Nergisin Gözü Süzülmüş Yok Mecali Kırpmağa

Son güncelleme: 18.01.2007 21:14
  • noimage

    Her nesnenin bir hikayesi vardır mutlaka desek büyük laf mı etmiş oluruz? Mesela çiçeklerin. Çiçek, hani şu elimizin altında daim oluveren. Hani bir çok anlam yüklediğimiz, semboller sermayesi nesneler Mesela Divan şiirimize Gül şiiri desek hata mı etmiş oluruz? Sezai Karakoç Üstad gelin gülle başlayalım şiire atalara uyarak mısraını laf olsun diye mi söylemiştir? Hiç sanmıyorum. Gül, bütün doğunun remzidir. Gül kokusu, rengi, biçimi ile kusursuz bir güzeldir ve en güzelle, iki cihan güneşi ile özdeşleşmiştir. Boşuna mı?

    Gül üzülsün gonca açulsun bana sen gül yeter
    Ağlasun bülbüllerin ey gonca tek sen gül yeter - Zâtî

    Edebiyatımızda Gül kadar olmasa da yine varlığını hissettiren bir başka çiçektir Nergis. Hani Şu mısralarda Şeyhülislam Yahyanın andığı çiçek:

    Zaman gelir yine zerrin kadeh alır eline
    Çemende nergis-i şehlâ hemen bahara bakar

    Efsaneye göre ırmaklar tanrısı Kephisosun oğlu Narkissos pek yakışıklı ve lakin aşktan anlamaz bir delikanlıdır. Su perisi Echo yakışıklı delikanlımıza aşık olmuştur; ve fakat aşkına karşılık bulamaz. Hatta yakışıklımız Echoyu küçümseyerek onu kaya haline getirir. Kötülük yanına kâr kalır mı Narkissosun? Bakınız nasıl cezasını kesmişler ukala yakışıklımıza:

    Bir su kıyısına gelen Narkissos sudan içmek için eğilince kendi aksini görüverir suda. Hadiseye bakınız, kendine aşık olur. Bu rivayete göre aksine sarılmak isterken suya düşüp boğulur. Diğer bir söylentiye göre su başında aksine baka baka mum gibi erir ve erir. Öldüğü yerde her bahar çiçekler açar. İşte bu sarı çiçekler nergistir efendim.

    Efsane orada kalmaz, psikolojide bir hastalığa da adını verir. Kişinin sadece kendine hayranlık duyması, bunu aşırıya vardırmasına Narsisizm adını yakıştırmış üstadlar.

    Edebiyatımız, bu efsaneden ziyade yaprakları sarı, göbeği açık yeşil olan bu süs çiçeğine ilgisiz kalmayarak nergisi daima göz ile birlikte anar ve ona benzetir. Gül ve laleden sonra sıralamada ona da bir yer verilir. Nergis, ince bir sap üzerine boynu eğri olarak durur. Taç yaprakları daima açık olduğundan onda bir uykusuzluk hali sezilir. Bu özellikleri göz önünde tutularak mahmurluk ve hastalık halleri nergisin sembolü olur. Bazı beyitlerde tesadüf edilen şehlalık sıfatı da bu kabildendir. Uykusuz ve mest olduğu için bazı sabahlar gözlerini zor açmakta ona bu konuda şebnem ile rüzigar yardım etmektedirler.

    Nergis bütün bu halleri ile sevgilinin gözlerini düşünen, ona aşık olan biri durumundadır.

    Nergisin gözü süzülmüş yok mecali kırpmağa
    Dir o şûhun gamze-i câdusunın hayranıyan - Zâtî

    Yine edebiyatımızda bazen göz ile nergis mukayese de edilir. Çoğunda göz üstün gelir. Nergis sevgilinin gözlerine özenmektedir. Buna muvaffak olamayınca hasedinden hastalanır. Bir yandan da sevgiliye aşıktır. Böylece alîl ü sakîm (hasta ve sakat) birine benzetilir.

    Aşık da sevgilinin gözlerine olan tutkunluğu sebebi ile nergis gibidir, yani onun gibi hasta ve sakat, boynu eğri, gözleri uykusuzluktan ağlamaktan kızarmıştır.

    Nergis asâya düştüğü dâim degül acep
    Sevda-yı çeşminün seherinden sakîmdür - Ahmed Paşa

    Aşağıdaki gazelde ise Mesîhî nergisi redif olarak kullanmıştır:

    Çemende bülbüli zâr itmege seher nergis
    Kaya bakışlar ile eyledi nazar nergis

    Humârı gâlib olup var ise kazandı sudâ'
    Ki başına dögün urup 'ilâc ider nergis

    Şarâb-ı şebnemi altun kadehler içre koyup
    Gümüş bileklü güzel sâkiye küyer nergis

    Karâr itmez avucında dirhem-i jâle
    Eline her ne girerse hemân içer nergis

    Kebâb gibi senûn meclisüne girince
    Yakup durur döne döne şehâ ciger nergis

    Meger ki süzen i gamzenden ihtiyât itmez
    Ki karşu rişte-i zülfüne göz diker nergis

    Şarâbı-ı bezm-i elesti şu denlü içmişler
    Ki haşre dek ola mahmur çeşm-i her nergis

    Süre süre yüzini kimyâ-yı makdemüne
    Vücudın eyledi baştan ayağa zâr nergis

    Mesîhî şefkati yok çün bu dehr-i bî-mihrün
    Yürekde dağını kime 'ıyân ider nergis - Mesîhî

    Nergisi bir de Tâhir ile Zühre hikâyesinin Azerbaycan varyantında görürüz. Buradaki nergis, Hanverdi Sevdâkâr'ın kızıdır ve Tâhir'e âşıktır. Bir süre burada kalan Tâhir, zevk ve safa içinde yaşar. Bir gün Hanverdi Sevdâkâr ticaret yapmak için köşkten ayrılırken biri hariç bütün anahtarları Tâhir'e verir. O tek anahtarı kızı Nergis'e emanet eder. Nergis de dolaşmak için çıkarken anahtarı cariyelerinden birine verir. O da anahtarı düşürür. Tâhir anahtarı bulur ve Hasbahçe'yi açar. Gül dalına konmak isteyen bir bülbülün, gülün dikeninin göğsüne batmasıyla öldüğünü görür. O zaman Tâhir, Zühre'yi unutmuş olduğunu düşünür, bir kuş kadar bile sadık ve fedâkâr olmadığına hayıflanarak Zühre'nin yanına dönmek üzere yola çıkar. Böylece şimdiye kadar görünüşü ile hep karşı tarafı mahveden, yıpratan nergis bu hikâyede gerçek aşka yenik düşer.

    Farsçadan dilimize geçmiş olan Nergis efsanenin önüne geçerek kız ismi oluvermiş ve sevgili ile hemhal olup benzetmelerde nahif bir yer edinmiş kendine.
#08.09.2006 21:45 0 0 0
  • derin duygulardan alindi
#17.01.2007 19:14 0 0 0
  • güzel olmuş
#18.01.2007 21:14 0 0 0