Hunat Hatun Camii - Kayseri

Son güncelleme: 04.02.2014 07:17


  • [TH="width: 16"]
    Hunat (Huand) Hatun Camii, külliyeyi meydana getiren diğer yapılar ile birlikte Kayseri'nin en gözde noktasında olup, mimarisi ve taç kapısındaki süslemeleri ile ilgi çekmekte ve çok sayıda ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
    [TH="width: 15"]


    noimage





    noimage





    noimage





    Hunat Hatun Camii, Hunat Hatun Külliyesi olarak adlandırılan yapılar grubunun temel yapısıdır. Duvarları düzgün kesme taştan inşa edilmiş dikdörtgen planlı bir eserdir. Caminin ibadet alanı, 52,5X43,5 metre boyutlarındadır. Duvar kalınlıkları ile beraber cami 55X45 metrrelik bir alana oturmaktadır.

    Dikdörtgenin kısa ekseni doğrultusunda 8, uzun ekseni boyunca 10 kemer aralıklarına bölünmüştür. Dört köşe ayaklar kemerleri tutmaktadır. Mihrabın önünde ve orta sahında iki kemer aralığı genişliğe sahip dört köşe iki alan inşa edilmiştir. Mihraba bitişik olarak kare olan bingilere dayanan bir kubbe yükselmektedir. Bu kubbe cami ile beraber inşa edilmiştir.

    Ortadaki kare alan ise, şu anda kapalı olup, ilk yapıldığında klasik Selçuklu mimarisinde önemli bir yer alan Ulu Cami, Gülük Camii ve Lala Camii’nde de görülen bir nevi iç avlu niteliğinde ve hemen altında bir şadırvanın yer aldığı aydınlık veya ışıklık denilen alandır. Bu açıklık 1727 yılında kapatılmış ve muhtemelen sonradan yıkılmış veya yıktırılmıştır. 1900 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından bir minare eki ile birlikte bu kubbe tekrar inşa edilmiştir.

    19. yüzyılda Anadolu’yu gezen Charles Texier kitabında bu alanın bir açıklık olduğunu belirtmekte ve açıklığı kapatan herhangi bir kubbeden bahsetmemektedir.





    [TH]





    noimage





    noimage






    noimage





    Caminin ana ve orijinal giriş kapıları doğu ve batı yönündeki taç kapılardır. Sonradan açılan kuzey kapısı ile üç girişi olan caminin kuzey-güney ekseninde on bölümü bulunmaktadır. Aydınlanma yan duvarlardaki mazgal pencereler ve sonradan açıldığı anlaşılan doğu ve kuzey duvarlarında da geniş pencereler ile sağlanmaktadır. Doğu giriş kapısı ile direkt caminin içine girilmektedir.

    Klasik Selçuklu mimarisinde minare yoktur. Batı taç kapısı üzerinde yer alan minber-minare ve yine batı taçkapısına dayanan büyük bir minare daha bulunmaktadır. Büyük taş minare Sultan II. Abdülhamid tarafından H.1317'de (M.1900) yaptırılmıştır. Taç kapının üzerindeki minber-minare ise altı ayaklı, altıgen gövdeli, üstü ve külahı de kare planlı zarif bir eserdir. 1727 yılında yapılan onarım esnasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Minarenin olmadığı zamanlarda ise ezan, doğu giriş kapısının güneyindeki duvarın kalınlığı içerisinde açılan ve düz merdiven ile üstüne çıkılan taraçadan yapılmaktaydı.

    Mihrap

    Bütün Selçuklu camilerinin içi genelde mihrap ve minber hariç süslemesizdir. Hunat Hatun Camii’nde de mihrap en önemli unsurlarından birisidir. Mukarnaslı mihrap geometrik örgülerle çevrelenmiş, istiridye kabuğu şeklinde motiflendirilmiş üç nişten oluşmuştur. Her iki yanında ise döner mermer sütunlar vardır. Bunların üzeri de istiridye kabuğu biçiminde olup, hemen yukarısında da kufî yazıyı andırır tarzda geometrik geçmeli bordur bulunmaktadır. Yine geometrik süsleme ile dolu olan sivri mihrap kemeri akant başlıklı, burmalı birer sütunçeye dayanmaktadır. En dıştaki mihrap pervazı da geometrik motiflerle daha geniş bir alanda süslemiştir.





    noimage





    noimage






    noimage





    Minber

    Caminin bir diğer özelliği de minberidir. Çivisiz geçme kündekâri tekniği ile geometrik motifli parçalardan kurulmuştur. Bu dekoratif panolar arasında uzun bordürler halinde çeşitli ayet ve dualar yer almaktadır. Çift kanatlı kapısı ve korkulukları oyma kafes işçiliğinin zarif örnekleridir. Usta ve tarih kaydı bulunmayan minber, maalesef defalarca boya-(Terbiyeden-Yoksunum)-narak detaylar kaybolmuş ve cemaatin birbirini görmesi düşüncesi ile kesilerek pencereler açılmış daha da fenası alt tarafa gelen ayetler şuursuzca kazınmıştır. Ancak yine de Selçuklu üslûbunu tam olarak temsil eden değerli bir örnektir.





    noimage





    noimage






    noimage





    Taç kapılar ve kitabeler

    Hunat Camii'nin biri doğu, diğeri batıda olmak üzere orijinal ve cami ile eşzamanlı iki ana (cümle) taç kapısı vardır. Kesme taşlardan, mukarnaslı ve geometrik olarak gayet sanatkarane bir şekilde işlenen bu kapılardan batı cephesindeki taç kapı daha zengin ve gösterişlidir.

    Her iki kapının da giriş kısımlarının yanları mihrabiyeli, üstleri mukarnaslıdır. Dış pervazlar muhtelif yıldız kompozisyonlu geometrik desenlerle süslüdür. Her iki kapının üst kısımlarında mermer üzerine "cel-i sülüs" hat ile yazılmış üç satırlık Arapça birer kitabe bulunmaktadır.

    Batı taç kapısında; daha yukarıda üst saçağın altına gelen düz kenarda cel-i sülüs hat ile yazılmış Kur'an ayetleri zamanla okunamayacak hale gelmiştir. Mukarnas altında, giriş kapısının hemen üzerinde bir kuşak halinde Tövbe suresinin 18. ayeti yazılıdır: "Allah'ın mescidlerini; ancak Allah'a, Ahiret Günü'ne inanan, namazı kılan, zekat veren, yalnız Allah'tan korkanlar şenlendirir. Olur ki, onlar doğru yolu bulanlardan olurlar".





    noimage





    noimage






    noimage





    Batı kapısının üst kısmında yer alan mermer kitabenin Türkçesi şöyledir: "Bu mübarek caminin inşaasını Keykubad oğlu yüce sultân, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Keyhusrev devrinde, Şevval 635 (Mayıs 1238) yılında, büyük, âlim, kanaatkar, dünya ve dinin yüz akı. hayırlar fâtihi Melike oğluna emretti -Allah onun yüce varlığını devamlı kılsın, gücünü artırsın."

    Caminin doğu kapısı üzerindeki mermer kitabenin Türkçesi de şöyledir: "Bu mübarek mescidin inşsasını Keykubâd oğlu, büyük sultân, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Keyhusrev devrinde 635 (1238) yılında, büyük Melîke, din ve dünyanın yüz akı Mâhperi Hâtûn emretti -Allah onun yüce varlığını sürekli kılsın".





    noimage





    noimage






    noimage





    Mahperi Hunat (Huand) Hatun kimdir?

    Mahperi Hunat Hatun, Selçuklu Hükümdarı I. Aleaddin Keykubat'ın karısı ve Sultan I. Giyaseddin Keyhüsrev'in annesidir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin en güçlü dönemlerinde yaşamış, eşinin ve oğlunun nüfuzu ile birlikte kişiliği ile toplum içinde haklı bir şekilde güçlü ve saygın bir konum edinmiştir.

    Güzelliğinin yanında kültürlü, cömert ve hayırsever bir kişi olarak görülmüş, bu sebeple kendisine "bilge, büyük" anlamına gelen Huand (Hunat-Hunad) ismi yakıştırılmıştır.

    Akdeniz kıyısındaki Korakesion (sonradan Kalonoros denilen) ve Alaaddin Keykubat'ın "Alaiye" ismini verdiği kaleler şehri Alanya'nın son hükümdarı İbn Bibi’ye göre Rupenid soyundan gelme Kir Fard isimli Ermeni Beyi’dir. Kalanoros (Alanya) kuşatması sırasında kale sahibi Kir Fard hücumlara dayanamayacağını anlamış ve barış teklif etmiştir.

    Kir Fard I. Aleaddin Keykubad’a bir mektup yazıp "Eğer bana aman ve ülkenizde kalan ömrümü geçirecek bir yer verilirse büyük bir lütuf olacaktır" demiştir. Sultan, Kir Fard’ın bu teklifini kabul etmiş ve "Sadakatini ispat için ailesi efradından birini akrabalığımıza arz ederse hakkındaki güvencemiz artmış olur" diye cevap vermiştir. Bu söz üzerine Alanya Beyi Kir Fard kızını I. Aleaddin Keykubad’a eş olarak göndermiştir.

    Selçuklu Hükümdarı I. Aleaddin Keykubat'ın karısı ve Sultan I. Giyaseddin Keyhusrev'in annesi olan Mahperi Hunat Hatun, Kir Fard’ın kızıdır.





    Kayseriden.biz
#04.02.2014 07:17 0 0 0