Çalınan Gözyaşları

Son güncelleme: 07.07.2006 10:42
  • noimage

    Çalınan Gözyaşları
    İçerden yine onu çağırıyordu babası. Çekinerek oturma odasına
    doğru ilerlerken içini o aynı korku bürümüştü. Yine dövecekti
    onu babası, ama o kötü bir şey yapmamıştı. Bütün gün odasında
    babasından saklanıyordu.
    Kafasını oturma odasının kapısından içeri uzatıp, önce bir
    etrafı gözetledi. Babası koltuğa kurulmuş, elinde o Allahın
    belası tas vardı."Gelsene ulan buraya!" diye haykırdı babası
    onu kapıda görünce. Biliyordu, babası onu yine dövecek ve onu
    ağlatmaya çalışacaktı. Bir türlü anlamıyordu babasının
    gözyaşları ile ne yapacağını. Yanına gelmediğini gören babası
    biran yeninde fırlayıp, kulağından kapıp onu koltuğun oraya
    doğru sürüklemeye başladı.
    "Eşşek sıpası, ben gel dediğimde geleceksin!"
    Çocuğun gözleri dolu dolu olmuştu.
    "Hergele, bir işe yaramıyorsun, bu evde ancak yük oluyorsun"
    diye bağırmaya başladı babası ve ardından suratının ortasına
    bir şamar indiriverdi. Çocuk artık gözyaşlarını tutamadı ve
    hüngür hüngür ağlamaya başladı. Babası hemen tası kapıp
    çenesinin altına tutmaya başladı.
    "Tasın içine ağla ulan, boşa gitmesin gözyaşların" diye
    seslendi. Baktı çocuğun ağlaması kesildi, bir iki tekme ve
    birde kafasına bir yumruk geçirdi.
    "Ağlasana len!" Çocuğun gözlerinden gözyaşları hemen boşalmaya
    başladı. Yanaklarından aşağıya akan gözyaşları tası doldurmaya
    başlamıştı.
    "Tamam tamam, bu kadarı yeter. Hadi şimdi çek git de beni
    yalnız bırak."
    Çocuk odasına koşarak kaçtı ve kendisini yatağın üstüne
    fırlatıp ağlamaya devam etti.
    "Bak hanım! İnşallah senin arkadaş haklıdır. Birisinin
    gözyaşlarını içersen zengin olacaksın dedi ama bir aydır
    hergün bu hergelenin gözyaşlarını içiyorum, elime para filan
    geçmedi." diye sızlandı adam. Elindeki tası bir güzel içtikten
    sonra.
    "Aaahh! Olur mu Bey? Kadın iki vakte kadar demişti, daha bol
    bol içmen gerek. Zaten bizim çocuğun bir işe yaradığı yok,
    bari zırlaması işe yarasın."
    Bir ay daha hergün dövülerek ve ağlayarak geçirdi günlerini
    bizim çocuk ama ne para geliyordu eve ne de huzur. Hergün
    babası onu dövüyor, söyleniyor sonra da toplamış olduğu
    gözyaşlarını içiyordu. Artık yavaş yavaş alışmaya ve
    aldırmamaya başladı. Onun için günlük bir olaydı bu. Gün geçtikçe daha az ağlıyordu
    ve odasına dönünce kendisini yatağa atacağına yarıda kalmış
    oyunlarına dönüyordu. "Ulan hergele! Gel bakalım buraya" diye
    yine çağırdı onu babası. Bu sefer içinde ne bir korku ne de
    bir düşünce vardı. Sallanarak gitti babasının yanına ve boş
    gözlerle gözlerinin içine bakarak durdu. Babası başladı bir
    sürü laf söylemeye. Çocuk hiç kıpırdamadan, ağlamadan durdu
    babasının karşısında. Ağlamadığını gören babası başladı tekme
    tokat girmeye çocuğa, ama nafile, çocuk ağlamıyordu. Daha da
    sinirlenen babası başladı onu bir güzel dövmeye, yüzünden
    kanlar akıyor ama bir damla gözyaşı yoktu. Artık ağlamasından
    ümidi kesen babası bütün sinirini onu döverek almaya koyuldu.
    Her zaman oturup onları seyreden annesi bile kalkıp ona
    vuruyordu.
    " Senin yüzünden zengin olamayacağız. Ağlasana be
    ağla!" diye haykırıyordu. En sonunda çocuk yediği dayaktan
    hareketsiz bir şekilde,her yanı kan içinde yere yığılıp kaldı.
    Kendisine geldiği zaman halasının evinde buldu kendisini.
    Halası gözleri yaşlı bir şekilde yaşlı bir şekilde ona bakıyor
    ve yaralarını tedavi etmeye çalışıyordu. Çocuk kıpırdayacak
    bir halde değildi ama hiç umursamıyordu.
    Babası onun eve gelmesini istemiyordu artık. O da halasında
    kalmaktan çok memnundu. Günleri çok rahat geçiyor ve keyfi
    yerindeydi. Bir gün, halası eve geldiğinde onu çok telaşlı
    gördü. Sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi gelmişti ona. Az
    sonra telefon çaldı, ama o konuşulanları duyamıyordu.
    Bir baktı ki halası telefonu kapatınca ağlamaya başladı.
    Birden içini müthiş bir korku sardı, hemen koşup ön kapıyı
    iyice kilitledi. Bunu gören halası gözlerinde yaşlarla yanına
    koştu.
    "Ne oldu yavrum? Neden kapıyı kilitledin?" diye korkuyla
    sordu.
    "Ağlama Halacığım, yoksa babam gelir senin de gözyaşlarını
    çalar."


    Hoş bir hikaye değil ama böyle insanlar aramızda....
    insanım diye yaşıyor malesef
    ÇALINAN BİR GÖZYAŞI DEĞİLDİ SADECE,ÇALINAN BİR HAYAT DAMLASIYDI ASLINDA...BU KÜÇÜK YÜREK BİR DAHA HİÇ AĞLAMAYACAK;ÇÜNKÜ HAYATI ONA FARKLI ANLATTILAR.TÜM KALBİYLE DE GÜLÜMSEYEMEYECEK; ÇÜNKÜ GÜLÜŞÜNÜ DE ÇALDIRMAMAK İÇİN HAYATA...
#07.07.2006 09:08 0 0 0
  • Emegine Saglik
#07.07.2006 10:00 0 0 0
  • erdogan arkadaşım
    burada neye güldünüz anlamadım




    ben espri anlayışımımı yitirdim acaba
#07.07.2006 10:07 0 0 0
  • serendipit bi çocuğa yaşatılacak en acı şeyi yaşatmışlar bu hikayede gerçekten çok güzeldi arkadaşım

    bizimle paylaştığın için teşekkürler
#07.07.2006 10:42 0 0 0