Boşanmanın ergenler üzerindeki etkileri

Son güncelleme: 14.03.2014 20:51
  • noimage

    Doğumdan itibaren çocuk etrafını saran fizik ve sosyal çevreye uyum savaşım verirken bu çabasında en büyük desteği ana babasından alır ve aile ilişkilerinin çocuğun yaşamında ne denli önemli olduğu bilinen bir gerçektir.


    Boşanma, çocuğun gelişiminde en önemli etmen olan "tam aile"ye (normal aile, tipik aile) son veren ve çocuklar üzerinde yaşam boyu etkilerini duyurabilecek bir olaydır.


    Ergenlerin aile ortamı ve içinde bulunduğu sosyal çevredeki dengesizlik onlarda huzursuzluk ve sağlıksız bir kişiliğin oluşmasına neden olur. Ana baba ayrılığı çocuğu mutsuz kılar ve bu çocuklar büyük çoğunlukla gerek çocukluk gerek ergenlik döneminde uyumsuz, hırçın, kötümser, saldırgan davranışlar gösteren, "problem-çocuk", "problem-genç" olarak ortaya çıkarlar.

    Yetişkinlikteki kişilik bozukluğu, nevroz, suçluluk ve intihar girişimleriyle, dağılmış aileden gelmiş olmak arasında ilişki bulunduğu saptandı.

    Bir kişinin bir krize karşılık verme yöntemi, o bireyin şu anki gelişimsel döneminin istekleri ve sınırlılıklarıyla ilişkilidir. Ergen için ayrılık ve boşanma normal gelişimi kolaylaştırabilir ya da zorlaştırabilir.

    Ailesinden ayrılarak bağımsızlığını oluşturma ergenlik döneminin karakteristiğidir. Sağlıklı, bütünleşmiş kimliğin gelişmesi için aileye bağımlılığın yavaş yavaş azalması gerekir. Kazanılacak bağımsızlık ergen-ebeveyn ilişkisinin doğasına bağlıdır. Ergende bağımsızlık üç alanda gerçekleşir; emosyonlar, davranışlar ve değerler (values).

    Emosyonel bağımsızlık, bireyin yakınlaşma ve sevgi hislerini ev dışındaki bireylerle de doyurmaya başlamasıyla başlar.

    Davranışsal bağımsızlık, kişisel davranışları hakkında karar verme sorumluluğunu almasıyla başlar.

    Değerlerin bağımsızlığı, yanlış ve doğruyu algılama ve yaşam stilini belirlemeyle başlar. Bağımsızlık için mücadele hem ergen hem de aile için zor anlardır. Ayrılma süreci, bir ebeveynin yokluğunda daha zor olabilir. Ergen evden ayrılma çabasındayken, aileler duygusal destek arayışı içinde olurlarsa, durum daha zor olabilir.

    Ana ya da baba öldüğünde çocuk onu yüceltirken, boşanmada evden ayrılan ebeveyn değerini yitirebilir. Böylece çocuk yitirdiği kişinin aslında önemli birisi olmadığına kendisini inandırmaya çalışır. Bazen bunun tersi de olabilir. Çocuk terk eden ebeveyne duyduğu öfkeyi bilinç dışında tutabilmek için onu yüceltir. Ancak, her iki durumda da abartılmış ana baba imgesi çocukta önemli özdeşim sorunlarına yol açar.

    Ergen, ailenin ayrılığına ve boşanmasına kendi yaş grubuna özgü eşsiz bir dizi endişe, öfke, suçluluk, kaygı ve korkuyla karşılık verir. Ergen, bu tür aile problemlerinden utanç ve sıkıntı duyar. Bu nedenle sıkıntılarını en yalan arkadaşlarıyla bile paylaşamazlar. Ailenin ayrılmasından veya boşanmasından kendisini sorumlu hissetme konusunda ergenler daha küçük çocuklara göre, daha az suçluluk duyarlar ve ailelerini daha gerçekçi değerlendirebilirler. Bu artan objektiflik genellikle ergenlik dönemince başarılan gelişimsel bir görevdir.

    Ergenlik döneminde, "Nasıl benzersiz olurum?" ve "Diğerleriyle nasıl ilişki kurarım?" soruları yanıtlanmaya çalışılır. Ergenler, çevrelerinde kendilerine pozitif ve gerçekçi bir kendilik fikri sağlayacak kişilere ihtiyaç duyarlar. Kendini değerlendirirken, bu beklentisine cevap bulamaması onu çatışmaya sürükler. Bu nedenle, boşanmış ailelerden gelen ergenler, kişiler arası ilişkilerde akranlarının sahip olduğu güven ve inançtan yoksun kalırlar.


    Pek çok genç, boşanmış ana babalarına, kendilerine boşanma kararı ile ilgili bilgi vermeye yanaşmadıkları için ve özellikle de doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerini bile sormadıkları için ebeveynlerini suçlar.


    Kopmuş aile bağları, boşanmış ya da ölümle parçalanmış ailelerde, ekonomik durumlardaki güçlük, problemleri artırır ve yoğun yaşanmasına neden olur. Günümüzde çocukla yalnız kalan kadının yaşam standardının düştüğü bilinir. Ergenlik dönemindeki boşanmış aile çocuğu, geleceği ile yakından ilgilenir ve özellikle gelecekteki ekonomik durumlarının kötü olacağından endişelenir.

    Sık sık iki ev oluşturmanın mali güçlüğü ayrılık veya boşanmayla mücadele etmeyi zorlaştırır. Ailenin ekonomik durumundaki bu değişiklik çok farklı bir yaşam biçimiyle sonuçlanabilir. Bu değişiklikler, boşanmanın travmatik doğası kadar can sıkıcı olabilir. Bir çalışmadan elde edilen sonuçlar boşanma sonrası uyumsuz çocukların yüzde 50'sinin boşanma sonrası gelirlerinde yüzde 50'lik bir düşme olan ebeveynlerin çocukları olduğunu gösteriyor. Diğer bir çalışma, gelir kaybının babanın evden uzaklaşmasından daha zarar verici olduğunu gösteriyor. Babanın ekonomik desteği davranışsal sorunların azalmasını sağlar.

    Araştırmalar, boşanmanın bir sonucu olarak, gençlerin ebeveynleri arasında sık sık bir bağlılık çatışması yaşadıklarını gösteriyor. Boşanma durumundaki ana baba, çocuğu bilerek ya da bilmeyerek kendi çekişmelerinin ortasına atar. Çoğu kez yan tutmaya, kimi zaman da ara buluculuk yapmaya zorlar. Bazen eşlerden biri, ötekini kötüleyerek, kendini haklı çıkarmaya, çocuğu kazanmaya çalışır. Kimi zaman anneler, çocuklarını babaya göstermeyerek öç almaya çalışırlar. Bundan çocuğun etkileneceğini düşünmezler.

    Bazı durumlarda da, özellikle anne, çocuğun öbür tarafı ziyareti esnasında orada olup bitenleri etraflıca öğrenmek ister. Ergen, bu durumda ne yapacağını bilemez, orada hoş vakit geçiriyorsa, kendisini kurtarmak için yalan söyler ve bunu yaşamının diğer yönlerine de bulaştırır.

    Ebeveynler arasındaki rekabet, zamanla çocuğu sevme yarışına dönüşür ve iyi ana baba olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Tüm bunların sonucunda, genç artık ana babasına karşı bağlılığını yitirmiştir ve onların kendisini kontrol etmesini istemez. Bu yüzden ev dışında doyum bulma çareleri arar ve dış çevreye yönelir.

    Birçok araştırmacı, boşanmış ana babaların ergenlik çağındaki çocukların, akran etkilenmelerine, sapmış davranışlara daha yatkın ve fiziksel sağlıklarının daha bozuk olduğunu ve bunun da stresin bir sonucu olduğunu belirtirler. Yine bu çocukların, duygusal acılar yüzünden akademik başarıları düşer. Daha büyük yaşta ebeveyn ayrılığı yaşayan ergenlerin, daha erken yaşta yaşayanlara göre daha fazla olumsuz etkilendikleri de saptandı. Bunun nedeni, geç boşanan aile çocuklarının bu duygusal travmayı atlatması için daha az zamanlan olması ve de boşanma öncesindeki ebeveyn çatışmasını daha çok yaşaması olabilir.

    Aile yapısına yönelik incelemeler intihar girişiminde bulunan çocuk ve ergenlerin büyük kısmının parçalanmış ailelerden geldiğini ortaya koydu.

    Çalışmalar şunu gösterdi: Kendisi için en önemli olan ana baba ya da akrabasını, kendisi için önemli insanı kaybetmiş, "önemli bir kayıp" yaşamış gençlerde intihar riski daha yüksektir. Bu kayıp belki ölüm, belki boşanma, terk etme gibi nedenlerden ileri gelmiştir.

    Genellikle pek çok çalışma çocukların ve ergenlerin çoğu için en zor dönemin ayrılmanın gerçekleştiği dönem olduğunu gösterir. Boşanma sırasında ergenlik döneminde olanların önemli bir kısmında kaygı tepkisi gözlenir. Boşanmanın kısa ve uzun vadede etkileri vardır. Boşanmanın gençlerin huzuru üzerindeki geçici olumsuz etkisi, boşanmanın kendisinden değil, olayı çevreleyen stres, düzensizlik ve artan çatışmadan kaynaklanır. Aile daha sakin, düzenli ve güvenli bir gidişi yakaladığında problemlerin pek çoğu azalır.

    Boşanmanın kısa süreli etkisi her çocukta farklı olur. Bazı çocuklar diğerlerine göre daha fazla güçlük çekerler.


    Genellikle boşanmanın çocukluk veya erinlik ve ergenlik döneminde gerçekleştiği ailelerde, erkek çocuklar, daha küçük çocuklar, aile dışındaki çevrede destekleyici ilişkiler kuramayan çocuklar, karşı cinsten ebeveyniyle kalan çocuklar ve problemli çocuklar, kız çocuklara, daha büyük çocuklara, aynı cinsten ebeveyniyle birlikte yaşayan çocuklara oranla daha fazla problem yaşarlar.


    Pek çok çalışma, boşanma sırasında anneyle yaşayan erkek çocukların zarar gördüklerini söyler. Çünkü anne tüm duygusal gereksinimlerini erkek çocuğu üzerinde gidermeye çalışabilir. Erkek çocuğun kadınsal bir ortam içinde yetişmesi, anaya aşırı bağlanması çocuğun topluma uyumunu güçleştirir ve gelişiminin normalden sapmasına yol açabilir. Ancak erkek çocukların babayla birlikte yaşamalarında da herhangi bir fayda olmadığı öne sürülür. Bunların yerine kız ve erkek ergenler her iki ebeveynin güvencesinde olduklarında daha olumlu bir gelişim söz konusudur. Uzun süreli izleme araştırmaları, hem ana hem de baba ile düzenli ilişki sürdürebilen ergenlerin ileri yaşlarda daha az ruhsal uyumsuzluklar yaşadıklarını belirtir.

    Kız ya da erkek çocuğun birlikte yaşamadığı babasıyla iletişimi, boşanmanın olumsuz etkilerini azaltmaz. 13 yaş ve sonrası, baba rolünün gittikçe etkinleştiği ve önem kazandığı bir dönemdir. Baba, çocuk ve dış dünya arasında aracı durumundadır. Babanın rehberliği olmadan çocuk sağlıklı ilişkiler kuramaz.
#14.03.2014 20:51 0 0 0