Pembe Hayaller,Gri Gerçekler

Son güncelleme: 19.02.2007 20:45
  • hayallerimizde çizdiğimiz pembe bir dünya
    ve sonunda kabul etmek zorunda kaldığımız gri gerçekler
    evet gri,çünki dünya yaşamı ne pembedir nede siyah
    ne istediklerimizi verir
    nede tüm güzelliklerini uzaktan göstermekten vazgeçer
    içinde bütün güzel çiçeklerin olduğu bir bahçe gösterir
    bu çiçeklerin adı
    aşk'tır,zenginliktir,sevgidir,mutluluktur vs.vs.vs
    elimizi uzattığımızdaysa avucumuza bir papatya koyar hayat
    o bahçeye gitmek için
    bir sürü tuzaklarla dolu yollardan geçmek zorunda kalırız
    ve yolun sonunda,bir avucumuzdaki papatyaya bakarız
    birde düştüğümüz tuzaklardan sonra,harabeye dönmüş kendimize
    her insanda doğuştan var olan
    ulaşılması kolay
    ve dünyada olan çiçeklerin çok daha güzellerinin
    çok daha fazlasının olduğu bir bahçe vardır halbuki
    ama biz,bütün çiçeklerinin adı mutluluk olan
    bu bahçenin farkında olmadan
    dünyanın ne rengi ne kokusu olan sahte bahçesine aldanırız
    peki gerçek mutluluğun olduğu
    içimizdeki bahçeye nasıl ulaşacağız?
    çok kolay
    dünyanın sahte güzelliklerinin farkına vararak
    nasılmı?
    pembe rengin yalan,gri'nin gerçek olduğunu kabullenerek
    işte size,pembe renginin altındaki gri,ama gerçek dünya
    AŞK...
    ilahi bir duygudur
    sanılanın aksine,iki kişi arasında bedenen yaşanan bir şey değildir
    iki insanın birbirlerinden hoşlanmaları tabiki çok normaldir
    çünki bu yaratılışımızda var,evlenip çoğalmamız için bu gereklidir
    bunun adı sevgidir,hoşlanmadır,ama asla aşk değildir
    işte tertemiz,gencecik yüreklerin,en çok aldandığı şey budur
    bu gayet normal olan hissi alır
    kafalarında süsler büyütür ve adını aşk koyar
    çoğunuz duymuştur HAK AŞIKLARI denir
    yani ALLAH'a olan sevgidir
    şimdi bir düşünün bakalım
    eğer aşk,bir çok kişinin düşündüğü gibi birşey olsaydı
    ulaşamadığımız,dokunamadığımız,göremediğimiz
    bir varlığa aşık olunabilirmiydi
    bu kişiler,yani hak aşıkları gerçek aşk'ı bulmuş kişilerdir
    o zaman gayet normal olan bir duygunun adını aşk koymaya ne kadar hakkımız var
    EVLİLİK...
    resmi bir kurumdur
    evet,çevrenizde gördüğünüz en mutlu evlilikler bile
    pembe panjurlu bir ev,bahçesinde oynayan çocuklar
    her anı neşe ve mutluluk içinde yaşanacak bir birliktelik
    hep bu beklentiler ve umutlarla başlanır
    ama çok kısa bir sürede
    erkeğin para kazanıp evini geçindiren
    kadının çocuklara bakıp (tabi bunuda ALLAH nasip ederse)
    ev işleriyle uğraşan,ve ikisininde sırtlarında
    oldukça ağır sorumluluklar taşıyan kişiler haline dönüşmesi kaçınılmazdır
    evlendikten en fazla birkaç ay sonra
    bazı gerçekler açığa çıkmaya başlar zaten
    o herşeyimizi feda ettiğimiz,aşk sandığımız duygu
    ilk o terkeder bizi
    sonra sırasıyla bazı duygularda yavaş yavaş uzaklaşır
    görevleri bitmiştir artık
    evlenmeden önce gözlerimizde bir perde oluşturan
    bu sahte duygular gittikten sonra
    gerçeklerle yüzyüze kalırız,ama artık çok geçtir
    şöyle bir bakarız elimizde kalanlara
    sevgi,saygı,sorumluluklar,ve zorunluluklardır kalan
    sevgi ve saygıda her an kaçacakmış gibidir
    zorda olsa bu kalanları elimizde tutmaya çalışarak
    ve dışarıya mutlu bir çift görüntüsü vererek
    devam ettirmeye çaba gösteririz bu resmi kurumu
    (evlilik bazı güzel şeyleri paylaşmak değil
    karakterleri birbirine doğal olarak zıt olan
    bir kadınla bir erkeğin
    karşılıklı fedakarlıklarla birbirlerine katlanma çabalarıdır)
    ZENGİNLİK...
    tok iken yemek yemeye benzer
    ALLAH bir kulundan razı olmazda
    ona bir dert vermeyi dilerse o kuluna zenginlik verirmiş
    çünki zengin olan bir insan hiçbir şeyden zevk almaz
    yukardada söylediğim gibi tok olan bir insan
    yemeğin lezzetini alamaz
    dünya nimetlerinin hiç biri ona zevk vermez
    dışarıdan görünen şatafatlı yaşamlarının altında
    bedenen bitmiş,ruhen çökmüş kişiler vardır
    hiçbirşeyden memnun olmaz hiçbirşey onları mutlu etmeye yetmez
    ne bir amaçları vardır,nede beklentileri
    garajında on tane arabası olan bir çocuğa bir araba daha almak
    onu ne kadar mutlu edebilir değilmi
    ama bir fakirin bayramdan bayrama
    eşine çocuğuna aldığı bir çift ayakkabı yada bir elbise
    hem çocuğunu hem eşini hemde kendini
    bir sonraki bayrama kadar dünyanın en mutlu insanları yapar
    manevi açıdanda o bir çift ayakkabı
    bir otomobilden çok daha değerlidir
    öyleyse mutluluğun anahtarı zenginlikte değildir
    MUTLULUK...
    başkalarından beklememektir
    eğer mutluluğu başkalarının vereceği kırıntılarda ararsak
    bir gün güler on gün ağlarız
    içimizde var olan
    sonsuz mutluluk ve huzuru bulmak için
    dışarıya sosyal,kendi içimizde anti sosyal
    yani yalnız olmalıyız
    yalnızlık sanılanın aksine kötü birşey değil
    insanın kendini bulmasıdır
    kendini bulmakta
    içimizdeki o büyük hazineye ulaşmanın tek yoludur
    kendimizden başka bizi ne mutlu edebilir
    aşk'mı,evlilikmi,zenginlikmi?
    bunların bizleri mutlu edemeyeceğini yukarda gördük
    tabiki arkadaşlarımız olacak
    okulda iş yerinde toplumda
    çevremizde bir sürü insanlar olacak
    ama hayatımızı onların yönlendirmesine izin vermemeli
    en önemliside
    mutlu olmak için onların bize vereceği
    küçük mutluluk kırıntılarına el açmamalıyız
    yani etrafımızdaki kalabalığa rağmen
    kendi içimizde,beynimizde,kalbimizde yalnız olacağızki
    istediğimize ulaşalım
    bazen bana sorarlar
    hiçmi kimseye güvenmeyeceğiz?
    bende şu cevabı veririm
    insanlar topraktan yaratılmıştır
    ve yarısından çoğuda sudur
    bu ikisinin karışımı insanların mayasını oluşturur
    (ÇAMUR)
    en sevdiğimiz en güvendiğimiz kişiyle bile
    aramızda bir karış olsun mesafe bırakmalıyız
    kırk sene birlikte olup
    herşeyimizi paylaştığımız bir kişinin
    bir gün gelip
    bizi arkadan vurmayacağını kim garanti edebilir
    insanlara küsün filan demiyorum
    sadece mutluluk için onlardan çok şey beklemeyin
    ve herşeyinizi paylaşacak kadar güvenmeyin
    son sözüm ve anlatmak istediğim şey
    mutlu olmak için
    ne dünyanın sahte güzelliklerine aldanın
    nede bir başkasından bekleyin
    sizi sizden başka kimse sizin kadar sevemez
    sizi sizden başka kimse sizin kadar düşünmez
    yani sizi sizden başka hiç bir şey ve hiç kimse mutlu edemez
    peki içimizdeki o huzuru ve mutluluğu bulduğumuzda nasıl anlarız?
    en güzel mevsimin bahar değilde sonbahar olduğunu düşündüğünüzde
    ay ışığının güneşin ışığından daha güzel olduğunu gördüğünüzde
    her akşam başınızı yastığa koyduğunuz zaman
    dudaklarınızdaki küçük bir tebessümün farkına vardığınızda
    artık hiç birşey ve hiç kimse sizi mutsuz edemez)
#19.02.2007 15:07 0 0 0
  • mutlu olmak için
    ne dünyanın sahte güzelliklerine aldanın
    nede bir başkasından bekleyin

    canım bu yazıyı bir kaç kere okudum
    düşüncelerimi toparlayabilirsem bir daha gelirim bu sayfaya
    çok güzel di
#19.02.2007 16:05 0 0 0
  • mutluluk ve evlilik üzerine söylenmis sözler gercekten

    dogru,,zaten yasamdan alinti..yüregine saglik
#19.02.2007 20:45 0 0 0