Hicretin 18. yılı başında, Hicazda büyük bir kıtlık musibeti yaşanmıştı. Bu yıla kül yılı denilmiştir. Çünkü yağmur yokluğundan çorak topraklar kül şeklini almış, rüzgar önünde toprak kül gibi savrulur olmuştu.Çevre halkı azık için Medineye akın ediyor, vahşi hayvanlar da açlıktan insanlara yaklaşmaya çalışıyordu. Halife Hz. Ömer beytülmalda hazinede bulunan bütün gıda maddelerini halka dağıttı. Ayrıca Basra, Mısır ve Şam bölgelerinden kervanlarla gelen yardımlar çevre halkına dağıtıldı. Daha önce süte ekmek doğrayarak yemek yiyen Hz. Ömer, kıtlık döneminde sadece zeytinyağı ve ekmekten başka yemek yiyemez olmuş, bu yüzden rengi değişmiş ve vücudu iyice zayıflamıştı. Bu kıtlık afeti dokuz ay kadar sürmüş, bu arada birçok kişi de açlıktan ölmüştü.Bu müthiş kıtlık dönemi sonlarında bir zat Bilal b. Haris, Peygamberin türbesine yaklaşıp şöyle demişti
- Ya Rasulallah Ümmetine yağmur vermesini Allahtan dile! Çünkü helâk olmak üzereler.
Daha sonra o şahsın rüyasına giren Rasulullah şöyle demişti
- Ömere git, ona selamımı söyle. Yağmur yağacağını müjdele ve benden ona de ki Ey ömer! Sen sözünde duran bir kişisin. Aklını başına al!
Adam uyanınca, kalkıp Hz. Ömere gitti ve rüyasını anlattı. Bu haberden ürperen Hz. Ömer, halka haber salıp onları mescidde topladı ve onlara
- Sizler bende hoşlanmadığınız bir şey gördünüz mü? dedi.
- Öyle bir şey görmedik. Fakat neden böyle soruyorsun? dediler.
Hz. Ömer onlara rüya haberini anlattı. Onlar da bunun yağmur duasına işaret olduğu kanaatini belirttiler. Topluca yağmur duasına çıkıldı. Hz. Ömer Rasulullah in amcası Hz. Abbasın elinden tuttu, Ya Rabbi, Rasulünün amcası vesilesiyle sana yaklaşıyor, senden mağrifet diliyor ve sana yalvarıyoruz diyerek, yağmur dileğiyle duasını sürdürdü. Oldukça yaşlanmış olan Hz. Abbasın da gözyaşları göğsüne dökülüyordu. O anda yoğun bulutlar gökyüzünü kapladı. Oradakiler, başlayan şiddetli yağmurla geri döndüler.