Diyetin uzun vadeli olmasının önemi

Son güncelleme: 21.12.2006 14:49
  • Kilo vermeyi amaçlarken kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi plan yaparsınız?"

    Çoğumuz bu soruya tabii ki uzun vadeli yanıtını veririz. Halbuki düşünecek olursak, bir ay rejim yaparak 5-6 kilo vermeyi amaçladığımız, veya bir düğüne gideceğimiz için üç hafta aç kalmayı planladığımız çok olmuştur. Ne yazık ki, bu kadar kısa sürede verilmiş olan kiloları genellikle kısa sürede geri almaya başlarız. Diğer bir deyişle, kısa süre içerisinde çok kilo verdiren rejimlerin, uzun vadede başarı oranları oldukça düşüktür. Amerikada, kısa vadeli rejimler ile kilo veren her yüz kişiden yaklaşık 95, bir yıl içerisinde vermiş oldukları kiloları yeniden geri almaktadır.(28) Böylece kilo sorunu gündemden inmediği için de, piyasaya sürekli kolay başarı vaatlerinde bulunan yeni yeni rejimler çıkmaktadır.

    Çoğumuzun yakın çevresinde sürekli rejimde bulunan kişiler bulunur. Bu kişiler her sohbette kilolarından, uygulamakta oldukları rejimin başarısı veya başarısızlığından ayrıntılı bir şekilde söz etmekten kendilerini alamazlar. Bu tipoloji yakından tanıdığınız birisini anımsatıyor mu? Peki, sizin de kilonuz sık sık değişime uğruyor mu? Vermiş olduğunuz kiloları, rejimden sonra geri almaya başladığınız hiç olmuş mudur? Yanıtınızın evet olması çok doğal. Herhalde binlerce kişi bu sorunla boğuşuyor.

    Amerikada bilim adamları ve araştırmacılar, on binlerce kişi tarafından uygulanmakta olan çeşitli rejimlerin başarısızlıkla sonuçlanmasındaki nedenleri araştırdıklarında görülmüştür ki bu rejimlerin ortak yönü, kısa vadede çok kilo verdireceklerini vaat etmeleridir. Bir doktor, bazı hastaların günde 700 kalori aldıkları halde çok zor kilo verdiklerini gözlemiş; bunun üzerine kilo vermeye çalışan bazı hastaların diğerlerine oranla neden daha zor kilo verdiklerini araştırmaya başladığında, sık sık rejim yapıp kilo veren hastaların her yeni rejime girdiklerinde, vücutlarının direndiğini, dolayısıyla önceki rejimlere oranla daha yavaş kilo verdiklerini saptamıştır.

    Bilim adamları bu verileri göz önünde bulundurarak, birbirini izleyen kilo alıp verme dönemlerinde vücudun tepkisini anlamak için laboratuar hayvanları üzerinde deney yapmışlardır. Deney hayvanlarına, önce bol yağlı besinler vererek kilo almalarını sağlamış; sonra eski kilolarına indirmişler; aynı işlemler ikinci kez tekrarlanmış. Amaç birbirini izleyen kilo alıp-verme dönemlerinde vücudun tepkisini ölçmek. Elde edilen sonuçlar oldukça ilgin. Kobaylar ilk kez rejime sokulduklarında, 21 gün içerisinde kilo vermişler; ikinci kez kilo aldıktan sonra ise, yeniden rejime başlatıldıklarında, aynı miktarda yedikleri halde, aynı kiloyu geri vermeleri tam 46 gün sürmüş. Kilo verme çabaları %100 zorlaşmış çünkü metabolizmanın çalışma hızının yavaşladığı görülmüş. Diğer bir deyişle, kilo alma ikinci kez de daha kolaylaşmış; ilk rejim sonrasında 45 gün içerisinde almış oldukları kiloyu ikinci rejim sonrasında sadece 14 gün içerisinde almışlar.(29)

    Sık sık kilo alıp-veren bir kişinin vücudu kilo vermeye karşı direnmektedir. Vücut rejimle ilk kez karşı karşıya kaldığında, hazırlıksız yakalanmış oluyor ve metabolizma yavaşlayana kadar kilo kaybı çok hızlı gerçekleşiyor. Zamanla vücudumuzun metabolizması yavaşlamakta ve yağ depolayıcı enzimler neredeyse iki katına çıkabilmektedir. Böylece daha az yememize karşın hem daha zor kalori yakmaya, hem de daha çok yağ depolamaya başlarız.

    Peki sık sık rejime giren bir kişinin metabolizması neden yavaşlar? Rejim yaparken bünye açlıktan dolayı düşük kalori aldığımızı sanır. Rejim sona erdiğinde eski yeme alışkanlıklarımıza dönecek olsak dahi,vücudumuz beklenmedik bir açlık döneminden bizi koruyabilmek amacıyla metabolizmasını yavaşlatır ve almış olduğumuz bütün kalorilerin değerlendirilmesine özen göstererek olası bir açlığa karşı önlem almaya başlar.Tabii bunu da, yediklerimizi eskisine oranla daha az kullanarak ve bol bol yağ depolayarak gerçekleştirir.
    Kısacası düzensiz yapılan her rejimin sonucunda, daha yavaş bir metabolizma ve daha çok yağ depolanmış bir vücut elde etmiş oluruz.

    Metabolizmanın kilo vermedeki rolünü saptamak amacı ile MAYO Kliniği ve George Washington Tıp Merkezinde çok sayıda hasta incelenmiştir. Hastalar arasında, kronik rejim yapanlar bulunmaktadır. Söz konusu kişiler, günde en fazla 800 kalori alarak beslendikleri halde pek başarılı sonuçlar elde edememişlerdir.(30) Demek ki, sık sık rejim yapan kişiler, minimum kalori alıyor olsalar bile, kilo vermekte zorlanmaktadırlar. Araştırma sonucu şöyle bir değerlendirme ortaya çıkmıştır:

    Hastalar, kilo verebilmek için mümkün olduğunca az kalori almaları gerektiğine inanıyorlardı; halbuki, metabolizmalarının normal dengesine dönebilmesi için almakta oldukları kalori miktarını yükseltmeleri gerekmekteydi. Tabii bu, bol bol yeselerdi kilo verirlerdi diye yorumlanmalıdır! Bilimsel çevreler, rejim yaparken günde 1000-1200 kalorinin altına düşülmemesini önermektedirler.
    Çok düşük kalorili rejimlerin başlangıçta yol açtıkları diğer bir durumda su kaybıdır. Rejimin başlangıcında çok hızlı kilo verebiliriz. Ancak, bu kilo kaybının büyük çoğunluğu su kaybından kaynaklanır. Böbrekler vücudun su kaybettiğini fark edince, belki de kendilerini garantiye almak amacıyla, suyu tutmaya başlarlar. Hızla kilo kaybetme olayı durur ve hatta bazı durumlarda vücutta gereğinden fazla su tutulabileceği için biraz kilo bile anılabilir. Biz de bu arada rejimin başarısızlığına inanıp ümitsizliğe kapılabiliriz.
#21.12.2006 14:49 0 0 0