
Bilmiyorum nerede olduğumu
Nerde olduğumu söylemiyorlar
Her gün o kadar çok yer değiştiriyoruz ki,
Unuttum rengini hayatın
Bana bir şans verseydi o mayınlar
Kırlangıç olmaya razıydım...