yağmura teslim zamanlar
geçmiş puslu bir vadi belleklerimizde
yitip giderken seslerimiz esaretlerde
biraz ürkek, biraz şaşkın
ama hep acemiydik hayat karşısında
uzak davetler gibi
belki hayat kadar uzak, belki ölüm kadar yakındık
bilemedik
küçük bir dokunuş, sessiz bir çağrı mı sözcükler?
Neydik?
her şey yada hiç bir şey düşünce aralığında gezinip duruyorduk umarsızca
kimdik?
yalnızca hiç kimse olmaktan korkuyorduk belki de
uzak umutlar gibi
yollar ulaşsa da geceden sabaha
sessizce dokunacak bir el bekler mi yolun sonunda?
gölgesi kendinden büyük kuşkunun
ince bir sızı gibi ansızın
bölüp geçiyor zamanı
ya değilse?
çaresiz beklemeler gibi-hangi denizde buluşacaklar
bilirler mi
ayrı yataklarda akan nehirler -
duvarlar yıkılır mı?
çalıntı kahramanım şimdi aykırı bir masalda
parmak izi bırakmadım sanırdım yaşadığıma dair
biraz uçurum, biraz intihar kokuyor şiirler
gitme diyor, kal
bilmiyor ki:
hayat birkaç kırık dökük söze adanmakta!